• kon-tiki, 1947 yılında norveçli gezgin thor heyerdahl'ın peru'dan polinezya'ya yelken açtığı balsadan imal edilmiş salın adı
  • başroldeki pal sverre valheim hagenin şuursuz bakışları ile insana ecel terleri döktürdüğü filmdir.

    --- spoiler ---
    boğulmak üzere olan adama, aşk dolu bakıyor. salın altından geçen balinaya gülen gözlerle bakıyor. eşinin ayrılık mektubuna geleceğe güvenle bakan üniversite öğrencisi bakışları ile göz atarken adaya ilk çıktığında kumlara bir bakışı var ki o bakışa benzetme dahi yapamayacağım.
    --- spoiler ---

    hayır baktım adamın kariyeri hayli parlak. norveç sinemasının önde gelen filmlerine yuvalanmayı başarmış. anlam veremiyorum...
  • serüven tarzı film sevenlerin beğeneceğini düşünüyorum. gerçek bir hikayeye dayanması zaten başlıbaşına etkileyici bi unsurken; çekimler, müzikler, oyunculuklar derken aldı götürdü beni. 101 gün, 1:58 dakika nasıl geçti anlamadım...

    yıllardır hep savaşlarda yaşanan kahramanlıklar gözümüze sokuldu, onları izledik hep. ama bakıyorsun adamlar 1947 yılında sadece bir salla, sıfır teknolojiyle 8000 km yol almış. inanılmaz bir başarı, akıl almaz bir kahramanlık öyküsü. ne diyebilirim bilemiyorum; film gerçekten beni çok etkiledi, sinamatografi yönünden olmasa da hikayesiyle. keşke kitabının olduğunu bilseydim de onu okusaydım, diye pişman olmadım değil öğrendiğimde.

    en iyi yabancı film dalında oscar'a aday gösterilmiş. amour varken alabileceğini sanmıyorum ancak yine de hak ettiği değeri bir şekilde alır umarım.

    --- spoiler ---

    filmi izlerken aklıma takılan en büyük konu ise; 101 günlük seyahat boyunca su ihtiyaçlarını nasıl giderdikleriydi. 5 kişiler, günde 1.5 lt sıvı tükettiklerini düşünsek, toplamda 750 litreden fazla su yapıyor ki göt kadar sala o kadar şeyi nasıl sığdırdılar. (bkz: hesaplayan adamlar)

    --- spoiler ---

    yalnız filmi izlemeyi düşüneceklere polinezya'nın, tahiti'nin nerede olduğuna bi göz atmalarını tavsiye ederim. adamlar nerden nereye yol almış, hangi rotayı izlemiş falan bunlar bilmek filmden alınan tadı arttırır sanıyorum.
  • --- spoiler ---
    filmin gizli kahramanı salın kütüklerine tutunan yengeçtir. adaya yaklaştıklarında kendini pırıl pırıl sığ sulara bırakır. bu anlamda kon-tiki, meşakkatli bir yuvaya dönüş (öz'e varış) hikayesidir...
    --- spoiler ---
  • gayet izlenir bir film. öyle izleyip bitti gitti olmuyor ama. açıyorsun google falan. thor heyerdahl kimdir nedir ne yapmıştır 2 saat okuyosun. sonra da helal olsun diyosun zaten. izleyin bunu.

    --- spoiler ---

    köpekbalıklarına domates çorbası attı adam ya. :)

    --- spoiler ---
  • life of pi'yı izleyip ertesi gün de bunu izlemem tamamen tesadüf oldu. film kurgu olarak pi'ya benzemekte hatta oradaki deniz analarını, uçan balıkları ya da balinaları gördüğümde yüzümde tebessüm oluştu istemsizce.

    film fena değil dingin ve de denizli menizli filmleri sevenler için ideal. biyografik olarak ise yetersiz bence. 2 saat boyunca gereksiz bi sürü sahne varken thor heyerdahl'in hayatına biraz daha değinilebilirdi.
  • tüm dünyada hiç kimse hayal ettiğin şeye inanmazken kendine bukadar güvenmek aptallık mı, dahiliğin sonucu mu? yada dahiler zaten deli mi? felan filan die sorular sora sora izlediğim güzel film

    --- spoiler ---

    (bkz: elle köpekbalığı yakalamak)

    --- spoiler ---
  • 2012'nin yabancı dilde oscar adayı filmlerinden biridir. norveç'li bilimadamı ve kaşif thor heyerdahl'ın kon-tiki ile yaptığı yolculuğu hollywood-vari bir çekim ve yapım prensibiyle anlatıldığı film sürükleyici, aksiyonu ve gerilimi bol. ziyadesiyle izlenir bir yapım. bazı yarım kalmış yönleri var gibi geldi bana. filmi izledikten sonra beğenip, beğenmeme arasında kaldım lakin heyerdahl benim de kahramanlarımdan biri olduğu için, duygusal olarak sevdim. bir de fahri perulu olarak film hakkında daha detaylı bilgi vermek gerekir dedim.
  • thor heyerdahl'ın yönetimindeki 1947 yapımı çalışma. filmi de o zamana aittir yani üç sene sonrasına*. hatta 1951'de de en iyi belgesel oscarını almıştır. 2012 yılında yapılandan çooook öncesi yani. esas film salda. hem de papağanların ağzında.

    hatta andre bazin'den dinleyelim: (bkz: http://i.imgur.com/hezcv5l.jpg)

    "polinezya'nın peru kıyılarının bazı bölümlerinde yaşayan kişilerin buraya göçmesiyle oluştuğu söylenir. bu durumu ispat etmenin en iyi yolu binlerce yıl önce meydana gelen hareketliliği tekrar yaşamaktır. bizim amatör denizcilerimiz eldeki en eski belgesel bilgilere dayanarak bir çeşit basit bir sal oluşturacaklar ve bununla yerlilerin yöntemini kullanarak yolculuğua çıkacaklardır. herhangi bir şekilde yönetilmeyen sal, bir enkaz gibi rüzgarlarla taşınarak polinezya mercan adasının yaklaşık 4500 mil uzağındaki bir yere varmıştır. bu inanılmaz keşif üç ay boyunca yaklaşık yarım düzine fırtına atlatılarak gerçekleştirilmiştir. bu, günümüz için bir mucizedir. bize melville ve conrad'ı hatırlatmaktadır. kaşifler seyahatten geriye çok ilgi toplayacak bir kitap ve çok sayıda çizim ile dönmüşlerdir. bu arkadaşlarımızın da bir kamerası vardır. fakat onlar amatördürler. onların kamerayı nasıl tutmaları gerektiği hakkındaki bilgileri sizinkinden ya da benimkinden fazla değildi. bunun yanında filmlerini ticari kullanım alanına sokmak gibi bir niyetleri yoktu. örneğin kameralarını sessiz olarak kullanmışlardır. bu saniyede 16 kare demektir. oysa sesli çekimlerde saniyede 24 kare geçer. bunun sonucu olarak görüntüler üst üste binmiş ve film 1910'lu yıllardaki sinemanın seviyesine düşecek şekilde sarsıntılı çıkmıştır. bunun ötesinde 35 mm'lik kalitesi hataları örtmeye yetmemiştir.

    bunun basit bir girişim olduğunu düşünerek iyimser olmak olası ise de bu durum çekimlerin bundan daha kötü olmayacağı gerçeğini değiştirmez. burada kastettiğim deniz seviyesindeki salın kenarında yatarak çekim yapan kameramanın sudaki sarsıntı nedeniyle başarısız olması, hiçbir hareketli ya da sabit çekimin yapılmaması, daha da önemlisi fırtına sırasında sal mürettebatının sal ile meşgul olmasının sonucunda amatör filmcilerimizin çok sayıda film makarasını evcil papağanların görüntüsü ile harcamalarıdır. bunun neticesi olarak en heyecanlı an geldiğinde, bir balina salı savurduğunda kalan filmin yetersizliği yüzünden, elde edilen görüntülerin bu olaya ait olduğunu kavrayabilmek için filmi en az on kere seyretmek zorunda kalırsınız."
  • günes cocukları anlamına gelmektedir
hesabın var mı? giriş yap