• insanların yok neden şöyle oldu yok neden böyle oldu diye mantık hatâsı aramalarını saçma bulduğum film.

    bu gerçekçi bir film değil, gerçek insanlarla çekilmiş bir çizgi film hikâyesidir.

    --- spoiler ---

    o kadar insanı haklayıp hiç bir şey olmamış gibi ülke ülke şehir şehir gezebilen, havalarda uçan karakterler ilginizi dağıtmıyorsa uçağa katanayla binilmesi ya da saatlerce hastânede izinin bulunmaması da dağıtmamalı.

    --- spoiler ---
  • pulp fictiondaki restaurant sahnesinde uma thurman john travoltaya eskiden oynadigi bir filmi anlatirken aslen kill billin senaryosunu anlatir...veya bana mi ole gelir...ama tasdik icin bkz: pulp fiction ilgili sahne senaryosu....

    mia
    it was show about a team of female
    secret agents called "fox force
    five."

    vincent
    what?

    mia
    "fox force five." fox, as in we're
    a bunch of foxy chicks. force, as
    in we're a force to be reckoned
    with. five, as in there's one..two
    ..three..four..five of us. there
    was a blonde one, sommerset o'neal
    from that show "baton rouge," she
    was the leader. a japanese one, a
    black one, a french one and a
    brunette one, me. we all had
    special skills. sommerset had a
    photographic memory, the japanese
    fox was a kung fu master, the black
    girl was a demolition expert, the
    french fox' specialty was sex...

    vincent
    what was your specialty?

    mia
    knives. the character i played,
    raven mccoy, her background was she
    was raised by circus performers.
    so she grew up doing a knife act.
    according to the show, she was the
    deadliest woman in the world with a
    knife.
    but because she grew up in a
    circus, she was also something of
    an acrobat. she could do
    illusions, she was a trapeze artist
    -- when you're keeping the world
    safe from evil, you never know when
    being a trapeze artist's gonna come
    in handy. and she knew a zillion
    old jokes her grandfather, an old
    vaudevillian, taught her. if we
    woulda got picked up, they woulda
    worked in a gimmick where every
    episode i woulda told and ol joke.
  • filmin orjinalinde japonca konusulan bir sahnede "ne kadar ciddî oldugumu anlayasiniz diye bunu ingilizce soyleyecegim." der, konusmaya baslar ve sofie japonca tercume yapar.

    filmin show tv coverinda; "ne kadar ciddî oldugumu anlayasiniz diye bunu kendi yontemlerimle anlatacagim" der ve sofie anlamsizca japonca konusmaya baslar.

    (bkz: orijinalinden kotu olan coverlar)
  • müzikleri var ya o müzikleri. hiç mi bıkmazsın dinlerken, hiç mi eskimez.
  • film 11 yildir ortada, hayret ki yazan cikmamis; fazla detayina girmeden meraklisinda merak uyandirmasi amaciyla yaziyorum: o-ren ishii'nin katanasinda tsuba(koruma) yoktur. bu tip katanalarin montesi "aikuchi" olarak anilir ve 1200'lerden itibaren asiller tarafindan sus esyasi gibi kullanilmislar. aikuchiyi temel alan dovus teknigi var mi arastirmadim; fakat bu katanalarin dovus amacli yapilmadigi soylenir. (kabzayi kaydirip eli kesme ve rakibin parmaklarinizi ucurma riskinden oturu) azumi isimli abuk gubuk samurayli bir japon filminde de aikuchi tipi katana kullanan bir karakter(bijomaru) durumu "neden boyle korumasiz bir kilic kullaniyorum merak ediyor musun? cunku ben hicbir zaman savunma yapmiyorum" diyerek aciklar ("direkt dograrim seni aklini alirim senin sen daha saldiramadan" demeye getiriyor).

    butun bunlar goz onune alindiginda, o-ren ishii neden aikuchi tipi katana tasiyor yaninda?
    1) asil gozukmek icin: malum tokyo yakuza alemlerinin hanim patronu. kaninin asaletine laf edenin kafasini almisligini da biliyorsunuz. (tsukasinda(kabza) da kiraz cicegi figurleri var katananin. cogasil)
    2) katanasini sayasindan(kin) cikartmasina mahal kalmayacagindan emin: gogo gibi manyak bir hatun ve crazy 88 var arkasinda. ama 88 kisi degiller; cool gozuksun diye 88. * bunlar bitip sira o-ren'e gelene kadar, ohoooooo. b gibi bir manyagin karsisina cikacagini hesap edememis ama.
    3) o-ren ustun katana skill'ine sahip: savunma yapmaya gerek kalmayacak kadar kendine guveniyor olabilir. paket olmadan once b ile dalga gecmesinden de bunu cikartabiliriz.

    acip bakin bu katana tiplerine. bir suru tip var, ve hepsinin de farkli bir felsefesi var. konuya tam hakim olmadigim icin eyyorlayamiyorum simdi. trivia olarak bulunsun buralarda.
  • şu an atv'de gösteriliyor. sansürlemekten filmi bölük pörçük etmişler.

    --- spoiler ---

    hattori hanzo'nun meşhur repliğini de kesmişler. şuna benzer bir şeydi:

    - bu kılıç önüne çıkan her şeyi keser. önüne tanrı çıksa, tanrı'yı bile keser.

    diyeceğim şu ki, bir tanrı varsa, bu replikten rahatsız olacağını hiç zannetmiyorum. tanrı lan bu, böyle şeylere mi takılacak? ve bu tanrı cezalandıran ve mükafatlandıran bir tanrıysa, bu repliği kesenleri, bu başyapıtı mahvedenleri cezalandırır bence.

    --- spoiler ---
  • dünya'da geçmez. çünkü burada 75 dolara uma thurman biraz sıkar.
  • filmlerini diyaloglar üzerine inşa eden, en büyük başarısı da bu olan tarantino'nun bize tamamen farklı bir yüzünü gösterdiği sinema filmi. filmde her biri poster, fotoğraf olabilecek kadar güzel öyle 4-5 sahne var ki pause tuşuna basıp inceleyesi geliyor insanın. o derece başarılı. anime geçişleri, tarantino klasiği devamlı hareketli kamera ise ilgiyi hep canlı tutup, filmden sıkılmanız için size en ufak bir şans bile vermiyor.

    ve tabi ki film müzikleri. gelmiş geçmiş en iyi soundtrack'e sahip filmlerden biri sanırım. müzik-sahne seçimleri inanılmaz başarılı yine her zamanki gibi. peki en iyi tarantino filmi midir? açıkçası hiç ilgilenmiyorum, umrumda da değil. başarılı, izlenebilirliği çok yüksek bir film her şeyden önce, benim için önemli olanı da budur hep.

    ayrıca uma thurman güzelliği ile büyülüyor.
  • (bu yazi spoiler icermemektedir, zaten etrafta gordugunuz trailerlar'da bulunan ve posterlerden anlayacaginiz materyalden fazla bilmeniz gereken birsey mevcut degildir. gonul rahatligiyla okuyabilirsiniz).

    film, daha gosterime girmeden once bile, gerek dokusu ve konusu, gerekse tahlilleri, abartilari ve gondermeleri ile tamamiylen bir "kultur analizi" olarak lanse edilmisti. herhangi bir sekilde filmdeki konular islemenden once, belli bir kulturun eglence anlayisi, sinamografisi ve ilustrasyon sanatlari cok iyi calisilmis quentin tarantino tarafindan. filmde dominant olan kulturun de burada japon kulturu oldugunu anlamak icin beyin ameliyati gerekmez herhalde.

    "zaten quentin baba'ya da bu yakisirdi" demeyecegim, cunku "x baba" kelimesini sevmem. ama gercekten "yakisikli" bir film olmus, bu ortada. yine de, oyunculuktaki basari da filmin guzellik katsayisini arttirmaktadir.

    sahsen filmi izlerken kahkahalarlan guldum. bunu, herhangi bir sekilde filmi asagilamak icin degil, aksine tarantino'nun analizlerini cok begendigimden, ve yine japon kulturune olan ilgimden, anime kulturune olan sevgimden daha bir rahat anlayabildigim icin, istemsiz olarak yaptim. her aksiyon sahnesi, olen insan icin bir uzulme veya vahset hissi uyandirmaktan cok, "mukemmel bir detay" hissi uyandirdi kendimde. muhtemelen kill bill volume 2'nun da, baska konulara yonelecegini tahmin ettigim halde icinde barindiracagi analiz ve detaylari yine anlayabilecegimi ve yine katila katila gulebilecegimi dusunuyorum.

    daha once baska filmlere yaptigim yorumlar gibi, bu filmde de gozume carpan birkac onemli noktayi, pek spoiler olmayacak sekilde aciklamak istemekteyim;

    1) filmin icinde inanilmaz bir anime havasi vardir. gerek bu tarz ilustratif calismalarin japon gencliginin uzerindeki etkileri olsun, gerekse bu kultur ile yeni yeni tanismaya baslamis dunya gencligi goz onunde bulundurulsun, japon kulturunun son zamanlarda en cok satmaya baslamis olan seylerinden bir tanesi haline gelmis olan anime, gerek abartilarlan, gerek karakter tahlilleri ve betimlemeleriylen, filmin icinde kendisine bir yer bulmayi basarmistir. ancak filmin icindeki animasyon sahnesi, bunun yalnizca gorunen ufacik bir kismidir.

    hemen akliniza, 70'li yillarin sonlarinda ve 80'li yillarin baslarinda, turkiye'de bile gosterime girmis olan eski tarz animeler gelsin. gunumuzde bu eski tarz anime turleri ile (voltran, turkiye'de en bilindik ornek) dalga gecen bircok yeni tarz animeler olsa bile, kill bill volume 1 sanki bunun film versiyonudur.

    simdi hatirlayalim. eski tarz animelerde, on plandaki karakter birsey yaparken, arka plandaki insanlar sadece ellerini havaya kaldirip indirirler, ve 2 frameden olusan bir animasyon ile arka plan tamamlanmis olur. veya arka planda kosan tipler vardir, fakat bu tiplerin hepsi birbirine benzer ve 3 farkli kare vardir sadece, hep onlar oynar durur. kisaca cok kendini tekrar eder animasyonlar. on plandaki karakter ise kendi halinde takilmaktadir. eger izlemediyseniz filmi, bu eski tip animelerde mevcut olan olayi aklinizda bulundurarak izleyin, emin olun ki simdi ornek olarak vermek istedigim, ancak veremedigim iki-uc sahneyi gordugunuzde "oha" diyeceksiniz.

    karakter betimlemelerindeki guzelligi getiren abarti ogesi, animelerin vazgecilmez birer yan urunleridir, daha cok karakter tasvirinde ve durum dramatizasyonunda kullanilan bir aractir. bunun uzerinde birazdan duracagim.

    2) bu cagrisim baska kimsede oldu mu bilmemekteyim, ancak filmin gerek konusu, gerekse yapim tarzi, noir adli, benim cok ama cok sevdigim bir baska anime serisini hatirlatti. bunu ayri bir paragraf altinda incelemek istedim, cunku gercekten benzerlikler ve cagrisimlar inanilmaz derecede.

    quentin tarantino'yu herkes "konu hirsizligi" yapmak ile suclar. ben ise bu cok bilmislige gicik olan bir insan olarak, ve ihtimalleri dusuk gordugumden dolayi, noir'dan herhangi bir sekilde alinti yapmis olabilecegine ihtimal vermiyorum. ancak kim bilebilir ki?

    kisaca noir, biri japon, biri fransizdan olusan iki guzel ve genc bayan kiralik katilin, bir sekilde cocukluklari sirasinda baslarina gelen birtakim travmatik olaylarin etkisi ile "kendilerini" aramalarini, insan oldurmede nasil bu kadar kabiliyetli, ancak bolum basina oldurdukleri 100 civari insanin arkasindan da neden hicbir sekilde aci duymadiklarini konu alir. hatta olayin icine kisa surede intikam hisleri de karisir, ve konu, inanlimaz guzel bir sekilde birbirine baglanip, dalli budakli, ama yerli yerine oturmus bir konu elde edilir (daha fazla soylersem yine spoiler olacak, bu kadarini her anime sitesinde bulabilirsiniz). aslinda kill bill volume 1 ile aralarinda daglar kadar fark olsa da, birtakim noktalarda, filmi izlediginizde cok benzerlik oldugunu dusuneceginize eminim.

    3) japon kulturunden de bahsetmek gerekiyor burada. eminim ki quentin tarantino'nun kafasinda filmi cekerken "animelerlen dalga geceyim, japon kulturunu tanitayim heheh" gibi bir dusunceden cok, "eger belli bir kulturun etkisi altinda gececek bir senaryom varsa, o kulturun ogelerini de en ince detayina kadar yansitan, izlenildiginde 'haha cuk diye oturmus valla' dedirtecek bir eser yapmaliyim" dusuncesi yatmaktadir.

    japondan cok butun uzakdogu kulturlerinin de bir sekilde kullanildigini hatirlatmak isterim. daha filmin en basinda goreceginiz, ve film icerisinde de goreceginiz bircok sey, yetmislerin hong kong yapimi filmlerini andiracaktir.

    simdi, "nicin japonya?" gibi bir soru icin hemen (bkz: neden sanat).

    bu ulkenin secilmis olmasinin sebepleri arasinda, birazdan asagida aciklayacagim abarti, kesici silahlarin kullanimi, bazi yerlerde verilen eglendirici destansi hava ve japon kulturundeki onur ogeleri yatmaktadir. ama sanmiyorum ki quentin tarantino, bu ogeleri "bu filmi destansi yapmaliyim, tema onurdur, onurlu bir savasci olmaktir" filan gibi fikirler uzerine yapmis olsun. hatta bunlarlan hic alakasi da olmayan bir filmdir kanimca, o yuzden filmi, herhangi bir sekilde "japon kulturunun ustunlugunu gormek" veya "filmden etkilenip ders almak", "matrix'de oldugu gibi felsefi aciklamalarda bulunmak" gibi sebeplerlen izlemek, buyuk bir yanlis olur.

    ah bir de, (bkz: aci ceken liseli japon kiz)

    4) abarti konusuna gelelim simdi de. filmde bircok seyin acaip sekilde abartildigini goreceksiniz.

    oncelikle vahset temasinin ne kadar abartildigina dikkat cekmek isterim. "ne kadar da vahset!" demeye herkesin hakki vardir, cunku gercekten de filmde, sonu gelmeyen bir vahsetlen karsi karsiyasinizdir. ancak hatirlatirim, anime kulturunde de kan ve abarti her zaman on plana cikmistir (bkz: evangelion). bu bildigimiz abarti, sadece "gozlerin buyuk olmasi, sirik kadar boy olmasi" gibi seylerden otedir. zira yapilan her abarti, hem karakter betimlemelerini guclendirecek, hem de belli durumlarin dramatizasyonunu pekistirecektir.

    "oha abi ne kadar sacma, kimse bunu basaramaz!" tarzi yorumlari da tamamiylen es gecmek gerekir. akilda tutulmalidir ki, abarti, olayin ozudur zaten bu filmde. birazdan asagida yaptigim ilginc bir benzetmeyi okuyacaksiniz, tahmin ediyorum ki filmi izlemis olanlar, bu benzetmeyi hakli bulacaklar.

    5) peki bu yogun "kan" olayinin filmde olmasinin sebebi nedir? vahsetin bu kadar abartilmasinin sebebi nedir? bana sorarsaniz, bu anime tarzi abartma olayinin yaninda, olay tamamiylen silah seciminde de yatmaktadir.

    bu tamamiylen kendi fikrim, ve tahmin ediyorum ki bircok insana garip gelecek. hatta okurken "ne alaka?" diyeceksiniz.

    kanimca, dunya uzerinde gunumuze kadar gelmis gecmis butun savaslarin en romantik olarak adlandirildigi savaslar, roma imparatorlugu'nun yukselis donemi savaslari ve 18. ila 19. yuzyil arasinda yapilan napoleon savaslari ve prusya savaslaridir.

    bunlarin sebebine gelince; roma imparatorlugunun yukselis donemi savaslari, genellikle avrupa'daki roma hayranliginin bir sonucudur. ancak diger savaslarin da romantik olarak adlandirilmasi, sabre dedigimiz (turkce karsiligini unuttum, kusura bakmayiniz) silahlarin kullaniminda yatar. barutun icadindan itibaren her kulture yerlesen "tufek icad oldu mertlik bozuldu" mentalitesini hatirlayiniz. ancak bu donem savaslarinda kullanilan tufekler, birkac atistan sonra yerini yine sabre denen alete birakmaktaydi. bu silahin vucutta actigi cok da "vahset" sinirlarini zorlamayan yaralar, genellikle butun halk arasinda bir "onur madalyasi" gorevini gormekteydi.

    dunya uzerinde kullanilan saber disindaki butun silahlar, hakikaten vahset sacan silahlar olmuslardir. bolca kullanilan katana, tamamiylen insan vucudunu kesmek ve parcalarina ayirmak icin dizayn edilmis, saplama, cizme gibi gorevler, kilicin dograma kabiliyeti altinda genelde ezilmistir. gunumuzde kullanilan tufek, bomba gibi silahlar ise, siperden cikan bir askerin paramparca olmasina sebebiyet vermistir (bkz: birinci dunya savasi). yani, savas olayinda artik bir "onur" mucadelesi olayi kalmamistir.

    simdi, filmlen bu olayin alakasini da ben kendi kafamda soyle kurdum; fazlaca kullanilan kan ve kopan parcalar, tamamiylen vahseti simgeler. bu sabre disinda kullanilmakta olan butun silahlar, aslinda diger filmlerde gordugumuz gibi "ah, vuruldum, oluyorum tanrim, gozlerim karariyor" tarzi seylere sebebiyet vermezler. ancak saving private ryan'daki gibi "iste vahset budur" demeye de calisilmamaktadir.

    parcalanmalar, oluk oluk kan akmasi filan, bunlar tamamiylen gercek hayatta, gercek savaslarda gorecegimiz seylerdir. bence burada quentin tarantino, "savas kotudur!" gibi bir temaya bizi cekmek yerine, "herseyi abartiyorum belki, ama dogal olan, olmasi gerektigi gibi olan olay budur. gercek hayatta, hicbir sekilde tek bir mermiylen vurulan insan olmez, kolay kolay elenmez" demeye calismaktadir.

    burada derin bir felsefenin yattigini savunmak da yanlis olur tabii ki. dedim ya, bu film, belli bir felsefeyi on plana cikarmak icin yapilmamistir. bildigimiz klasik filmlerdeki "vuruldum, elendim" mantigi yerine, "aci ceke ceke eleniyorum, bir bilgisayar oyununda oldugu gibi patir patir dokuluyoruz, cok kolay olduruluyoruz, ama yine de kasiyor bir sekilde" mantigi vardir.

    6) kesici silahlarin secimine dikkatinizi cekerim. filmde, daha cok katana, bicak ve benzeri kesici aletlerin kullanimi on plana cikmaktadir. yine trailer'dan da gorebileceginiz, zenci kadin ile yapilan dovusu hatirlayiniz. filmde, bu kadin hakkinda daha fazla sey ogreneceksiniz, ve ozellikle de kesici silahlarin hem bu sahnede, hem de filmin geri kalan kisminda olan dominantligini gorerek izleyeceksiniz, eminim.

    simdi biraz da tahmin yuruteyim. kill bill volume 2'de, her ne kadar kesici silahlar ve yakin dovus yine on planda olacak olsa da (filmin aksiyon sahnelerinin olayi da budur zaten), bana sorarsaniz bu sefer atesli silahlara daha bir onem verilecektir. yanlis olma ihtimalim cok yuksek tabii, ama belki tarantino, olayi boyle ikiye bolmek isteyecek ve filmi "japon kulturunun egemenliginde" imajindan boyle cikarmaya calisacaktir. zaten daha once de dedigim gibi, kafasinda herhangi bir sekilde japon kulturunu yuceltme olayi oldugunu sanmiyorum.

    7) filmdeki roman havasi, filmin konusunu bir sekilde "epik", "destansi" bir hale getirmektedir. bir kitabin bolumleri gibi farkli "chapterlara" ayrilmis film, icinde barindirdigi bircok destansi hava yaratan konusmalar, materyallere yuklenen destansi deger ve benzeri seyler ile bu havayi daha bir yakalamaktadir. icimden filmden ornekler vermek gelse de, trailerlarda veya posterlerde bu bulunmadigi icin pek, birsey soyleyemeyecem. fakat birsey soylemek istiyorum; bu "destansi" hava, filmden ciktiginizda bir ders almaniz icin degil, tamamiylen gulmeniz ve eglenmeniz icin konulmustur. bana gore baska bir sebebi yok.

    bunu, aslinda japon geyiginden ayri tutmak lazim. yani, hicbir sekilde "japon destani bu!" olayina girildigini dusunmemek gerekir. aksine, katilan destansi hava ile izleyici eglendirilmeye, guldurulmeye ve detaylari kafalarinda canlandirmalarina tesvik edilmektedir.

    8) hani ilginc bir benzetme yapacagim demistim ya, iste bu o. ne kadar alakasiz gorunseler bile, aslinda james bond ile kill bill volume 1 arasinda inanilmaz ilginc bir benzerlik var.

    filmdeki bazi dovus sahneleri (trailer'da da gorebileceginiz, mavi arkaplan uzerinde siyah golge figurlerin dovusu, ve benzeri iki uc sahne daha), bana james bond'un basinda gordugumuz, ekrana ates eden o golge adam olayini hatirlatti. hatta bircok seferde de, yetmisli yillarin cicekli bocekli, garip efektli video kliplerini de animsatti.

    abarti olayi yine burada on plana cikiyor. james bond'u izlerken hep "sacmalama be" dersiniz. bana gore, ozellikle yeni cekilen ornekler, basit action filmlerinden oteye gitmemektedirler. bu filmde ise, bu abarti ogelerini heryerde gorebilir, mahsus yapildiklarini bildiginiz icin de "oeh bee" demeden bir james bond havasi yakalayabilirsiniz kanimca.

    tabii bazi karakterlerin tasvirleri de bunu korukleyecektir. hatta bir charlies angels havasinin bile hakim oldugunu yer yer gorebilirsiniz.

    9) oyunculuk, bana sorarsaniz inanilmaz iyidir. uma thurman'in "batman and robin" macerasini unutmaya calisirsak, film boyunca gosterdigi performans, inanilmazdir. tarantino'nun sizi yeri geldiginde uzdurmeye calisip, hemen ardindan "oeh" demenizi saglayacak yegane silahi, uma thurman'in bircok sahnede gosterdigi basaridir bana sorarsaniz.

    lucy liu'ya gelince. hastasiyim. asigim kendisine aslinda (cil fetisim vardir). imho, oyunculugunu "super" diye nitelendirebilecek oyunculuk deneyimi bende bulunmadigindan dolayi, goklere cikartamayacagim kendisini. uma thurman'in iyi performans gosterdigini, hicbirsey anlamayan bir insan bile rahatlikla gorecektir kanimca. ama lucy liu'nun gozlerine baktigim icin genelde, oyunculuguna bakamadim (bkz: kartal maltepe).

    10) trailer'da da gordugunuz siyah maskeler hic dikkatinizi cekti mi? filmde aslinda bu maskeyi takan insanlar hakkinda daha fazla sey ogreneceksiniz. fakat size ufak bir ipucu: (bkz: the green hornet)

    11) sinema okumadigim icin ahkam kesmem yanlis olur, ancak imho, filmin bazi yerlerindeki isiklandirmalar inanilmazdir. sanki gercekten ordaymissiniz da, gozunuze isik giriyormus, pencereden gelen isik gozunuzu aliyormus gibi hissedersiniz.

    12) kill bill ismini ele alalim simdi de. cifte manalandirmaya gidilmistir isimde, bu da gayet aciktir. bill adli bir karakterin varligi, ancak trailerlar ciktiginda ogrenilmistir. bundan once filmin ismini duydugumda, "olum faturasi" filan gibi bir manasi oldugunu sanmistim.

    filmi izledigimde ise, cifte manalandirmayi gorebildigime inaniyorum. spoiler tanrilari beni durtse de, daha fazla birsey soyleyemeyecem.

    13) tarantino'nun flashback sevdasini bilmek icin sinema dahisi olmaya gerek yoktur. hem bazi sahnelerde geriye donuslerin yogunlugu, hem de olay orgusunun bir ileri bir geri gitmesi, tipik tarantino'dur (bu adamin ismini her yerde kullana kullana, kendimi paris'de bir kafede oturup entellektuel sohbetler yapan kicimin entellektuelleri gibi hissetmeye basladim).

    14) tarantino'nun eski filmlerini animsatan bir film oldugunu dusunsem bile, bir pulp fiction degildir hicbir sekilde. "ay bence adam kendine yeni bir cizgi yakalamaya calisiyor" geyigine de karsiyim. adam kendi dalinda en iyi oldugu teknikler uzerine yogunlasarak, yine "farkli" ve "ilginc" bir senaryo ile karsimiza cikmis tekrardan.

    kissadan hisse: film guzeldir, basit bir aksiyon filmi degildir, ancak derin felsefi dusuncelere dalmak hata olur. bir pulp fiction veya reservoir dogs degildir, ancak bu filmlerde kullanilan teknik ile anime sanatinin ve yer yer austin powers'in bile icinde oldugu garip bir bilesimdir.

    kult mudur? hayir.
    guzel midir? evet.
    tarantino baba adam midir? su "baba" kelimesini kullanmayiniz, rica ediyorum.
    tarantino basarili midir? evet.
    felsefi midir? kesinlikle hayir.
    eglenceli midir? sonuna kadar...
  • 2. kez izlerken uma thurman'ın ayakkabısının altında bir $ey yazdigini fark ettigim ve okuyabilmek için bsplayer ile baya bi cebelle$memi saglayan film. lakin bu kadar cabadan sonra ayakkabi tabanında yazan fuck u insanı dumurdan dumura ko$turuyor.
hesabın var mı? giriş yap