• akşam saat yedi, hava henüz kararmamış, ben de kararmamışım henüz, tatil yok yine bu sene, kuyumcuda çalışıp para biriktiricem önümüzdeki sene için. lise ikideyim. beyaz bir skoda geldi oturduğumuz lojmanın önüne. bagajı açık gibi sanki ama görüyorum iple bağlı. yukardan bakıyorum, oturduğumuz evin penceresinden, arkadaşlarımın birinin babasının arabası bu, park ediyor ve bagajdan o muhteşem ve kocaman bisikleti çıkarıyor işte. kırmızı bisiklet. en çok özendiğim şeylerden birisi ilk gençliğimde. çocuk –adamın oğlu yani- apartmanı inlete inlete koşarak iniyor merdivenlerden , duyuyorum. haklı tabii, ben olsam balkondan atlardım belki de. çocuk arabanın yanında şimdi, babasına sarıldı aceleyle, bir an önce binmek istiyor bisikletine. kırmızı bisiklet,jantları çelik, belli. dağ bisikleti, ova çocukluğumuzda, lojmanda nerede dağ var halbuki ama lastikleri kalın. ve sonra vahşi bir hayvanı terbiye etmek istercesine atladı üstüne ali -arkadaşım- şimdi lojmanın en gözde çocuğu olacak bir iki günlüğüne.
    işte herkesin haberi oldu artık, vakit sokağa çıkma vakti, ama ayaklarım geri gidiyor bir yandan, inenler bisikletleriyle iniyorlar çünkü, benim yok, şimdi onlar lojmanı turlayacaklar ben, okey oynayan amcaları seyredeceğim aklım turda, aklım hep kırmızı bisklette benim.
    istesem bir tur verir mi ali bisikleti, verir elbet, ama gururum buna el verir mi, hele de o’nun yanında başkasından bisiklet ister miyim hiç sanmıyorum.
    o gece iki-üç saati kendi başıma bir ağacın altında oturarak geçiriyorum, arkadaşlarım dışarıda olduğumdan habersiz, ertesi sabah işe başlıyorum , büyük bir alışveriş merkezinde bir kuyumcuda, büyük bir alışveriş merkezi dediğim o zamanın ikincisi yani, başka yok zaten.
    böyle şeyler düşünmeye çalışıyorum ama aklım çocuklarda, ve hep güneşin son deminde parlayan kırmızı bisiklet gözümün önünde.

    sonra gece, ağır aksak eve dönüyorum lojmanın bahçesinden, kapıda o’nu görüyorum , bekliyor, elinde bisikleti bu sefer beyaz, kız bisikleti yani. nerelerdeydin diyor, gözükmedin hiç. film izledim diyorum yeni çıktım biraz dolaştım dönüyorum, yardım edeyim mi diyorum bisikleti yukarı taşımana, iyi olur diyor hatta sen de kalsın binmek istersen, ne zaman sıkılırsan bırakırsın bizim kata. gidiyor.

    o gece bütün çocukluğumu turladım o bisikletle sabaha kadar, hız yaptım geçmişime doğru, aynı yollardan bin defa geçtim, ayaklarım kasıldı, bacaklarım hiçbir şey hissetmez oldu da sonra bıraktım bisikleti. sabahtı.

    merhaba iş hayatındaki ilk günüm, güle güle ilk gençliğim.
  • can dündar'ın nasıl mutlu bireyler yetiştirileceğini ve günümüz ebeveynlerinin farkında olmadan yaptıkları hataları neden yapmamaları gerektiğini kendinden ve oğlundan örnekler vererek pek bir güzel anlattığı kitaptır. çocuk sahibi olmadan önce okunması tavsiye edilir.
  • "hayat denilen geçit töreninde babasıyla evladını aynı zaman diliminde pek az görebiliyor insan." sözü ile bana içinde bulunduğum zaman diliminin kıymetini fark ettiren kitap.
    tadımlık bir eser...
  • eşşek kadar olunsa dahi babadan istenen, alındığında da havalara zıplatan bi'şey bu.
  • can dundar in, bir bolumunde zamana; "neden en mutlu oldugumuz an isiktan hizlisin, aci cektigimizde kaplumbagadan yavas..." diye sitem ettigi son kitabi. baba olduysaniz, babaniz olduyse ya da hala hayattaysa, yani; her halukarda okunmasi tavsiye edilir.
  • babalık sorumluluğu üzerine yazılmış, her baba ve baba adayının okuması gereken can dündar'ın eşsiz eseri.

    ...süzüldüm imbiğinden...
    piştim, o ihtiyarın dergahında..
    babamın oğluydum eskiden;
    oğlumun babası oluverdim birden...
  • "benim o beeen " dedigimdir.
  • bu isimde iki kitap okudum.

    birisi can dündar'ın yazdığı kitap. can dündar babası ve oğlu arasında ilişkiler kurarak öğütler vermeye çalışmış. çocukları çocukluktan mahrum bırakmadan yetiştirmemiz gerektiğinden bahsediyor. çocuklarımızı ekran karşısından alıp neşeli şarkılar öğretmeli; onları kitapla, masalla, şiirle tanıştırmalıyız diyor. sistem eleştirisi yapmış. çocuğunuza itaat yerine özgürlük aşkı, ezberlemeyi değil merak etmeyi, okulu değil de okumayı sevmeyi, usluluğundan değil girişkenliğinden bahsedilmesini öğretin diyor. en önemli şey iletişimdir diyor.

    okuduğum aynı isimde ikinci kitap ise türkiye çocuk yayınlarının çıkardığı ve seçkin başkan'ın yazarı olduğu kitap. içinde açıkçası kendi çocuğuma okutmayacağım tarzda kısa hikayeler var. hikayelerden bazıları: kirmizi bisiklet, dilsiz, durustlugun mukafati, çığ, yalan çehre,cesaretin boylesi, ûvey anne, ımtihan, dûgûn
  • koskoca adamın babasına duyduğu sevgiyi çok güzel anlattığı; sade, duygusal ve sıcak kitap
hesabın var mı? giriş yap