• kendisine, sultan abdülaziz’in 1867’deki avrupa seyahati esnasında soruyorlar “en güçlü devlet hangisidir?”diye. fuad paşa, “şüphesiz ki devlet-i aliye-i osmaniye’dir. çünkü yıllardır siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz ama bir türlü yıkılmıyor” şeklinde cevap verir.
    (kaynak: www.huseyincelik.net/makaleler/bugelirdagilimiile.htm)
    ---------------------------------------------------------------
    fransız imparatoru iii. napolyon, bir gün opera salonuna girerken, osmanlı sefiri (elçisi) keçecizâde fuat paşa’nın ayağa kalkmadığını görür ve protokol nâzırı olan memura der ki:
    “gidip sorun bakalım. yoksa kendisini kanunî’nin elçisi mi zannediyor?”
    bu suale keçecizâde’nin cevabı şu şekilde olur:
    "hâşâ!.. eğer ben kanunî’nin sefiri olsa idim, sizin kralınız, benim olduğum yere, benden izin almadan girebilir miydi?"
    ------------------------------------------------------------
    abdülaziz’in paris gezisi sırasında, keçecizâde fuat paşa’nın “dünyada elde edilemeyecek kadın yoktur” anlamında bir cümle sarf ettiği imparatoriçe eugénie’nin (iii.napolyon’un karısı) kulağına gitmiş. padişahın onuruna verilen yemekte, eugénie, herkesin duyacağı şekilde laf atmış keçecizâde’ye :

    - demek böyle düşünüyorsunuz! bakın ben imparatoriçe’yim, saltanatım var, param var, mücevherim var... mesela beni nasıl kandırabilirsiniz bakalım?
    - her şeyin daha fazlasını teklif edebilirsiniz majesteleri, demiş fuat paşa.
    - ne gibi?
    - daha fazla mücevher, daha fazla güç, daha fazla para...
    - mesela kaç para?
    - mesela bir milyar altın-frank!
    - o kadar parayı nereden bulacaksınız? diyence kraliçe, fuat paşa gülmüş:
    - bakın, kadını bulduk, iş parayı bulmaya kaldı! demiş.
  • devlet i aliyye i osmaniyyeden osmanlıya dönüşme sürecine giren bir büyük devletin, kendiyle ölçülü büyüklüğe sahip vüzerasından bi isimdir keçecizade...

    münevver, mümtaz, mütefekkir bir devlet adamı...

    hariciye nazırlığı* zamanında, kendisine yüzsüz bir eda ile "fransız kadınlarını nasıl buluyorsunu paşa?" sorusunu yönelten saray kadınlarından birine; "ben yağlı boyadan hiç anlamam hanımefendi!!!" cevabını verebilecek kadar sivri dilli;

    güzelliği dillere destan olmasına rağmen cahilliği tamah sınırlarının ötesinde bir rus prensesi ile tanışıp sohbet ettikten sonra rus büyükelçisine: "hanımefendi acı sirke dolu bir altın kap" yorumunu yapabilecek kadar açık sözlü;

    70 yaşındaki bir hanımın, 30 yaşında bir genç ile izdivaç niyetini aktardıklarında: "ahmet müsaade atmez!" diyen, "hangi ahmet?" sorusuna "karacaahmet" mukabelesini yapabilecek kadar nüktedan;

    "giriti kaça satarsınız?" diyen rus çarına, "aldığımız fiyata" diyecek kadar cesur, vatanperver;

    doktor, tüccar, memur, devlet adamı gibi yüz gömleği terlemeden taşıyan ve "gerekirse asker olup kılıç taşıdığım gibi, şeyhülislam olur sarık takarım" diyebilecek kadar özgüven, bilgi ve yetkinlik sahibi insan...

    sözün kısası yüzyılların uzağından yüzü gülen, yüzyılların ötesinden yüzümüzü güldüren; çocuklarıma hiç sıkılmadan, üzülmeden, kıvırmadan anlatabileceğim bir örnek adam...
  • tanzimat devrinin en "avrupalı" devlet adamı. "fuat paşa ayarları"na bir katkı da bizden olsun:

    bir defasında bir ingiliz kadını kendisine bir müslüman olarak kaç karısı olduğunu sorduğunda şu cevabı yapıştırır: "sizin kocanız gibi, iki tane. aramızdaki fark o birini saklar, ben saklamam"
  • keçecizade fuat paşa bir gün babıali'de yürüyormuş, muhaliflerinden birisi ise babıali'nin parke döşetilerek genişletilen caddesini överek "çok münasıp, gerekli bir iş yapmışsınız sadrazam bey" türünden bir laf eder. nüktedanbaşı paşa hazretlerinin de cevabı hazırdır: "bize atılan taşlarla döşettik..." (bkz: karizmatik cevaplar)
  • devlet-i aliyye'nin en afili delikanlılarındandır.
    sultan abdülaziz'in iki has adamından biridir. diğeri için (bkz: ali paşa). aynı zamanda şair keçecizade izzet molla'nın oğludur. tarihçi ibnülemin'e* göre nüktedanlığı babasından yadigardır. son sadrazamlar isimli eserinde bundan dem vurarak;

    "kadd ü kametde olduğu gibi talakatı lisaniyede, zerafetde, şetaretde, nükteperdazlıkda, hazır cevablıkda, pervasızlıkda da babasının tam varisi idi... hazır cevablığı, cür'et ve cerbezesi, her şeyde sürat ve serbestiyi iltizam etmesi, aleyhinde söylenen sözlere kulak vermiyerek yalnız varacağı noktayı nasbı nazar eylemesi, muvaffakiyetini teshil etdi." demiştir.

    hayat-ı vazifesinin mühim bir kısmını ecnebi memleketlerinde ifa eden bu zat-ı devletlunun ebedi istirahatgahı, divan yoluna çıkan klotfarer* caddesinin kenarındaki küçük külliyesindedir.

    eee keçeciyi anıp da bir anekdotu anlatılmadan geçilmez tabi ki*, adettendir;

    vakitlerden o vakit yabancı diplomatlara istanbul'u gezdirirken, adamlardan birinin gözü, cumbalı ahşap yer yer yıkılmakta olan binaların üzerilerinde bulunan "ya allah" ve "ya hafız" levhalarında takılmış. dönüp "bu levhalar nedir monsieuir?" diye sorunca fuat paşa gülümsemiş ve yıllar yılı anlatılacak olan nüktedanlığına nazire yaparcasına "bizim memleketin en büyük sigorta şirketidir" demiştir.*
  • özellikle politikada nükte denince adı akla ilk gelenlerdendir.. osmanlı imparatorlugunun kritik anlarında ya sadrazam (ba$bakan) ya da hariciye nazırı (dı$i$leri bakanı) olarak uzun süre görev yapmı$ olan fuat pa$a, bu yüksek görevlerinden dolayı avrupalı devlet adamları,
    politikacı ve diplomatlarıyla devamlı münasebet halinde olmu$, bu münasebetle aralarında geçen birçok nükteli olay günümüze
    kadar gelmi$tir.. fuat pasa’nın nükteleri çok duyulmu$ olsa da her konu$uldugunda zevk verecek kadar zariftir..

    fuat pa$a, batılı diplomatlarla görü$me yaptıgı bir sırada, bulundukları yerde açılıp kapanan kapı gıcırtı yapıyormu$..
    batılı bir diplomat bu gıcırtıdan hareketle osmanlı devletinin yönetim yeri olan bâb-ı âli’yi (yüce kapı) kastederek:
    — kapı gıcırdıyor (imparatorluk sallanıyor), demi$..
    fuat pa$a:
    — gres’e (greece) (hem makine yagı hem de yunanistan’ın batı dillerindeki adı, bir anlamda yaglanmaya, bir anlamda
    eski yunan kültür ve medeniyetine veya yunanistan’ın yeniden bize baglanmasına) ihtiyacı var, diye cevap vermi$!..
    ....

    fuat pa$a, kısa bir süre için fevkalâde yetkilerle kremlin’e büyükelçi olarak gönderilmi$.. bu görevi sırasında, bir kabul resminde kendisini çok güzel ama egitimi noksan bir rus prensesi ile tanı$tırmı$lar ve arkasından sormu$lar:
    — nasıl buldunuz prensesi?
    fuat pa$a bir diplomat gibi degil, içinden geldigi gibi cevap vermi$:
    — içi sirke dolu billur bir kâse...
    ...

    fuat pa$a, kendi elinde yeti$mi$ devlet adamlarından biri olan hur$it pasa’ya vezirlik rütbesi vermi$ ve sonra da $am valiligine atamı$. fakat hur$it pa$a, yaptıgı yanlı$larla o derece halkın memnuniyetsizligine sebep olmu$ ki, fuat pa$a onu vezir yapmaktan ve valilik gibi bir makama getirmekten büyük pi$manlık duymu$tur.. bu pismanlıgını bazı meclislerde söyle dile getiriyormu$:
    — cenabı hakk’a her yaptıgımın, her tasarrufumun hesabını veririm, ama hur$it pasa’yı niçin vezir ve vali yaptın diye
    sorarsa buna cevap bulamam..

    (kaynak : espri ve fıkralarıyla ünlüler)
  • şair keçecizâde izzet molla'nın oğlu, galatasaray lisesi'nin kurucusu, şirket-i hayriye kurucularından, değerli osmanlı sadrazamı. (istanbul 1815 - nice 1869)

    sultan aziz londra'da kraliçe viktorya ile görüşürken, kraliçe kulağındaki pırlanta küpeleri fuat paşa'ya göstermiş:
    "bunu bana haşmetmeabların ağabeyi sultan abdülmecit hediye etmişti, broştu, bir süre göğsüme taktım, sonra kuyumcuya verip küpe yaptırdım, acaba kendileri bana gücenirler mi?"
    fuat paşa fırsatı kaçırmamış:
    "bilakis efendim, türkiye'den gelen şeylere daima kulak verdiğiniz için memnun olurlar!"

    * * * *

    charles mismaire yazar, gümrük bakanı kani paşa'dan dinlemiştir.
    devlet hazinesi sultan aziz'in israfını kaldıramamaktadır. ali paşa ile fuat paşa, huzura giderler, "mülk - ü milletin sahibinden" fedekarlık isterler!
    sultan aziz kaşlarını çatar:
    "yani paşa, sultanların su içtiği altın tasları darphaneye gönderip, onlara bakır tas mı verelim?"
    fuat paşa lafını hiç çekinmez:
    "padişahım, başımıza bir felaket gelirse, siz ortamızda konya ovası'na doğru çekilirken, hanım sultanlar, bu altın taslarla ayrılık çesmesinden su mu içecekler?"

    kaynak :
  • üçüncü napoleon, hakkında şöyle der; "hiç bir mevzu yoktur ki, onu fuat paşa kadar zarif ve veciz anlatabilen bir diplomat dünyanın başka bir yerinde bulunsun."

    paşaya sormuşlar; "paşam, gerçek dostların kimler?"
    paşa şöyle bir düşünmüş:
    "şimdi iktidardayım, bilemem!"
  • (bkz: siz dışarıdan biz içeriden yıkamadık bu devleti) diyerek dünü anlatırken yarına seslenmiş, zamanının ötesine geçmiş devlet adamı.

    sözün hikayesi şöyledir:
    padişah sultan aziz'in paris gezisi sırasında fransa imparatoru 3. napolyon, dışişleri bakanı fuat paşa'ya isteklerini sıralar:
    - süveyş kanalı açılmalı,
    - girit, osmanlılardan alınıp yunanistan'a verilmeli
    - kudüs'teki kutsal yerlerin katoliklere ait olanların yönetimi fransızlarda olmalı,
    - ...

    osmanlı devleti'nin bunlara kolay kolay razı olmayacağını bilen imparator, aba altından sopa gösterir:
    "bu sorunlar sizin için bir dert, yorgun omuzlarınızdan bunları atınız. zira devletinizin ne kadar zayıfladığı bütün dünyada biliniyor." (bkz: hasta adam)

    fuat paşa, gülerek karşılık verir:
    "haşmetmeab, siz, bendenize başka bir devlet gösterebilir misiniz ki 'üç yüz senedir' dışarıdan sizlerin, içeriden bizlerin, devamlı tahribine direnebilmiş! evet, üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden, bu devleti yıkamadık!"
hesabın var mı? giriş yap