• 3 yildir muhtemel apartman kapisi acma tutma bekleme olaylarindaki goz temasi ve tesekkur/rica alis verisi haricinde hicbir muhabbetim olmayan guzeller guzeli bir kizdir. bu 3yil boyunca ne seker kalmadi annem gonderdi diyip elinde bir fincanla gormuslugum oldu ne de film cok korkunc sizde digiturk varsa birlikte izleyelim mi teklifi aldim. bugun ben odada selcuk aydin - jo jo dan boks mucadelesini yuksek heyecan ile izlerken kapi calmis ve kapiyi da babam acmis. komsu kizimiz kapida ve sanki macin kendi evlerinde oynanir gibi oldugundan dert yanip yarin sinavi oldugunu ve biraz daha sessiz olmamizi rica etmis. halbuki bulundugum oda onlarin dairesindeki odalara cok uzak ve duvar baglantisi yok. arada bir oda ve bir banyo varken o sesin nasil o derece yuksek gittigine anlam veremedim. yan odadaki ablama mac bitiminde cok mu sesi acikti tv nin diye sordugumda ondan da hayir bi ara yukseldi ama onda da yan tarafa gidecek siddette degildi cevabi aldim. komsu kizi bak niyetin beni gormekse ya da derslerin icin benden yardim isteyeceksen bundan memnuniyet duyarim. optum ok kib bye.
  • aramaya gönül verdim aramaya inandım üşenmedim sözlerini de buldum.okuyun ibret alın

    komşu kizi gönlün var mi
    bana varmaya benim olmaya
    aşka sevdaya anlarsin ya*

    komşu kizi bana naz yapma
    kaş göz yapma gönlün varmi
    aşka sevdaya anlarsin ya
    benzemez camdan bakmaya*

    hop oturup hop kalkmaya*
    kalbin uf olur sonra
    uf olursun uf oof *
    komşu kizi nasil anlatsam, komşu kizi*
    komşu kizi uf olursun oof komşu kizi*

    komşu kizi gönlün varmi kiskanmaya
    yan bakmaya
    aşka sevdaya anlarsin ya*
    komşu kizi bana naz yapma
    kaş göz yapma*
    gönlün varmi aşka sevdaya
    anlarsin ya*
  • hayat çoğunlukla böyledir. aslında çoğunlukla değil her zaman böyledir. bazılarına mutlu olmak için şans vermez. herkes onları karşılarına çıkan şansları kullanmamakla eleştirir ama kimin kimle nasıl mutlu olmak istediğine nasıl karar verilebilir ki?

    aradıkları kişiler aslında o kadar nettir ki nerede ve ne zaman karşılaşacaklarını bilmek dışında her şey bellidir hayatlarında bazılarının. karşılaşmaksa bazen hayatın en zor problemi haline gelir. 200 - 300 metre uzakta oturan yıllarca aynı okulda okuduğun kıza ulaşmak bazen imkansıza varır. lise için şehir dışına çıkmışsındır, ardından üniversite gelmiştir yetmez bir de çalışmaya gidersin şehir dışına. 14 yıl sonra şehrine döndüğünde tanırsın komşu kızını. bu tanımakta değildir ya varlığından haberdar olursun işte sadece. sonrası ona ulaşmak için çırpınmalar. bir de komşu kızı şehir dışında çalışıyordur artık. hem de 1500 km uzak bir şehirde. gel dese gidersin ama gel dememesi yok mu?

    hayat budur işte 200 mt mesafede yılların geçer. sokaktan geçen aynı apaçi motorcular uykundan uyandırmıştır. belki aynı küfrü sallamışsındır. elektirikler kesildiğinde aynı karanlığa mahsur kalmışsındır defalarca. ama hayat işte hep böyledir. bazılarının mutlu olmasına izin vermez kolay kolay. bazılarına ise zorlasa bile izin vermez.

    balkona çıkmak istersin bazen çay içmek için bazense avazın çıktığı kadar bağırmak için. sesin kulaklarına varacaktır orası kesin ama bu duymak mıdır? ya da çayını paylaşmak istesen şekerlikten tek şeker uzatacak mıdır sana? elbette hayır.

    bir de mahalle teyzeleri de mi düşmandır insana gördükleri her kızı tanıştırmaya çalışıp bunu nasıl pas geçerler? peki ya kaldırımlar sadece necip fazıl’ın mı dostlarıdır kaldırımlar? bir kere karşılaştırmazlar mı insanı? bu kadarı asla tesadüf olamaz. bu ancak mutsuz olunması için kururlmuş bir jumanji oyunu olabilir.

    emrah serbes’in dediği gibidir bazılarının hayatı “hayatımızı değiştirecek insanlar sessiz sedasız geçtiler yanımızdan.” ama usta yanılmış bu sefer. oysa yanımızdan geçmiş olsa biz zaten yeri göğü inletirdik ama matematik bile ihanet eder işte böyle bazen komşu kızı aynı kaldırımda bile denk gelmez bazılarına.

    ve makus talihimiz arka fondan fısıldar her zaman ki gibi. “kalbinizi dolduran duygular
    kalbinizde kaldı.”
  • istanbul denilen bu acayip yerde bu kavram pek yok gibi. apartumanda kimseyi tanımıyorum ki, bırak komşu kızını tanıyayayım. daha yeni, yerel seçimlerde aha sırada bekler iken, baktım adamın biri enseme üflüyor. noluyu diye arkamı döndüm. "komşu ben bi hava alayım, senin arkandayım tamam mı" diyor. "sen kimsin la it" diyecektim, lakin seçim yasaklarından korktum diyemedim. adama şaşkın gözlerle bakınca, "4. katta oturuyom ben" dedi. "iyi" dedim ne diyeyim. lakin taşrada biraz daha var gibi. hatta var gibi gibi. eheh kelime oyunu falan!

    seneler öncesi. taşrada, artık şansımıza hangi kız düşerse platonikten abayı yakmak için can atıyoruz. saklambaç oyununda sırf benle aynı yere saklandığı için aşık olduğum merve ve ailesi başka bir yere göçünce büyük boşluğa düşmüş, "hangi kızın adını kitaplarıma yazsam" diye kara kara düşünür olmuştum. tam da bu kısır zamanlarda mahallemize, hiç de alışkın olmadığımız bir aile çıkıp geldi. hem de bizim evin bitişiği olan diğer eve. ailenin tüm fertleri, mahallede baskın olan esmer rengin aksine sarışın insanlardı ve de düzgün türkçe konuşuyorlardı. birbirlerine teşekkür ediyor, bol bol rica ediyor, yeri geldiğinde özür diliyorlardı. ben tam 15 yaşıma kadar teşekkür ederim demedim mesela. "sağol" dedim. rica ederim de demedim. "bişi değil" dedim. özür dilemek lugatta hiç yoktu. herkes her şeyi zamanla unutur, kırgınlık dargınlık geçer giderdi. lakin bu aile algılarımızı darmadağın, adeta parça pinçik etmişti. bir de işin içinde küçük kızları selda vardı. bu durumu daha karışık bir hale sokmuştu.

    selda'nın kıvır kıvır sapsarı saçları, bembeyaz bir teni, yeşil gözleri, orantılı bir yüzü vardı. bunlar o'na aşık olmam için yetiyor, artıyordu bile. evet selda mahallenin sokaklarında göründüğü vakit yok yere heyecanlanacağım, adını kitaplarıma yazacağım, mahallenin diğer zırtlanlarına "şşşş bende" diyeceğim, yani aşık olacağım yeni kızdı. tüm şartlar bunun olması gerektiğini gösteriyordu. dedem "doğaya karşı gelemezsin evlat derdi" demek isterdim ama dedem hiçbir zaman böyle şeyler söylemedi. olsun. ben dedi diye kabul etmiştim ve selda'ya aşık olmak için gerekli hazırlıklarımı yapmaya başlamıştım. yaptığı her hareketi - ne kadar saçma olursa olsun- inanılmaz çekici bulacak, her gün gittikçe yoğunlaşan duygulara bürünecektim.

    her şey iyi gidiyordu. bir keresinde evde yaptıkları hazır hamburgerlerden bize getirmişlerdi ve o güzelim sesini de o gün duymuştum. heyecandan kısılmış bi sesle "sağolun" demiştim. ilk defa hamburger denilen şeyi de o zaman yemiştim. tadı bok gibiydi ama olsun, selda getirmişti. işler iyice çığırından çıkıyordu. sürekli onu görmek istiyordum. mahalleden çok çok uzakta, daha elit bir okula gidip geldiği okul servisinden indiği zamanları kolluyor, evine yürüdüğü o kısa zamanlarda yaptığı havalı yürüyüşü balkonumuzdan hayranlıkla izliyordum. yine bir gün o zamanlarda, yürüyüşü bitmiş eve girmişti. ben de, balkondan içeri girmiş, o'nun eve girip evde tatlı tatlı dolanışlarını hayal ediyordum. çantasını odasına bırakmış, annesine bir öpücük kondurmuş, en şeker tonda "çok acıktım annecim ne hazırladın bize" dediğini düşlüyordum. bu düşüm bir böğürüşle kesildi. biri öküz gibi böğürerek konuşuyordu. bu hayvani ses bizim evdeki seslere hiç benzemiyordu. ses bizim ve selda'ların evlerinin arasındaki hava boşluğundan geliyordu. sese doğru yöneldim. resmen ağzıyla sıçıyordu bu insan. hiç durmadan "öğğğğhhh bana nööö yöaaa istemiyoğğğmm bönn. ağzınoo sıçııımmm sönün... süktür gütt" diye bağırıyordu. bir ses daha vardı. selda'nın abisinin sesiydi. bir şeyler söylüyor ve "keh keh" diye pis pis gülüyordu. yetmiyor "koca kafaa ehehe" diyor, ortamı kızıştıyordu. karşıdaki deliriyor, ağlıyor ve her seferinde ağlayarak konuşmaya çalışıyor, böğüre böğüre küfürler ediyordu. o an kulaklarımdan aşağıya doğru bi ateş indi. bu ses o'nun sesiydi. bu selda'nın yaratıklaşmış sesiydi. bu iğrenç ses, bu böğürme bu tarz o'na ait olamazdı. hayır olamazdı. lakin selda hiç susmuyor, hayvanlar gibi böğürüyordu. dayanamadım kendimi sokaklara attım.

    o zamanlar sigara ve alkol içmediğim için, bakkaldan çokçana tuzlu çekirdek aldım. boş bir araziye gittim. hepsini çatur çutur yiyip, derinlere daldım. bu o kız olamazdı. nerdeydi o naifliği. nerdeydi?! meğer içinde kocaman bir öküz vardı. hayallerim oracıkta yıkıldı. zaten çekirdek de bitmiş, dudaklarım adana patlıcanı gibi olmuştu. boynum önde çekine çekine eve gittim. moralsizdim. annem "neyin var" dedi. "yok bir şey" dedim. "gel yemek ye" dedi. "yok canım istemiyor" dedim. "dolma var ama" dedi. kararımı değiştirdim, gittim iki tabak dolma yedim. yanında da bir sürahi ayran içtim.
  • geniş aile dizisinde jenerik müziği olarak kullanılan gripin'in çok güzel cover'ladığı bir erkin koray şarkısı..
  • ne zaman namüsait bir durum içerisinde olsam karşılaşıyorum bu kızla.
    ya apartmanın altındaki kilerden kilim, halı, minder çıkartıyorum ya da yukarıdan aşağıya termosifon indiriyorum. bildiğimiz yük ve eşya taşıyıcısından farkım yok.
    ne bileyim bir kere bile temiz giyimli, güzel kokulu bir halde karşılaşamadık kapıda bacada.

    (bkz: #26315322)

    bugün balkonu pvc ile kapatıyorduk. ustanın başında bekliyorum. aşağıdan bir kedi ciyaklaması miyavlaması karışık sesle kafamı uzatma gereği hissettim. ne göreyim. komşu kızı bahçede yanında 3 tane kedi yavrusu. daha 1 saat önce doğum yapmışlar belli i yavruların üzerinde zarları duruyordu.

    bizim de evde kedi var. son nüfus 4. haliyle kedi gereçleri mevcut.

    dedim kafes getireyim anneyi de yavruyu da koyalım.
    aaa var mı dedi.
    dedim olmaz mı olmaz mı yaaa.

    acaip de terlemişim. termosifonu da sattım hermetik şofben takacağız diye. soğuk sudan başka duş alma imkanı yok. dedim içimden yine paspal paspal çıkıyoruz karşısına. neyse ben inene kadar bi koli bulup yavruları koymuş. elimde kafes annesi yaklaştı verdim kafesi. teşekkür etti, rica ettim.

    babam yukardan eeb aşağıdaki demirleri topla da köşeye koy toptan demirciye veririz dedi. peki baba dedim demirleri falan topluyorum.

    bir ses...
    ya ben yavruları alamıyorum sen alabilir misin?
    başımı kaldırdım ve tabi ki birazdan geliyorum dedim.

    demirleri köşeye istifleyip gittim yanlarına. dedim biz alıştık kediye yavruya.
    önce anneyi kafese koydum ardından da yavruları.
    suyunu yemini kafesin önüne koyun gerekirse de şuradan kilitleyin dedim.
    teşekkür ve rica seramonisini kısa kesip bir ihtiyacınız olursa söyleyin lütfen diyerek iyi günler diledim.
    iyi günler cevabını verdi.

    ilk defa bu kadar net bir biçimde iletişim kurabilmiştik. kurabilmiştim belki de.

    bundan sonrasında tekrar odunsu kıvama bürünürmüyüz bilmem ama isterim ki en azından karşılaştığımızda sadece zoraki apartman sakini iyi akşamından daha samimi bir muhabbette olabilelim.

    okuyorsan durum bu komşu kızı. seni dışarıdan bakıp hoş buluyor olabilirim ama ortada yanlış anlaşılacak bir durum yok. bu güne kadar kimseyi rahatsız etmişliğim yok. bundan sonra da olmayacağını garanti ederim. anlıyorsun değil mi?

    kedilere iyi bak. görüşürüz.
  • güzle;hatta seksi olani, fantezilerin odaklandigi sahsiyettir.
    hele bir de liselim ise...
  • erkin koray'in komsu kizi su sekilde dir
    "bana bir kez gulmez misin komsu kizi
    hic karsilik vermez misin komsu kızı

    koro:bana bir kez gulmez misin komsu kizi
    hic karsilik vermez misin komsu kızı (bu koro da sanki ölü insanlar korosuymuscasina soyler ya neyse)

    gonlum senin kalbim senin komsu kizi
    koro:gonlum senin kalbim senin komsu kizi (biraz daha neşelenmis bu koro lakin kadinlar hala olu kadinlar balosundaymiscasinalar)

    pencerenin arkasindan
    koro:komsu kizi
    perdenin arasindan
    koro:bana bir kez gulmez misin komsu kizi (ulen ne gulcek size komsu kizi hortlaklar surusu..diyesim gelir)

    bana bir kez gulmez misin komsu kizi
    hic karsilik vermez misin komsu kızı
    gonlum senin kalbim senin komsu kizi

    (burda bir klarnet ve bas taksimi vardir ki anlatamam ve erkin korayin mukemmel vokali)

    gunum gun olmaz seni gormeden
    gozlerim ayrilmaz penceremden
    gozlerimin karasina bak kalbimin yarasini
    dertlerimin arasina karistin sen komsu kizi (ozellikle son 2 misradaki koray in vokal yorumu muhtesemdir..anlatilamaz dinlenesidir)

    koro:gozlerimin karasina bak kalbimin yarasini
    dertlerimin arasina karistin sen komsu kizi (yukardaki koro ama burda biraz kirbaclanmislar sanki ve orhan gencebay in batsin bu dunya adli sarkisindaki koroyla ayni ses tonuna erebilmisler..afferim onlara)

    (ukarida klarnet dedim ama su an utaniyorum kendimden..burda erkin koray "mmm" yapiyormus..artik nasil yapiyorsa klarnet sesi cikartiyor..vay be)

    bir beyaz giyersin bir gun kirmizi
    ne olacak benim halim komsu kizi x2

    gozlerimin karasina bak kalbimin yarasini
    dertlerimin arasina karistin sen komsu kizi
    koro:gozlerimin karasina bak kalbimin yarasini
    dertlerimin arasina karistin sen komsu kizi (burda koro yavas yavas birbirine isiniyor..takim halinde soylemeye basliyorlar)

    ahhhhhhhhhahahahhhh.... (aynen boyle..birden sarki yeniden basliyor)

    bana bir kez gulmez misin komsu kizi
    hic karsilik vermez misin komsu kizi
    koro:ölüyüz biz yeniden öldüüüük..

    gonlum senin kalbim senin kalbim senin komsu kizi
    koro:aramizda bir boru sesli arkadas bir de cirtlak sesli kadin var en cok onlar bagiriyor..

    sarki bitiyor burda ama sanirim bendeki kayit hatali..yazik..
  • annem güzel olduğunu iddia ediyor ben daha görmedim gibi birşey.ama kelime itibariyle seksidir.insanda acayip duygular uyandırır.
  • birlikte olunması ihtimalinde sık sık şaapabileceğiniz hoş insanlar.
hesabın var mı? giriş yap