• ilkelerini ivan pavlov'un koyduğu ilk öğrenme kuramıdır. organizmada hiç bir tepki yaratmayan nötr bir uyarıcının, organizmada doğal olarak bir tepki yaratan bir uyarıcıyla uzun süre birlikte verilmesi sonucu artık nötr uyarıcının da organizmada doğal uyarıcı gibi bir tepki yarattığı temel mantığından hareket eder. yeni bir davranış kazandırmaktan çok zaten var olan bir davranışı, başka ve ilgisiz bir uyarıcının da ortaya çıkarması sağlanır. türklerin yazdığı psikoloji kitaplarında "insanda klasik koşullanma pek yoktur" kandırmacasına rağmen bilakis son yıllarda insan zihnini kontrol etmede en çok başvurulan yöntemlerden birisi olarak kullanılmaktadır. örnek mi? hemen:

    örnek 1: cnn international, tv5 ve bbc world gibi kanallardan haber seyrederken çoğu kez "ortadoğu'da patlama 12 asker öldü" ya da "afganistan'da/irak'ta amerikan askerlerine saldırı" gibi haberlerde önce bir süre islami bir öge görürsünüz. ezan sesi ya da dinci olduğu belli bir adam görüntüsü, daha sonra ise patlama ya da dehşet verici olay ile ilgili görüntüler gösterilir. oysa haberin orjinalini seyretmek üzere irak ya da afgan kanallarına giderseniz olay esnasında ezan sesi olmadığını farkedersiniz.

    orjinale gitme gibi bir derdi olmayan çoğu kişiye bu haberler öyle sık tekrarlanır ki bir süre sonra islam ile ilgili ögeler terör ve şiddeti çağrıştıran ögelere dönüşür.

    örnek 2: belirli ürünlerin reklamı yapılırken çok sevilen ve insanlarda eğlence düşüncesi yaratan kişiler (örneğin sanatçılar vs.) bu ürünleri tanıtır. ürün--> sanatçı; ürün--> sanatçı; tıpkı zil-->et gibi, bir süre sonra böylece o kişilerin yarattığı eğlence düşüncesi o ürün tarafından da bizde oluşturulur hale gelir. ürünün satışları artış gösterir.

    örnek 3: politik liderler toplumda önem verilen ögelerle birlikte görülmeye dikkat ederler. örneğin bayramlarda toplumun önem verdiği değerleri çağrıştıran resimleri kendileriyle birlikte çektirirler. bu resimleri her yere astırırlar. bir süre sonra bu kişiler, aslında o değerlerin yarattığı güven ve huzur duygusunun aynısını tek başlarına oluşturabilir hale gelirler.
  • öğrenmeye dair her şeyi açıklamasa da hayatın her evresinde karşıma çıkan kuram. kendimden örnek vererek anlatmaya çalışayım:

    hayatımın ilk üçünü fizikten aldım. akabinde annem sürekli "senin kafan fiziğe basmıyor, benimki de basmazdı" deyip durduğu için lise boyunca sıçtım bu dersten. çünkü "fi..." deseler "ay ben anlamıyorum!" dedim. ama ne zaman üniversiteye geldim, annemle farklı şehirlerde yaşamaya başladık, birden fizik dahisi kesildim* aa ile geçtim lan fizikten! hadi bu koşullanma değil, benim tembelliğim olsun...

    fi tarihinde şiddet görmüş bir insan olarak, yüzüme hamle yapan* elini kaldıran her insandan sille yiyecekmişim gibi kendimi korumaya çalışmam var mesela. dayak yiyen çocuklarda da görürsünüz hatta aynı tepkiyi. ister istemez ayırt etme aşamasına gelememiş her insanın tepkisi bu. genellersin. üstelik, pekiştirme ile refleks halini alır maalesef. bu da benim korkaklığım olsun hadi...

    ne zaman kalbimi kırsa çiçek alan bir sevgili ile uzun bir zaman dilimi geçirdim sonra. çiçek alındığında "yoksa?" diye düşünmeye başlayan bir insan olarak, çiçekleri sevmediğime karar vermeme neden olmuştu hatta bu. olayın üstünden sittin zaman geçti, ben o insanı da olan olayları da hatırlamaz oldum. geçen arkadaşlarla konuşurken "çiçekleri niye sevmiyordum ki ben?" diye bir düşündüm. o zaman aklıma geldi açıklaması. hadi bakalım, bu da mı gol değil?

    görüyorum ki etrafımdaki insanların hepsinin koşullanmaları hayatlarını felç ediyor. negatif deneyimleri sündürüyor, üstelik genelleme yoluyla herkese mal ederek yeni ilişkilerinin içine ediyorlar. ayırt etmenin ne önemli olduğunu görmeden, korkunun geçmesi ve davranışın sönmesi için maksimum dikkatle ilerlemeye çalışmıyorlar. bağırıp çağırıp kaçmakta buluyorlar çözümü. bu da öğrenilmiş çaresizlik olsa gerek. "ne yaparsan yap, karşındaki insanın seni sevmeyeceği" hissinden belki de...

    kendi adıma, bazı şeyleri yenmeye çalışarak kafayı yiyorum arada. neyse ki sönme diye bir şey var. geri gelmez umarım!
  • pavlov'un şartlanmayla ilgili deneyler bütünü.

    ben pavlov'un deneyiyle, köpekleriyle veya bu nedir diye uzun uzun anlatmayla ilgilenmiyorum. anlatmak istediğim şey pavlov'un klasik koşullanmayla birlikte bir savaşın kaderini nasıl değiştirdiği.

    2. dünya savaşı'nda pavlov'un klasik koşullanma deneyi modifiye edilerek kullanılmış. alman-sovyet cephesinde sovyetler oldukça güçsüz bir durumda kalmış. savaş onların aleyhine giderken çok akıllıca bir hamle savaşın bütün kaderini değişmiş.

    bir grup köpek toplanmış ve günlerce bir barınakta aç bırakılmış. daha sonra barınaktan çıkarılan köpekler ara ara yiyecek bulmak için gezinmiş fakat karınları aç halde barınaklarına geri dönmüş. daha sonra barınakların olduğu yere altlarında et parçaları yer alan tanklar getirilmiş. dışarı salınan köpekler hemen bu etleri buluyor ve karınlarını doyurmuşlar. bunun üzerine köpekler belli aralıklarla altlarında et olmayan tankların olduğu alanda çıktığında tankların altlarına koşmaya başlamışlar. yani klasik koşullanma gerçekleşmiş oldu.

    daha sonra köpekler savaş esnasında üzerlerine bomba yerleştirilmiş biçimde salındı. alman tanklarını gören köpekler, altında et olduğu düşüncesiyle tankların altına koşmaya başladı. tankların altına giren köpekler patlatılıyordu ve böylece sovyetler alman birliği karşısında oldukça büyük bir başarı elde etmiş bulunuyorlar. üstelik bu küçük ama etkili strateji onların neredeyse bir şey yapmasına gerek bile bırakmadı.

    savaş sadece bilek gücüyle kazanılmıyormuş demek ki. akıl, bu işin vazgeçilmez parçası.

    kaynak: https://www.guncelpsikoloji.net/…-deneyi-h6264.html
  • yusuf güney'in bende yarattığı tepki biçimi.

    önceleri yusuf güney'e radyoda falan rastladığım zaman "illleee de uğruna ölmemm mi gerekkk" dediği anda kulaklarımı tıkayıp bilinçsizce koşmaya başlıyordum. ama bu tepkiyi rafet el roman'a karşı geliştirmemiştim. geçenlerde ise kral tv'de rafet'le yusuf'un düetini duydum. artık rafet'i görünce/duyunca da aynı histerik hareketlerle ortamdan uzaklaşıyorum.
  • fobik yaşantıların öğrenilmesinde etkili olan normalde köpekten korkmayan bir insanın köpek tarafından ısırılmasıyla korkmaya başlaması.. ve fobi ortadan kaldırılmasında kullanılan yöntem.. kademeli yaklaşma denilen yöntemle tavşandan korkan alberte tavşan her gün ona biraz daha yaklaştırılarak nasıl korkusunu yendiği deneylerle kanıtlanmıştır..benimlen polemige girmeyin..

    bir de ilkeleri vardır :
    sönme
    pekistirme
    kendiliginden geri gelme
    genelleme
    ayırt etme
  • nice köpeğin hayatına da mal olmuştur bu koşullanma. ikinci dünya savaşı'nda moskova'da bu ilkeyle köpeklere eğitim veren bir bölük vardı. eğitim esnasında bir traktör kullanılıyordu. hareket halindeki traktörün altına giren köpeklere yemek veriliyor, girmeyenler aç bırakılıyordu. savaş esnasında da eğitilmiş köpeklerin sırtına bir mayın ve bu mayına bağlı; kırılıp, eğildiği zaman mayını harekete geçiren bir çubuktan müteşekkil mekanizma bağlanıyordu. köpekler de savaş alanında gördükleri nazi tanklarının altına yemek bulmak umuduyla giriyor, kendilerini ve tankları havaya uçuruyorlardı. bir nevi kamikazelik yani.
  • kisaca soyledir:

    unconditioned stimulus (ucs veya us: mesela et) normal sartlar altinda kopeklerde unconditioned response (ucr veya ur: tukuruk salgilama) yaratiyor. simdi biz bu ucs'yi defalarca notr bir uyaranla (neutral stimulus), yani zil'le birlikte sunuyoruz hayvana. bir sure sonra zil (ns) ve et (ucs) bagdastirildigi icin, sadece zilin goruntusu (ns) tukuruk salgilatmaya yetiyor (ucr). iste bu durumda ne oluyor? ns -yani zil- artik bir conditioned stimulus'a (cs), salya ise ucr'den conditioned response'a (cr) donuyor.

    denklem gibi verelim:

    ns + ucs ---> ucr
    cs -----------> cr

    unconditioned ogrenilmemis, ve conditioned ogrenilmis olarak akilda tutulursa, sanirim anlamasi daha kolay olabilir.

    bir baska ornek verelim, diyelim sifir numara manyaksiniz, bu nedenle bir yasindaki bebeginize once zil gosterip yarim saniye sonra gozune sogan basiyorsunuz, ve cocuk agliyor. burda, her durumda gozune sogan basmak aglama olusturacagi icin:

    ucs: sogan
    ucr: aglama

    diyebiliriz. simdi zili de yarim saniye once veriyoruz sogandan, ki normalde zil aglatiyor mu sizi? hayir. cevap evetse tuhler tuhu. iste zil kosullanmamis normal insan evlatlarini aglatmadigi icin, notr bir uyaran yani,

    ns: zil

    bunlari ayni surayla defalarca vere vere, cocugumuzu manyak yaptigimiz yetmiyormus gibi, klasik kosullanmayi da gerceklestiriyoruz. boylece cocuk bir sure sonra sogandan bagimsiz, zili duyunca aglamaya basliyor. hah, iste bu noktadan sonra ns-->cs'ye, ve ucr---> cr'ye donuyor. yani,

    cs: zil
    cr: aglamak.

    klasik kosullanma gerceklestiginde, her zaman ns-->cs'ye, ucr de cr'ye doner.

    bu tip kosullanmanin acquisition (ns ile ucs'nin bagdaslastirilma sureci), extinction (uzun sure zili tek basina calarsaniz artik aglama yaratmayacagi), spontaneous recovery (ama ilk sogani geri getirme ardindan gelen ilk zil sesinde direk aglama gelmesi- ki normal acquisition surecinden daha hizli bu cokca tek denemede), stimulus generalization (yani zile aglayan cocugun kapi ziline de aglamasi) ve stimulus discrimination (zile aglayan cocugun telefon sesine aglamamasi) gibi surecleri de vardir.

    klasik kosullanmada temporal contiguity ve frequency onemlidir, yani ns ve ucs birbirine fiziksel olarak yakin olmali, ve bu eslestirme sikca tekrarlanmali.

    ture ait ozelliklere gore klasik kosullanma cesitlilik gosterebilir. bunun disinda, mesela food aversion denen tek bir kez dogadaki bir bitkiyi yiyip zehirlendigimizi dusunelim, iste burada ns+ ucs eslestirmesi tek kerede yapiliyor, neden? cunku survival value'su var, evrime uyma meseleleri.

    yalan yanlis cevirmeme kaygisindan mutevellit ingilizce sozcukler icin kusura bakmayin.

    edit: ingilizcesi, classical conditioning.
  • klasik koşullanma bir lisanustu ogrencisinin ogrenci tezi su sekilde olmustur: abd'deki bir lisanustu ogrencisi her gun siyah beyaz tisort giyerek bir futbol sahasina gider. 15 dakika boyunca sahanin bir ucundan diger ucuna dogru yuruyerek kus yemi serper. cebinden bir hakem dudugu cikartip otturur. sonra sonbahar gelir, futbol maclari baslar. siyah beyaz tisortlu hakem baslama dudugunu calar. dudugu duyar duymaz yuzlerce kus sahaya dalar. mac ertelenir. duduk sesi notr uyarici iken daha sonra kosullu uyarici olmustur. sonuc olarak, kuslar klasik kosullanma yontemiyle yeni davranislar elde etmis olur. bu arada ogrenci de ogrenci tezini bitirip okulundan mezun olur.
  • klasik tepkinin gerceklesmesi icin kosulsuz uyariciyla notr uyaricinin eslenmesi zorunludur. eskiden tepki verilmeyen notr bir uyariciya, daha onceden dogal bir tepkinin yonlendirilmesi ve boylece aralarinda bir bag kurulma surecidir.

    ornegin, bir anne bebegine yedirmeye baslamadan once ona mama onlugu takmaktadir. bir sure sonra bebek mama onlugunu gorur gormez sevinc cigliklari atmaya baslamistir.

    bu tepkisel kosullanmanin baslangicinda

    mama onlugu (notr uyarici) + mama (kosulsuz uyarici)

    bu tepkisel kosullanmanin surecinde

    mama onlugu (notr uyarici) ----> mama onlugu (kosullu uyarici) oluyor.

    bu tepkisel kosullanmanin sonunda

    mama onlugu (kosullu uyarici) oluyor.
  • bir öğrenme sürecidir ki bu süreçte organizma iki adet uyarıcı ile ilişkili olarak öğrenir. bir uyarıcı diğer bir uyarıcıyı işaret eder. bu iki uyarıcıdan biri nötr haldedir ve öğrenme sürecinden önce öğrenen için herhangi bir şey ifade etmez. klasik koşullanma işte bu nötr haldeki uyarıcıyı şartlı uyarıcı haline getirir. peki ya nasıl? örneğin sevgilinizin telefon zil sesi metin arolat-karavan. radyoda denk geldiğinde falan pek oralı olmuyorsunuz ancak gel zaman git zaman manitanızla zaman geçirdikçe (bu arada geçirdiğiniz her zaman o sizi sürekli gülümsetiyor çılgınlar gibi aşıksınız birbirinize falan) ve manitanızın telefonu çaldıkça o şarkıyı duyuyorsunuz. bir akşamüstü evinizde yalnızsınız ve radyoda metin arolat-karavan çalıyor ve siz otomatik olarak mutlu oluyorsunuz, şarkı size manitanızı ve onunla geçirdiğiniz güzel vakitleri hatırlatıyor. yani nötr uyarıcı(metin arolat-karavan) şartlı uyarıcıya dönüşüyor. bu ilişkide sizin manitanız şartsız uyarıcı, onunlayken gülümsemeniz şartsız tepki ve şarkıyı o yokken duyduğunuzda gülümsemeniz şartlı tepki oluyor. şimdi şartlandırmanın (koşullanma da denebilir aynı şey) prosesine bakalım. dört adet eşleme vardır. bu eşlemeleri açıklamak için zil sesi kemik ve köpeğin salyalanmasını örnek olarak alalım.
    ilk eşleme : önce zili çalarsınız, zil çalmaya devam ederken kemiği gösterirsiniz.
    ikinci eşleme : önce zili çalarsınız ve sonra yok edersiniz, 2-3 saniye sonra kemiği gösterirsiniz.
    üçüncü eşleme : hem zili çalar hem kemiği gösterirsiniz.
    dördüncü eşleme : önce kemiği gösterirsiniz sonra zili çalarsınız.
    tekrar eden eşlemelerde, şartsız uyarıcının daha güçlü olduğu yerlerde(daha büyük kemik ya da daha çekici sevgili), şartsız uyarıcı ve şartlı uyarıcı arasındaki zaman farkının daha kısa olduğu durumlarda klasik şartlandırma daha güçlü daha efektif ve daha etkili olur. koşullanmanın süreçleri arasında yani köpeğin salyalanma sürecinde ilk başta arzu farkedilir, daha sonra kemik gelmeyince sönme başlar, arada bir 'ulan belki gelir mi' diye düşünür ve bazı dalgalanmalar yaşanır ancak kemik gelmedikçe sönme devam eder. bazı durumlarda köpek zil sesi yerine bir piyano sesi duyduğunda da salyalanabilir ya da zil sesi yerine ıslık çaldığınızda oralı bile olmayabilir. şartlandırma sıralanabilir de, mesela köpeğe önce kırmızı kart gösterirsiniz iplemez sonra zil çalarsınız ve sonra kemik verirsiniz, iki üç gün sonra kırmızı kart gösterdiğinizde tekrar salya salgılayabilir.
    klasik şartlandırma korkuları ve fobileri yenmek için kullanılabilir. maruz bırakma ve sistematik hassasiyet azaltma iki yöntemdir. maruz bırakmada hasta şartlı uyarıcıya şartsız uyarıcı oluşana dek maruz bırakılır. hassasiyet azaltma yönteminde ise bir rahatlama tekniği kullanılır örneğin derin nefes almak. derin nefes almak burada şartsız uyarıcıdır ve hastanın güvende olduğunu hissettirir kendisine. bu güven duygusu da şartsız tepkidir. örümcek resimleri (yani şartlı uyarıcı) ile beraber nefes alma tekniği uygulanırsa (yani şartsız uyarıcı) kişinin güvende hissetmesi sağlanır (şartsız tepki). ve en nihayetinde gerçek örümcek görüldüğünde (yani şartlı uyarıcı) kişi kendisini kötü hissetmez (şartlı tepki).
    bazı pedofili kişilerin tedavisinde hastalara çocuk resmi gösterildikçe elektrik uygulanması da bir şartlandırmadır.
hesabın var mı? giriş yap