*

  • şair nazım hikmetin deyimiyle yedisinde işe gider,yirmisinde evlenir kırkında ölür.
  • çoğunlukla pozitif davranışları anlatmakta kullanılan, ve de kullanılırken fazlasıyla çelişki içinde bulunulan kelime.

    yuvası* için iyiliklerden çok kötülük üreten, bu ürettiği iyilikleri de yine bahsedilen kötülükleri savuşturmak için kullanan, asla kendi kendine yetmeyen, doyumsuz, çoğu zaman kendini kandırmayı dahi başarabilecek derecede kötü olabilen mensubları bulunan, geniş üye veritabanına sahip, üye olmak için 2 ebeveyn çabası gerektiren bir klüp.
  • (bkz: le humanite)
  • (bkz: humanite)
  • dünyanın başına gelmiş en kötü şey...

    varlığından beri dünyaya ve doğaya hiç bir şey katmadan sürekli onu sömüren, içinden sıvısını metalini çıkaran, üstünden bitkisini, toprağını alan ve bunlarla ona daha sonra zarar verecek bir çok şey üreten, birbiriyle sürekli kavga halinde yaşayan gezegen asalakları.

    üzerinden atmak için elinden geleni yapsa da (depremler, fırtınalar, seller) dünya hala kurtalamadı bu bin yıllar boyu süren acımasız işkenceden.

    insanlık... en ölümcül ve en önemli silahı aklı... ve onu bu silahı en kalleşçe kullanmaya götüren duygusu egoları.

    bu yüzyıllar boyu böyle gidecek. taa ki ya o bizi, ya da biz onu yok edene kadar.

    bir nehrin akışını keserek yüzbinlerce varlığı öldürebilecek, bir ormanı yakarak koskoca bir toprak parçasını mahvedebilecek, herşeyi bırakın deprem yıkıntıları arasında can çekişen insanların organlarını kesip çıkarıp satabilecek kadar vahşi, gözü dönmüş ve soysuz olabilecek yegane varlık topluluğu.

    ne kadar yersek yiyelim doymayacağız değil mi aşağılık herifler...
  • (bkz: waking life)
    cevirisini yapana kadar insanlik icin alintilamak zorunda hissediyorum. ve yıldızlar icindeki cümleye bakarak agliyorum.

    you can't fight city hall. death and taxes. don't talk about politics or religion. this is all the equivalent of enemy propaganda rolling across the picket line. lay down g.i.! lay down g.i.! we saw it all through the 20th century, and now, in the 21st century, it's time to stand up and realize that we should not allow ourselves to be crammed into this rat maze. we should not submit to de-humanization. i don't know about you, but i'm concerned with what's happening in this world. i'm concerned with the structure. i'm concerned with the systems of control: those that control my life, and those that seek to control it even more. i want freedom, that's what i want! and that's what you should want! it's up to each and every one of us to turn loose and just suck up the greed, the hatred, the envy, and yes, the insecurities, because that is the central mode of control; make us feel pathetic, small, so we'll willingly give up our sovereignty, our liberty, our destiny. we have got to realize that we're being conditioned on a mass scale. start challenging this corporate slave-state. the 21st century is going to be a new century, not the century of slavery, not the century of lies and issues of no significance, and classism and statism, and all the rest of the modes of control. it's going to be the age of humankind standing up for something pure, and something right. what a bunch of garbage: liberal, democrat, conservative, republican. it's all there to control you! two sides of the same coin. two management teams bidding for control, the ceo job, of slavery inc.! the truth is out there in front of you, but they lay out this buffet of lies. i'm sick of it and i'm not going to take a bite out of it, do you got me?! resistance is not futile, we're gonna win this thing, humankind is too good, we're not a bunch of under-achievers! we're gonna stand up, and we're gonna be human beings. *** we're going to get fired up about the real things, the things that matter *** : creativity and the dynamic human spirit that refuses to submit. well, that's it, that's all i got to say. the ball's in your court.
  • hayatta yasadigi herseyi kazanc hanesine** yazmis bazi insanlari* kazanclarina gore degil, kayip hanesine yazilmis tek degere* gore yargilama firsati veren, bu niye yok dedirten ve boyle durumlarda hep agir basan olcu birimi.
  • dersimiz: insanlık
    konu: insanlık kelimesi deyince ilk akla gelenler ve yanılgı

    dürüstlük, merhamet, adalet, sevgi, saygı, yardım ilk akla gelenler.aktüel hayattaki insan protitipi ile karşılaştıralım:

    dürüstlük: çizdim.kimse yolda para gördüğünde, anne destekli şu önermeyi hatırlamıyor artık."bu para kimin?" çarpı 7.. sonra o para senin olur.. çok romantik söylemler bunlar, devam ediyorum.

    merhamet: yarısını çizdim.merhem kaldı, onu da neremize sürsek?

    adalet: yarısını çizmeye korkuyorum.kıbrıs meselesi var, iyi niyet girşimleri vs.. adalet daha kurumsal ve sosyal devlet bağlamında iyi kötü düzene girmiş.

    sevgi : 90 sonrası yeşil hareketlerin siyasi kanaldan sızmasıyla, kentli poitik birer söyleme dönüşmesi.bir böcek ve bir çiçeğin, zamanı geldi mi bir insandan daha politik olabilmesi, ederinin yüksekliği.zira insan üzerinden siyaset direkt politikanın işi.. aidiyet hissinin yoğun olması için modern insanlık buna kendince çözümler getirmiş.biraz konu dışı ama iyi bir örnek ..

    saygı : sanılanın aksine, sadece gençlerde kalmamış, başka yaşlara da sirayet etmiş.. saygı türk toplumunda, kamusal kuyruklara girebilme ve burada sabırla bekleme yetisidir.

    bütün bu kavramların insanlık motifi üzerinde ne kadar yaraştığını söylemeye gerek yok.ancak iş uygulamaya geldi mi, alt başlıklarına kurban olduğum insanlık elbette sınıfta kalacak.

    o zaman insanlık kavramını yeniden ele alıp, bir şekil vermeli.belki de kavramın yeni adı üst insanlık ya da nietszche terminalojisindeki gibi son insanlık olabilir.(bahsedilen)
  • günden güne kaybettiğimiz en büyük değerimizdir insanlık... her gecen gün bizden dirhem dirhem uzaklaşan bu en büyük yaşam olgumuzu geri kazanabilmek için de hiçbirşey yapılmadığını görmek ayrı bir yara açıyor içinde insanın. varlığımızın, yaşama nedenimizin tek yolu olan insan olmak kavramı nasıl olur da böylesine uçup gider hayatımızın içinden, işte tartışılması gereken de tam budur...

    oysa ki, çocukluğumuzdan beri bize öğretilen, her an verdiğimiz yaşam sınavından en iyi not ile çıkmamızın tek yolu değil miydi insan olmak? peki ne oldu da insanlık kıyıya vurmuş ölü balıklar gibi serilmeye başladı her yanımıza? tüm bunların cevabını verebilmek için önce insanlığı hatırlamamız gerekiyor sanırım. bizi bitkilerden ya da hayvanlardan ayıran vicdanımız, hayatı sadece yaşamak için değil aynı zamanda yaşanır kılacak olgularımızı gözden geçirmeliyiz en etraflı yanlarıyla birlikte... birbirinin kuyusunu kazan, üzerine basıp yükselmeyi amaç edinen, sahte duyarlılıkların o fütursuz varlıklarını yok etmeli hayatımızdan. gülerken içten gülmeli... yardım etmenin ve yardım için uzatılan eli tutmanın hazzını yeniden hissedebilmeliyiz içimizde...

    insanlığın yok olduğunu gördükçe kusmak geliyor içimden hem de heryere.. ki eminim kusmak bile çok daha içten gelen bir davranıştır onların yanında. sabahın köründe beni bunca dolduran ve belki de bir patlama noktası yaratan küçücük bir kızdı aslında... özürlü, minicik, otobüsten inmeye çalışan korkak bakışlı, her an aglamaklı küçücük bir kız... duyarlılıklarımız dedik, ölü balıklar gibi kıyıya vuran duyarlılıklarımız, insanlığımız... o ön kapıdan koltuk degnekleriyle inmeye calışan minicik kızın elinden tutmak yerine, "hadisene kızım in de binip gidelim yolumuza" diye azarlayan... insanlıklarını yitirmiş bir kümes dolusu içi boş görüntü... ne zaman ve nerede bırakmışlardı insanlıklarını? ya da kim sebep olmuştu ki kaybetmelerine? bu kadar insanlıktan çıktık işte... o küçük kızın elinden tutup indireceğimize bir de utanmadan azarlar olduk... utanmak mı dedim? pardon. insan olmayan birinde utancın adı bile edilmez di mi? ben ne diyorum ki *. sabah sabah yüreğimden gelen en yüksek sesimi duyurmama sebep olan o haykırış belki bir silkelemiştir herkesi, ki öyle de oldu sanırım çünkü benim söylenmemin kat be katı haykırışımla bir, ellerinden tuttular küçük kızın, bir diğeri koltuk degneklerini aldı ve büyük bir incelikle yerleştirdi kollarının altına... insanlığımızı uyandırmak için bile birilerinin bağırıp çağırması gerekmesi ne acı bir durumdur aslında... ama işe yaradı ya.
hesabın var mı? giriş yap