• her ölüm yıldönümünde elim ayağım birbirine giriyor. 6 mayıs, 18 mayıs, 19 ocak, 2 temmuz, 30 mart.... katledilen için oturduğun yerden yazmak eksik geliyor, yetersiz geliyor. kimilerinin algısı gibi ölüm gününden ölüm gününe hatırlamadığımız için belki biz, belki hayatlarımızın hep merkezinde oldukları için, ölüm gününde acıları daha yoğun olsa da, oturup o gün için bir şey yazmak eksik geliyor.

    eğer çocuklarımız size benzesin diye sizin isimlerinizi koyuyorsak, eğer tüm dünyaya yetemediğimizi düşündüğümüzde dahi kendi hayatlarımızı devrim yapmaktan vazgeçmiyorsak, insana, özgürlüğe, devrime inancımızı hiç kaybetmiyorsak sizler hala yolumuza ışık olduğunuzdandır.

    mahir çayan, hüdai arıkan, sinan kazım özüdoğru, ertan saruhan, saffet alp, sabahattin kurt, nihat yılmaz, ahmet atasoy, cihan alptekin, ömer ayna

    hayatlarımızda yaşıyorsunuz.
  • gencecik insanlar katledildi. şimdiki hayatımızın ve gelecekteki hayatımızın bize ait olmadığını anlatan insanlar yokedildiler. ne diyelim umarım obür tarafta mutludurlar ve namuslarıyla yaşamının gururunu hala taşıyorlardır.
  • soner yalçın'ın deyişiyle bu ülkenin kültüründe düello yoktur pusu vardır. burada ölenler muhbirlik ve pusuyla öldürülenlerin ilki değildi, sonuncusu da olmadı. timsah gibi 10 tane yavrusunu yedi bu ülke.

    (bkz: kızıldere)
  • vaktiyle, ilkay akkaya'nın kızılırmak'la birlik terennüm ettiği, pek gamlı bir nağmedir.. yorum*'un yorumladığı da vakidir ayrıca.. söz ve müzik olarak, - aşık sinem bacı demişim seneler evvel de, bir berke barajı ambiyanşı yakalamışım yahu; renas muhterem dürttü çıktığım balığın kayığını neyse ki - şahsenem bacı'nın göynünden kopmuştur; başında da şiirimsi kılıklı bir yavru vardır.. copy-paste korosundan aynen dinliyoruz:

    "ölüm onları apansız yakalamadı
    ülkemizin uçsuz bucaksız sıradağlarında ve ovalarında
    kentlerin yoksul mahallerinde ve uğuldayan meydanlarında kuşatmalar altında ve barikatlar arkasından
    sömürüye zulme boyun eğmemenin onuruyla
    ölümün üstüne yürüdü onlar
    tereddüt etmediler yok;
    'biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik' diyerek
    türkülerle, marşlarla karşıladılar ölümü
    özgür ve eşit bir gelecek için
    canımızdan bir parça koparırcasına
    en iyilerimizi verdik toprağa
    onlar, yaratılan devrimci değerlerin,
    onurun, erdemin, inancın simgeleri olarak
    yüreklerimizi dolduruyor, bilincimizi aydınlatıyor
    bizi kopmaz bağlarla bağlıyor devrime.

    oy dere kızıldere
    böyle akışın nere?
    onlar biter mi sandın
    sana can vere vere

    dere bizim evimiz
    suyu alın terimiz
    söyle nedendir dere
    vurulur gençlerimiz?

    dere böyle durulmaz
    gence kurşun sıkılmaz
    sanma faşist olandan
    bir gün hesap sorulmaz."
  • "onlar ki toprakta karınca,
    suda balık,
    havada kuş kadar
    çokturlar;

    korkak,
    cesur,
    cahil
    hakim
    ve çocukturlar

    ve kahreden
    yaratan ki onlardır,
    destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

    onlar ki uyup hainin ığvasına
    sancaklarını elden yere düşürürler
    ve düşmanı meydanda koyup
    kaçarlar evlerine
    ve onlar ki bir nice mürtede hançer üşürürler
    ve yeşil bir ağaç gibi gülen
    ve merasimsiz ağlayan
    ve ana avrat küfreden ki onlardır,
    destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

    demir,
    kömür
    ve şeker
    ve kırmızı bakır
    ve mensucat
    ve sevda ve zülüm ve hayat
    ve bilimle sanayi kollarının
    ve gökyüzü
    ve sahra
    ve mavi okyanus
    ve kederli nehir yollarının,
    sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
    bir sabah vakti değişmiş olur,
    bir şafak vakti karanlığın kenarından
    onlar ağır ellerini toprağa basıp
    doğruldukları zaman.

    en bilgin aynalara
    en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
    asırda onlar yendi, onlar yenildi.
    çok sözler edildi onlara dair
    ve onlar için:
    zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
    denildi." *

    kimi "onlar" sancaklarını yere düşürüp, evlerine kaçarlarken kimi onlar bir şafak vakti karanlığın kenarından onlar ağır ellerini toprağa basıp doğrulurlar, en bilgin aynalara en renkli şekilleri aksettiren onlar dır. kızıldere onlardır.
  • kızıldere bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm uğruna canlarını feda edenlerin, "oligarşi ve emperyalizme karşı" türkiye halklarına mücadele çağrısında bulundukları bir manifestodur.

    36 yıl geçmiş ancak kızıldere'de yakılan meşale hala sönmemiş. peki neydi kızıldere'yi bu kadar güçlü ve unutulmaz kılan? elbette marksist-leninist ideoloji ile vatan ve halk sevgisini harmanlayanların kararlılığıdır.

    kızıldere aynı zamanda bir savaş çağrısıdır da. emperyalizme karşı mücadelede zafer elde edilebileceğinin en büyük ispatıdır çünkü devrimciler için teslim olmamak, savunduklarından bir adım bile geri atmamak en büyük zaferdir. zaten bu zaferdir ki 1972'den sonra büyük halk kitlelerinin mahir çayan'ın yolundan gitmesini sağlayan.

    bu direniş destanını elbette ki mahir çayan'lar yaratmadı. mahir çayan'lar sadece türkiye devrim mücadelesinde yepyeni bir sayfa açtı. mahir'lerden önce pirsultan'lar, bedrettin'ler, kawa'ların direnişi de aynı değerler üzerinedir. zalimin zulmüne karşı direnmek en büyük onurdur.

    geçmişte bu onur ve değerler uğruna mücadele edenler oldu, gelecekte de elbette ki olacaktır. anadolu, hiçbir zaman zalimlere boyun eğmemiştir, bundan sonra da eğmeyecektir; bu direniş destanını yaratanlarla birlikte aydınlığa yürüyecektir.

    "ip de geçirsen boyunlarımıza,
    ya da bir kurşun alınlarımıza,
    asla soyunmayız inancımızdan"
  • en büyüğü 8 yaşındayken yetim kalan 3 kuzenimin babasının katledildiği yer. tarih 30 mart 1972.
  • "...yüzlerini bile görmedikleri ispanya işçi ve köylüleri için aynı kahramanlık ve sadelikte öldü onlar. öldüler haykırarak! diz çökerek yaşamaktansa ayakta ölmek yeğdir! no pasaran!"
  • tokat'ın niksar ilçesine bağlı bir köydür. 30 mart 1972'de mahir çayan ve rehinelerle birlikte 13 kişinin öldürüldüğü yerdir. 6 mayıs 1972 ile arasında sadece bir ay olması bir tesadüf müdür sorusunun cevabı da "hayır"dır.
  • bir ülke düşünün ki, en ağır sömürüye ve baskı politikalarına rağmen, topraklarında tek bir isyan ateşi yanmıyor, tek bir direniş sesi duyulmuyor.
    bir halk düşünün ki, faşizmin hüküm sürdüğü zamanlarda, içinden bir avuç olsun, devrimci bile çıkaramıyor.

    işte, onlar, kızıldere'de anadolu'nun ve anadolu halklarının bu onursuzluğa mahkum olmamasının savaşını verdiler.
    kızıldere, onlarca yıldan beri bir direniş geleneğinin adıdır bu yüzden; ülkenin kırlarından meydanlarına, sokaklarından f tiplerine uzanan...
hesabın var mı? giriş yap