• * koşullanmış uyaran.

    öncelikle (bkz: unconditioned stimulus).

    şöyle örneklenebilir: küçük bir çocuk, herhangi bi tecrübe yaşamadan önce sobanın yakacağını, köpeğin ısıracağını, arının sokacağını bilmez. dolayısıyla hepsine son derece açık ve nötr davranır. bunlardan korkmaz, çekinmez. herhangi birine karşı herhangi bir reaksiyon göstermez. çocuğu arı sokar, soba yakar, ya da köpek ısırırsa, hadise koşullanmamış uyaran (unconditioned stimulus) etkisi yapar, çocuk canı acıyınca koşullanmamış bir tepki verir, acı çeker. koşullanmamış olan, öğrenilmemiş demektir. hadise bi kez yaşanınca, (normal zeka seviyesinde bi çocuktan bahsettiğimizi varsayıyorum), sebep sonuç ilişkisi öğrenilir. çocuk canını acıtanın görüntüsüyle, çektiği acı arasında bağlantı kurar. bu bağlantı koşullanmadır. bundan sonrasında artık canını acıtan şeyin sadece görüntüsü bile koşullanmış uyarandır (conditioned stimulus) çocuk için. sobadan, köpekten, arıdan korkmayı öğrenir. onların görüntüsü bile uyarıcıdır. öğrenilmiş bir uyarıcı.

    öğrenilmeden önce hiç bir tepki uyandırmayan bi görüntü, öğrenme sonrası (bir ya da bir kaç tecrübe sonrası) olumlu ya da olumsuz bi tepki uyandırır. özetle hadise budur.

    aynı sebepten limon ya da erik görünce ağzımız sulanır, cem yılmaz sahnede hiç bişey yapmadan dursa bile, eğer bi kere izleyip gülmekten yarıldıysak, yüzümüze kontrol edemediğimiz bi gülümseme yayılır. pavlov'sal durumlar bunlar yani.
hesabın var mı? giriş yap