• kayserilinin oğlu babasına: "baba!" demiş "bana 20 milyon lazım!"
    kayserili: "oğlum!" demiş: "10 milyon çok!
    5 milyon neyine yetmiyor?
    al sana 2 milyon!"
    demiş ve cebinden 1 milyon çıkarıp vermiş. bunun üzerine oğlu:
    - zaten bana da 500.000 lira lazımdı!
    deyip parayı almış. kayserili de: "ulan bizim oğlana bak!" demiş, "sahte para vermesek bizi de dolandıracak!"
  • kayseriliye iki kere iki kaç diye sormuşlar. alırken mi satarken mi demiş.
  • evliya celebiye gore kayserililerin kayserili olma hikayesi soyledir:
    zamaninda bir gezgin kayseriye cok yakin bir yerde dinlenmek icin durur o sirada ordan gecmekte olan bi adam gezgine bisi isteyip istemedigini sorar. gezgin adamdan "bana oyle bi sey getirki hem acligim dinsin hem susuzlugum gecsin hem atimin karni doysun hem de daha sonra eglencelik bisiler olsun" der ve "eger bana boyle bisi bulursan sana x* lira veririm diye ekler". bunun uzerine bu kayserili zat adama karpuz getirir. adama karpuzu ye hem acligin hem susuzlugun gecer kabuklarini atina yedir karni doysun, cekirdeklerini de atma canin sikildiginda onlari yersin ver parami da gideyim der.
  • gayserililer, gayserinin geçmiş tarihinde sanat ve ticaretinde rol oynatan kurnaz yahudi ve ermenilerin, acımasız pazarlıkları karşısında kendi çıkarlarını korumak, o toplumda kabul görmek ve onlarla yarışır hale gelebilmek için ticaretin püf noktalarını öğrenmek ve alışverişte kandırılmamak amacıyla bir nevi iktisat dersi almışlardır. bu savunma harekatı zamanla gayserililerin vazgeçemedikleri bir alışkanlık halini almıştır. bir de gayseri ikliminin kışları sert, yazları kuru sıcak olması da gayseriliyi asvataya (alım-satım) mecbur etmiştir. tabiatıyla denizi yok ki deniz ürünlerinden, taşımacılığından, limanından turistinden kazanabilsin. verimli toprakları yok ki hasat kaldırsın, pamuk toplasın. mevsimleri el vermez ki meyveler sebzeler yetişsin.

    hayatı idama ettirmek için geriye kalan en geçerli yol ticarettir. bunu da yapabilmenin en büyük sermayesi “ticaret sanatını” iyi bellemek, “satarken değil alırken kazanmak”. az satıp çok kazanmak yerine çok satıp sürümden kazanmak. alım satımda müşteriye niyidip-noörüp bişeyler satabilmek. örneğin “buyur abi, ni istedin, yardımcı olak, gel abi otur bidene bişi iç çay, gave al, soğukluk gelsin, hadi oğlum abine bişi getir.” diye çırağına seslenir. amaç önce gönül almak,müşteriyi memnun etmek, müşterinin dediğine satmak,bu vesile ile müşterinin ayağını alıştırmaktır. zaten müşteri kazanmak para kazanmak demektir. bunu iyi öğrenen gayserili yurdun her yerinde her türlü alış-verişi rahatlıkla, kolay kandırılamayan alım-satımda hep kazanan esnaf ve tüccarlar olmuşlardır.

    amma gayserilinin gayseride para kazanması biraz zordur. alan da,satan da gayserili olunca, tabiri caizse “iki cambaz bir ipte oynamaz” hesabı, kimse kimseden aşırı kar sağlayamaz. gayserilinin alış-veriş felsefesi “alış-verişte istenenin yarısını vermektir.” çünkü gayseriliye en ağır gelen: kandırılmaktır. bir malı alırken, istenilen fiyatın yarısını teklif ettiğinde, satıcı bunu da kabul etse,gayserilinin içinden: -tüh!! adam beni gandırdı mı nii? az da aşşa virsiydim. diye geçer. satarken de işi zordur gayserilinin: az da istese,”kötü mal” derler çok istese “bahalıcı” derler. yani ilim işidir gayseride esnaf olmak. zaten “okumam yazmam yok ama gayseriliyim” sözü gayserilinin ticaret ilmi bildiğini kanıtlar. bir müşteriye nasıl davranılacağını bilir: kimin alıcı kimin sorucu olduğunu anlar.

    bir gayseri pazarlığını örnekleyelim, mesela bir elbiseci:
    - buyur abi niye baktın?
    +şööle baktım arkadaş,
    - ossun abi gel içerden bak,
    + alacak deelim ki,
    - ayıp ettin aabi, almak şart değel, ne dimişler “almasan da mala bak” mesela sana bidene dakım elbise virek, önümüz bayram zaten. o zamana gadar bu mallar ateş bahası olur.
    + iyide para yok ki.
    - amma yaptın aabi, para diyi yakana mı yapıştık. oldukça virin. veya taksit yaparık.
    + taksidinen olursa olabilir.
    - olur abi olur. neden olmasın hele sen bidene şu gri dakımı giy.

    elbiseyi giydirirken:
    - şiimi abi, kimlerdensin, nirde oturuyorsunuz? sormak ayıp olmasın da nii iş yapıyon? böylelikle adamın seceresini, kimin neciliğini, güvenilirliğini öğrenmiş olur. soruların devamında ya akraba çıkar ya hısım olur ya da tanıdığın tanıdığını tanır. böylece veresiye sağlama alınmış olur.

    giydirdiği elbise ile adamı aynanın yanına götürürken:
    - abi güle güle giyin, eskisi küllüklere ossun. bu renk seni amma da aştı haa..
    + iyi de acıcık bol mu nii..
    - yok abi ne oldu,üstünde çok zengin durdu. hemi de bu senenin öbür senesi de var.
    + peki bunun fiyatı nirelerde?
    - golay abi hele sen bidene beğen. senden de mi parazanacak.
    + ossun utanma, bazar dostluğu bozar. hele sen bidene sööle.
    - abi peşin fiyatından sayar ve de iki taksit yaparık. işin kaç taksite olabileceğini yokluyor.
    + iyi amma ben iki taksitte ödeyemem.
    - canın sağossun o zaman üç takside ayarlarık.
    + hemşehrim sen şunun bi fiyatını söyle ondan sonra taksitlendir.
    - yaa abi sende fiyat dedin çattın. atınan deve değela senden de gazanmam. 100 sayarık sen de yabancı olmadığına göre dört takside de bağladık mı sen de gül gibi giyer gidersin.
    + yok gardaşım, yüze dünyada alamam.
    - ya yüz dediysek yüz olmadı ya. hadi doosan alak.
    + yok gardaşım vallaha çok para. hemi de benim şu günnerde göynemin asdarı yok. ona göre elini vicdanına goy.
    - abi iyi de ayrandan aşşası da su, dahası zarar ider ben nörüyüm,sermayesi bahalı.
    + yav hele sen şunun bi olacağını söyle de bi düşünek.
    - düşünüp daşınması bu. sesen alırık dost işi olur. başka da olmaz. gari sen de sevildiğini bil.
    + tamam ağa anlaşılan atmılşa hayilleşecek.
    - yok abi nörüyon. o fiyatlara olmaz. küllün zarar ider o zaman.
    + itiraz itme de az gazan, tez gazan, yosa gassın, der ve dükkandan çıkacakken satıcı hemen telaşlanarak:
    - abi aşam aşam şiytan sevindirmiyek, senin didiğin ossun senimi gıracak, der ve işi bağlar.

    satan: hiç yoktan mal sattığından, alansa: direni direni bazallık ederek mal aldığından memnun. böylece bir gayseri pazarlığı gerçekleşmiş olur.

    h.recep çalkaner'in aslan gayserilim kitabından alınmıştır.
  • para konusundaki üstün zekası fıkralara konu olan hemşerilerimdir.

    gözleri görmeyen, bekar ve fakir kayseriliye bir cin çıkagelmiş.
    benden bir şey dile yerine getireceğim demiş.

    kayserili düşünürken cin sormuş:

    "gözlerini mi istersin, zenginlik mi istersin, evlenmek mi istersin?

    kayserili: 'oğlumu; altınlarımı sayarken görmek istiyorum' demiş.
  • kayserililerin kıvrak ticari zekaya sahip olduğu söylenedurur. ama kayseri'de bir süre yaşayan bunun tam bir palavra olduğunu keşfeder. zamanında kayseri'de yaşayan gayrimüslim azınlığın müthiş bir ticari zekaya sahip olduğu açıktır.

    yıllar yıllar önce emaye sektörünün parladığı dönemlerde her kayserili esnaf bu işe girmiş ve piyasada çok fazla emayeci olduğu için büyük çoğunluğu batmıştır.

    daha sonra çekyat üretiminde para olduğu (daha doğrusu çekyatın süngerinden, yayından, kumaşından, iskeletinden çalınabildiği için ucuza mal olduğu) gerçeğini sezen kıvrak zekalı kayserililer yine birbirlerini batırdılar.

    tavuk döner diye bir gıda ürünü çıkardı adamın biri başka bir memlekette. tavuk ucuz ya, kayseri tavuk döneri kokusundan geçilmez olmuştu birkaç yıl önce. ve çoğu kıvrak zekalı esnaf battı.

    240 metrekare evlerde oturup 20 metrekare dükkanlarda iş yapmaya çalışanlar da kıvrak zekalı necip kayseri milletidir.

    bir akrabam hala kapalıçarşıda yün ticareti yapmaktadır. piyasada onlarca yüncü varken ve bu sektör çoktan ölmüşken.

    ne erciyes üniversitesi'ni hakeder bu gerçekten güzel şehrin necip! halkı, ne de süper ligde iki takımı.

    edit: zamanın ötesine yollanmış bu entry. tekrar okudum. az bile yazmışım. bizzat şahit olduğum farklı olaylar da var:

    - cuma namazı saatinde dükkanını kapatıp içeride içki içenlere;
    - sırf esnaflıkta tutunabilmek için cemaate girenlere
    bizzat şahit oldum.

    ayrıca dünyanın en büyük şehir meydanlarından birine sahip bu güzel şehir yönetimleri, yıllardır meydanın ortasındaki atatürk heykelini gizlemek için ellerinden geleni yapıyorlar. heykel orada minik bir aksesuar gibi kaldı.

    bu yazıyı iki memleketinden birini söylemekten utanır hale gelen biri yazdı. kötüleyin. sonra bir ara düşünür ya da okursunuz. yok yok, boşverin. sadece kötüleyin.
  • her bokun fiyatını merak eder bunnar. hayatları; kaça aldın, nirden aldından ibarettir.

    üstünde misal bir kazak vardır;

    -nirden aldın bunu
    +şurdan aldım
    -kaça aldın
    +(amk napçan triko işine mi giricen) 30 tl
    -çok virmişsin.
    + (alla alla sanane amk)
    **************************

    fiyatını bilmezse x bir şeyin rahatsız olur. direkt soramazsa ima eder yolu oraya getirir söylemek zorunda kalırsın bi şekilde. bir de bişiy alınacaksa onların yeri vardır, başka bi yerden aldın sıçtın demektir.

    -ayakkabı güzelmiş
    +saolasın
    -nirden aldın
    +felanca yerden
    -mustafa abiden alsaydın ucuz viriyollar, 40 lira kışlık ayakkabı. mal mısın gidip başka yirden alıyon
    (arkadaş marka-kalite diye birşey yok mu sizin kafanızda)
    ***********************************************

    aldığı ürünü mutlaka ama mutlaka ikramlı almıştır. çatlar yoksa;

    -hüsüyün kaç lira bu
    +normalde 70 de, ben 55'e aldım.
    -normal??
    +yani sen gitsen kapıdan s.a. disen 70 tl girer sana
    -hmm
  • ilginç bir mizah anlayışı olan insanlar. misal;

    -(ahahahahhaha) ekrem abiy.. (hohohohohoho) ekrem abiyi dün osmangiller duvara sıkıştı... (zuhahahaha)
    +???
    -duvara sıkıştırıp bir gıdıklamışlar. (yarılyarılyarılyarıl) nefes alamamış mosmor olmuş ahahah...
    +???!!!!

    * * *

    -dün ikindiden çıktık. recepgillerle meydana gidiyok. yolda dedik dur şurda bir dürüm yiyek.
    girdik lokantaya. mustafa 2 dürüm söyledi. oturduk. recep ben ayran da istiyorum didi. niyse bağak, mustafa bir ara yan masadaki tuzluğa uzandı. o döner dönmez dürümlerini sakladık. adam tekrar masaya döndü dürümler yok. allaaam bir aranıyor nirde la benim dürümler deyi. nası gülüyok ama.

    *******

    ??? bu nedir aga
  • kayserililer hakkında duyduğum en güzel olay bir anlatıdır, fıkradır;

    kayserili denize gider. yüzme bilmediği için bir-ki derken çırpınmaya başlar. kayıkla gelir yetişir bir adam. kayserili canhıraş bağırır. adam "elini ver, elini ver çabuk" der. oralı olmaz kayserili. adam tekrar eder sonuç yok. şöyle bir düşünür der ki adam: "elimi al elimi al hadi" kayserili hemen tutar elini ve boğulmaktan kurtulur.
  • hayatımda tanıdığım bütün kayserililer iz bırakmıştır..bi tanesini hala unutamam her aklıma geldiğinke küfür etmeme sebep olur çünkü.
hesabın var mı? giriş yap