• 1953'de, japonya'nın toyohashi yerleşiminde dünyaya gelen ve tek bir nota bile bilmeyen japon synthesizer müzisyeni. çiftçi bir ailenin çocuğudur. lisedeyken ilk grubu albatros'u kurmuş, daha sonra far east family band grubunda çalmıştır. 1977'de başladığı solo çalışmalarında şimdiye dek 30'dan fazla stüdyo albümü (ki belgesel, film, hatta animasyon müzikleri de vardır içinde), kimisi şu anda yalnızca plak olarak bulunabilen on kadar konser kaydı yayınlamış; silk road suite (ya da kitaro meets london symphony orc.), world of kitaro, reinterpretations gibi çalışmaların ilham kaynağı olmuştur. 1993'te oliver stone filmi "heaven and earth" için hazırladığı müziklerle altın küre kazanmıştır. 1987'de çıkan the light of the spirit albümünde yer alan the field ile ilk grammy adaylığını aldıktan bu yana defalarca new age dalında bu ödüle aday olmuş, 2000 yılında çıkarttığı thinking of you albümüyle bu ödüle de ulaşmıştır.

    hamile kadınları normal konserlerine kabul etmeyen, çalarken gözlerini kapatan, kendini yalnızca "göklerin sesini" ileten bir sözcü olarak gören ve kalküta'daki bir dilenciyle hiçbir farkının olmadığını söyleyen bu müzisyen için, üç bölümlü şu yazıyı önerebilirim:

    http://blog.milliyet.com.tr/…_1_/blog/?blogno=29365
    http://blog.milliyet.com.tr/…_2_/blog/?blogno=29536
    http://blog.milliyet.com.tr/…_3_/blog/?blogno=29787

    amerika'ya taşındıktan sonra colorado'da mochi house isimli ev stüdyosunu kurmuş, 2007 yılı ortalarında buradan taşınarak mochi house 2'de çalışmalarını sürdürmeye başlamıştır. çalışmalarında ikinci eşi keiko takahashi de zaman zaman yer almaktadır. kitaro'nun hem japonya'daki, hem de amerika'daki evleri genellikle müzik tartışmalarının yapıldığı birer sanat merkezi gibi olmuştur. genellikle insan yerleşimlerinden uzakta, doğayla içiçe olan bu evlerin çevresi, kitaro'ya ilham kaynağı olmaktadır. özellikle mochi house'lar, 110 kişilik bir orkestrayı içine alacak denli büyük inşa edilmiş stüdyolara sahiptir. bu stüdyolarda kitaro'nun klavyeleri, taiko davulları, gitarları, tamburası, sitarı, harpı, santurları, çeşitli yaylı çalgıları, çeşitli flütleri, vurmalı çalgıları, waterphone ve ismini öğrenemediğim dev bir santura benzeyen ilginç müzik aletleri bulunmaktadır.

    kitaro'nun özgün eylemlerinden biri de her yıl sonbaharda fuji eteklerinde, günbatımından gündoğumuna kadar doğa ana'ya bir teşekkür olarak dev japon davullarını çalmasıdır. 1980'lerin başlarından bu yana süren bu ritüel, sanatçının resmi internet sitesinden duyurulmaktadır. giden dinleyicilere sıcak çorba ve içecek servisi yapılmaktadır. sanatçının resmi sitesi için: http://domomusicgroup.com/ (ayrıca http://www.gigapolis.com/ adresinde tüm albümlerinin dökümü yer almaktadır).

    hakkında anlatılanlara bakıldığında (genel olarak kitaro'nun müzikal anlatımından olsa gerek), bu adamın kendi halinde bir yaşam süren, "ay, yıldızlar, doğa, orman" filan diyen bir tür derviş olduğu sanılmaktadır. lisede bir kaç arkadaşın kitaro'nun mağarada yaşayan bir keşiş olduğunu söylediğini hatırlıyorum.onlara göre bu keşiş bir mini moog sayesinde müziğini kaydedip gönderiyor, nhk'nin ipek yolu belgesel ekibindeki müzisyenler de son kayıtları yapıp dizinin müziklerini hazırlıyorlardı ve tüm bu sürecin ismi kitaro idi. (kitaro'nun konserler veren bir müzisyen olduğunu japon elçiliği'ndeki bir video sayesinde kesin olarak öğrenmiştim tabii). bu gibi söylencelerden farklı olarak kitaro, yine de münzevi hayatı süren, apolitik bir müzisyen değildir. tam tersine, 1990'ların başında japonya'daki sosyalist iktidarın uygulamalarını protesto etmek amacıyla çalışmalarını amerika birleşik devletleri'ne taşıyacak kadar siyasi taraftır. winds over earth başta olmak üzere çeşitli stö'lerin çalışmalarını destekler, zaman zaman aktif olarak görevler alır.

    nisan 2009'da çağdaş bir opera denemesi cd formatında yayınlanmıştır. düzenlemelerini, daha önce de heaven and earth, ancient, mandala gibi albümlerinde birlikte çalıştığı randy miller ile yaptığı albümün ismi impressions of the west lake olarak belirlenmiştir. albüm, pekin'de yapılan olimpiyat oyunları'nın resmi tören gösterileri için yapılmış müzikleri içermektedir.

    kitaro'nun albüm çalışmaları doğaçlama üzerine kuruludur genelde. sütdyoya girer, parçasını kaydetmeye başlar ve bitirince çıkar. müzisyenin konser albümlerinin tadı ise daha bir farklıdır. 1990'da yayınlanan kojiki albümünün tanıtımı için ilk kez konser vermek amacıyla dünya turuna çıkmış, bu tarihe kadarsa özel konser programları düzenlemiştir. (pekin konseri, prayer for the 21st century (japonya'nın 4 kentinde), live in budokan, şangay konseri, malezya turu vb). albüm yayınlandıktan sonra bir parça üzerinde değişiklik yapmak için müzisyenin ancak ve ancak bir konser sırasında şansı olduğunu söyleyen kitaro, elektrogitarın sıkça kullanıldığı ve doğaçlamalar nedeniyle zaman zaman orijinal albüm kaydından bir hayli farklılaşan konser performansları sergilemektedir. nitekim bazı parçalarının konser yorumları, kesinlikle albüm yorumundan daha güçlü ya da bir o kadar iyi olmaktadır. mandala'daki dance of sarasvati ve winds of youth parçalarının an enchanted evening konserindeki yorumları; thinking of you albümündeki mercury'nin daylight moonlight live in yakushiji konserindeki yorumu; kojiki'deki matsuri'nin live in america yorumu, yine aynı konserdeki cosmic love yorumu vb. 2005 yılında bangkok, hong kong, şangay ve singapur'da verdiği konser kayıtlarını mp3 formatında resmi internet sitesinde satışa sunan kitaro, bu konserlerde de eski parçalarına yeni yorumlar getirmiştir. singapur konseri'nde bir heaven and earth yorumu var ki tadından dinlenmiyor. en sonda piyano ve kitaro'nun ten years'dan beri kullandığı o özel flüt samplingi ile bir final bölümü yazmış ki üstad, oooof of!.. (bir ekleme: heaven and earth için benzer kurguyu yakushiji konser dvd'sinin bonusu olarak dinleyebiliyorsunuz ama singapur doğaçlaması çok daha iyi).

    kitaro'nun "yaşamımın projesi" dediği sacred journey of ku-kai serisinden sözetmeden olmaz. 2005 yılında yayınına başlanan bu albüm seriside şu ana dek 3 cd yayınlanmıştır. karada yalnızca yürüyerek yol alan japon keşiş ku-kai'nin yolculuğunu anlatan albümlerin 10'a kadar gideceğini açıklamıştır kitaro.` : allah ömür versin`

    new age diye isimlendirdiğimiz türün diğer iki temsilcisiyle karşılaştırmadan yapamıyorum bu arada. her üçü de synthesizer ile uğraştığı ve 1970'lerden bu yana öncülük yaptığı için, jarre, vangelis ve kitaro açısından birer değerlendirme yapacağım izninizle.

    jean michel jarre'ın parçaları daha çok tekniktir, elektronik seslerle yakaladığı duygusallık tek tük örnekte çıkar. jarre coşturur, dans müziğinin ön örneklerindendir ve synthesizer cambazlıklarına yaslanır daha çok. vangelis ilahi olanın müziğidir, insandan ötesine, uzayın ve tarihin derinliklerine, diğer boyutlara bakar gibidir her daim. duygusallığı, içliliği yakaladığı parçaları daha fazladır jarre ile karşılaştırıldığında. ama yine de, dinlerken hüzünden çok bir görkeme, bir yüceliğe tanık olursunuz içsel biçimde.

    kitaro ise duyguların müziğidir. insanı yüreğinden yakalar. bazı parçaları vardır ki, nasıl saba makamı insanı derin bir duygusallığa sürükler, aynı biçimde etki gösterir. elektronik sesleri akustiklerle birleştirir, bu anlamda jarre ile arasında belirgin bir fark yaratır. vangelis gibi, tanrılar çağının haşmetini anlatmaz, kitaro'nun müziği daha çok bireyin olaylar ve durumlar karşısındaki etkilenmesini anlatan içsel bir süreçtir. anlatım gücünden dolayı olay ya da durum gözünüzün önünde canlanır ama aynı zamanda duygularınızı / duygulanmalarınızı da ayırt edersiniz.

    her üç müzisyen de frekanslar evreninde yolculuk eden üç ayrı mentordur. yaşam denen bu kaotik akışta bir başka bakış açısı kazanmak, daha iyisini hayal etmek ya da bir parça rahatlamak için birer fırsattır onlar. yaşamın müziğinin peşinde koşan birer yolcudurlar.

    tam da bu noktada mike oldfield'ı da anmak gerek. johnmalkow'un da belirttiği üzere, 40 yıllık bir müzik geçmişi bulunan oldfield candır. kâh tarihin derinliklerine dalar, kâh kelt topraklarında dolanır, kâh uzaya çıkar. vangelisvari koral düzenlemeler yapmasa da, jarre gibi elektronik cambazı olmasa da gitarlarını çalar, piyanosu ve klavyeleri ile seslendirir, çoğunlukla da vokal kullanır. rock tarzı bir çizgi izlemiş olsa da, her zaman buna sadık değildir, tubular bells 3 albümünde olduğu gibi new age sularına dalan çıkan çalışmaları vardır. çan seslerini gitarla harmanlar, sanal vokaller kullanır, bazen hüzünlü bazen sert parçalarıyla o da diyardan diyara, evrenden evrene dolaştırır.

    ne mutlu onları keşfedebilene.

    edit: linkler yenilendi.
  • istanbul konserini albüm olarak çıkartacak olan büyük usta.

    http://www.domomusicgroup.com/…atest-european-tour/

    "ben bu konsere gitmiştim!" diyebileceğim torunlarıma, en güzeli de bu.
  • bahar gelmiş, ilk kez dizel ve de 2000'li model bir arabam olacak ve ben gaziantep'teyim artık, urfa'ya, adana'ya, suriye'ye giden yolların kesiştiği yerde, nemrut dağı'nın yamacında... bu adamın 80'lerdeki albümlerinin tamamı olmak üzere bir cd hazırlayacağım yolda dinlemek için. ama bir yandan da tatlı bir korku var içimde, nasıl olduğunu sormayın, başka bir türlü tanımlayamıyorum. kitaro'nun o alıp götüren parçaları nedeniyle alt tarafı yesemek'e gitmeye çalışırken kendimi maraş'ta ya da malatya'da bulur muyum diye korkuyorum. o birbirinden güzel ses resimlerini dinlemeye dalınca ne olacağı belli olmaz çünkü.
  • asıl adı masanori takahashi olan kitaro. new age olarak sınıflandırılan müziğin piridir.müziğin filozofudur.
    aslında onun müziğini bir kategori ile sınırlandırmak ne derece doğrudur bilemem, çünkü bundan kendisi de hoşlanmıyor.ama genelgeçer kabulleri görmezden gelmek de doğru olmaz. vangelis ve yanni gibi new age'in en çok tanınan temsilcilerinın başındadır.
    ancak, diğerlerinden farklı olarak, müziklerinde batı formatlı ezgilerden ziyade, parçası olduğu uzak doğu kültürünün izleri görülür. 4 şubat 1953’te japonya’da dünyaya gelen kitaro, müzikal ilgi ve becerisini kendi imkanlarıyla geliştirmiş, lise döneminde kurduğu albatros adını taşıyan müzik grubuyla bu alandaki üretiminin ilk eserlerini ortaya koymuştur. kitaro’nun hayatınını değiştiren iki önemli olay, dönemin ünlü müzisyenleri fumio miyashita’yla ve onunla dünya turuna çıktığında almanya’da karşılaştığı klaus schulze’yle tanışması olmuştur zira ruhsal tedavi ve meditasyon müzikleri yapan fumio miyashita sayesinde müziğe bakışı değişmiş, klaus schulze vasıtasıyla da ileride müziğinin ana enstrümanı olarak kullanacağı synthesizela tanışmıştır. kitaro’nun dünyayı dolaşma macerası, tayland, çin, hindistan ve diğer asya ülkelerine yaptığı gezilerle devam eder. felsefi anlamda olgunlaştığı bu dönemlerde, gezip gördüğü yerlerden aldığı etkileri müziğine yansıtmayı da iyi başarmıştır. hayata bakışını kendi ağzından şöyle özetler:
    “iç huzuruma kavuşmamı sağlayan olay, doğduğum şehirden kilometrelerce uzakta ve de ona kesinlikle benzemeyen bir başka ülkede, mesela kalküta’nın herhangi bir sokağındaki bir dilenciyle eşit olduğumu farketmemdir”.
    müzikal anlamdaki bilinen ilk çalışmaları 1980’lerin başından itibaren ortaya çıkmaya başlar. bu dönemden sonra müziğinde de olgunluk dönemine geçer. yaptığı müziğe kesin bir etiket koymak yanlısı değildir, genel olarak “müziğinin ruhsallığı çağrıştırdığını ve önemli olan şeyin dinleyiciyi düşünme ve hissetmeye sevketmesi” olduğunu söyler. yanni’yle benzer yönleri, her ikisinin de müzikal yazma ve okuma eğitiminden yoksun olmasıdır, nota bilgisi olmadığı için kendi tarzını kendisi yaratmıştır, notalar yerine resimler çizer. enstrüman çalma becerisi ise vangelis gibi çeşitlidir, birçok tuşlu, vurmalı ve üflemeli sazı çalabilme yeteneğine sahiptir. felsefi inanışı ise budizm ve şinto geleneklerini temel alır.
  • “bir ressam doğaya bakar, fırçasını renklere batırarak tablosunu yapar. ben de doğaya bakıyor, fırçamı seslere batırıyor ve melodilerle bir kâinat tablosu yapmaya çalışıyorum.” diyen müzisyen.
  • (bkz: new age) olayinda kult olmu$ uzak dogulu adam mi grup mu ne.. agreement, silk road, lady of dreams..
  • dünya müziğine yön verenlerden...

    heavy metal'i dinleyebildiği en yumuşak alt sınır olarak belirlemiş olan çok yakın bir arkadaşım, uzun yıllar önce kendisine dinlettiğim kitaro'nun mirage isimli parçasına vurulmuştu. daha sonra kitaro'nun başka albümlerini de dinlemiş ve ne tür müzik dinlerse dinlesin herkesin en azından bir kitaro parçasında kendisini yeniden keşfedebileceğini söylemişti.

    grammy onu defalarca reddetse de o yaşayan bir efsanedir, new age tarzı müzik ile en çok özdeşleşendir, türün öncüsüdür. doğanın seslerinden ilham alıp doğayı dinleyenlerine iletendir, dünya müziğinin iflah olmaz romantiğidir...

    'elektronik müzik ruhsuz müziktir' diyenlere verilecek en güzel cevaptır da. ne mutlu onun müziği ile bir yerlerde karşılaşmış olanlara... ne mutlu onu 4 mart'ta ipek yolunun en güzel durağında canlı dinleyebilme şansını yakalamış olanlara...
  • artık bir zahmet ülkemizde konser versin de gidelim dediğim aşmış sanatçı.

    edit: 4 mart 2014 kitaro istanbul konseri. başka bir şey mi isteseydim? hayır, bu en üst nokta artık. baska bir sey isteyemezdim. bir fenerbahçe şampiyon oldukça ağlardım sevinçten. şimdi de bu habere.
  • 1979'de oasis albümünü çıkartmadan önce müzikle ilgilenebilmek için inşaatlarda çalışmış olan üstad. lisede çeşitli gruplarda çalarken bateri, gitar, klavye öğrenmiş; klaus schulze sayesinde synthesizer'ın inceliklerini kavramış ama şöhret ve para öyle kolay gelmemiş. şu an benim gibi manyak hayranları tarafından kült haline getirilen tenkai ve from the full moon story albümlerini kaydederken (1977-1978) gündüzleri inşaatlarda çalışıyor, akşamları da menajerliğini yapan taka ve moko nanri'nin stüdyosunda yatıyor, gece geç saatlere kadar synthesizer ve müzikle ilgileniyormuş. çiftçi bir ailenin çocuğuyken bu azim sayesinde müzikte ısrar etmiş, oasis albümünü çıkarttıktan sonra nhk tarafından fark edilip silk road belgeselinin müziklerini yapması teklif edilmiş, böylece dünya çapında bir şöhrete kavuşmuş.

    far east family band ile rock tarzında çalışmalar yaparken, kendi yolunu çizmeye başladığı ilk günlerde pop çalışmalar da yapmış. mesela "asuka sabahı" diye bir çalışması var, duyulan sesler tipik kitaro sesleri ama kompozisyon tabii ki bildik kitaro çizgisinden uzak.
  • ipek yolu (bkz: silk road) belgeseli içinde yer almış ama albümlerde yayınlanmamış çok şuku çalışmaları olan müzisyendir kitaro.

    takla makan desert isimli muhteşem çalışmasının belgeselde nasıl kullanıldığını ararken şu parçasına denk gelmiştim: https://youtu.be/fk0-3uesxyw haftalardır durup durup açıyor ve dinliyorum. biraz depresif ama sequencer'dan ritmi vermeye başlayan flüt örneklemesiyle birlikte resmen uzak diyarlara bir hayal yolculuğu başlatıyor her defasında.

    her iki sezonun jeneriklerini de temiz birer kayıt olarak bulmuştum bu sayede. sonra bir de yarım kalan kaydıyla şu parça çıktı karşıma: https://youtu.be/8menucwxvwq

    keşke bunları da kaliteli birer kayıt olarak geç de olsa yayınlasan büyük usta...

    1. sezon jeneriği için: https://youtu.be/9by84becz_e
    2. sezon jeneriği için: https://youtu.be/pb9mwgbdmje

    japon dış işleri bakanlığı tarafından, japon kültürünün tanıtılması amacıyla hazırlanan bir video dizisinde, kitaro'yu anlatan 14. bölümde kayıt seansından görüntüler izleyebileceğiniz parçası için: https://youtu.be/osefkxj8xfg (nhk silk road master piece collection albümlerinde piyano ve orkestrayla seslendirilen "jyujikatouge" parçasının orijinal kaydıdır aynı zamanda).

    bu da o yarım saatlik belgesele ait videolar:

    1. bölüm: https://youtu.be/ai1gnge40p8
    2. bölüm: https://youtu.be/ez3-oiqhy90 (bu bölümün sonunda 8.42'den itibaren)
    3. bölüm: https://youtu.be/ipsor692pdk
hesabın var mı? giriş yap