• yılda bir kere , toplumu konsensusa davet eden insan , bu davet genellikle sonbaharda gerçekleşir , o yıl kış çok şiddetli geçer.
  • tayyip erdoğanın başkanlık sistemini getirmek amacında olduğunu düşünen kişidir
    (bkz: aynı nakarat)
  • "29 kasım 1977’de günaydın gazetesi'nde can pulak'a verdiği söyleşide “üç katım ve iki otomobilim var” diyen korkut özal’ın, 1992’de tbmm’ye sunduğu mal beyanında 154 parça gayrimenkulü çıkıyordu. 15 yılda gayrimenkul sayısını 50 kat artırmasının sırrını ise kimse bilemiyordu. kendisine sorulduğundaysa verdiği yanıt belliydi: "allahtan başkasına hesap vermem!"
    ...
    2007’de can dündar’ın televizyon programına katılan korkut özal, laikliğe ve cumhuryetin temel değerlerine olan kinini kusmaktan bir adım bile geri durmuyor ve “türkiye cumhuriyetinde laikliği istemeyen daha çok insan var, demokrasinin şartı yerine getirilsin, zaten islam da laik bir dindir” buyuruyordu.

    şu anda tüm sanıklarının beraat ettiği ve çöktüğü alenen ilan edilen ergenekon davasının alevlendiği günlerde, ateşli bir ergenekon davası savcısı kesilen korkut özal, “menderes’i ergenekon astı, abimi de ergenekon zehirledi” diyebiliyordu. (bugün aramızda olsaydı büyük olasılıkla “menderes’i fetö astı, abimi de fetö zehirledi” diyecekti!)

    korkut özal bir kapitalistti… para babasıydı, patrondu… faşist mc hükümetlerinde bakanlık yapan yobaz bir isimdi. nakşibendiliğini gizlemeyen, laikliğe düşman olduğunu televizyon ekranlarında bile ilan eden, türkiye gericiliğinin öncü müfrezelerinden bir isimdi..."

    ahmet çınar
  • bugün çıktığı televizyon programında mendeeresi ergenekon astı ve turgut özalı ergenekon zehirledi demiş. geçen gün bizim tuvalet tıkandı bende ergenekon izlerine rastladım ama emin olamadım tabi bu beyfendi kadar o yüzden şimdilik televizyonlara çıkıp açıklamada bulunmak istemiyorum.
  • dün can dündarın programında "türkiye cumhuriyetinde laikliği istemeyen daha çok insan var, demokrasinin şartı yerine getirilsin, zaten islam da laik bir dindir " gibisinden konuşarak erdal inönüyü güldürmüş kişidir. erdal inönü gülünce ki hep gülüyor eksik olmasın, bize de eşlik etmek düştü elbet..
    sn . özalı ihlas huzurevlerinde görmek isterim bundan böyle
  • trtnin büyüteç adlı programının bu haftaki konuğuydu. ekümeniklik konusunda görüşlerini açıklarken bunun kabulü durumunda ilerde hiç sorun olmayacağını osmanlı'da istanbulun fethi'nden beri patrikhane'nin sorunsuz çalıştığını söyledi. osmanlının son dönemi ve parçalanması ile hareketleri 1908 ruhunun türk milliyetçiliğini canlandırmasından osmanlıyı oluşturan diğer unsurların rahatsızlık duyarak harekete geçmelerine bağladı. ruhban okulu ile ilgili talepleri olan hıristiyanları yalnız hıristiyanlar değil ülkemizde müslümanlar da bir çok haklarından mahrum diye destekledi. ülkemizde biri konuştuğunda konu hakkında bilgisi olmayanların acaba bu doğru mu söylüyor diye hiç bir araştırma yapmadan kafa sallayıp bu mevkide bir adam söylüyorsa doğrudur diye düşündüğünü bildiği için sanırım, aklına estiği gibi konuşup kendi görüşlerine hizmet eder doğrultuda birçok tarihi gerçeği başa aşağı getirmekte hiç beis görmedi.
  • 70'lerde milliyetçi cephe hükümetlerinin aranan şahıslarındanken erbakan'ı devirip milli selamet partisinin başına geçmek için çok uğraşmıştır. bu yüzden erbakan'la arasının olmadığı ve 1980 darbesi sonrasında islamcı cenahta aktif politika yapmaktan kaçındığı söylenir. erbakan'la çok uzun süre birbirlerini rakip görmüşlerdir. tabii korkut özal seksenlerde albaraka,malbaraka, petrol işleri derken voliyi vurmuştur, o da ayrı meseledir.
  • ilk dönem ılımlı islamın önemli ticaret adamlarından.tip olarak klasik bir anadolu hacısı görüntüsündedir. ancak abisinin siyasi bağlantıları sayesinde kuzey ırak petrol sevkiyatının yıllarca kaymağını yedi. yedirdi..muhtemelen talabani ve barzani sevgisi de bu işlerden geliyordu.

    yazık bu ülkeye..
  • "nakşibendi tarikatının siyasetteki ilk temsilcilerinden, faşist mc hükümetlerinin bakanı, içişleri bakanlığındaki yobaz kadrolaşmanın öncüsü, tayyipgillerin ağababası korkut özal…"

    tayyip erdoğan'ın diplomalı olanı.

    hakkında buradan bilgi edinebilirsiniz.
  • bülent uluer, eski dev-genç liderlerinden... ismi daha çok dursun karataş ve paşa güven’le birlikte dev-yol’da meydana gelen dev-sol çatlağıyla anılır... 12 eylül sonrasında filistin’den avrupa’ya uzanan uzun yıllar boyunca kaçak kaldı... türkiye’ye ancak 90’ların ortasında dönebildi...
    habertürk’ün pazar ekinde bülent uluer’in ilginç bir röportajı yayınlandı... ülkücülerle çatışmaları, örgüt kuruluşlarını, ‘kıbrıs’ta işgale son’ mitinglerini, itü işgalini, yürüyüş ve cenazelerde yaptığı konuşmaları anlatırken gazeteci araya giriyor ve “bunlara nasıl izin veriliyordu?” sorusunu soruyor...
    cevap şöyle: “o sırada iki kez içişleri bakanlarıyla görüştüm. ilki korkut özal’dı. bir gece polis kızılay’dan aldı, 5 arkadaş içişleri bakanlığı’na gittik. o geldi, arkasında iki jandarma albay. msp-ecevit hükümeti var o zaman. “solcu arkadaşlar, biz sizinle ittifak yaparız. yalnız bir şartım var. bizimkileri okula alacaksınız, ötekiler beni ilgilendirmez” dedi. ötekiler dediği ülkücüler. “yıldız’a, edebiyat ve hukuk fakültelerine bizimkileri alacaksınız” dedi. “tamam ama size bazı isimler vereceğiz, emniyetten. bunlar okulda olay çıkarıyor, çekin” dedim. “listeyi ver” dedi, baktı. “bendeki listenin aynısı. bunları hallederiz” dedi. oradan çıktık ve dediğini yaptı...”
    sonraki yıllarda muhafazakâr sağ iktidarların fikir babalığına devam edecek olan dönemin msp’li içişleri bakanı korkut özal pazarlık yapıyor devrimcilerle... bir güzel anlaşıyorlar... belli ki okula girmeye cesaret edemeyen ‘müslüman gençler’ ‘solcu arkadaşlar’la yapılan ‘ittifak şartı’yla yıldız’a, edebiyat ve hukuk fakültelerine girebilirken, aynı içişleri bakanı, “ötekiler (ülkücüler) beni ilgilendirmez” diyebiliyor... hiç şüphe yok ki, ülkücülerin korkut özal’ın himmetine ihtiyaçları yoktu... allah’a sığınmışlardı, girecekleri yere girerler, verecekleri canı da verirlerdi...
    bu ne korkunç bir çelişki böyle? bugün eskiyi yorumlarken, “bunlar çatışırlardı, biz okulumuza giderdik” diye kendilerini farklı bir yere oturtanların -en azından bir kısmının- memleket yanarken nasıl bir ‘işbirliği’nin gölgesinde erdemsiz bir hayatı tercih ettikleri artık gizlenemeyen bir gerçek... yıllarca ‘sağ-sol oyunu’na gelmekle, muktedirler ve onun alt birliklerince terörün taraf ve unsurlarından birisi olmakla suçlanan ülkücüler içeride ve dışarıda hep yalnızlığı yaşarken, o pazarlıkçı geleneklerini bugün kendilerini odtü’ye sokmayıp, başörtülü görünce saldıranlara karşı neden tedavüle sokmadıklarını merak ettiğimiz ‘mücahitler’in metodu demek böyle deşifre olacaktı!..
    kenan evren’e göre darbe öncesi meşhur konya mitingi, sözde bardağı taşıran son damlalardan biriydi... sonra bir de baktık ki, o konya mitingi ‘yeşil’ bağrından ne bakanlar ne bürokratlar çıkaracaktı, ülkücüler mamak’ta ağır işkenceler altında birer birer kayıplar verirken... bunlar akıllı-uslu çocuklardı, fatiha’yı da bilirlerdi, ‘savaşma-sıvış’ tekniğini de!.. üstelik bunun teorik izahı da vardı... kızıltaş, ‘hepimizin hocası erbakan’ kitabında “gençlerin sağcı ve solcu diye ikiye ayrılıp, sebepsiz yere birbirlerini vurdukları bir dönemde, ‘müslüman gençlik’ya da ‘islamcı gençlik’, kesinlikle kavgaya karışmıyor” derken kendilerince önemli bir farkı vurguluyordu...
    işte böyle... fatiha’yı bilmemekle iftira ettikleri milliyetçiler fatihalar için can verirken, fatiha’yı öğrenme sırasında adamlığı öğrenmeyi ıska geçenler ne pazarlıklar yapmışlar!.. sahi hangisi daha alçaltıcı bir durum? devletin içişleri bakanlığı’nın makamını ve rozetini kuşanıp, “bizimkileri okula alın” pazarlığı mı, yoksa ülkücüler için o ateşten günlerde “onlara ne yaparsanız yapın” anlamına gelebilecek “ötekiler beni ilgilendirmez” sözleriyle açığa çıkan iğrençlik mi?
    rahmetli ömer lütfü mete’nin “kahpe kayışında bileniyor” dediği bıçak, mesaiye ne kadar erken başlamış değil mi?

    http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/…p?haber=28127
hesabın var mı? giriş yap