• sonradan bir çeşit din niteliği alan çin’li düşünür konfüçyüs’ün ahlakî öğretisi.. batı’da konfüçyüs adıyla tanınan k’ong çeu (mö 551-479)’nun öğretisi çin felsefesi’nde çok önemli bir yer tutar. çin imparatorluğu’nun resmi felsefesi oldu ve 1912 yılına kadar okullarda öğretilmesi zorunlu kılındı. din niteliği kazandı ve uzak doğu’nun birçok ülkelerine yayıldı.

    kurulu düzen’i pekiştirmek ve bu düzen’e saygılı vatandaşlar yetiştirmek amacındadır. öğütçü’dür. yen kavramıyla dostluğu ve yin kavramıyla adalet’i öğütler. uzun ve iyi yaşamak için erdem gereklidir, buysa bir bilgi işidir. erdemsizlik bilgisizlikten doğar, insanlar arasındaki anlaşmazlıklar ve bundan ötürü gerçekleşen kötülükler bilgi farklarından ileri gelir. erdem’e ulaşmak için bilinmesi gerekenler şunlardır:

    atalara saygı,

    ana babaya sevgi göstermek,

    bütün ödevleri bir çocuğun babasına ve bir babanın çocuğuna göstermesi gereken saygı ve sevgi örneğiyle belirlemek ( çırak-usta, karı-koca, uyruk prens ödevlerini hep çocuk-baba örneğine uydurmak),

    durumuyla tutumunu aynılaştırmak (babaysa baba, çocuksa çocuk, kralsa kral, köleyse köle olmak),

    sadık bir dost olmak

    ve adaletsizliğe adalet’le karşılık vermek,

    kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmamak

    ve insanları sevmek..

    konfüçyüs de sokrates gibi, metafizik’le uğraşmaz. o’nun gibi kurulu düzen’i kuvvetlendirmekle suçlanacaktır. nasıl dua ettiğini soran birisine ‘benim duam yaşamımdır’ demiştir. sokrates gibi hiç bir yazılı metin bırakmadı, düşünceleri öğrencilerinin tuttukları notlarla yayıldı.

    öğütleri arasında çeşitli sağlık kuralları bilgileri de vardır. kong-fu-tseu, tıpkı bir başka ülkedeki sokrates gibi, insanlar’a iyi ve mutlu bir hayat’ın yollarını öğretmek istiyordu. ‘insan bildiği şeyi bildiğini bilmeli, bilmediği şeyi bilmediğini de bilmeli’ diyordu. konfüçyüs’ü bu düşünceleri nedeniyle antik bir pozitivist sayanlar vardır. her pozitivist gibi o’nun da varacağı sonuç kaçınılmaz olarak bir din’dir. auguste comte gibi.. ‘metafiziği sadece ‘bilimemez’ olduğundan ötürü yadsımak, metafiziğin kucağına düşmek demektir kimilerince.

    konfüçyüsçülük’e sistemleştirilmiş ve arıtılmış sinizm (geleneksel çin dini) de denilecektir. ‘sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma’ ahlaki kuralını da ilk ortaya atandır.

    inanç konfüçyüs’den sonra mencius (mıngdzı) tarafından geliştirildi. han imparatorlu’ğu zamanında çin’in resmi dini’ oldu. artık koyu bir biçimciliğe dönüştürülmüş ve imparator göğün oğlu olarak bu dinin başrahib’i olmuştur. göğe ve yer’e tapma ilkesi de bu sırada öğreti’ye sokuldu.

    öğretisi kendisinden sonra konfuçyüscüler’ce bir yandan idealizm’e bir yandan materyalizm’e çekildi.

    en iyi izleyicisi meng-tzu (mencius) a göre toplumsal eşitsizlik tanrı’nın iradesi sonucu’dur ve değiştirilemez, her insan asla değişmez olarak ya yüce’dir ya da bayağı’dır.

    bu metafizik ve idealizm mö ii.yy.da daha da ileriye götürülmüş ve tung çung-şu’nun ortodoks konfüçyüscülükü’nde doruğuna ulaştı. tung imtiyazlı sınıflar’ın egemenliğini haklı göstermek için bir sürü gerekçeler ileri sürdü ve öğretiyi tanrı iradesi’nin yüceltilmesi temeline bağladı.

    ms 1000 li yıllarda çu-hsi ve 1500 lü yıllarda vang yang-ming yeni konfüçyüsçülük’ü sübjektif idealist bir yolda geliştirdiler.

    bunlara karşı hsün-tzu, konfüçyüsçülük’ü materyalist bir yola çekti ve tanrı’nın doğa’nın bir parçası olup, bilinç’ten yoksun bulunduğunu ileri sürdü.

    bütün bu spekülatif varsayımlar feodal çin’de büyük çapta etkili oldu ve günümüze geldi.

    mao-tse-tung sosyalizmi’nden önce eski çin’de konfüçyüsçülük bir din’di ve onun adına 500 den fazla tapınak yapılmıştı. yılın belli bir gününde konfüçyüs için törenler yapılıyordu.

    çinli hristiyanlar ve misyoner papazlar bile o’na saygı duyarlardı.

    büsbütün metafizik’e dönüştürülen ve tapım kuralları saptanan bu resmi din’in egemenliği 1912 devrimi’ne kadar yüzyıllarca sürdü.

    xii.yy.da çu hsi’nin geliştirdiği bu koyu metafizik çuhsizm ya da yeni-konfüçyanizm adıyla anılır. bu din, japonya’da da, özellikle 1600 lü yıllarda resmi bir tapım niteliği kazandı. çu hsi’nin reformu, öğreti’ye budhacılık ve taoculuk’u da karıştırdı.
  • kişilerarası ilişkilerde davranış normlarını düzenleyen bir öğreti, beşeriyete ilişkin erdemler doktrini.

    tarih boyunca "sözlü" olarak sunulup ve aktarılmış olan konfüçyüsçülüğün odak noktası "toplum"dur.

    konfüçyüsçü felsefenin en önemli özelliklerinden biri de öğretilerini "kısa" cümleler ile ifade etmesidir ;

    "insanları sevin"..
    "iyilik insana doğuştan gelir" ..
    "kimsenin sizi tanımaması için endişelenmeyin, sizi tanıyacak şekilde davranmaya özen gösterin.."

    gibi. haliyle ilkel, seferi, çiftçi ve köylü bir toplum geneline yönelik sade ve anlaşılabilir düzeye indirgenmiş bir felsefedir.

    konfüsyüsçülükte öğretilen erdemler :

    *insanlık (jen)
    *inanç (xiao)
    *ahlâk (li)
    *sağduyu (zhi)
    *adalet (yi)
    *güvenilirlik (xin)
    *sadakat (zhong)

    olup, bu erdemler içinde en temel ve önemli öğreti "jen" dir. jen, sevgi ve hayırseverliği ele alır..
  • çin'de feodalizmin temeliydi bu görüş geçmişte.

    konfüçyusçuluk m.ö. 5. yüzyılda dinsel bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştı. konfüçyusçuluğun sosyo-ekonomik görüşleri, bir monarkın iktidarı altındaki yekpare feodal devletin kutsanmasını öngörüyor ve hem devlet inşasında ve hem de aile yaşantısında feodal zümre hiyerarşisinin sıkı bir şekilde korunmasını talep ediyordu. konfüçyus'un sözlerine göre ''cahil insanlar aristokratlara ve bilgelere tabi olmak zorundadır. aşağı halkın üstlere karşı koyması, düzensizliğin başlangıcıdır.'' konfüçyus ve takipçileri, en gerici, en tutucu iktisat biçimlerini idealize ettiler ve böylelikle feodal sömürücülerin çıkarlarını savundular. konfüçyusçuluk, gelişmesi içinde feodal soyluluğun resmi ideolojisi oldu.
  • konfucyusun bulundugu zaman goz onunde bulunduruldugunda anlasilmasi daha kolaydir. konfucyus uzun yillar boyunca refah ve huzur icinde uzun bir sure hukum suren zhou hanedanliginin cokus esnasinda cikmistir sahneye. bulundugu donem itibariyle kaosun icine dogmus savasan devletler donemi boyunca duzenin hasretini cekmis bir dusunurdur. hal boyle olunca kendisi buna politik dememis olsa bile kendini icinde buldugu siyasi bir donemin sozcusu konumuna gelmistir tam olarak siyasi bir gucu olmadigi siyasette aktif sekilde rol oynamadigi halde.

    konfucyus gecmise duydugu ozlem ve kutsal bagliligiyla bilinir. gecmisteki kutsal krallarin yollarindan gitmek gerektigini savunarak bir duzen profili cizer. kral ve halkla ilgili sayisiz sozu bulunmaktadir. konfucyusculuk sadece bununla sinirli degildir elbette. toplum kurallari, cok bilindik insan sevgisi kavrami, torenlerle alakali yazili olmayan orf ve adetler, ustun insan gibi bir cok oge birleserek bir konfucyusculuk profili ortaya koyar.

    konfucyusculuk din olmaktan ziyade toplum tarafindan kabul goren bir inanc sistemi olarak var olagelmis, gelistirilmis yorumlanmistir. zaman zaman popularitesini kaybederek yerini baska dusunce sistemlerine birakmis fakat sonralari adeta konfucyusculuk altin devrini yasamistir.

    anektod tarzi konusmalar (the analects of confucius) kitabinda yukarda bahsettigim konularla alakali konfucyusun sozleri ogrencileri tarafindan not edilmistir. tabi bunun da turkcesi mevcut yanliz ingilizceden cevrilme oldugu icin daha da berbat bir anlatimi var. tarz olarak zaten biraz kissadan hisse gibi kitap ayrica cincesinden okumaya kalktiginda da anlasilmasi zor kac yuz yillik sozlerden bahsediyoruz. az kelime kullanilarak bir ton sey ifade edilmis ozamanki dille zaten su anda kullanilan cincenin arasinda cok fark var. demem o ki anlamak sabir ister.
  • insanlik elementlerine bagli olarak, etik yaklasimin, temel düşüncesi jen olarak ifade ediliyor. en yuce erdem sayilan, dogruluk, iyi ahlak sembolu olan jen, ayni zamanda, sevgi , iyi kalplilik , insanlik vs. guzellikleri de bunyesinde barindiriyor. insanlik iliskilerinde ise, altruizmin bir getirisi olarak "empatiye" cok onem veren konfüçyüsçülük , en onemli unsurlarindan biri olan " sana yapilmasini istemedigin kotulukleri, baskalarina yapma " düsturuyla karsimiza geliyor.

    ve butun bu erdemlerin tamamini bunyesinde barindiran birey; " mukemmel centilmen " unvanina layik goruluyor ( evet kadının adı yok ! cunku ataerkil dusunceye hitabediyor. )

    paternalist duzeni savunan bu akim ve konfüçyus ogretilerinde, " efendinin, mutlak kolesi olmalisin.boyun egmelisin. saymalisin. sessiz olmalisin. " tandansli telkinleri,konfüçyüzmi, insani kati kurallara mahkum eden, diger inanc bicimlerinden daha farkli kilmiyor.
  • vu-ti (m.ö. 140-87) zamanından 1912 yılına kadar çin'in resmi dini kabul edilen konfüçyanizmi inanan ve savunan öğretidir.

    konfüzçyanizm'de ayrı bir rahipler sınıfı olmadığı için ayinler genellikle devletin yetkili memurlarınca yönetilirdi, dünyanın üstün idarecisi gök tanrı için yapılan törenleri imparator yönetir her yıl 22 aralık gece yarısından sonra başlayan törenlerde adaklar adanır, içkiler, yiyecekler tüketilir ve müzikli alaylar düzenlenirdi.

    konfüçyüs'e göre 5 fazilet vardır, iyilik yapmak, güvenilir olmak, dürüst davranmak, terbiyeli olmak, tedbirli davranmak. konfüçyüşçülüğe; bu 5 fazileti savunan ve hayat ilkesi kabul eden kimselerin savunduğu idealizm diyebiliriz.
  • confucinisme. geleneksel çin şinizmin kaideleşmesidir. konfucyusculuk olarak da bilinmektedir. bir dinden ziyade bir ahlak felsefesidir ve unlu bilgin konfucyus'un dunya gorusunu temel almaktadir.
  • bir de neo-konfüçyusçuluk vardır ki böyle gelip geçerken "ne o lan konfüçyus gene bilgelik mi yapıyon yımışak" demeyi gerektiren bir öğretidir. her söylendiğinde evrenin en mavi köşesinden bir konfüçyusçuk havalanır.
    edit: ince ayar.
  • mao'nun kültürel devrimi ve kişi kültüyle stalinist tarza evirdiği rejimle birlikte iyice yok olan, ancak deng xiaoping ile biraz rahatladıktan beridir yükselişte olan din-düşünce akımı arası inanış. tarih boyunca büyük ölçüde çin'in resmi dini olarak konumlanıp imparatorluk kültürü ve elitiyle özdeşlemiş, bir saray dini gibi işlemiş, çin modernizasyonuna engel tepkilere sebep olmuş, cumhuriyeti ilan eden rasyonalistler tarafından kenara atılmış, komünist devrimle birlikte tedavülden kalkmıştır.

    yine de mao'nun kültürel devriminin çin'e verdiği zarara kıyasla rolü tartışılabilir.
    zira mao'nun "devrimi" çin'in bütün geçmişine, kültürel tarihine ve her türlü elitine karşı bir savaşa dönüşmüş, yerine kuru bir mao tapıcılığı kültü getirmiştir. bu da tarihin en eski en renkli medeniyetlerinden biri olan çin'in bugün ki ruhsuz, mimarisine kadar insanı boğan ruthless bir militarist-milliyetçi ekonomik canavara dönmesinde rol oynamıştır. bence bugün çinliler ile ilgili bütün dünyadaki "görgüsüz pis köylü gibiler" genellemelerini (mainland chinese'den bahsediyorum, bunu ırksal bir şey olarak söylemiyorum elbette kesinlikle) algısını çin halkının kendine rol model alabileceği bir elit kültürünün tamamen yok edilmesi, şehir elitliğinin tamamen yok edilmesi ve bugün yeniden keşfedilmesi çabasında aramak lazım.

    şurada eleman konfüçyanizmin son yüzyılını ve yeniden yükselişini ele alıyor:
    https://www.youtube.com/watch?v=-vkqo5b6stk

    anladığım kadarıyla mevcut devlet konfüçyanizmi halka yeni bir formda yeniden keşfettiriyor, burada da yine devletin ve kolektifin önce gelişi, yatırımcılık ve çalışkanlığa vurgu yapılıyor. malum uzak asya ekonomilerinin büyümesi tartışmalarında faktörlerden biri olarak konfüçyan kültürün, harmoninin rolünün büyük olduğunu vurgulayanlar var (özellikle hiyerarşinin kabülüyle düşük maaşa ok olma, yüksek eğitim ve çalışkanlık kombosu).
    tabi iş böyle olunca konfüçyanizm de cherry pick yapılarak eklektik şekilde işlenen bir kimlik oluyor. herkes alıp kendine göre yorumlar hale geliyor. zaten din her zaman böyle bir şey olmadı mı? bence oldu.

    çin toplumunun dünya ile entegre oldukça kendi kimliğiyle yeniden iletişime girmesi, devletin kontrolü ve internet ortamında grassroots olarak gelişen anlatılar önümüzdeki yıllarda çarpışarak yeni çin nesilleri üzerinde etkili olacak gibi gözüküyor. artık karşımızda şehirli, orta sınıf olmuş zengin bir çin halkı var ve bu yapının entelektüel dönüşümü, devletle iletişimi, özgür dünyaya bakışı nasıl olacak hepimiz göreceğiz.
  • bu felsefe sayesinde çin'de öğretmene ve eğitmenlere gösterilen saygı neredeyse kusursuzdur. yeni yüzyılda bunun ekmeğini yemektedirler çünkü fazla özgürlük insanların gelişmesinden ziyade kontrolsüz yığınların saçmalamasına sebebiyet verir. aile kurumu bozulur. eğitime ve bilime verilen değer azalır. sonra da azınlığın bilim ve teknolojiyi sermaye yoluyla geliştirerek büyük bir çoğunluğun da her şeyi hazır elde etmeye alışmasına sebep olur.

    bir bok bilmeyen, bu hayatla ilgili ciddi bir dünya görüşü ve felsefesi bulunmayan kişilerin herkese ego kasıp salt göt büyüttüğü bir dünya düzeni ortaya çıkar.

    böyle bir dünyada kaos ve sınıf çatışması kaçınılmazdır.
hesabın var mı? giriş yap