• dayı kusura bakma, bi entry yazdım gittin amk..

    (bkz: #51155725)

    malum şahıs, kolla kendini seni de sepetleyecem...
  • insanlarin sokaklarda daginik rastgele oldurulmesini bir duzene sokmustur sagolsun.
  • doksan sekiz yaşında, bilincin kapalı, bedenin müflis, bir bitki gibi ölüyorsun paşam.

    bu hiçbir şey demek olmazdı aslında, çünkü hepimiz, çok daha erken yaşlarda, belki çok daha beter şekillerde ölmeye namzetiz.

    ama biz, bilhassa ’80 sonrası nesil, tanrı'yı oynamaya kalkmadık. elli insan için “bu kadar yaşadıkları yeter,” kararını verme cüretini biz göstermedik. bize adeta bir tanrı umursamazlığıyla “eşitlik olsun diye bir sağcı bir solcu astık,” dedirtebilecek; insan hayatının kutsiyetini kımıl zararlısı haysiyetsizliğinde algılatacak şiddette bir kibir semirmedi bizim dimağlarımızda. cezaevlerinde insanlara – in-san-la-ra – akla hayale gelmedik işkenceler edip onları dışkı yedirerek öldürmedik biz. herhangi bir insana bunu layık görebilecek kadar tanrılaşmadık kendi zihnimizin içinde. bizim gözümüz on yedi yaşındaki çocuğu yaşını büyüterek asmayı isteyebilecek ve bunu yapacak kadar dönmedi. on yedi yaşında bir çocuğun – ki doksan yedi olsa ne yazar – gelecekteki sevinçlerini, aşklarını, fikirlerini, eserlerini sonsuza dek yok edebilecek kadir-i mutlaklıkta görmedik biz kendimizi hiçbir zaman. koskoca bir ülkeyi, milyonlarca insanı, seksenlerdeki, doksanlardaki ve nihayet bugünkü karanlığa taşıyan haltları yiyebilecek kadar devasa görmedik kendimizi.

    o yüzden biz, belki çok genç yaşlarda, çok feci biçimlerde veririz son nefesimizi, ve arkamızdan ancak “yazık,” denir.

    ama sen, kenan evren, kudretli komutan, paşa, yaratmak haricinde her şeye muktedir tanrı, şimdi bir bebek kadar savunmasız, bir bebek kadar zararsızsın. “ilahi adalet” masalı değil yüzyüze olduğun – kaçınılmaz gerçeğin ta kendisi: ölüm.

    ölüyorsun, kenan evren. doksan sekiz yaşında, yatağında ölüyorsun. ölüm doğaüstü bir olay değil ki “bak, buldun cezanı,” diyeyim? doksan sekiz yaşında eceliyle ölmek – ortalama yaşam beklentisinin epey üzerinde yaşamış olmak dışında – sıradışı bir hadise değil ki, “ilahi adalet,” diyeyim? ben sen değilim ki bir ölüme sevineyim? sadece şunu söylüyorum sana: o darağacında aldığın canlar gibi, o cezaevlerinde öldürdüğün insanlar gibi, bak, sen de ölüyorsun. tanrı değilmişsin yani. ölebiliyormuşsun. öldürdüklerinden tek farkın, öldüren tarafta olmakmış.

    bilincin yerinde olsaydı epey şaşırırdın herhalde bu işe.
  • önce, sadece sokağa çıktığı için, günlerce işkence gören, yediği cop darbeleriyle kafa travması geçiren, mehmet ali birand'ın, 12 eylül belgeseline bile konu olmuş, ense kökünden ayak bileğine kadar her yeri mosmor olan, kulaklarından kan gelene kadar dövülen, ilerleyen zamanlarda, emekliliğinde sıkıntı yaşatacak seviyede fişlenen anneme hesap versin.

    sonra, evi basılıp sadece posterler var diye, 5 ay boyunca , günde tek öğün yemek verilip, 1 bardak su hakkı olan, o öğünde de sadece 20 tane çatal bıçak verilen, sırayla yemek yiyip, üstüne silip, yemeği yandakine veren, her gün 1 kişiye tuvalet izni verilen, o yüzden içerisi leş gibi sidik kokan, güneş ışığını görmemiş, oksijen almamış, kıyafetlerini bile değiştmesine izin verilmeyen, yerlerde yatan, bitlenen, içerideki arkadaşlarından 2'si bileklerini kesen, bazılarının hala daha psikolojik sorunları olan, 26 kilo veren, ve yine de "gezipark'ına çıkıyorum" dediğimde, hiç endişelenmeden, gururla, "çık oğlum!" diyen babama hesap versin.

    annemi almak için evine yolladığı köpeklerinin, sadece "alamazsınız" dediği için hastanelik ettiği ananeme hesap versin.

    benzer durumdaki insanlara hesap versin. ölenlerin, sağ ise annelerine babalarına, değil ise kardeşlerine, yakınlarına hesap versin.

    "karda yürüyünce kart kurt, ses çıkıyor, kürt kelimesi oradan geliyor." diyerek, ayan beyan dalga geçtiği kürtlere hesap versin.

    astığı sağ görüşlülere, dengelemek adına astığı sol görüşlülere hesap versin.

    eren ailesine, gezmiş ailesine, çayan ailesine hesap versin.

    ondan sonra yatsın ne yatıyorsa.

    ama ölmesin, yatalak olsun, konuşamasın, tuvaletini tutamasın, hareket edemesin. sürünsün.

    ama ölmesin.

    hapise de girmesin, ama ölmesin.
  • oha, ciddi ciddi kendisini övenler var. gerçekte kim olduğunu yazalım da başlığa yayılan kesif bok kokusu biraz dağılsın:

    1) her şeyden önce ciddi anlamda zırcahildir, apartman bile yönetmemesi gerekirken türkiye'yi senelerce yönetmiştir.

    2) türkiye'nin yunanistan'ın nato'ya girişine koyduğu vetoyu kaldırarak ipini tutanlara büyük hizmet yapmıştır. milliyetçilik mi demiştik?

    3) dışarıdan kemalist görünür ama içi yemyeşildir, yani aslında islamcıdır. din kültürü derslerini anayasal güvence ile zorunlu hale getiren ve anayasaya "kutsal din" gibi ibareler ekleten de kendisidir. netekim kendisinin bu özelliğini darbe öncesinde ap iktidarda olmasına ve ilk seçimde tek başına iktidara gelmesine kesin gözüyle bakılmasına rağmen "darbe yapmasak taksim meydanı'nın adını kızıl meydan olarak değiştireceklerdi" falan gibi yalanlar sıkmasından anlamak çok mümkündür.

    4) sokaklardaki terörü bitirdiği de yalandır; çünkü darbe öncesinde de türkiye'nin dört bir yanında zaten sıkıyönetim vardır ve asker her türlü yetkiye sahiptir. terörü bitirmeye niyeyse yönetime el koyduktan sonra karar vermiştir. netekim senelerdir bitmeyen ve dozu giderek artan sokak olayları nasıl oluyorsa darbeden çok kısa bir süre sonra tamamen bitmiştir.

    5) yök'ü kurarak geleceğimizin içine sıçmıştır. tabii bir yandan allah'ı ağzından düşürmüyorken diğer yandan da eğitim kurumlarında başörtüsünü ve sakalı yasaklaması ayrı bir komik davranışıdır. yani islamcı dedik ama islamcılığı bile dayatmacıdır, islam'ın bile sadece onun istediği şekilde yaşanmasına müsaadesi vardır.

    6) sendikaların ve derneklerin tüm politik faaliyetlerini yasaklayarak halkın hem bilinçsiz hem de örgütsüz bir duruma düşmesine ve işverenlerin ve politikacıların insafına kalmalarına neden olmuştur. hani sizin o "çomar" diye taşak geçtiğiniz dar gelirliler falan var ya, onları bu hale getiren bizzat kenan evren işte. lokavt hakkını anayasal güvence altına alması ise bir başka efso hareketidir. tisk genel başkanı halit narin darbenin ardından neden "gülme sırası bizde" demiş bir araştırın ondan sonra ötün derim.

    7) hazırlattığı berbat siyasi partiler kanunuyla parti içi demokrasinin içine eden de yine kendisidir. %10 ulusal barajını ve bölge barajlarını icat ederek politik temsiliyetin tam anlamıyla içinden geçmiştir ki 1991 seçimlerinde %11 oy alan dsp'nin sadece 7 milletvekili çıkarabilmesi gibi abuk sonuçlar yaratmıştır bu düzenlemeler. bugün o sövdüğünüz kemal kılıçdaroğlu'nun hala koltuğunda oturabiliyor olması da doğrudan kenan evren'in yediği herzelerden kaynaklanıyor diyebiliriz.

    8) hazırlattığı anayasa, tamamı müphem ifadeler içeren 12., 13. ve 14. maddelerinde neredeyse her türlü protesto ve hak arama faaliyetini vatan hainliğiyle eş tutan bir anlayışı savunmaktadır ki kendisi de bu durumdan çok memnundur. koyuna kıyasla birazcık zeka pırıltısı gösteren her vatandaştan öcü gibi korkmuştur, hele bunların bir araya gelmesinden daha da korkmuştur. bu nedenle de ikiden fazla kişinin bir araya gelerek yaptığı her türlü faaliyeti yasaklamıştır, hatta bu korku o kadar komik bir boyuttadır ki toplu halde dilekçe vermeyi bile yasaklamıştır.

    9) günümüzde artık arşa çıkan türkiye'nin neoliberal dönüşümünü başlatan da yine kendisidir. talan edilmemiş toprak, içine edilmemiş doğal güzellik bırakmayan bu sistemin kurucu babasıdır.

    10) erdoğan'ın bugün sahip olduğu imparator yetkilerini kullanan ilk kişi de yine kendisidir. güzel bir halef-selef ilişkileri var maşallah, baba-oğul olsalar bu kadar olurmuş zira tıpkı erdoğan gibi netekim paşamız da yasama, yürütme, yargı gibi kuvvetler arasındaki dengeyi falan çok takmayıp tüm yetkileri kendinde toplamıştır.

    "e hiç mi iyi bir şey yapmadı bu adam yahu" diye soracaksınız şimdi. yapmaz olur mu yahu? yaptıklarıyla milletin hafızasında öyle bir travma yarattı ki türkiye'de asker kökenli birinin böylesine yüksek makamlara bir daha asla getirilmemesine dair sağcısı da solcusu da mutabık kaldı. sayesinde bir daha asker kökenli bir cumhurbaşkanı göreceğimizi asla düşünmüyorum.

    en komiğini ise sona bırakıyorum, beyni pelte olmuş veletler tarafından atatürk'ün eseri zannedilse de bugün "değiştiririz" veya "değiştirtmeyiz" diye milletin birbirini kırdığı anayasanın değiştirilemez ilk dört maddesi de aslında kendisinin eseridir. atatürk döneminde yapılan anayasalarda ise değiştirilemez madde yoktur.
  • şu açıklamasını buraya aktarmak isterim, kenan evren'in nasıl biri olduğu daha iyi anlaşılsın diye. halk bilsin, daha bir sevsin, bassın göğsüne diye. aha:

    "şuna inanınız ki her şeyin fazlası zararlıdır. fazla fakirlik nasıl zararlıysa fazla zenginlik de insanların rahat ve huzurunu kaçırır. (..) fazla yemek, fazla içki, fazla sigara, fazla eğlence, fazla sıcak, fazla soğuk velhasıl haddinden fazla olan güzel şeyler dahi zararlıdır. hatta fazla uzun boylu, fazla kısa boylu da zararlıdır. yani her şeyin azı da zararlıdır, çoğu da zararlıdır. o halde kararını bulmak zorundayız. işte bu kararı sizler bulacaksınız. eğer rahat etmek istiyorsak, eğer huzur istiyorsak, eğer 12 eylül'den önceki dönemi yaşamak istemiyorsak, bu kararı bulmak zorundayız. onun içindir ki baraj sistemini koyduk. yapılacak seçimlerde yüzde 10 barajını aşamayan partiler milletvekili çıkaramayacaktır.." (14 ağustos 1983)

    bu kısa alıntıda faşizmin tarifini buluruz aslında. toplumun en cahil kesimine seslenmek, en basmakalıp düşünceleri devlet politikası haline getirmektir faşizm. ve her zaman toplumda onay arar ve bulur. özellikle buhran dönemlerinde. bu yüzden buhranı derinleştirmeye çalışır, o buhrandan beslenecektir çünkü. ayrıca kenan evren'in toplum tasarımı da vardır bu sözlerde. uzun ya da kısa boylu insanların olmadığı, fazla sigara içilmediği, fazla eğlenilmeyen bir toplum. tornadan çıkmış gibi insanlar yani. buyrun sevin kenan evren'inizi, bağrınıza basın, övünün onunla, ne diyeyim ben size be.
  • bir twitter kullanıcısının yazdığı gibi:
    "kenan evren ölmüş. şimdi kendisine bir sağdan sorarlar, bir soldan"
  • kör ölür badem gözlü olur. siyasal islamın bütün alt yapısını hazırlayan, bugün bu yavşakları başınıza musallat eden katil, şerefsizin tekidir. her bombada, her eylemde katkısı vardır yaptıklarıyla. mezarına sıçılası herif.
  • kendisi fenalaşmış, hadi artık ama! güzel haberler bekliyoruz!

    edit: kendisi ölmüş, varsa diğer taraf, erdal eren'e teslim ediyoruz kendisini, aldığı binlerce canın bedelini bu dünyada ödemedi diğer tarafta öder umarım.

    derince kazın kuyusun,
    inim inim inlesin
    kefenin diken iğnesin,
    dikenin de avradını.
    mezarına bir tas su dökeninde avradını...

    http://m.t24.com.tr/…lari-hastaneye-cagrildi,296117
  • 80 öncesi dönemi "terör vardı kenan evren geldi terörü bitirdi" şeklindeki ilkokul kompozisyonu formatında anlayanların şüphesiz seveceği bir insandır. şimdi kenan evren üzerine yüzlerce sayfa yazabilirim ama iki kısa cümlede nasıl anlatabilirim diye düşündüm ve şunları buldum. ilki süleyman demirel'in hayatı boyunca ettiği en anlamlı laftır. şöyle demiştir: 11 eylül günü durmayan terör 13 eylül günü nasıl durdu? evet sülyman demirel'in sorusu budur. öyle ya 11 eylül'de ülke aylardır sıkıyönetimle idare ediliyordu, ordunun yapmak isteyip de yapamadığı bir operasyon yoktu, fatsa'yı bile dümdüz etmişti. bunun yanıtı açıktır, kenan evren ve şurekası türkiye'deki koşulların olgunlaşması, darbenin sevinçle karşılanması için terör olaylarını artmasını, kanın akmasını seyretmeye karar vermişlerdir, üstelik bunlar yorum filan da değil kenan evren'in anılarından açıklamalarından orta çıkan fiili durumdur. sevdiğiniz kenan evren budur. son olarak şunu hatırlatmak isterim. bugün gözaltı süresi kaç saattir bir etrafınıza sorun. 12 eylül döneminde bu süre 90 gündü. evet. 90 gün. bir de bakınız vereyim giderayak (bkz: diyarbakır cezaevi)
hesabın var mı? giriş yap