• kazak halki tamamen orgutsuz bir sekilde tum internet sinirlamalarina ragmen ayaklanarak devlet binalarini ele gecirmis durumda. guvenlik kuvvetlerinin ayaklanmayi bastirmada yetersiz ve isteksiz oldugu goruluyor. hatta bazi polislerin prostetocu halk tarafina gectigi bildiriliyor. almati` daki bassavcilik binasi atese verildi. akimat ( belediye baskanligi) isgal edildi. iktidar anlasma saglayabilme umuduyla ayaklanma onderlerine ulasma gayreti icinde ancak ayaklanma kendiliginden gelistigi icin muhatap bulamiyor. bu cok onemli gelismeler akp medyasi tarafindan bilincli olarak yayinlanmiyor. sebebi tabii ki got korkusu.

    not: almati` daki baskanlik sarayinin halk tarafindan kusatildigi bilgisi geliyor.

    not2: devlet baskani ve avanelerinin rusya` dan gonderilen bir ilyushin-76 yla ulkeyi terkettigi bilgileri geliyor. baskanlik sarayinin yanmakta oldugu da gelen bilgiler arasinda..

    not3: bir adet bombardier 6000 ozel jet de almati`dan rusya istikametine dogru 30 dk once havalanmis durumda..
  • kazakistan için bir umut olduğunu düşünmüyorum.

    coğrafi konumları gereği kazakistan çin ve rusya'nın etkisi altında. bu ülkeler de demokrasiye en karşı ülkeler. rusya demokrasicilik oynuyor en azından ama çin bunu bile yapmıyor. yapma ihtiyacı bile hissetmiyor.

    kazakistan serbest piyasaya ufak ufak entegre olmaya çalışıyor. bu sebeple lpg fiyatlarını küresel serbest piyasa seviyesine çıkartmış. devlet aradaki farkı ödemeyi kesmiş.

    yani devlet ekonomik olarak " küçülmüş " ama halk ayaklanmış. çünkü geçişi çok keskin yapmışlar. (bu devletin mallığı) ve insanlar bu parayı ödeyemez durumdaymış.

    şimdi bu protestolar demokrasi için mi? yoksa insanlar ekonomiye mi itiraz ediyor? elbette demokrasi için isyan eden bir kısım vardır, ama mevcut şartlarda bu kısmın büyüklüğü yüzde kaçtır? avrupa'dan uzaklaştıkça demokratik bilinç düştüğü gibi rusya ve çin'e yakınlaştıkça daha da otoriterleşiyor ülkeler. bu bir gerçek.

    bence kazakistan rusya ve çin'in dibinde buradan batılı bir demokrasi çıkartamaz.
    ekonomi yönetiminden daha iyi anlayan yeni bir diktatör çıkar buradan. benim beklentim bu.

    ancak ülkenin demokratik bilinci ve seviyesi daha kapsayıcı bir sistemle arttırılabilir. anayasal monarşiye benzeyen bir sistem ile halkın sisteme katılımı arttırılırsa en azından bu güzel olur.

    yine de unutmamak lazım ki rusya ve çin'in onaylamadığı birisinin kazakistan'ı yönetme şansı yok. bu sebeple kazaklar için pek umut yok.
    daha detaylı bir analiz için kazakistan rusya ve çin için ne anlam ifade ediyor buna detaylı bakmak lazım. (rusya ve çin'in çıkar çatışması yaşadığı durumlar şiddetli ise buradan kazakistan halkı fayda sağlayabilir. )

    yine de küresel dengeler çin ve rusya açısından majör bir şekilde değişmediği sürece kazakistan demokrasi ülkesi olamaz ya da bu yolda ciddi bir adım atamaz.

    bunun en güzel örneği belarus.
    seçimle adamı indirdiler, halk sokaklara döküldü, halk öldü ama hiçbir şey değişmedi.

    çünkü rus askeri belarus'a girince bağımsız bir devlet olmadıklarını, lukaşenko'nun sadece bir vali olduğunu aslında ülkeyi rusya'nın yönettiğini, putin ile de baş edemeyeceklerini gördüler. işte rusya ve çin dünya demokrasisi için bu kadar büyük bir tehdit. bunu tekrar kazakistan'da göreceğiz.
  • korona virüsü ile ilk günden itibaren aktif şekilde savaşan ülke.

    çin ile sınır komşusu olmasından ötürü virüs haberleri ilk çıkmaya başladığı günden itibaren kara sınırlarını kapattı. uçuşlar ise şubat ayının ilk gününde durduruldu.

    risk bölgelerinden gelen yolcular kim olduğuna bakılmaksızın ocak ayının ortasından beridir hastanelerde karantinaya alınıyor. 28 ocak gününe kadar şüpheli 35 kişi karantinaya alınmıştı. ertesi gün 27 kişi daha şüphe yüzünden haftalar önce belirlenmiş ve boşaltılmış olan karantina hastanesine yerleştirildi.
    https://youtu.be/cfwuu8gnap8

    ocak ayı sonunda devlete bağlı kurumların üstlendiği fuar, konferans gibi bilumum kalabalık toplantılar iptal edildi. ülkede düzenlenecek uluslararası festivaller iptal edildi. devlet çalışanlarının yurt dışına mazeretsiz çıkması yasaklandı. ocak ayında tıbbi personel için gerekli maske, eldiven, koruma kıyafetleri vs. fazlasıyla tedarik edildi. 27 ocağa kadar toplamda 20.000 kişiye test uygulandığı bilgisini başbakan yardımcısı vermişti.

    kendi test kitlerinin sağlamasını yapmak için yurt dışından özel test kitleri satın aldılar. buna mukabil virüs şüphesi olan kişilere tayvan usulü benzer belirtileri olan hastalıkların testleri yapılarak net veri elde edinilmeye başlandı. yani kişiye korona virüs testi dışında hem normal grip, hem domuz gribi gibi diğer benzer semptomlara sahip hastalıkların testleri yapılarak sağlaması yapılıyor.

    sağlık bakanı, il ilçe sağlık müdürlüklerinin yöneticileri durumu haber kanallarından ilk günden beri paylaşıyorlar. yukarıda verdiğim linkte kimin hangi hastaneye yerleştirildiği, hastanın nereden nasıl geldiği bilgileri ilk günden beri paylaşılıyor. bugün de hangi şehirde kaç vaka var, bunlar neredeler, durumları nedir hepsinin bilgisi isim soyad hariç açık ve net şekilde paylaşılıyor.

    şuradan sokağına kadar nerede karantina var hepsini görebiliyorsunuz:
    https://www.coronavirus2020.kz/

    6 ocaktan beridir kontroller yapılıyor. şüpheli gruplar kendi rızaları olsun olmasın karantinaya alınıyorlar. testleri pozitif çıkan kişilerin son iki hafta süresince nerelerde oldukları, kimlerle temasta bulundukları deyimi yerindeyse didik didik edilerek bulunuyor ve karantina altına alınıyorlar. örneğin dün almaty'da bu bilgiyi paylaşmak istemeyen bir kadına kamu davası açıldı. tedavisinden sonra kamu sağlığını tehdit suçundan iki yıla varan hapis cezası ile yargılanacak.

    ilk vaka 13 mart günü almanya'ya özel uçakla gidip gelmiş olan bir kişide saptandı. çin'den korkarken virüs almanya üzerinden geldi. ikinci vaka moskova aktarmalı milan yolcusu çıktı. kazakistan, türkiye'nin 4-5 katı büyüklükte toprağa sahip olmasına rağmen nüfusu 1/5'i kadar. ilk günden beri sınırlarını kapatıp uğraşmasına, iki milyondan büyük nüfuslu şehiri olmamasına, kuzey bölgelerdeki şehirlere erişimin iklim koşullarından ötürü zorlaşmasına rağmen resmi vaka sayısı 26 mart itibariyle 109. henüz ölümlü vaka yok fakat ocaktan beri binlerce insanı test eden bir ülkede yükselen rakam iyiye delalet değil.

    mart başında devlet uyarısıyla iki hafta aşırı tedbir dönemi başlatmıştı. 15 mart itibariyle bir aylık olağan üstü hal ilan edildi. almaty ve astana şehirlerinin giriş çıkışları kapatıldı. 28 mart itibariyle ise sokağa çıkma yasağı geliyor. market ve eczane alışverişi dışında dışarı çıkmak yasaklanacak. türkiye ile en büyük fark ise halkın konuya dair yaklaşımı. bakın bu ülke bir kore veya bir japonya değil. karakter olarak türk insanına çok yakın bir kitle var. yine de insanlar dünyadaki gelişmeleri doğru süzerek dikkatli davranıyor, hükümetin kararlarına saygı duyarak evlerinde kalıyorlar.

    ben başkent astana'dayım. halkın normal günlerde de zaten maske takma alışkanlığı vardı. şu an bakkal dahi nereden bulduysa koruyucu elbise giymiş. kıç kadar markette kıyafet ve maskeyle arıcı gibi dolanıyor. belediye görevlileri kapıya paket bırakmış. içeriğinde virüse dair bilgiler ve olağan üstü halde neler yapılması gerektiğini anlatan broşür, 10 adet maske, dezenfektan sabun ve plastik eldiven var.

    bir çok eczane normalde de 7/24 çalışıyordu. şu an her mahallede bir tanesinin 24 saat çalışması mecburi oldu. marketler temizlik ürünleri ve makarna süt gibi temel gıdalara %15-30 arası indirim yaptı. site/apartman yönetimleri dahi kendilerince bazı önlemler aldı. örneğin bizimki asansörlerin günde bir kaç kez dezenfekte edildiğini fakat yine de imkanı olanların merdiveni kullanmalarını tavsiye ettiler. hem devlet hem özel bankalardaki bütün krediler 90 gün ertelendi. devlet kurumlarına giriş çıkışlar limitlendirildi. vergi dairesi borçları sadece online ödeme ile kabul ediyor. bu sürede şirketlere ceza kesilmeyecek.

    maddi durumu kötü bireylere hali hazırda bir destek sunuluyordu. işe gidemeyenlere, yalnız ebeveynlere ve yaşlılara ekstra destek paketi açıklandı. evde karantinaya alan kişiler cep telefonlarını açık tutmak zorundalar. 7/24 gps ile dışarı çıkıp çıkmadıkları kontrol ediliyor. yine karantina altında olan evlerin çevresinde hem polis hem de ambulanslar hazır bekletiliyor. bu kişilerin sağlık durumları günlük olarak kontrol ediliyor. yaşlılara tabi ki eve servis yapılıyor. gönüllüler ileride gerekli olabilir diyerek maske üretiminde çalışıyorlar. ufak şehirlerde gençler bu maskeleri kapı kapı dağıtıyorlar.

    şu güne kadar sağlık çalışanlarından her hangi bir şikayet duyulmadı. ne yetersiz tıbbi malzeme, ne de çalışma saatlerinden şikayet eden birisi olmadı. 109 vakadan 2 kişi tedavi sonrası taburcu edildi. haftaya daha çok kişinin taburcu edileceği bildirildi. ağır halde sadece 1 vaka var. karantina altındaki şehirlere zorla girmeye veya çıkmaya çalışanlar iki hafta karantina nezarethanelerinde tutuluyorlar. şehir için toplu taşıma çok kısıtlı ve belirli saatlerde çalışıyor. sebepsiz yere dışarı çıkanlar veya taksicilik yapanlara ise ceza kesilip evlerine gönderiliyorlar.

    genel itibariyle gayet profesyonel bir yönetim sergilendiğini söyleyebilirim. en azından ilk vakaların kim olduğu, nereden geldiği, kimlerle temas ettiği çok çabuk tespit ederek hızlıca müdahale ettiler. örneğin astana'daki ilk vakanın özel uçakla geldiği tespit edildikten sonra bütün çevresi karantinaya alınarak test edildi. uçağın personelinden tutun da hastanın 48 saat içerisinde aynı ortamda bulunduğu herkes bulundu ve test edildi. bu kişilerden 30 küsürü pozitif çıktı. düşünün sadece bir kişi ve toplumla iletişimi kısıtlı olmasına rağmen bu kadar kişiyi enfekte etti. bu kişilere bağlı onlarca insan da tabi ki karantinaya alındı.

    büyük şehirlerde karantina 14 nisana kadar sürecek. sonrasında daha fazla da uzatılabilir. türkiye'nin hala şehir çapında karantina uygulamaması, hala sokağa çıkma yasağı ilan etmemesini de bu yüzden can sıkıcı buluyorum. umarım bu gevşek davranışların sonucu pahalıya patlamaz. kazakistan gibi küçük ve genç bir ülke dahi bu kadar ehemmiyet gösterirken asırlık cumhuriyetin şu durumda olmasını kabul edemiyorum. hala karantina ve hastalara dair haritanın yayınlanmıyor olması bile çok büyük rezalet.

    --- edit ---

    insanlar tuhaf azizim. bir konu hakkında herkesin erişebileceği basit bilgiler paylaşıyorsun. sonra daha -de'yi -da'yı ayıramayan birileri çıkıp hiç bir somut delil sunmadan yüzde vererek uydurma bunlar yeaee yazıyor :)

    kazakistan tabi ki çok gelişmiş bir ülke değil fakat çin'in sınır komşusu olmasına rağmen vaka ve mortality sayısının düşüklüğünden dahi aldığı tedbirlerin ne kadar yerinde olduğu anlaşılabilir. mevzu bahis yazara mesaj attım sordum. nedir derdiniz dedim. verdiği yanıtın özeti şu; türkiye çok daha iyi önlemler aldı, kazakistan'da az vaka olması ya "şans" ile ilgili ya da devlet gerçek verileri saklıyor.

    kendisine uzunca bir mesaj gönderdim. hangi tarihte kararların alındığı, sınırların ne zaman kapandığı, sokaklarda maske dağıtıldığı gibi sürüyle bilgi paylaştım. lakin burada beni rahatsız eden başka bir durum var. türkiye'yi bir şekilde eleştiren herkes belli bir kitle tarafından istisnasız vatan haini ilan ediliyor. be arkadaş benim vatanım, suyunu içtiğim, aşını yediğim, var olduğum ülke orası. neden kendi ülkemi boklayalayım? benim derdim idarecilerle. kötü bir süreç yönettikleri gün gibi ortada. neden eleştiriden bu kadar korkuyorsunuz? türkiye'nin kendi paylaştığı verilerin şu an italya'dan daha kötü bir noktaya gittiği yalan mı? veriler ve yaşananları herkes biliyor. türkiye'de sağlık emekçileri yeterli medikal malzeme yok, maskeyi kendi cebimizden ödüyoruz demiyor mu? ben mi uyduruyorum bunları? hastalar araya tanıdık sokamadan test olamıyor ama adamın derdi bunlar değil. o bir satır eleştiri kanına dokunuyor. gerçekleri görmek zul geliyor.

    tabi bu arada cevap veremediği diğer konulardan hiç bahsetmiyor. kazakistan'da sağlık personelinin malzeme sıkıntısı yok. en büyük iki şehrini bir haftadır karantinada tutuyor. daha üç hafta böyle sürecek. üçüncüsünü ise yarın karantinaya alıyor, yetmiyor bu üç şehirde sokağa çıkma yasağı getiriyor. bütün karantina ve aktif vakaları internetten paylaşıyor. acil durum hattını aradığın zaman nurofen al geçer demiyorlar. bizzat kapına özel kıyafetli personel geliyor ve test yapılıyor. yirmi milyon nüfuslu ülkede türkiye'den daha fazla test yapıldı diyorum. yalan onlar diyor. neden yalan diyorum cevap yok. lan ben iç işleri bakanlığıyla proje yürütüyorum, kaç kişinin test edildiğini, günlük kaç test yapıldığını bizzat müsteşardan öğreniyorum ama bunlar kadar net konuşamıyorum. kahve ağzıyla bana karantina bölgesine rüşvetle geçiyorlar, karantina sayesinde emniyet kemeri takmaya başladı insanlar gibi alakasını çözemediğim argümanlar sunuyor.

    arkadaş bizde göte göt derler. istatistik ortada. türkiye ile aynı gün vaka açıkladı bu ülke. bugün ülkende bu kadar az teste rağmen 3600 küsür vakan 75 adet kaybın var. çin ile 1200 küsür km kara sınırı olan ülkede 120 vaka 1 ölüm var. kafan hiç bir şeye basmıyorsa verilere bir bak. sayısal loto mu bu şansa kadere bağlayacaksın. kaldı ki devlet başkanı duaya kolonyaya bel bağlayan da kazakistan değil. bizzat yerinde hastaneleri gezip çalışmaları inceleyen taraf bu taraf. hayır madem bu ülke çok güvensiz, halkı sahte verilerle yanıltıyor. neden gitmiyorsun abi memleketine. her yaz güney sahillerinde tatile gelip türkiye övüp almanya boklayan gurbetçiden ne farkın var? bir de derdin nedir? acil servisi aradın kapına mı gelmediler? hastaneye gittin kapıdan mı çevirdiler? kendi derdini ağzıyla diliyle ifade edemeyen insana veri beğendiremiyoruz.

    yaşadıkları ülkenin gerçeklerinden bi haber insanlar bunlar ama ekşi şeylere içerik taşıyan yöneticilere bok atmaktan da geri kalmıyorlar. adam ülkeye bu ay giriş yapmış. öncesinde abd, avrupa gezmiş gelmiş. ne yerel haberlerden ne başka bir şeyden haberi yok. bana buradan maval okuyor. o arada top 10'a roket hızıyla girmiş türkiye'yi överken ingiltere ve abd'i bokluyor. çoğacayip: https://prnt.sc/rnrf7b

    --- edit ---
  • rus ayısı yine bir ülkeyi keniden bağladı. herifler ciddi ciddi eski sovyetleri topluyorlar. bu sırada gerizekali abd'de siyasal islamcıların önünü açıp 20sene içinde nato'nun en büyük kara kuvvetlerine sahip ülkesini istikrarsızlaştırdı. vizyon meselesi...

    edit: perinçek tayfa çaylak olarak sözlüğe katılmış galiba gece boyu msj atmışlar:) okuduğunu anlasalar sıkıntı yok ama olmuyorsa zorlamayın arkadaşlar.
    perinçek savar link
  • olayların başlamasının üzerinden bir aydan uzun bir süre geçti. ülkede hayat normale döndü. almatı dahil bütün şehirlerde ohal sona erdi. kısa vadeli orta asya uzmanları da başlıktan düştüğüne göre artık güncel durumları ve yaşanan olayları kendi gözlemlerimle dilim döndüğünce aktarabilirim. bu süreçte mesaj atan, halimi ahvalimi soran tüm sözlük dostlarıma çok teşekkür ederim.

    olabildiğince teyitli bilgilerle bir şeyler karalamak adına biraz olayların soğumasını bekledim. o esnada başlığı sık sık ziyaret ettim ama yazılanları okudukça dehşete düştüm. anladım ki bir çok insan bu bölge hakkında adı dışında hiç bir şey bilmiyor. o zaman dedim ki genel bilgileri kısa bir tarihçe ile destekleyeyim. kronoloji ve teorilerle enine boyuna genişlettikten sonra finalde bir ekstra bilgiler içeren bir spagat ile bitireyim.

    muhtemelen sözlüğe girdiğim en uzun entrylerden birisi olacak. o yüzden parçalara böldüm. yeşilli başlıklardan istediğinizi seçerek okuyabilirsiniz. zaman içerisinde mutlak surette çeşitli eklemeler ve düzenlemeler yapacağımı da şimdiden belirteyim.

    ---kısa tarihçe---

    okuduğum entryler sonrası anladım ki türk halkı ne kadar şanslı olduğunun farkında değil. sıfır ironi ile söylüyorum. bizim insanımız hiç başka bir gücün boyunduruğu altına girmediği için baskılanmış halkların psikolojilerine karşı empati kuramıyor. o yüzden tarih ile örneklendirerek anlatmaktan başka çare bulamadım.

    kazaklar var oldukları günden bugüne değin bir kere dahi gerçek bir seçim, demokrasi vs. görmüş bir halk değildir. altınorda imparatorluğu bünyesinde kendi halinde bir boy iken imparatorluğun yıkılması ile yeni bir hanlık kurmuş ve çarlık boyunduruğu altına girene kadar uzunca süre tipik bir bozkır devleti düsturu ile genişlemeye odaklanmıştır. bugün bu kadar çok toprak sahibi olmasının sebebi de bu yayılmacı düşüncedir.

    yani bu insanları en az bir asırdır iyi veya kötü demokrasiyi tecrübe etmiş, halkı öncesinde hiç esir edilmemiş, dili dini kültürü sistematik şekilde asimile edilmemiş türkiye ile karşılaştırma hatasına düşmeyin. aksi halde algılamanız çok daha zor hale gelecektir.

    çarlık rusyası tarafından ele geçirildikten sonra kazakların göçebe hayatı da son buldu. kazaklar kendi topraklarında ikinci sınıf vatandaşa dönüştü ve yerleşik çiftçiler haline getirildiler. nüfus olarak da baskılandılar. sovyet kıtlığı üzerine ülkeye sürülen farklı milletlerden milyonlarca insan ile çoğunluğu da kaybettiler.

    bağımsızlık sonrasında bölgeye yerleştirilen slav nüfusun büyük bir kısmı göç etti. buna rağmen hala halkın yarısına yakınını slavlar ve farklı etnik azınlıklar oluşturuyor. bu multi kültürel fakat sovyetlerin oluşturduğu gudik yapı bu toplumu geçen bir asırlık süreçte kazak halkını da kökten şekillendirdi. önce çarlık sonra sovyetler neredeyse üç asırlık bir asimilasyon süreci yürüttüler. ikisinin arasındaki tek fark çarlık kendi dinini dayatırken sovyetlerin ateizmi dayatmasıydı. yoksa kendilerine kontrol edebilecekleri yeni bir kültür yaratma çabası, göçebelerden verimli köle çiftçiler yaratma denemeleri hep aynıydı.

    bunu şu yüzden anlatıyorum. neden günümüz kazak halkı veya iktidarlar rusya'ya yakın. neden halkın hala hatrı sayılır bir kısmı rusça konuşuyor. bunları iyi anlamak lazım. rusça bilmeyenin insan sayılmadığı, iş bulamadığı, kat-i surette bir adım dahi yükselemediği bir sistem düşünün. geçmişte bırakın kazakçayı, rusça harici diğer bütün diller neredeyse yok sayılıyordu. rusça ve kazakça eğitim veren okulların sscb sürecindeki istatistiklerinden dahi çok rahat anlaşılabilir. bunun ispanyolların güney amerika'nın anasını bellemesinden, yerli halkların dillerini, inançlarını ve kültürlerini zorbalıkla toptan değiştirmiş olmasından zerre farkı yok. yani bu ağır süreçten geçmiş orta asya halklarına gidip neden türkçe konuşmuyorsun demek, asırlar süren bir asimilasyondan sonra soyu azteklerden gelen bir insana neden atalarının dilini konuşmuyorsun demek kadar absürttür.

    ekim devrimiyle çarlık yıkılıp sscb'nin kurulduğu dönemde kazaklar, alihan bökeyhan liderliğinde ayaklanmış ve alaş-orda devletini kurmuşlardır. bu devlet ilk modern bağımsız kazak devletidir. 1905 yılında parti olarak kurulmuştur ve hükümet oluşturmaya giden mücadelesi devrim öncesinde başlamıştır. parti 1905'te gizli olarak kurulduktan sonra 1917 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. alihan bökeyhan o dönemde kazakistan’ı sovyetlerden ayrı bağımsız bir devlet haline getirmeyi amaçlamıştır.

    milli kazak kültürünün gelişmesine ise alaş ordacılar yardım etmiştir. inanca göre kazaklar da alaş adlı bir kahramanın soyundandır. kızıl ordu iç savaşı sonuçlandırınca 1917'de hükümet kuran alaş-orda'nın büyük kısmı, bolşevik idaresini kabul ederek dağılmışlardır. dağılmalarının nedeni ise 1920'lerin sonlarında sovyetlerle yaptıkları anlaşmadır. buna göre alaş orda hükümet liderlerine ve askerlerine dokunulmayacağının teminatı alınmıştır. ancak stalin iktidarlığında alaş ordacıların neredeyse hepsi tutuklanmış veya infaz edilmişlerdir. tek tutulan söz sscb kontrolü altında toprak bütünlüğünün korunması olmuştur.

    bunun sonrasında 1925 nisan ayında kazakistan otonom cumhuriyeti adını almıştır. 1936 yılı aralık ayında ise kazakistan sovyet sosyalist cumhuriyeti olmuştur. bu dönemde kazaklar bilim, sanayileşme, kentleşme, eğitim alanında gelişmeler kaydetmiştir. sovyetlerin kazak halkına uyguladığı baskı politikaları o dönemde de etkisini hissettirmiştir. örneğin, 1907-1920 yılları arasında avrupa'dan iki buçuk milyon slav göç ettirilmiştir. 1930-1940 yılları arasında ise kazakistan'a kore ve polonya'dan göçmen alınmıştır. böylece bu dönemde kazakistan'daki kazak nüfusu %30 altına inmiştir. kazakistan, sovyet işgalinin ardından çok farklı dillerin, ırkların, dinlerin var olduğu bir ülke haline getirilmiştir.

    sscb döneminde bugün haberlerden gördüğünüz almatı, astana, atırau gibi şehirlerde kazak nüfusu %15 veya daha altındaydı. hatta bir video ile örneklendireyim. sscb'nin yıkılmasına aylar kala almatı'nın incisi olan çimbulak kayak merkezine ait şöyle bir video kaydı var. şu videoda dahi bir tane kazak göremiyorsunuz zira rusya'dan kovulmuş, sürgün slavlar dahi çarlık döneminden kalma sindirme politikasını devam ettiriyorlardı.

    bu baskıların bir noktada patlamaya yol açacağı muhakkaktı ki öyle de oldu. 1964-1986 yılları arasında kazakistan komünist partisi genel sekreterliği görevinde olup kazakistan'ı yöneten dinmuhammed kunayev'in görevden alınması gençlerin öfkesini taşırmıştı. stalin sonrası kazakları bir nebze olsun rahatlatan ve daha önemlisi halktan birisi olmasıyla sevilen kunayev bugün hala rahmetle anılır.

    kunayev, fazla milliyetçi bulunduğu için üzerine yolsuzluk iddiaları atılarak bu görevden uzaklaştırılmıştır. aralık 1986'da mihail gorbaçov, bir çuvaş olan gennady kolbin'i kazakistan komünist partisi genel sekreterliğine getirmiştir. bu olay jeltoksan (jeltoksan, aralık ayı anlamındadır) ya da kolbin olayları olarak anılmaktadır. bu durum gerçekleştiğinde 17 aralık 1986'da 20–25 bin insan olayları protesto etmek istemiştir. protestocuların çoğunluğunu öğrenciler oluşturmuştur. olaylar sert ve kanlı bir biçimde bastırılmıştır. jeltoksan olayları kazakistan'ın bağımsızlığı konusunda dikkate alınması gereken önemli etkilere sahiptir.

    "jeltoksan olayları, bir asır boyunca her istediğini yaptıran dikta rejimindeki bir halkın, yaşadığı baskıya karşı ilk başkaldırısıdır. kazak halkı tüm dünyaya, milli onurun bundan sonra ezdirilemeyeceğini açıkça göstermiştir. bu bakımdan bu olaylar, kazak tarihinde ve bağımsızlık döneminde önemli bir yer tutmaktadır. "

    bu sözlerin sahibi ise olaylarda heykeli yıkılan kurucu başkan nursultan nazarbayev'dir. nazarbayev ve otuz yıllık bağımsızlık tarihi ise bir tekerrür halini almıştır. ne demek istediğimi aşağıda detaylıca anlatacağım.

    nazarbayev'in yükseliş ve başa geçiş hikayesini uzun uzadıya anlatmayacağım. o kısımlar da enteresan lakin bugün yaşanan olaylarla pek ilgisi yok. asıl hikaye başa geçtikten sonra başlıyor. kendisi %98.7 oyla kazakistan tarihinde halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olmuştur. bu seçimlerin ne kadar demokratik olduğu az çok tahmin edersiniz. sscb'nin atadığı bir başkanın o dönem seçilmeme imkanı yoktu.

    nazarbayev de ilk döneminde bunun farkında olarak sovyet etkisini kırmakla uğraştı. ilk iş olarak otoritesini sağlama yönünde adımlar attı. çünkü ülkede hala sovyet döneminden kalan anayasa ve kurallar uygulanıyordu. üstelik ülkede kurulmuş olan ve bütün yetkilerini sovyet anayasasına göre kullanan bir örgüt olan sovyet prezidyumu vardı.

    1995 yılına kadar cumhurbaşkanlığı ve sovyet prezidyumu arasında yetki çatışması yaşandı. prezidyum 235 üyeliydi. nazarbayev onu 177 üyeli yasama organına dönüştürmek istedi. bu bağlamda da ülkede 1994'te parlamento seçimleri yapıldı. ancak bu seçimde nazarbayev 177 sandalyenin sadece 34 tanesini kazanabildi. bu da ülkedeki yetki çatışmasını artırdı.

    nazarbayev karşıtları yapıcı muhalefet bloğu adı altında parlamentonun çoğuna sahip oldular. çoğunluğunu muhalefetin oluşturduğu meclis, nazarbayev'in önerdiği başbakana onay vermedi ve ekonomik yasa tasarılarını meclisten geçirmedi. 1994 yılından meclisten sadece yedi tasarı geçebilmişti. anayasa mahkemesinin seçimleri iptal etmesinin altındaki neden de üyelerinin tamamının cumhurbaşkanı tarafından seçilmesinde yatmaktaydı.

    bundan sonra nazarbayev, parlamentonun tüm yetkilerini halk asemblesi'ne devretti. üyelerinin tamamı nazarbayev tarafından atanan bu asamble de 1996 cumhurbaşkanlığı seçimlerini iptal ederek 1995'de bir referandumla nazarbayev'in görev süresini 2000 yılına kadar uzattı. halk asamblesi tarafından 1995'te bir anayasa oluşturuldu. ülkenin siyasal rejimi ve düzeni de cumhurbaşkanı otoritesine bağlandı. 30 ağustos 1995'te anayasa değişikliği ile başbakan hariç tüm bakanları atama yetkisi cumhurbaşkanına verildi.

    bu açıdan aklınıza rte gelebilir fakat nazarbayev, erdoğan'ın tersine bir strateji geliştirmiştir. gelir gelmez bütün yetkiyi üzerine alarak yönettiği ülkeyi bir kaç sene önce yetkileri düşürülmüş bir sisteme dönüştürerek bırakmıştır. 2002'de yapılması planlanan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri erken bir tarihe alınarak 1999'da yapılmıştı. nursultan nazarbayev ve yakın çevresinin ülkenin petrol gelirlerinden elde ettiği kazancı kendi banka hesaplarına yatırmaları olarak görüldü. en azından halk böyle gördü.

    bugün yaşanan olayların tohumları ise bu dönemlerde atılmıştı. nazarbayev, petrol yolsuzluğu gibi konularda ortaya damadını atmış. damadı bu uzun sürecin sonunda yurtdışına kaçmış ve göstermelik bir kaç tutuklamayla konu kapatılmıştı. en azından öyle zannediliyordu. gel gelelim halk bugünleri hiç unutmadı. nazarbayev'in siyasi rakiplerini ve potansiyel tehlike olarak gördüğü herkesi doksanlı yıllarda ortadan kaldırmış olması da cabası. aşağıda farklı bir açıdan bu konulara da değineceğim.

    geçen otuz yıllık süreçte bu tür iddialar hiç peşini bırakmadı. buna rağmen nazarbayev gerçek anlamda ülkeye büyük katkıları olan bir lider. yol yabdı geyiği çevirmiyorum. ülkeyi aldığı nokta ile getirdiği nokta arasında dağlar kadar fark var. uluslararası arenada saygı duyulan, ağırlığı olan bir liderdi. büyük bir atatürk sempatizanı olduğu da biliniyor. biraz da ona öykündüğünü söylemem de abes kaçmaz zira atatürk'ten kopyaladığı bir sürü hamle var.

    bağımsızlıktan 28 yıl sonra nazarbayev yerini parlamento başkanı ve güvenilir bir dostu olan kasım jomart tokayev'e bıraktı. olayların başlangıcı ise nazarbayev'in bu kararı almaya iten süreçle başladı diyebiliriz. bunlara da aşağıda bol bol değineceğim.

    ara özet; bir çok farklı entryde okuduğunuz üzere kazakistan geniş topraklarına rağmen küçük nüfuslu bir ülke. iki dünya gücü arasında bir tampon bölge gibi duruyor. buna rağmen düzgün bir denge politikası ile yıllardır istikrarlı şekilde büyüyor. bunların hepsi iyi güzel ama bu istikrar sağlanırken feda edilen demokrasi eksikliği yüzünden halkın isyan etmemesi imkansızdı. ya istikrar ya demokrasi ikileminde nazarbayev istikrar ve otokrasiyi seçti. halk ise kendisinin gidişiyle bir değişiklik beklerken sistemin yerli yerinde olduğunu görünce gidişatı değiştirmek istedi.

    ---kısa tarihçe---

    --- teoriler ---

    malumunuz olayların geneline dair birden çok teori var. bunlardan en zayıfları ile başlayıp benim de katıldığım en güçlü olanına doğru ilerleyelim.

    1) dış güçlerin oyunları

    en zayıf olan teori bu zira ortada kimin ne elde edeceği muallak. kazakistan'ın karışması bu ülkede etkisi olan hiç bir ülkeye hiç bir katkı sağlamıyor. iktidarın düşmesi çin'in bir kuşak bir yol veya de rusların ülkeyi ilhak etmesine hizmet etmiyor. aksine bu sistem hepsine ülkeyi açık büfe olarak sunduğu için stabil kalması herkesi mutlu ediyor. konuya dair putin'in yorumlarını izlerseniz ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. şu noktada rusya'nın kazakistan'a doğru genişlemesinin stratejik bir anlamı da yok.

    ruslarla iyi ilişkilerine mukabil orta asya'da nato ile ilişkileri en sağlıklı ülke kazakistan'dır. avrupa – atlantik konseyi aracılığıyla nato üyesi diğer ortak ülkelerle geniş bir iş birliği içerisindedir. abd ordusu ile tatbikatlar, askeri eğitim, istihbarat ve analiz ortaklıkları var. daha da enteresanı qazvac adlı covid aşısı dahi bu askeri iş birliğinin sonucudur. ülkede, abd ordusunun modernize ettiği bir bio savunma ve zoonotik hastalıkları araştırma laboratuvarı var.

    özellikle abd ve ingiltere'nin ekonomik etkisi bu ülke üzerinde hiç de azımsanmayacak seviyededir. kazakistan, bağımsızlığın henüz ilk yıllarında serbest pazar ekonomisine geçiş için abd'den yardım almıştır. nükleer silahsızlandırma için ilk yardımı da abd start 1 adlı bir fon ile sağlamıştı. bağımsızlık ilanının hemen sonrasında abd-kazakistan enerji ortaklık deklarasyonu da ışık hızıyla imzalanmıştı.

    abd, 11 eylül sonrası afganistan politikasında da kazakistan'ı efektif biçimde kullanmıştır. afganistan'a lojistik desteğin büyük kısmı kazakistan üzerinden sağlanmıştır. yeni başkan tokayev'de birleşmiş milletlerde nükleer silahsızlandırma konularında çalışmıştı. anlayacağınız abd ve kazakistan ilişkileri gittikçe güçlenmiş ve kazakistan'ın stabil olması en çok abd'nin işine gelmektedir.

    bu durumdan ruslar veya çinliler rahatsız olmuyorlar mı? cevap yine hayır. kazakistan ilk günden beridir abd aklıyla denge politikası yürütüyor. bu dengenin diğer ucunda ise her daim rusya ve çin oldu. çin büyük miktarda gaz alıyor. karşılığında bizim bir türlü oturtamadığımız depolama sistemlerini know-how ile birlikte veriyor. doğu türkistan bölgesinde yaşayan etnik kökeni kazak olan vatandaşlarına çin'in zulmetmesine de açık açık ses çıkarmıyor. bu bağlamda avrupa ve uzak asya ülkeleri de nasiplerine düşeni alıyorlar. rusya'nın avrupa ülkelerine sattığı gazın bir kısmı yine kazakistan'dan alınıyor. italya ve fransa başta olmak üzere uygun fiyatla işlenmiş petrol tedarik ediyor. japonya ile uranyum bankası ortaklıkları var vb. onlarca stratejik ortaklık sayesinde dengenin korunması herkesin işine geliyor.

    2) turan/türk birliğinden korkan rusya'nın oyunları

    ilk teoriye nazaran ufak da olsa gerçeklik payı olan teori bu lakin o da rusya'nın şu an pek umurunda olan bir konu değil. daha doğrusu devletten çok halk ve medya dert ediyor bu konuyu. güney kafkasya koridoru açılıp türkiye ile doğrudan bağlantı kurulmadan kimsenin de ciddiye alacağını sanmıyorum. rusya bu hattaki etkisini kaybetmek yerine daha da güçlendirdi.

    abd ise güney kafkasya'da rusya ve iran'ın bağımsızlığını ilan etmiş üç cumhuriyet üzerindeki etkilerinin önleyerek işe başladı. gürcistan ve azerbaycan'ı istediği tipte şekillendirdi. rusya, çin ve iran'ın çevrelenmesi üzerine çalıştılar ki sonuçlarını biliyorsunuz. bölgedeki doğal kaynaklara ulaşarak bunların dünya piyasasına aktarılması ve güney kafkasya'nın alternatif pazar olarak kullanılmasını da fiiliyata döktüler. anlayacağınız buradaki dengeyi bırakın türkiye'nin değiştimesini, abd veya rusya ikilisinden birisinin dahi tek başına değiştirmesi yakın gelecekte mümkün değil. turan birliğinin kurulmasını ütopikleştiren de bu güçler savaşıdır.

    bir de türkiye'nin bu coğrafyadaki etkisi tahmin edilenin aksine çok düşük. aradaki ticaret hacminden dahi anlayabilirsiniz. türkiye bu orta asya ülkelerine tekstil, dizi ve inşaat malzemesi satıyor, turist ve buğday dışında da pek bir şey almıyor. türklerin hakim olduğu tek sektör inşaat. ticaret hacmi hatrı sayılır seviyelere gelen tek ülke özbekistan ki o da bir kaç yıl önce değişen rejimden ötürü. türklerin kazakistan'da yeraltı kaynakları ve enerji sektöründe tırnak kadar etkisi de lobisi de yok. fetö okulları dönemindeki etkisi dahi daha yüksekti ki onun da abd destekli bir proje olduğunu söylememe gerek yok.

    bu konularda rusya hiç bir zaman somut bir adım atmaz zira türk birliğini devlet seviyesinde ciddiye almamak üzerine kurulmuş bir politikaları var. istihbarat ve politika amaçlı bir plan dahilinde ele alındığı muhakkak lakin devlet bunu yüzeye hiç bir zaman yansıtmıyor. bu sadece gittikçe milliyetçiliğin yükseldiği halkı ara sıra meşgul etmek için ortaya atılan bir done olarak kullanılıyor. ruslar çok rahatsız olurlarsa en fazla sabah programlarında tartışırlar. bunu da nihat doğan kılıklı beşinci sınıf kanalların magazin bölümlerinde yaparlar. bazen de gündem değiştirme maksatlı bir kaç diplomat saçma sapan demeçler verir. aksiyon bununla sınırlı kalır.

    3) hesapta olmayan bir iç çatışma

    aşağıda detaylarına değineceğim ve benim de aklıma en çok yatan teori bu.

    cumhurbaşkanı tokayev, olayların yatışmasının ardından halka sesleniş konuşmalarında bir sürü konuya değindi. maaşların ve sosyal yardımların iyileştirileceğini, işsizlik ve enflasyon ile savaş başlattığını ifade etti lakin bu sıradan politik söylemlerin haricinde çok enteresan bir kaç noktaya değindi. sanırım bağımsız kazakistan tarihinde ilk kez bir devlet görevlisi nursultan nazarbayev'e direkt suçlamada bulundu. bu da bize iç karışıklığın devlet nezdinde sebebini aşağı yukarı belli ediyor.

    tokayev, eski cumhurbaşkanı nazarbayev'in çevresinin devlete bağlı büyük şirketleri ele geçirdiğini ve yolsuzluğa bulaştıklarını iddia etti. bir çoğu nazarbayev'in yakın çevresinden olan 150 kişinin ülkenin toplam gelirinin neredeyse yarısına çöktüğünü söyledi. yaygın kanıya göre yaşanan olayların sıradan ve barışçıl bir eylemden çıkmasının asıl sebebi iktidar savaşı. bir tarafta hiç beklemediği bir anda devletin başına geçen tokayev ve kurduğu ekip. öte yanda nazarbayev'in geçen otuz yılda devletin her sathına yerleştirdiği kendi ekibi. şahsen bu açıdan bir tür cemaat-akp kapışmasına da benzetiyorum.

    nazarbayev koltuğu bırakırken yerine kanunlara göre parlamento başkanı geçmişti. tahmin edebileceğiniz üzere dönemin parlamento başkanı tokayev idi. sonrasında yapılan seçimlerde her otokrat ülkede olduğu gibi büyük bir oy oranı ile zaten başta olan tokayev seçimi kazanarak koltuğunu sağlamlaştırdı. parlamentodaki yerine ise nazarbayev'in kızı dariga nazarbayeva geçmişti. herkes bunun bir tiyatro olduğunu, bir kaç yıl sonra tokayev'in hastalık vb. bir sebep öne sürerek görevinden istifa edeceğini, dariga ile ikinci nazarbayev döneminin başlayacağını düşünüyordu.

    bu altı boş bir iddia değil. nazarbayev'in istifası ile birlikte son iki senedir süren bir kadın lider propagandası vardı. sözlükte çokça muhabbeti dönen tomiris filminin arkasında da bu abla var. devlete bağlı bazı organizasyonların etkinlikleriyle ilgili projelerde çalıştığım için kendisini son iki yılda hiç görmediğim kadar görme fırsatım oldu. normalde medya ile pek ilgilenmeyen bir karakterdi. nedense son zamanlarda bütün kadın destek platformlarında, yardım gecelerinde boy gösterir olmuştu. iddialar ayyuka çıktığında ise parlamento başkanlığından kendi isteğiyle ayrıldı.

    tokayev yanlılarına göre nazarbayev sayesinde devlete ve ekonomiye çöreklenmiş olan bir çete var. bu ekip büyüyen eylemleri terörize ederek iktidarı devirmek ve güçlerini korumak istiyor. bu düşüncenin de altı altı boş değil. geçen hafta yaşanan olaylardan sonra birden çok defa ülkeye başbakanlık yapmış olan ve şu anki hükümette ulusal güvenlik dairesi başkanı olan karim masimov vatan hainliği suçlamasıyla tutuklandı. kaldı ki kendisi olayların ilk bir kaç gününde tokayev'in yanında oturuyordu.

    kazakistan milli istihbaratının (knb) başında bizzat nazarbayev ailesinden samat abiş gibi kişiler vardı. yıllar içerisinde nazarbayev desteği ile yüksek pozisyonlara gelen generaller ve devlet görevlileri olayların büyümeden engellenmesini istemediler gibi gözüküyor. konuyu ordudaki tanıdıklarımdan da teyit etme fırsatım oldu. hatta silahlı çetelerin sokaklara çıktığı gün ordudan bir arkadaşımı arayıp sormuştum. yukarıdan gelen hiç bir emir yok, elimiz kolumuz bağlı demekle yetinmişti.

    nazarbayev öngörüsü çok yüksek bir adam. başkanlıkta kalırsa halkın sokaklara çıkacağını biliyordu. sonunun tarihteki diğer otokratlar gibi olmasını istemedi. bu yüzden istifa ederek palpatine edasıyla gölgelerin arkasından ülkeyi yönetmeye devam etmeyi planladığı açık. gel gelelim evdeki hesabın çarşıya uymamış olması ayrı bir konu.

    tokayev nazarbayev'e çok sadıktı ama sonradan fikrini mi değiştirdi? yoksa uzun zamandır bunları planlıyor muydu? hiç birimiz bilmiyoruz fakat iktidar eline geçtikten sonra alttan alta bir savaş vermeye başladığı açık. eski sistemin adamlarını birden uzaklaştırmadı. yavaş yavaş stratejik noktalara kendi kadrosunu getirmeye başlamıştı. bu esnada artık iktidar eliyle hazırlanmış bir propaganda olduğuna kanaat getirdiğim projeler peyder pey ortaya çıkmaya başladı. bir kaç örnekle anlatayım.

    irina kayratovna adında bir müzik grubu var. isminin de çok komik bir hikayesi var ama onu başka bir gün anlatayım. bu gençler daha önce kimsenin yapamadığı şekilde sistem eleştirisi yaparak öyle popüler oldular ki diğer gençlere fikirlerini çekinmeden söyleme cesareti sağladılar. popülerliklerini nazarbayev gittikten sonrası kazandıklarını söylememe gerek yok sanırım. mesela şu klibine bir göz atın.

    https://youtu.be/jk7ff9s2nkw

    klibin ana teması ülkede yolsuzluklar üzerine kurulmuş. sovyet represiyasından başlıyor adım adım günümüze geliyor. 1.30 dakikadan sonra eleştirdiği konu başkente yapılması planlanan raylı toplu taşıma sistemi. planlanan şuydu. milyar dolarlar harcanan bu proje bitirilemedi. sadece direkleri şöyle dikildiğiyle kaldı. halk bu dikitlere yolsuzluk anıtı adını verdi. şirket ve projeden sorumlu yöneticiler yurtdışına kaçtılar. kimin ne kopardığı belli değil. bu proje nazarbayev döneminde başlamıştı.

    tokayev dün halka sesleniş konuşmasında bu konuya da değindi. bunların özellikle verilen demeçler olduğu muhakkak. yine bir değindiği başka bir nokta samuryk kazyna adındaki ulusal varlık fonu ve ulusal gelişme bankasının yurtdışında neden yatırım yaptığını sorguladı. gerekirse bunları kapatıp bütçelerini halka harcayacağız dedi. özellikle varlık fonu dediğimiz petrol ülkelerinde bizdekinden biraz farklı bir sistem. bizde deprem vergisi vb. halktan toplanan vergilerle kasası doldurulan varlık fonları bu ülkelerde kilit şirketleri yönetirler ve enerji sektöründen nemalanırlar. örneğin satılan ham petrolün üzerine konulan verginin bir kısmı bu hazinede toplanır. bunu ülkeler çeşitli şekilde kullanırlar. kazakistan'da bu yapı air astana, kazak demir yolları, kazak petrol-gaz şirketi gibi dev firmaları doğrudan yönetiyor. alt şirketleriyle türkiye'deki bazı lüks otellerin dahi sahipliğini yapıyor. dün bu şirketin çalışanları ve yöneticileri yarı yarıya düşürüldü. yönettiği şirketlerin bazıları da ellerinden alınmaya başlandı.

    klibe geri dönelim. klibin son kısmında bir politikacı elinde şampanyası ile dururken ağzında oksijen maskeleri olan çeşitli insanlar havada uçuşuyor. arka planda ise havai fişekler halkın içinde patlar gibi bir görüntü sunuluyor. buradaki eleştiri halk covid dönemi sapır sapır ölürken nursultan nazarbayev'in doğum günü gecesi bütün şehirde milyon dolarlık havai fişek şovları yapılmasıydı.

    klibin en sonunda ise nazarbayev'den önce sscb dönemi kazakistan cumhurbaşkanı olan dinmuhammed kunayev gözüküyor. kunayev, halk tarafından çok sevilen bir karakter. kanlı dönemlerden sonra halkı rahatlatmış, baskıları daha da azaltmış başarılı ve adil bir lider olarak anılıyor. anlayacağınız bizim içimizde böyle nice insanlar var biz tek kişiye bağlı değiliz mesajı veriliyor zira ben gidersem rte tarzı ülke çöker benzeri söylemleri vardı ex başkanın. klibin içerisinde daha böyle binlerce öğe var. sözleri de ağır eleştiri içeriyor. bunları nazarbayev dönemi bırak televizyondan, internetten dahi yayınlamak büyük sıkıntıydı.

    bu grup olaylardan bir kaç hafta önce bir youtube filmi yayınladı.
    https://youtu.be/zlyhj2mcoi8

    adı meşhur bir kazak halk şarkısı olan "yaş otuz oldu" ile aynı. ayrıca kazakistan'ın 30 yıllık bağımsızlığını belirtiyor. bu filmde geçen süreç hızlıca anlatılıyor. satır aralarında binlerce gönderme var. en önemlilerinden birisi doksanlı yıllarda yaşanan politik suikastler. örneğin türkiye'de doğup büyümüş, sonrasında tayvan ve kore'de eğitim almış kazak kökenli meşhur tekvando üstadı mustafa öztürk. muhterem doksanlı yıllarda dünya şampiyonluklarından sonra ata yurdu kazakistan'a dönmüş, tekvando federasyonu kurmuş. halkın büyük sevgisiyle bir anda popüler bir öndere dönüşmüştü. kendisi siyasete gireceğini söyledikten kısa bir süre sonra evinde zehirlenmiş olarak bulundu. filmde benzer bir çok konuya, yolsuzluklara, iktidarın halkı getirdiği noktalara değiniliyor. ilgili sahne şuradan başlıyor.

    nüfusu 19 milyon olan bir halkın bu müzik videolarını 40-50 milyon kez izlemiş olması bu ülke için çok anormal bir durum. bunların ardından benzer bir sürü müzik grubu, çeşitli podcastler ve eski dönemi eleştiren onlarca yazar peydah oldu.

    neticesinde tokayev ekibinin bu hamleleri eski ekip tarafından yakından inceleniyordu ve bir karşı hamle olacağı belliydi. bu noktada gerçek anlamda dış güçlerin çeşitli hamleleri oldu. yalnız tahmin edilenin aksine rusya bu olayda çok pasif kaldı. batının ise etkisi muhtemelen dolaylı yoldan oldu.

    yukarıda bahsettiğim üzere kazakistan'ın karışmasını en son isteyecek iki ülke rusya ve abd. çünkü ortada bir "ne istediler de vermedik" durumu söz konusu. kazakistan, kurduğu denge politikası ile yıllardır herkese açık büfe hizmet veriyor. sonrasında verilen demeçler ve putin'in hamleleri de bu kanıyı destekliyor. putin, can ciğer olduğu nazarbayev'i bir günde unuttu ve meşru iktidarı destekliyoruz dedi. rusya'nın ileriye yönelik ülkedeki rus nüfusunu bahane ederek bir şeyler yapabileceğini düşünebilirsiniz. bu da bir alternatif plan olabilir fakat bununla mücadele edecek bir ekonomisi yok rusya'nın. zira böyle bir durumda karşısına sadece abd ve avrupa değil doğuyu da alması gerekir.

    iç çatışma olduğuna kanaat etmemi sağlayan ise almatı'da yaşananlar oldu. halkın sokaklara dökülmesinin ardından hemen ikinci gün çeşitli şüpheli tipler peydah oldu. bunların bazılarında molotof kokteylleri ve benzin bidonları vardı. araçları ve binaları ateşe verdiler. buna mukabil her yerden silahlı gruplar çıktı ortaya. sokağa bırakılan onlarca silahın geri zekalı gençler tarafından kapışıldığı videoyu izlemiş olmalısınız. bu aniden başlayan talan ve yağmaların plansız şekilde gerçekleşmediği çok açık. özellikle bazı videolarda askeri binalara girenlerin yüzlerini maskelerle gizlemiş olmaları, silah depolarını elleriyle koymuş gibi bulmaları, otomatik tüfekleri ve roketatarları söküp takmayı bilmeleri gibi bir çok konu birileri tarafından sahaya sürülmüş profesyoneller oldukları şüphesini destekliyor. ondan önce sorulması gereken, asker bir kaç kişiden ibaret bu tiplerin en güvenlilki binalara girmesine nasıl izin verdi?

    sonrasında gelen bilgilerle birleştirdiğimizde şu sonuca varmamız olası; mevcut iktidarın eskileri sindireceğinden korkan gruplar batıda barışçıl şekilde başlayıp büyüyen protestoları kullanarak iktidarı devirmeye çalıştılar. başarılamayacağını anladıklarında ise kaçış başladı. bazı oligarklar özel jetleriyle kaçtılar. kalanlar ise seri şekilde tutuklandı. olayların bastırılmasından sadece bir gün sonra aynı gün dört üst düzey askeri yönetici intihar etti haberi verildi. artık intihar mı ediyorlar yoksa infaz mı bilemiyorum. milli istihbaratın başından tutun da eski başbakana kadar bir sürü tutuklama yapıldı. bir nevi paralel devlet operasyonu devam ediyor şu an.

    ülkedeki en muhalif haber ajansının adı azattyq. avrupa'daki adıyla radio freedom. vaktiyle abd eliyle kurulmuş anti komünist yayınlar yapan bir organken şimdilerde iktidar karşıtı ağır muhaliflikleriyle tanınıyorlar. rusya'nın net bir hamlesi olsaydı ilk yayınlayacak olanlar bunlardı. aksine böyle bir intiba olmadığını, yukarıda bahsettiği üzere mevzunun bir iç çatışma olduğunu söylediler. bu kanalda çalışan bir arkadaşım ilk kanlı olayların gerçekleştiği gün şöyle demişti;

    ilk günün aksine bugün farklı bir kitle var. çekim yapmamızı normalde polis engellemeye çalışırdı. bugün ise benzer kıyafetler giyen ve ellerinde çeşitli silahlar bulunan gruplar çekim yapmamızı engellediler. bazıları silahla korkutmaya çalıştı. binalarda yangın çıkmaya başladığında bölgeye yaklaşmamıza izin vermediler. aynı tiplerin başka bir muhabirin de kolunu pompalı tüfek ile parçaladıklarını belirtti.

    eski iktidara yakınlığıyla bilinen dikiy arman lakaplı mafya bozuntusunun da olayların ilk gününde nazarbayev'in damadıyla bir otelde ekibine neler yapmaları gerektiğini anlattıkları skandal bir video servis edildi. bu eleman uzun yıllardır sessiz sedasız yürütülen avrasya suç örgütünün bir parçası. yakın dönemde uzunca süre türkiye'de kalıp sedat peker, alaattin çakıcı ve dış işleri bakanı mevlüt çavuşoğlu ile görüşmüş. peker ve çakıcıya kaftan giydirmişti. olaylar başlamadan bir süre önce kazakistan'a dönmüş ve pek sesi sedası çıkmıyordu. bu video ile tekrar gündeme geldi. bu arada operasyonlarda dikiy arman ve benzeri bir çok irili ufaklı suç örgütü liderleri tutuklanarak cezaevine gönderildi.

    benzer bir sürü video iktidar eliyle sızdırılıyor. iktidar, kendi savını güçlendirmek için özellikle servis ediyor bu videoları. muhtemelen doğruluk payı da var. nazarbayev'in bütün yakınlarını devlet kadrolarından hızla atmaya devam ediyorlar. kendi isteğiyle gitmeyenlerin yolsuzluklarına dair bilgiler sızdırılıyor. sessiz sedasız ayrılanlara ise dokunmuyorlar. hatta çok ilginçtir tokayev başka bir toplantıda direkt bunlara seslendi. halk için kullanılacak yeni bir fon başlatıldı ve bugüne kadar haksız zenginleşmiş kişilerin fona para yatırmalarını istedi. aksi halde ülkeden kaçın yoksa donunuza kadar alacağız minvalinde bir söylemde bulundu.

    bunun üzerine fona ilk gün sadece iş adamlarından 25 milyon dolar gibi bir para aktarıldı. dün de kazak mineral şirketi 57 milyon dolar gibi bir para aktardı. devletin kendi ayırdığı bütçe, bazı devlet şirketlerinin gelir paylaşımı ve özel şirketlerin destekleriyle birlikte bir kaç milyar dolarlık hacime ulaşması bekleniyor.

    demem o ki şu an kendi paçasını kurtarmak için iş adamları arasında bir hayır yarışı sürüyor. yolsuzluğa ve eski ekibe bulaşanlar ise birer birer görevlerinden ayrılıyorlar. henüz kendisine herhangi bir tebligat ulaşmadan eyalet savcıları, kolluk gücü yöneticileri peşi sıra istifaya başladı. anladığım kadarıyla eski başkana tabi herkes mesajı aldı. şu güne değin onlarca üst konumdaki yönetici istifasını sundu. özellikle ordu ve istihbarat ile ilgili olanların peşi sıra ölmelerinin korkutucu bir etkisi olsa gerek.

    --- teoriler ---

    --- olaylara dair ---

    bu kısımda olayların ufak bir kronolojisi ve uluslar arası basında pek duyup göremeyeceğiniz bilgileri derledim. malum balık hafızalı insanlarız. bir kaç yıl sonra ne olup bittiğini hatırlatması açısından dursun burada.

    - 2 ocak günü janaözen (yeni nehir) şehrinde metreküp gaz fiyatının 60 tengeden iki katı olan 120 tengeye yükselmesiyle bir kaç yüz kişi protesto amaçlı meydanlara toplandı.

    - aynı gün protestolar kazakistan'ın batısında bulunan mangıstau eyaletinin geneline yayıldı. ilk gün halk gaz fiyatının 50 tengeye kadar geri çekilmesini talep etti.

    - 3 ocak günü protestolar almatı ve şimkent gibi büyük şehirlere de sıçradı. şehir ve eyalet liderleri halkı sakinleştirmeye çalışsalar da başarılı olamadılar. polis eylemcileri sert müdahale olmaksızın tutuklamaya başladı.

    - 4 ocak halkın sesini iyice yükselttiği, sadece zamların geri çekilmesini değil, iktidarın istifa etmesini talep ettiği ilk gün oldu. bugün polis müdahalesi de sertleşti, halka karşı bizdeki toma benzeri araçların kullanıldı. halka plastik mermi, gaz ve ses bombaları atıldı. polis müdahalesinin sertleşmesiyle birlikte halkın tepkisi de eşit oranda büyüdü ve özellikle almatı'da 1986 jeltoksan olaylarının yaşandığı bağımsızlık meydanında olaylar polis araçlarını yakmaya kadar vardı. aynı gece hükümet olağanüstü hal ilan etti.

    - 5 ocak zurnanın zırt dediği gün oldu. cumhurbaşkanı tokayev, hükümeti görevden aldı ve çeşitli vaatlerde bulundu fakat halk durulmadı. aksine büyük şehirlerin hepsinde halk valilik binalarına girdi. özellikle almatı valiliğinde büyük olaylar yaşandı. asker ve polis ile çatışan kimliği belirsiz silahlı gruplar binayı ele geçirerek ateşe verdiler. yüzü maskeli gruplar televizyon binalarına girerek teknik malzemeleri tahrip ettiler. bir grup almatı havalimanına baskın yaparak kontrolü ele geçirdi.

    - aynı gün diğer şehirlerde de olaylar şiddetlendi. taldıkqorgan şehrinde eski cumhurbaşkanı nursultan nazarbayev'in heykeli yıkıldı. bir çok şehirde asker ve polise saldırılar düzenlendi. toplamda 18 asker ve polis öldürüldü. özellikle iki askerin başının kesilerek öldürülmesi hükümet tarafında çok sert karşılık buldu. tokayev, ülkenin terörist grupların saldırısı altında olduğunu söyleyerek ohal ihlali yapanları ve devlet görevlilerine saldıranları uyarısız vuracaklarını beyan etti.

    - 6 ocak günü tokayev, içinde kazakistan, rusya, ermenistan, özbekistan, tacikistan, kırgızistan'ın bulunduğu kolektif güvenlik antlaşması örgütünden yardım istedi. almatı emniyet müdürlüğüne saldırdığı belirtilen yirmi kişilik gruptan on ikisinin öldürüldüğü haberi verildi. bu esnada şehirde bir çok güvenlik binasına saldırıldı. bankalar, atm ve çeşitli mağazalar yağmalandı. ülkede komple internet kesildi. bu esnada halk, ülkeye yabancı asker girişine şiddetle karşı çıkarken kolektif birlik askerleri çoktan yola çıkmıştı.

    - 7 ocak, ak orda yani hükümet sarayı resmi bilgilendirme ile ülkeye dışarıdan yirmi bin
    teröristin girdiğini açıkladı fakat detay vermedi. aynı gün istihbarat ve özel ekiplerin baskınları başladı.

    - 8 ocak günü nazarbayev döneminde iki kez başbakanlık yapmış ve olaylar süresince ulusal güvenlik komitesi başkanı olan karim masimov, vatana ihanet suçuyla göz altına alındı. devlet kadrolarında çeşitli tutuklamalar yapıldı. tokayev, toplam 4000 kişinin tutuklandığını, bu esnada 26 kişinin vurulduğunu 20 kişinin de yaralandığını açıkladı.

    - 9 ocak nursultan nazarbayev'in basın sözcüsü eski başkanın hala ülkede olduğunu, hiç bir yere gitmediğini, güvenlik komitesi başkanlığından da kendi rızasıyla çekildiğini söyledi. hükümet, ülkede tam kontrolün sağlandığını ve tutuklamaların devam ettiğini bildirdi.

    - 10 ocak günü ülkede ulusal yas ilan edildi. toplam 164 sivilin öldüğüne dair bir haber yayıldı fakat sonradan yalanlandı. tokayev, avrupa devlet ve hükumet başkanları konseyi başkanı charles michel ile olan görüşmesinde ülkeye orta asya, özellikle afganistan'dan teröristlerin getirildiğini belirtti. aynı gün iki üst düzey güvenlik görevlisinin intihar ettikleri haberi verildi.

    - 11 ocak ve sonrasını tek tek yazmaya lüzum yok. topluca anlatayım. bugünle birlikte kolektif güvenlik antlaşması örgütü askerleri kazakistan'ı terk etmeye başladılar. olaylarda 225 sivil, 24 asker ve polisin öldüğü bilgisi verildi. yaralı sayısının da asker-sivil 4500 küsur olduğu belirtildi. yeni hükümet kuruldu, başbakan olarak alihan ismailov atandı.

    tokayev, halkın sorunlarını hızlıca çözebilmek adına "kazakistan halkına" adında bir vakıf kurulduğunu açıkladı. bu vakfın ilaç, ev-kira yardımı, engelli ve yardıma muhtaç vatandaşlara devlet bürokrasine takılmadan hızlıca yardım ulaştıracağını beyan etti. asgari maaşın en az %50 yükseltileceği ve petrol işçilerinin çalışma şartlarının iyileştirileceği belirtildi.

    nazarbayev olayların başlamasından iki hafta sonra 18 ocak günü bir video yayınladı. kısa tuttuğu konuşmasında cumhurbaşkanı tokayev'i desteklediğini ve yaşananların bir güç savaşı olmadığını, hiç bir yere gitmediğini, başkentte emeklilik hayatını sürdürdüğünü belirtti.

    ek bilgiler:

    - resmi sivil ölümlerin sayısının azaltıldığına dair halkın kanısı değişmiş değil.

    - bazı sivillerin eylemlerin gerçekleştiği alanlar dışında uyarısız şekilde vurulduğuna dair haberler yayınlandı. misafirlikten dönen bir ailenin araçlarında taranarak vurulduğu bilgisi şok etkisi yarattı. olayların zirveye tırmandığı meydan yakınlarında serseri kurşunla iki çocuğun vurulduğu bilgisi verildi.

    - son bir kaç haftadır olaylar sırasında yağmaya katılan kişiler tutuklanıyor. louis vitton vb. lüks mağazalardan çalınan ürünleri kamil gibi iki gün sonra internette satmaya çalışanlar ilk yakalananlar oldu. elektronik mağazalarından binlerce telefon çalan başka bir grup telefonları yurt dışına kaçırmaya çalışırken tutuklandılar.

    - yapılan anti-terör operasyonlarında tutuklananlar arasında yüzlerce afgan olması en dikkat çeken detay oldu. radikal islamcı terörist gruplara karşı rusya stili aşırı sert olduğu bilinen kazakistan hükümetinin bunları gözden kaçırdığına halk ihtimal vermiyor. eski başbakanların ve istihbaratın önemli isimlerinin tutuklanması da güç savaşı savını güçlendiriyor. hepsi olmasa da bazı grupların bilerek ülkeye sokulduğu ve göz yumulduğu düşünülüyor.

    - terörist gruplardan bazıları ilk silahlı çatışmaların yaşandığı gece öldürülen mensuplarının cesetlerini morgları basarak kaçırdılar. daha sonra bazıları bu cesetleri gömdükleri bölgelere yakın yerlerde yakalandılar.

    - halkın yarıya yakınını oluşturan ruslar ve diğer etnik azınlıklar eylemlere katılım göstermediler. özellikle rus azınlığın olayların ilk günlerinden itibaren; rusya gerekirse kuzey bölgeleri ilhak etsin bizi kurtarsın söylemleri pek umursanmamış olsa da geleceğe dair kaygı yarattı.

    - bu süreçte olan yine sivil halka ve suçsuz askerlere oldu. suçlanan hiç bir siyasetçi veya oligark zarar görmedi. şahsen özellikle askeri lise mezunu genç askerlere çok üzüldüm. konudan habersiz birilerinin çıkar çatışması için öne atıldılar. boğaz köprüsünde başı kesilerek öldürülen askerler gibi bir kaç tanesinin benzer şekilde çember sakallı cihatçı orospu çocukları tarafından öldürüldükleri bilgisini aldım. özellikle şu gencin videosunu gördüğümden beri çok ne halde olduğunu çok merak ediyordum. çünkü videoda ailesine; bugün öleceğiz, hepinizi çok seviyorum demişti.

    https://streamable.com/ykfh76

    bugün öğrendim ki kendisi sağ salim çıkmış oradan. burası almatı valilik binası. saldırılar özellikle burada yoğunlaşmıştı. sivil-asker, suçlu-suçsuz bir çok kişi de burada öldü.

    --- olaylara dair ---

    --- nazarbayev vs tokayev ---

    yukarıdaki kısa tarihçede biraz bahsetmiştim ama ayrı bir parantez açmadan edemeyeceğim. çünkü hatalarına rağmen öyle kolayca silinebilecek bir karakter değil.

    nursultan nazarbayev bu ülkeyi uzun yıllar boyunca başarılı şekilde yönetmiştir. burası çok net. ülkeyi ne kırgızistan gibi renkli devrimlerde gökkuşağına çevirmiş ne de deli türkmenbaşı gibi günlerin adını değiştirmekle uğraşmıştır. ülkeyi dış yatırıma elverişli hale getirmiş olmasının yanı sıra sağlam bir ekonomi planı yürütmüştür. karizmatik bir lider olarak bugüne kadar hep saygı duyulmuş bir politikacıdır. gelir adaletsizliği ve yolsuzluk çok farklı bir konu. ona ayrıca değineceğim.

    nazarbayev bağımsızlık sonrası enteresan şekilde pan turanizm üzerinde çok kafa yormuş bir adamdır. bu denli sscb etkisi altında olan bir insandan beklenmeyecek düzeyde milliyetçi davranmıştır. bunu da bizimki gibi türk-islam sosu içerisinde değil inançtan bağımsız kültür üzerine kurmuştur ki atatürk türkçülüğü bu konuda kendisine rehber olmuştur.

    bu konuda attığı adımları geçen yıllar içerisinde çokca gördük. örneğin meşhur orta siklet wba boksörü gennady golovkin gibi bir çok başarılı kazak vatandaşını bu yönde kullanmıştır. şu videoda golovkin, bana hangi millettensin diye sorduklarında şöyle yanıt veriyorum; babam rus, annem koreli, be kazağım! diyor. bunlar hep bilinçli çalışmalar. halkı ortak bir yapıda birleştirme çabasıydı.

    tarih ve kültür üzerine çok fazla çalıştı. yeni bir kimlik inşasının gerekli olduğunu biliyordu. o yüzden o da atatürk'ü çokça örnek aldı. bu halkın bu topraklarda yaşamış olan geçmiş medeniyetlerin devamı olduğunu sıkça vurguladı. unutulmaya yüz tutmuş bazı adetleri, kutlamaları ve kültürel ögeleri tekrar canlandırdı.

    latin alfabesine geçiş, türk birliği, sadece devlet binalarında da olsa sıkı kılık kıyafet yönetmelikleri, tarikat ve cemaatlere karşı sert tutum. şehirleri türk tarihinden simgelerle doldurmak gibi atatürk kopyası hareketleri olduğunu görmemek imkansız. onun fikrince bu halk demokrasiye geçişte türkiye benzeri bir yol izlemeliydi. önce denge, stabilite ve adaptasyon sonra adalet ve demokrasi dedi lakin işler pek planladığı gibi gitmedi.

    bu geçen süreçte ülkenin imajını ve dengesini korudu fakat bunu sovyet kafasıyla uyguladı. karşıtlarını ve rakiplerini sadece baskılarla sindirmediği, direkt olarak infaz emirlerini verdiği çokça konuşulur. örneğin eski dostu ve rakibi zamanbek nurkadilov. mart 2004'te nazarbayev'i şiddetle eleştirmeye başladı. 2005 cumhurbaşkanlığı seçimine üç hafta kala 11 kasım 2005'te iki kez göğsünden ve bir kez kafasından vuruldu. kazakistan hükumeti bunun bir intihar olduğunu belirtti fakat özgür avrupa radyosu bunun bir suikast olduğunu iddia etti.

    konuya ilişkin kazakça belgesel şurada: https://youtu.be/ipss16jufuy

    benzer şekilde yine bağımsızlık tarihi boyunca her daim nazarbayev'in yanında olan fakat sonradan muhalifleşen dostu altınbek sarsenbayulı'nın suikast emrini de nazarbayev'in verdiği sıkça söylenir. kendisi evine giderken kaçırılıp kafasından vurularak infaz edilmiştir.

    bugün olayların bu kadar tırmanmasının başka bir sebebi de 2011 senesinde yine aynı bölgeden başlayan protestoların aşırı kanlı şekilde bastırılmasıydı. polisle çatışan işçilerin arasında selefi belası tipler gidip bir polisin kafasını kestiği için işçiler haklıyken haksız duruma düştüler. açıkça vur emri verildi ve olan yine halka oldu. bana sorarsanız bu durum biraz menemen olaylarına benziyor. kendi askerine el uzatanı cezalandırma niyeti var fakat ayarsızlıktan ötürü büyük bir fecaat yaşanıyor.

    başka bir isyanı daha kaldıramayacağını düşünen nazarbayev, kimsenin beklemediği bir sırada kendi isteğiyle istifa etti. hali hazırda 80 yaşına gelmiş, artık sağlığı da aktif çalışmasına izin vermiyordu. bu durum halkta bir nebze bir şeyler değişiyor mu? fikri aşıladı fakat çok kısa sürdü. bunun sebebi de yukarıda bahsettiğim üzere tokayev'in değişen politikası.

    tokayev ise entelektüel bir aileden gelen kazaklara göre soylu diyebileceğimiz bir boydan geliyor. diplomat olmasının etkisiyle nazarbayev'e kıyasla daha ılımlı bir profili var. sscb döneminde çin ve singapur'da diplomat olarak çalışmış. kazakça ve rusça dışında akıcı şekilde çince, fransızca ve ingilizce biliyor. bir kere evlenip boşanmış, ne geniş bir ailesi ne de devlet kurumlarında akrabaları var. bu açıdan halk bir nebze daha sempatiyle yaklaşıyor kendisine. malum ne çektilerse nepotizmden çektiler.

    halkın istediği tarzda sistemi yıkıp yeni bir gelecek inşa edecek bir lider değil. görünen o ki daha hafif bir otokrasiyle yönetmeye devam etmek istiyor. nazarbayev'e bağlı olan herkesi gönderdi lakin eski hükumette kendisine yakın olan, güvendiği herkes yerinde kaldı. geçen kısa sürede halkın durumunu iyileştirme adına çalışmalar yürütüyor. daha demokratik bir geleceğe adım attıklarını söylüyor. ne kadar samimi olduğunu zaman gösterecek.

    --- nazarbayev vs tokayev ---

    --- kazakistan hakkında pek bilmedikleriniz ---

    yolsuzluk, rüşvet, halkın çeşitli sıkıntılarının yanında biraz da pozitif yanlarından bahsedeyim. kazakistan özellikle insan kaynağı hususunda inanılmaz potansiyele sahip bir ülke. sovyetler birliğinde pek değer verilmemiş olsa da aritmetik zekası yüksek insanlardan oluşuyor. bunu da bağımsızlık sonrasında açığa çıkardılar. saule omarova veya timur bekmambetov gibi bir çok yetenekli insanı abd'nin kapmasından kolayca anlayabilirsiniz.

    spordan sanata, bilimden siyasete kadar bir çok alanda yüksek kalibre genç bir nüfusa sahip. mesela türkiye'de dahi fanatikleri bulunan dimash kudaibergen veya jah khalib. q-pop adlı yeni bir tür icat eden ninety-one gibi bir sürü genç müzisyen var. bu arada jah khalib'in meşhur medina klibini yöneten aisultan seitov sonrasında 21 savage gibi gruplarla çalışmış, henüz 22 yaşında çok enteresan işler yapmaktadır. internetin etkisinin ne kadar büyük olduğunu anlamak açısından çok önemli. ne bileyim geçen yıl kendi halinde tombalak bir demir yolu işçisi basit bir remix yaparak grammy kazandı bu ülkede. (bkz: imanbek zeikenov)

    bu nüfusun bir kısmı türk gençleri gibi ülkenin durumundan şikayet ederek göç ediyorlar. kalanlar ise devlet desteğinden bağımsız akıl almaz işler yapıyorlar. bu açıdan çok enteresan bir toplum yapısı mevcut. yandex'in kazakistan'ın almaty şehrinde kurulmuş olması gibi. bağımsızlığı alalı bir kaç sene olmuş bir ülkenin yeni yapılanan eski başkentinde iki gencin google'dan önce arama motoru sektörüne giriş yapması bana hep ilginç gelmiştir.

    başka bir örnek de çin'de coin madenciliği yasaklandığı için koca bir sektör kazakistan'a kayması. bu kadar hızlı bir dönüşümün başında çinlilerden ziyade kazak gençlerinin olması da enteresan. konuya dair bbc'nin detaylı araştırmasını şuradan izleyebilirsiniz.

    ataerkil bir toplum olmasına rağmen kadın-erkek eşitsizliği bizim kadar yüksek değil. örneğin devlet kadrolarındaki kadın yönetici sayısı erkek sayısına çok yakın. iktidar partisi olan nur-otan partisinde kadın üye oranı %60. mecliste kadın temsilci oranı %30 civarı. sağlık bakanlığı, kültür bakanlığı gibi önemli bakanlıkları kadınlar yönetiyor. kadın cinayetleri oranı da bizimle kıyaslanmayacak kadar düşük. bu ülkede en azından kadınlar diledikleri gibi giyinip diledikleri saatte eğlenmeye çıkıp sağ salim evlerine dönebiliyorlar.

    insani gelişmişlik endeksinde kazakistan, rusya ve türkiye'den daha yukarıdadır. insanları da gelişmeye açıktır. vaktiyle şurada bahsetmiştim. (bkz: #113287036) eline biraz para geçen insanları bunu kendilerini geliştirmeye veya eğlenceye harcamaktan çekinmezler. ortalama bir bakkalın senede iki kere yurtdışı tatiline gitmesi çok olağan bir durum.

    kazak bankalarının uluslar arası değerlendirme kuruluşlarınca puanlamaları da badem bıyıklılar sağolsun türkiye'den daha yukarı hale gelmiştir. bir de dijital dönüşüm konusu çok enteresan. ocak vakaları yaşandığında internetin kesilmesiyle halkın en büyük sıkıntısı banka sistemleri oldu. çünkü neredeyse halkın tamamı nakit parayı hatta temassız kart vb. çözümleri unuttu. herkes cep telefonu uygulamalarıyla ödeme yaptığı için internet kesildiğinde insanlar en temel alışverişlerini dahi yapamaz hale geldiler. bu sistemin halka sirayet etmesi o kadar hızlı oldu ki bugün dilenciler dahi kendi qr kodlarını gösteriyorlar.

    genel olarak gelişime açık, gençleri daha global bakabilen bir ülke kazakistan. şu durumda tek sorun teşkil eden demokrasiden uzak kendine has bir otokrasi ile yönetiliyor olması. halkın öfkesinin asıl sebebi de buydu zaten. bu kadar potansiyeli olmasına rağmen kullanılamıyor olması bazı gençleri başka seçenekleri düşünmeye iterken bazılarını sokaklara dökülmeye itti.

    --- kazakistan hakkında pek bilmedikleriniz ---

    --- sonuç ne oldu---

    halk istediğini elde etti mi? kısmen. çünkü halkın yıkılmasını istediği sistemde pek bir değişiklik olmadı. halk bu otokratik sistemin komple değişmesini istiyordu. bugün baktığımızda devlet kadrolarından sadece eski başkanın yakınları temizlendi. hükümet düşürüldü lakin yeni hükümette bir çok bakan yerinde kaldı. halka yarayan kısmı iktidarın pabucun ucuz olmadığını idrak etmesinden ibaret. zamlar geri alındı. işçi maaşlarına en az %50 zam yapılacağına dair söz verildi. vergiler düşürüldü. kazakistan halkına hizmet adında yeni bir vakıf kuruldu. bu vakıf, yardıma muhtaç ailelere tüm desteği sağlayacağını, yurtdışında ameliyat olması gereken veya ilaç masrafları yüksek olan hastalara karşılıksız destek verileceğini beyan etti. anladığım kadarıyla sürekli yurtdışına yatırım yapan petrol hazinesinin geliri artık bu vakıfa bağlanacak ve kaynak bu yönde kullanılacak.

    tabi bu adımların ne kadar gerçekçi olduğu, ne kadar etki edeceğini zaman gösterecek. her gün yeni bir paket veya program açıklanıyor. örneğin bugün otomobil vergilerinin düşürüleceği bildirildi. benzin ve gaz fiyatları sabitlendi. bu açıdan halk istediğini elde etti lakin dışa bağımlı, denge politikası yürüten otokrasi yıkılmadı. sadece daha hafif bir sürüme geçti.

    bu arada tutuklananlara ne olduğu hala belli değil. sıradan halktan tutuklananlar serbest bırakıldı. terör şüphesiyle tutuklananların nerede olduğu dahi açıklanmadı. bu sebeple dün meclise dün soru önergesi verildi. bir kaç ay sonra bunları da açıklamaya başlarlar. bilgi geldikçe buraları güncellerim.

    --- sonuç ne oldu ---
  • oligark rejim ve dikta yönetim ile idare edilirken, oligark elitistlerin taht kavgasına kurban edilen ülke.

    an itibariyle cumhurbaşkanı kasım comart tokayev'in, eski cumhurbaşkanı ve aynı zamanda kazakistan cumhuriyeti kurucu cumhurbaşkanı nursultan nazarbayev'i pasifize etmesiyle beraber taht kavgasında bir adım öne geçtiği ülkedir.

    kuruluşundan beri oligarklardan oluşan elitist yönetim ülkeyi kendi mülkü, halkı da hizmetkarı olarak gördü. kazakistan petrol, doğalgaz, uranyum ve altın yatakları bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi. devasa topraklara sahip ve baykonur uzay istasyonunu bünyesinde barındırıyor. iki büyük komşusu rusya ve çin pusuya yatmış, yumuşak tabirle açığını kolluyor. devletin başındaki oligark elitistler ülkenin zenginliklerden elde ettikleri geliri eşit ve adil bir biçimde halka dağıtıp insanların refah seviyesini arttıracağına, emperyallerin kucağına oturmuş kendilerinin ve yakınlarının dünyalığını yapma peşine düşmüşler. halk gelir eşitsizliği, geçim derdi, adaletsizlik, torpil ve rüşvet sarmalında kıvranırken yönetim üç maymunu oynuyor.

    yıllardır çaresizlikten patlama noktasına gelen halk, araçlarda kullanılan gaza yapılan zamlardan sonra gösteriler düzenledi. aslında ilk gösteriler batı kazakistan'ın mangistau eyaletine bağlı aktau şehrinin janaözen kasabasında başladı. bu bölge ülkenin en yoksul kasabalarından biri ve otomobillerde kullanılan gaz da en çok bu bölgede tüketiliyor. 60 kazak tengesi olan gaz önce 80 kazak tengesine, sonra da 120 kazak tengesine çıkartıldı. gösteriler başlayınca hükümet gazı 50 kazak tengesine kadar düşürdü ama iş işten geçmiş, atı alan üsküdar'a ulaşmıştı artık. bu ilk kıvılcım sonrası gösteriler ülkenin diğer bölgelerine ve özellikle eski başkent almaatı'ya kadar yayıldı. yıllardır politize olmayan kazak halkı politize oldu ve devam eden karışıklıkta kendilerine manevra alanı bulan bazı çevreler durumu lehlerine çevirmek için halk hareketinden doğan kıvılcımı kor bir ateşe dönüştürdüler. talan ve yağma başladı, halk polisle çatıştı. ilginç bir biçimde 110.000 askeri olan kazakistan ordusu olaylara sözde müdahale edemeyip durumu kontrol altına alamadı ve bu yüzden rusya'nın önderliğinde kurulan kollektif güvenlik antlaşması örgütü'nün askeri gücü, diğer bir deyişle rus askeri kazakistan'a çağrılarak olayların bastırılması hedeflendi. kendi ülkelerinde, kendi halkını yabancı askere kırdırmaya başladılar. halbuki son bir kaç yılda aynı rusya, kazakistan'dan ülkenin kuzeyini (rus nüfusun yoğun olduğu bölgeler) talep ediyor ve o bölgeyi sscb dağılırken kazakistan'a kendilerinin hediye olarak verdiklerini yüksek perdeden söylüyorlardı. diğer taraftan rus alfabesinden latin alfabesine geçiş yapılmış, geçen ay da yapılan türk devletleri teşkilatı (türkiye'den aksakal binali yıldırım) kuruluş toplantısında türk birliğine doğru yelken açılmıştı.buradan alınan mehter ile resmi yazışmalarda ve trafik işaret/tabelalarında rus dilinin kaldırılması kuzey bölgesinde gözü olan rusya'yı rahatsız etmişti. nitekim rusya dışişleri bakanı sergey lavrov da bunu dile getirdi. tokayev tüm bunlara rağmen kendi ordusu varken rus ordusunu akla ziyan bir şekilde müdahale için çağırdı.

    son yıllarda gerçekleşen gelişmelere baktığımızda kazakistan'ı yaklaşık 30 yıldır yöneten ve rusya ile çok iyi anlaşan nursultan nazarbayev'in "rusya'yı irrite etmeden türk birliğini önceleyen" tarzı rusya'yı rahatsız etti. hali hazırdaki duruma baktığımızda bugüne kadar nazarbayev'in arkasında duran, söylediklerini yapıp uygulayan ve aslında çin destekli olan mevcut cumhurbaşkanı tokayev, oligark elitist yönetim seçiminde karar verici güçlerin gözdesi durumunda şimdilik. peki durum kısa sürede çözülmez ve devam ederse gözden düşüp koltuğundan olabilir mi?
    diğer egemen güçler de ukrayna'da sürgün zengin işadadamı, bankacı muhalif lider mukhtar ablyazov'u hazırlama peşinde.
    bunu önümüzdeki çok da uzun olmayan zaman gösterecek.
    aksakal nursultan nazarbayev'in de itibarını kurtarmak için elbet bir planı olduğunu düşünüyorum.

    şimdilik oligark elitist taht kavgasında tokayev avantajı aldı ama olan kazak halkına oldu. rusya girdiği toprağı terketmez. yakında kazakistan'ın kuzeyi (rusya sınırı ve rusların yoğun olduğu bölge) için referandum yapılır. rusya orayı güney ural özerk cumhuriyeti olarak kendine bağlar. çin de kazakistan'ın doğusunu ücreti karşılığı ya da ülkenin yeniden yapılanması karşılığında talep eder ve uygur-kazak özerk bölgesi yaparak kendisine bağlar. çin daha önce de bu bölgeyi ücreti karşılığı istemiş, cumhurbaşkanı tokayev de (çin ile ikili ilişkileri iyi ve çin onu destekliyor) buna sıcak bakmıştı fakat kazak halkı sokak eylemleri ve gösteriler yapınca tokayev geri adım atarak vazgeçmek zorunda kalmıştı. sular biraz durulduktan sonra o bölge için kurbağayı yeniden ısıtmaya başlayacaklar.

    biz de, türk birliği için kılımızı kıpırdatmadan türk dünyası rüyasını görmeye devam edeceğiz!

    debe editi: bir yazar arkadaşın ricası üzerine (bkz: 2022 öğrenci affı) başlığına desteklerinizi bekliyorum. teşekkürler!
  • kendi halinde az nüfuslu sessiz sakin bir ülkedir. lakin bu memleket hakkında mukayese olmadan hiç bir durumu değerlendiremeyenlerin yorumları laf-ü güzaftır.

    bizim insanımıza anaokulu döneminden başlayarak analitik düşünme ve mantık dersleri verilmesi lazım. çünkü bazen şurada bir şeyler okurken dehşete düşüyorum. bir toplum düşünün ki en eğitimlisinden kara cahiline varana değin her konuya aynı şekilde yaklaşsın. mesnetinden bağımsız şekilde her konuyu sığ iki kutup arasında değerlendirsin. üstelik bunu basitliğiyle insanı çıldırtabilecek seviyede yapsın. varoluşumuzun temelinde düalizm yatıyor fakat milyon yıllık evrim sonunda hala her konuya siyah-beyaz düzleminde bakabilmeyi çözebilmiş değilim.

    öyle kolay yargıya varıyor, öyle basit özetliyorlar ki insan kendisinden şüpheye düşüyor. sözlük de maalesef bu gidişatın kurbanı oldu. farklı fikirleri olan, bakış açılarıyla sizi düşünmeye ve anlamaya iten o yazarlar 500t'e binerek gittiler. elimizde bu zihinsel renk körleri kaldı.

    basit şekilde örneklendireyim. başlık altında "kazaklar kendilerini türk olarak görmüyorlar " şeklinde bolca görebileceğiniz bir lakırdı var. neden görsünler ki? türk bir üst kimlik, tıpkı rus ve slav gibi. insanların bununla bir derdi yok. türk dildeş, turkic gibi bir sürü süslü versiyonu da var. aksine pan-turanizme oldukça yakın bir kitle var. yahu siz daha neyin ne olduğunu çözememişsiniz gelip burada ahkam kesiyorsunuz.

    halbuki o kadar basit bir mesele ki bu insanları ilkokuldan nasıl mezun ettiklerine şaşırıyorsun. hiç bir şey okumadıysanız ilkokul müfredatında orhun yazıtları var. o yazıtlarda kırgıza kırgız, uygura uygur demişler. adını aldığınız türk olgusunu yaratan devlet adamının yazdıklarını okusaydınız bari. hangi yazıtta uygur türkleri yazıyor? bunun siyasi bir isim olduğunu yakın bir tarihte uydurulduğunu anlamak için kaç iq gerekir? bir ukraynalı slav olduğunu inkar etmez fakat o adama gidip sen russun dersen senin henüz alt-üst kimlik, ırk, kültür, tarih gibi temel bazı bilgilerden yoksun bir cahil olduğunu hemen anlar. bizimki anlamıyor.

    bu başlık altında da böyle tonla subjektif entry görebilirsiniz. gerçi diğer başlıklara nazaran daha ılımlı fakat ortam yüzeysellikten geçilmiyor. çünkü burada yazanların büyük kısmı bir dönem burada yaşamış türkler. bu kişilerin büyük kısmı ise inşaat sektöründen. aralarında mühendislik gibi sayısal zeka gerektiren işler icra eden insanlar da var ama analitik düşünmek de yetmiyor bazılarına. sosyal tecrübeleri, gözlem yetenekleri kısıtlı bu kişilerin bir çoğu en başta bahsettiğim kesin yargılı ve dünyayı sadece düalizm üzerinden algılayabilen gruba dahiller.

    bir diğer örnek, asimilasyon ve slavlaşma konusu. yarım asırdan fazla anadilini konuşması yasaklanmış bir halkın iki günde bir asır önceki hayatına ve kültürüne dönebileceğini düşündüren nedir çok merak ediyorum. bu zulüm olmasa dahi bu halklar o kültüre zaten dönemeyecekti. çünkü kültür değişir ve gelişir. hayatında hiç esaret ve baskı altında kalmamış bir ülkede doğup büyümüş insanın empati kuramamasını anlarım fakat tarih okumak için sadece görme yetisine sahip tek göz ve kitap lazım. bunun için bahane de bulamıyorum.

    bu kişiler iki sayfa tarih okuyarak ülkenin coğrafi konumunu, politik durumunu birlikte değerlendirme yetisine sahip olsaydı her şey çok daha basit açıklanabilirdi. sonra şantiyede konuştukları bir kaç cahil gençten elde ettikleri subjektif yorumları buraya yazma gereği de duymazlardı. mantıklı bir insanın asimile olduğuna kanaat getirdiği birisinin ağzından çıkan "bizi ruslar adam etti " cümlesini aynı paragrafta kullanması mümkün olabilir mi? kendi ağzıyla asimile olduğunu söyleyen adam başka ne diyecekti aminyum? bazen yazdığınızı okuduktan sonra "ne yazdım lan ben?" demiyor musunuz çok merak ediyorum. muhtemelen tekrar okumuyorsunuz.

    orta asya halklarını rusların adam etmesine ihtiyaç olmadığını anlamak için sadece tarih okumak yeterli. çünkü tarihte kimin kimi düzene soktuğu ve nasıl tekerrüre bağlı ilerlediğini görmek mümkün. kazakların içinden çıktığı altın orda imparatorluğu slavları 300 sene boyunduruğu altında tuttu. ruslar çarlık olmadan önce bir çok bilgiyi ve devlet yönetimine dair esasları buradan aldı lakin kimsenin çıkıp rusları tatarlar adam etti dediğini duymadık.

    burada yapılan tam türk işi bir şovenizmdir. nedendir bilmem anadolu türklerinin kafasında bir büyük ağabey, kendilerini kardeş dediği diğer türk asıllı milletlerden üstün görme huyu peydah oldu son yıllarda. sanırım akp gazlaması olan türk-islam soslu osmanlı milliyetçiliği ve cumhuriyete erken kavuşmanın sonucu kendini öncü görmek gibi bir sanrı mevcut. tabi ki türkiye'nin türk dünyasında bir çok konuda öncü olduğu doğrudur lakin bu demek değildir ki asyada yaşayan kandaşlar cahil cüheladır.

    bu noktada en iyi örnek alaş orda'dır. orta asya halkları geçen yüzyılın başında elinde mızrak ve okla amerikan yerlisi gibi rus kovalamıyordu. bu dönem bütün türkler için bir aydınlanma çağı olmuştur. hemen hemen tüm türk illerinde aynı zaman içerisinde batı tarzı eğitim almış, ileri görüşlü genç aydınlar ortaya çıkmıştır. bunların çoğu ismail gaspıralı'nın kurduğu usul-i cedit okullarında temel eğitim almışlardır. rusça dışında arapça ve farsça da bilen bu aydınlar batılı tarzda gelişmeye meyilli fikirlerini bir çok eserde belirtmişlerdir.

    az buçuk cumhuriyet tarihi okuyan kişiler de bilir ki bu dönem ülkeye çok büyük katkıları olmuş insanların arasında büyük terör öncesi kaçabilmiş yüzlerce soydaş vardır. bu dönemde batıdan edinilen en önemli bilginin sosyolojik anlamdaki milliyetçilik olduğu görülüyor. 19. yüzyıl ortası bütün türk dünyası için, 1789 fransız ihtilalinin getirmiş olduğu milliyetçilik akımın hissedildiği bir dönem olmuştur. bu akımdan etkilenen türk aydınlarının en dikkate değer çalışmaları türk illeri arasındaki ilişkilerin güçlenmesi yönünde olan çalışmalardır. bu sebeple orta asya'da hür bir cumhuriyet olma fikri dahi türkiye ile paralel hatta birinci dünya savaşı sebebiyle biraz daha öncesinde gerçekleşmiştir.

    bu aydınlar içerisinde ahmet baytursunoğlu arap harfleri kullanan kazaklar için latin alfabesi hazırlamış ve bunu atatürk'den önce gerçekleştirmiştir. eğitim sistemini baştan aşağı yeniden tasarlamış ve batılı bir bakış açısı vardır ama okumadan bilemezsiniz bunları. aşağı yukarı bizimle aynı zamanlarda aynı vizyonla hareket etmiş fakat askeri olarak başarısızlığa uğradıkları için sovyetlerin katı politikalarına maruz kalmışlardır. bu aydınların neredeyse hepsi büyük terör döneminde infaz edilmiştir.

    rusların birilerini adam etme lakırdısının aslını hepi topu üç tane kaynak okuyarak öğrenebilirsiniz. slavlar daha önce kimseyi adam etmedikleri gibi böyle bir misyonları da olmamıştır. özellikle sscb dönemi bu insanlar sadece birer maldı. ekonomik katkı sağladıkları sürece yaşayabiliyor, her hangi bi fikir beyan etmelerine müsamaha edilmiyordu. yani ortada bir "adam etme" söz konusu var ise bunu yapanlar ruslar değildi. aksine ruslar tarih sahnesine türklerin kurduğu devletler sayesinde çıkmışlardır. sovyetlerin böyle bir amacı yoktu. onların istedikleri kontrolden fazlası değildi. bugün orta asya halklarının içinde olduğu karmaşık durum ise sscb dönemi yaşanan insanlık dışı uygulamaların bir sonucudur.

    bugün ise bu ülkenin jeopolitik durumunu göz önünde bulundurmadan abuk subuk konuşmanızın zerre değeri yok. bir yanında 1.3 milyar nüfuslu çin diğer yanınızda rusya var. bu ülkenin ise 20 milyondan az bir nüfusu ve üstüne üstlük herkesin ağzını sulandıracak kadar çok yeraltı kaynakları var. bu durumda seçtiği politikayı iki satırda eleştirmek mümkün değildir. oturur denge politikasını, yeraltı kaynaklarının hangi şartlar altında hangi ülkeler arasında paylaştırıldığını özetlersin. sonra buraya en basitinden kazakistan'ın bağımsızlık sonrası çin ve rusya ilişkileri üzerine bir şeyler ekleyerek savını güçlendirirsin. o vakit birileri ciddiye alır sizi.

    yoksa hayal dünyanızda "ben olsam şöyle yapardım" şeklinde yaptığınız kurgularla gerçekleri ayırt etmek için türkiye'ye bakmanız yeterli. ortada var olup olmadığı belirsiz bir bor kaynağı yüzünden bütün dünyanın gözünün türkiye'de olduğuna inanan adamlar reel olarak dünyanın en çok uranyum yataklarına sahip, petrol rezervi arabistan kadar, gaz rezervi rusyadan fazla olan fakat nüfusu istanbul'dan az olan bir ülkenin denge politikasını beğenmiyor. yanındaki dünya'nın en büyük iki gücü olan ülkeye atar gider yapabilecek zannediyor. kıç kadar ordusuyla askeri güç mü olacaktı bu ülke? dibindeki rusya ile ilişkilerini eleştiriyor herif. e sen kaç bin km uzaksın moskova'ya ama kucağından inmiyorsun rusların? onu ne yapacağız?

    tabi ki kazakistan bir isviçre değil lakin siz de isviçreli değilsiniz etrak-ı biidraklar. türkiye'de yaşayan insanın kazakistan'ı eleştirirken biraz kendi götüne bakması lazım. bugün nepotizmin, yolsuzluğun dibine vurmuş, fikir hürriyeti olmayan, konuşanın tutuklandığı, silivri esprilerinin normale dönüştüğü, eğitim seviyesi yerlerde bir türkiye var ortada. şehirlerinde hala metroya inip binmesini bilmeyen, sevindiği vakit havaya silahla ateş açan insanlar yaşamıyor mu bu ülkede? ben başka bir ülkede mi doğup büyüdüm? her gün aynı şeylerden şikayet eden biz değil miyiz? hadi kazaklar sscb baskısıyla özünden uzaklaştı, asimile oldu da senin bahanen nedir? sen hür ülkende nasıl araplaştın onu bir anlat bana.

    not: her yazdığım başlıkta yırtık dondan fırlar gibi cevap yetiştirmeye çalışanları ciddiye almıyorum. bi salın artık beni kardeşim. sokacağım kaynanıza da kayınçonuza da. ortamın çiğ köfteci ali ustası olduk iyice. başlık açıp orta asya mutfak kültürü üzerine gayet sade bir entry giriyorum herif altına safi negatif, subjektif, kimseye zerre faydası yok fikirlerini sıçıp gidiyor. yanıt verince iyice kendisini nimetten sayarak gak guk ediyor. alakasız başka bir başlıkta bilgisiyle belgesiyle bir şeyler yazıyorum orada da nick ile belirterek yanıt vermeye çalışıyor. siktiriniz gidiniz efendim
  • 2022 ocak ayında yaşanan olaylardan sonra gözle görülür değişimler, hatta ufak devrimler diyebileceğimiz gelişmeler yaşanmakta olan ülke.

    nazarbayev yönetimiyle ilgili herkes tasfiye edildi. sadece devlete kök salmış veya stratejik noktaları yöneten bağlantılar değil. özel sektörde dev haline gelmiş nazarbayev yandaşları da pasifize edildi. hatta buna bazı türk firmaları da dahil oldu. yıllardır başkana yakınlığıyla tanınan türklere ait şirketler dev projeleri ihalesiz şekilde şakır şakır alıyorlardı. bugün, planlamasına başlanmış projeleri dahi iptal edildi. muhtemelen bu sene sonuna doğru hepsi ülkedeki ofislerine kadar kapatacaklar.

    dış ilişkilerde rusya ile enteresan durumlar yaşandı. kazakistan, bağımsızlık tarihinde ilk kez rusya'nın taleplerini red etti. en başta ukrayna savaşına asker talebi geri çevrildi. sonrasında donbas hükümetini tanımayı, kırım'ı rusya federasyonu parçası olarak görmeyi red ettiler. bu küçük bir adım gibi görülebilir fakat kazakistan adına büyük bir baş kaldırı.

    yaşanan olaylar ve ukrayna savaşı sonrası ekonomiyi kontrol altına alabilmek adına temel gıda, akaryakıt ve doğalgaz fiyatları sabitlendi. ekonominiz enerjiye dayalı olduğu vakit tarım ürünleri ve hayvancılık sektörünün ihracatını yasaklamak zor olmuyor. bunun avantajını kullanarak et, süt, ekmek gibi ürünlerin fiyatları ocak ayı öncesine geriletildi. türkiye'de domates fiyatlarının dahi düşürülememe sebeplerinden birisi işte bu. farklı kaynaklarımız olmadığı için ihracatı engelleyemiyoruz.

    yukarıda bir yazar gümrük sorunlarını merak etmiş. hemen anlatayım. gümrüklerde ve gümrüklemeye bağlı üst düzey konumlarda nazarbayev yandaşları vardı. ilk neşter buralara vuruldu ve bir sürü yolsuzluk ifşa edildi. yolsuzluğa karıştığı belirlenen yerli, yabancı bütün şirketler inceleme altına alındı. yeni kadrolar kuruldu ve şu an büyük bir gazla gerekirse bütün kargoları tek tek inceleyerek kuralına uygun oynamaya çalışıyorlar. uzun tır kuyrukları ve uzun gümrükleme işlerinin sebebi bu.

    ayrıca son girilen entrylere göre bazı ufak düzeltmeler yapmak istiyorum. tokayev ve nazarbayev'in ülkedeki en güçlü klanlardan olduğuna dair iddianın kendisi temelden hatalı. dolayısı ile bu temel üzerine kurulmuş bütün teoriler hatalıdır. nazarbayev'e kadar kendisinin mensubu olduğu klanın devlet yönetiminde olduğu hiç görülmemiştir. devlet kadrolarının başında ise genelde farklı klanlar yoğunluktadır. öyle ki kazak hanlığı döneminde nazarbayev'in mensubu olduğu dev klan güneyin çobanları olarak anılır. olayları başlatan batı klanları savaşçı, orta jüz adı verilen göbek klan ise yönetici olagelmiştir. hanlığın kurucu hanları başta olmak üzere neredeyse bütün hanlar cengiz han soyundan gelmektedir. tokayev ve nazarbayev bu soydan değillerdir.

    tam aksi şekilde çarlığın bu yönetici klanları dağıttığı, kazak hanlığının son hanı olan kenesarı han'ı komplolar sonucu öldürttüğü bilinmektedir. hanın kafatası rusya'da bir müzede durmaktadır. bu kazakistan ve rusya arasında uzun zamandır sorun olan bir meseledir.

    kazakistan, ukrayna savaşı uzarsa bu işten göreceli şekilde karlı çıkacak. bazı yıllar elindeki buğday üretimi fazlası nedeniyle sorunlar yaşanıyordu. bu sene aksine fazladan üretim için harekete geçildi. güneyde ayçiçeği, mısır vb. yağ odaklı üretim için destek arttırıldı. rusya'dan kaçan büyük şirketler merkezlerini kazakistan'a taşımaya başladılar. rusya'nın kısıtlamaları aşması için de paravan görevi görmeye başladı. vaktiyle türkiye-iran-ırak arasındaki el altı ticaretten türkiye'nin karlı çıkması gibi düşünebilirsiniz.

    bunların haricinde toplu konut inşaatlarına yatırım artırıldı ve daha çok insan öncelikli ev alabilme kapsamına dahil edildi. bazı kurumlarda maaşlar iyileştirildi. komşu ülkelerde yaşayan kazaklara yurda dönmeleri için çeşitli imkanlar sunuluyordu. bunların kapsamını artırıldı. halk adına açılan vakıfa hala para yağıyor. ilk aşamada engelli vatandaşlara yönelik çalışmalar yapıldı. sırasıyla çok çocuklu aileler ve yardıma muhtaç yaşlılara destek verilecek. bunlar nakdi olduğu gibi çeşitli ihtiyaçlarının ve tedavi masraflarının karşılanması şeklinde de olabiliyor. şu an için iyi gidiyor, ileride ne olur bilinmez.

    --- edit ---

    şeyler ekibi şu sıralar paylaşacak entry sıkıntısı çekiyor olsa gerek :) bunu niye taşıdınız olm?

    --- edit ---
  • atatürk'e ne kadar dua etseniz az.ben bir doğu türkistanliyim,halimiz ortada,çin tarafından yok ediliyoruz,kazakistan,türkmenistan diğer türki devletlerin hepsinin durumu ortada,hiç bir devlet türkiye gibi bağımsız değil.ne dinlerini yaşayabiliyorlar ne de gerçek anlamda sahip oldukları bir devletleri var.bütün türk coğrafyası atatürk gibi bir lideri olmadığı için bugun bu haldeler.
    edit:arkadaşlar o kadar hızlı beğeni geldi ki,atatürk'ün türk coğrafyasındaki büyüklüğünü gösteren bir şey daha ekleyesim geldi.ben istanbul'da doğup büyüdüm ama doğu türkistan'a memleketimiz kaşgar'a 3 kez gitmek,akrabalarımı görmek nasip oldu.90'larda daha ufacık çocukken ilk gittiğimde o zamanlar dikkatimi çekmesede herkez atatürk'ü biliyordu.bu size normal gelebilir ama sadece kahvede ve bir kaç kişinin evinde tv'nin olduğu,tv yayınınında çin kontrolünde olduğu,eğitim sistemini çinlilerin dizayn ettiği türk tarihiyle alakalı hiç bir şeyin olmadığı,hayatında eğitimle alakalı hiç bir şey görmemiş yaşlı teyzeler,amcalar doğu türkistanın fakir bir köyünde atatürkü türkiyenin kurtarıcısı olarak biliyordu,sevgi ve sempati besliyordu.gel gör ki atatürkün kurtardığı topraklarda hala atatürkü sevmeyenler var.
  • çimkentte (türkistan eyaletinin başkenti) bilmemne sokuştayına giden kişilerin başlığını kirlettiği ülke. ülkenin kuzeyinde ve almatı kentinde ruslar etnik çoğunluktur, ruslaşmak ile itham ettiğiniz kişiler belki gerçekten rustur ha?

    300 yıl rus egemenliğinde kalmasına rağmen yazılı dili türkçenin temel özelliklerini yitirmemiştir. türkiye ise hiçbir zaman fars egemenliğine girmemesine rağmen 1928 dil devrimine kadar arapça-farsça karışımı bir dili kullanmıştır.

    kırım türkçesi ve ingilizce dillerinde yazılan 1944 (şarkı)sının kazakça çevirisini okuyunuz, türkçe ile hala süregelen yakınlığını görebilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap