• 2023 yılında hâlâ kurye gibi gereksiz bir iş kolunu istihdam eden, takip ekranına "şubeden alacağım" seçeneği koymayan, şubeden almak için telefon açsanız dahi alabileceğiniz saatin mesai saatleri ile sınırlı olduğu, aldığım kargoyu "doğalgaz saati üstü (yakını)" diye teslim eden insanlara iş yaptıran yapı.

    keşke şu otomatik ve 24 saat erişilebilir kutuların boyutları büyüse ve yaygınlıkları artsa da "bugün kargo gelecek ama acaba kaçta nerede denk gelebiliriz?" diye eve insan bırakma, iş yerine hapsolma, iki parça eşya için günlük planı ayarlama gereklilikleri son bulsa.

    debe editi: sabah 8'de beni uykumun son kısmından (gönderdiği bildirimlerle) alıkoyarak (dolaylı olarak) debe'ye girdiğimi öğrenmemi sağlayan bleu d adele'e selam olsun*.
  • 1990'lı yıllarda ortaya çıkmış, 2000'lerde de kısmen var olmuş bir türkçe soft rock müzik grubu. ne bileyim eskiden beri cool bir gruptu bu vatandaşlar. böyle rockçıyız ama daha bir tarzız, alternatif bir havamız var, edebi şarkı sözü yazarız, ünlüyüz ama çok da popüler de değiliz, kitlemiz bir farklı bizim.. böyle bir gruptu kargo. solist koray candemir'in solo albümlerini de çok ayırmıyorum kargo'nun tarzından, benzer bir tarzı sürdürdü o da solo kariyerinde.

    gençliğimizde de kargo'yu bilirdik, renklerin içinde her daim favorilerden olmuştu, ama ben daha sonraki yıllarda giderek artan dozda sevdim. mesela duman, kurban, bunlar mı kaldı benim için türkiş rok'ta, unuttum gitti.kargo giderek kalıcılaştı benim için. sakin ve tatlı bir müzik, kült şarkılarında ayırıcı kendine özgü tonlar, hoş bir vokal, anlamlı sözler..bunlar işte sevdiğim.

    1993'de sil baştan diye bir albümleri var ama ben bunu hatırlamam, bir eserini de duymadım. kargo'yu piyasaya çıkaran albüm, 1996'daki yarına ne kaldı albümüdür. kim hatırlamaz arkadaşlar "a hey hey hey"'i, yüzleşme şarkısını (şarkının ismini çok uzun yıllardan sonra öğrenmiş olabilirim, ismi benim için a hey hey hey'di yıllarca). son defa da hoş şarkıydı.

    1997'de sevmek zor albümünden de, grubun bu edebi alternatif tarzını sözleriyle ön plana çıkaran şairin elinde akılda kalmıştır (bir athena düeti de vardı bunun athena albümlerinden birinde). lanetlenmiş omuzlar da kısmen hatırlanır.

    1998 çıkışlı yalnızlık mevsimi albümü diyince hatırlamadınız belki ama içinden bir şarkıyı mutlaka bildiniz. arabic fahişe..türk rock'unun kült bir eseri olmuştur desem abartmış olmam sanırım. boğaziçi harika bir şarkıydı. kalamış parkı da albümün bilinen bir eseriydi.

    borsada çok övülen bir hisse gibi ivme gösteren ve momentum kaydeden grubun tavanı ise şüphesiz sen bir meleksin albümüydü, ki bu albüm acayip bir şeydir. içinden yanımda sen olmayınca, renklerin içinde, farklı rüyalar gibi üç kült şarkı çıkarmıştır. renklerin içinde unutulmaz bir parçadır. ülkedeki herkes hem dinlemeli, hem de klibini izlemelidir. farklı rüyalar'ı da ben ayrı bir tutuyorum, bu da benim tercihimi umuma yerli yersiz belirtme hakkımın kullanımıdır. plase olarak ayrılık şarkısı eserini de buraya eklemek zorunda hissediyorum kendimi adeta..sen bir meleksin de kötü şarkı değil bak şimdi, yani "albümün kötü şarkısı yok"'a doğru evrilir bu iş..

    sonraki dönemini pek iyi bilmiyorum açıkçası, o noktalarda birkaç sene ara verdiler, koray candemir solo'ya döndü, o aralar benim de takibimden çıktılar, ateş ve su albümünü duydum, ama pek aşina değilim. eski şarkı yorumları da çok tuttu (yıldızların altında albümü), ha bire kanallarda, radyolarda çaldı. bir de o yıllarda bir reklam filmi için mi ne yapmışlardı, herkesin geçtiği yoldan geçme diye bir şarkı, o da hiç kötü değildi.

    koray candemir'in solo albümü sade de kargo'daki tarzdan çok çok farklı veya ayrışan bir müzik değildi gibi gelir bana. nefesini tut bir şaheserdir. içini dök de hoş şarkıdır. seni sevemesem'in bir enstrümental yorumu vardır ki, pek bilinmez, onu da ben severim. sonra yine ara ara albüm ve single'ları çıkıyor ama benim pek haberim olmadı bunlardan.

    2005'ten sonra sanıyorum koray candemir toptan ayrıldı ve grup bir nevi artık bambaşka bir yola girdi. mirkelam'la beraber yaptıkları albüm de fena değildi aslında (yollar şarkısı özellikle). ama o noktadan sonra bildiğimiz anlamda kargo yoktu. grubun asli tepe yılları 1996-2000 arasıydı.

    kargo hakkında genç yaşlı demeden temel bir fikir edinmek isteyen siz değerli okuyuculara, şu sıra ile size on şarkı verir, sonuna bir adet koray candemir solo bonusu koyar, gayri gider olurum.

    1 - renklerin içinde (türünün ötesinde zamansız bir eserdir)
    2 - yüzleşme
    3 - farklı rüyalar
    4 - arabic fahişe
    5 - şairin elinde
    6 - boğaziçi
    7 - yanımda sen olmayınca
    8 - son defa
    9 - lanetlenmiş omuzlar
    10 - yollar (mirkelam ile düet)
    koray candemir solo bonus (yukarıya koyacak olsam 3. sıraya koyarım)
    - nefesini tut
  • türk müzik tarihinin en yazık olmuş grubudur. son hallerini gördükçe baya baya isyan edesim geliyor, süper müzik yapan şahane grup gele gele ne hale geldi diye.

    olayların arka planını birçok kişi ben de bilmiyor olsam da bütün bu sıçım süreci mşş'nin yamulmuyorsam 2000 yılında askere gitmesiyle başladı. ki kargonun orjinal bir kasedini (o zamanlar pek cd yoktu (o zamanlar dediğim 2000 öncesi işte)) alan herkes neredeyse bütün şarkıların sözlerinde mşş imzası olduğunu görmüştür. röportajdan öğrendiğim kadarıyla mşş bütün yazdıklarını ettiklerini koray candemire bırakarak askere gidiyor. olaylar da bundan sonra tatsızlaşıyor. mşşsiz çıkan ilk albüm olan ateş ve suda birçok şarkı sözü koray candemir imzası taşımaktaydı ve kargo'nun eski çizgisinden eser yoktu. yine de öyle yerden yere vurulacak kadar kötü değildi.

    bu noktada şunu da belirtmekte fayda gördüm, kargo'nun 1992'de çıkardığı hatun vokalli sil baştan adlı albümü biraz konu dışı bırakarak yazıyorum.

    kargo'nun benim için değişmez bir özelliği her albümünde (bana göre) birkaç vasat şarkısı birkaç tane de şaheser şarkısı olmasıydı. örneğin arabic fahişe gibi tırt ve azizlerin yalnızlığı ya da kaderin dizaynı gibi başyapıtlar bir arada bulunabiliyordu. ancak ilk defa bu ateş ve su albümünde şarkılra benim için vasat ve eh işte olarak ayrılmıştı.

    gelelim diğer bir durum olan koray candemir ve serkan çeliköz cephesine. açık söylemek gerekirse hem medya hem konserlerde gördüğüm hal tavırlar doğrultusunda bu iki grup elemanının kargo'daki en samimiyetsiz en itici (tabi yine bana göre) tipler olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. ancak ne yazık ki şöyle çok belli bir durum da var ki koray candemir büyük ihtimalle o dönemde (ve hatta belki hala) türkiyedeki en önemli vokllarden birisi ve daha da önemlisi kargo için olabilecek en ideal isimdi. kendi ifadelerine göre müzik tandanslı bir takım anlaşmazlıklar yüzünden bunlar basıp abd'ye gidince zaten mşşsiz kalmış olan kargo, yerle yeksan oluyor.

    bu olaylardan sonra kargo aklımdaki o 90'ların ikinci yarısındaki albümleriyle kalsın diye en ufak yaptıkları bir işe bile bakmadım. ta ki bugüne kadar. sevmek zor albümünden bir şeyler dinlerken merak ettim internette aradım ne olmuş son durum diyerekten. koray ve serkan ikilisi seattle'da kendi istedikleri müziği yapmak için kendilerine yeni bir hayat kurmuşlar anladığım kadarıyla. maskott adıyla yaptıkları şarkıları dinledim, bana pek öyle çok özgün, daha önce kimsenin yapmadığı şeylermiş gibi gelmedi. daha açık söylemek gerekirse kargo'nun yaptığının yanında esamesi bile okunacak şarkılar değildi.

    röportaj esnasında koray candemirin "mşş askerden geldikten sonra tekrar gruba uğramadı zaten. aradık konuştuk, grup toplanmasında yoktu." ifadesi belli ki arkasında başka bir takım mevzular gizliyor. en net tahminim grup içindeki bir takım gruplaşmalar falanlar filanlar yüzünden mşş yolunu ayırma yolunu seçti. bu arada mşş de kendi çapında bir grup kurmuş. grubun adını önce mşşbend yapmışlar. sonra bi ara grup ayrılmış mı dağılmış mı bir şey olmuş. tekrar bir araya gelmişler, bu sefer ise grubun adını bend (evet band değil bend (şu suyun önüne çekilen set anlamındaki)) olarak duyurmuşlar. ki böylesi de daha mantıklı gibi gelse de bu grup da öyle çığır açacak işler yapmıyor tahmin edebileceğiniz gibi.

    bu esnada kafama "ulan o gitti bu gitti kim kaldı grupta" sorusu takılınca (takılmaz olaydı) hüsranım bir kat daha arttı. önce mirkelamla yaptıkları bir şarkıya rast geldim. kargo'ya bu kadar yakışamayacak başka bir isim daha bulabilirler miydi diye düşünürken kehribar adlı şarkılarının klibinde bu sorunun cevabının evet olduğunu daha da kahrolarak farkettim. nereden bulduklarını unuttuğum son derece ortalama bir sese sahip binbir poz verme arasında şarkı söylemeye çalışan uzunca bir elemanı vokalist olarak almışlar. yanında ise hep görmeye alışık olduğum o kısa kel gitaristleri. "breh breh breh koskoca kargo kala kala 3 kişi mi kalmış" diye düşünürken yaptıkları şarkının da yine sıradanlığı ile türk müzik tarihinin çok önemli bir sayfasının kapandığını benim daha yeni öğrendiğimi anlamış bulunuyorum. o mşşnin ve koray serkan ikilisinin gruptan gitmesini gerektiren sebepler nedir bilemiyorum ama umarım şu güzelim grubun içine etmeye değecek kadar önemli bir şeyler olsun.

    baya doluyum bu konuda yani sözlük. ciddi ciddi isyan ettim ekran karşısında bir dönem tekrar tekrar dinlediğim o süpersonik şarkıları yapan grup nasıl bu hale gelir diyerekten. ama nedendir bilmiyorum, içimde bir ses bu grup birebir eski kadrosuyla bi 10-15 sene sonra tekrar bir araya gelecek ve bir kez daha süper bir iki iş çıkaracak diyor.
  • yarına kalan şarkılar albümü belli ki yeni nesil için , onlara kargo'nun kim olduğunu hatırlatmak için yaptırılmış bir albüm. ancak şarkıların ruhu o kadar kargo değil ki, yapılan iş anlamsız kalmış. şarkıları tamamen dinleyemedim bile ve etrafımda ne kadar insan varsa neredeyse hepsi aynı kanıda. (tabii ki bu durum sosyal medyada gruba yansıtılmamaya çalışılıyor)

    güzel yanı ise orijinal 5'linin tekrar bir araya gelmesi. konserler güzel geçecektir fakat buraya bir not düşmek lazım:

    geriye dönelim; mşş'siz kargo bi nebze tuttu. koray neticede frontman idi ancak kemik kitle tarafından mşş'nin eksikliği hep hissedildi (özellikle de cover albüm ile beraber). koray'sız kargo ise hiç tutmadı, tutamazdı da zaten. şimdi ise herkesin bir araya gelmesi büyük bir adım, ancak biz kargo'nun peşinden çok koştuk. kargo seven insanların bir çoğunun grupla bireysel bir bağı vardır sonuçta çünkü şarkılar o kadar derin. biz çok bekledik bir araya gelirler mi diye, umut ettik kırgınlık olsa bile bunlar geride bırakılır bi süre sonra diye. ama olmadı. zaman geçtikçe umutlar yok oldu, herkes hayatında yeni sulara yelken açtı. kargo üyeleri de bireysel projelerle müzik hayatına tutundular. şimdi bunca zaman sonra bir araya gelmelerine o kemik kitle mesafeli yaklaşıyor doğal olarak! neden mi?

    çünkü senelerce egolarınızı bir kenara bırakamadınız, zaman geçti.

    sizi bir sonra ki nesle tanıtacak olan yeni nesil sanatçılar değil, kemik kitlenizi idi, umursamadınız.

    kargo gibi bir ismi, bu inanılmaz potansiyeli egolarınız altında ezdiniz. sizden çok sonra çıkan bir çok isim ve grup sizden çok daha öteye yol aldı. kargo ve üyeleri, grup ve bireysel olarak, türkiye'de çok farklı bir yerde olabilirdi, olmalıydı da!

    peki geri dönmek için çok geç mi?

    bu da size kalmış bir şey. bizim hala umudumuz var. ama bu başka sanatçılara kendi şarkılarınızı okutarak veya 3-5 konser vererek yapılacak bir şey değil.

    yeni bir sayfa açma zamanı, geçmişi geçmişte bırakarak. ne demiş şair:

    sil baştan
  • mşş'nin üflediği ruh koray'ın melek sesinde can bulurdu. öyle bir şeydi.
  • vaktin biri, üniversiteye başladığım sene olsa gerek, gerzek bir sınıf oluşumu içindeyim. üniversitelerin ilk yılı çok komiktir zaten. herkes kendi ekürisini süper sanar. 'bizim jenerasyon çogiyi yææ, okulu yakarız biz 3 sene sonra' geyiğiyle, sürekli içmeye gitme muhabbeti eksik olmaz. bir de ne acıdır ki insanlar hareketlerini sürü halinde yapmayı uygun görürler. şimdi geriye baktığımda gerzek gelen husus o zamanlar bana da şahane geliyordu. üniversiteye geldik ya, sürekli parti ortamı var bro. parti deyince de sanırsın ameriga'da okuyorum amına koyim, bildiğin bira içilen kıraathane ortam. öhm. biz de bu muhabbetlerden bol bol yapıyoruz. çoğunluğun alkolle alakası teyzesinin düğününde masa altında 1 litre kolaya koyduğu 3 damla vodka olmasına karşın herkes anormal içki içtiğini iddia ediyor ilyas salman hesabı, bizde bunu bebelere verirler şeklinde. bu içki muahbbetinin bir kritik meselesi var bu arada. ne olursa olsun ilk sen sarhoş olmayacaksın. olmayacaksın ki sarhoş olan adam için 'bu da sarhoş oldu yææ, yaşadık amına koyim' diyebil, arkadaşını itin götüne sok. bak benden genç olan okurlara tavsiye de vereyim -didaktik eser yazıyorum amına koyim-, olm işin güzel kısmı 2 birayla kafayı bulabilmek. 10 tane bira içip cin gibi olunca anlarsın dediğimi. öhm. yani içerken biri sarhoş olacak, sen de 'eheh, yaşadık lan sarhoş oldu bu' diyeceksin, konsept bu.

    e be yarraam, bununla kargo'nun ne alakası var dediğini duyar gibiyim sevgili okur. çok kaba olduğunu anımsatarak onu da anlatayım. ben çok düz bir adamım, öyle kargo'ymuş bilmem neymiş bilmem de dinlemem de. müzik, sinema bilgim görgüm içler acısıdır. bi arkadaşım var, oğlan kargo hastası, manyağı amına koyim. bir tane fan sitesinin mod'u mudur nedir. babasını mşş'yi sevdiği kadar sevmiyordur. bi gün geldi, kargo'nun ankara saklıkent'te konseri varmış, gider miymişiz, süper macera olurmuş filan anlattı. yukarıda bahsettiğim 'yihu okulun en süper jenerasyonu biziz' mallığından çok makul geldi bu fikir. kargo dinlemesem ne, eğlencesine gidiyoruz sonuçta. hem bizim oğlanın fan kulupten arkadaşları olacak, bir sürü insan göreceksin. iyi macera. 5 tane salak ankara'ya gidip, saklıkent'te kargo konserini dinlemeye karar verdik. paralar pullar ayarlandı -ki belirtmekte fayda var paralar sadece yol, konser+4 bira, bir de ucuz yollusu yemeğe yeter-, kalktık ankara'ya gittik trenle. bir de sevgili okur, bir tavsiye daha vereyim, maceraya doğu ekspresi'yle çıkılmaz. o ne biçim tren amına koyim. parasızlıktan 20 defa binmişimdir, hepsinde ayrı macera yaşadım siktiğimin treninde. bak yine sinirlendim, öhm. 5 salak düştük yola, vardık ankara'ya.

    ankara'ya hiç birimiz daha evvel gelmemiş ben hariç. ilk problem, ekiple buluşmaya kızılay'a gidebilmek. benim 4 senelik ankara geçmişim var lan dedim. ne zaman kaldığımı sordular ankara'da, 4 yaşıma kadar dedim, siktir çektiler bana. amcık ağızlılara bak, ben sanki ankara'yı avcumun içi gibi biliyorum dedim. buradan yıllardır içimde kalan bu hususta da arkadaşlarımı kınıyorum. sonra bizim kargo fanı oğlanın çok enteresan bir özelliği olduğunu öğrendim o gün. ne otobüse bindik, ne birine yol sorduk ama yürüyerek bulduk kızılay'ı. bizim oğlan bildiğin rintintin'miş amına koyim, koklaya koklaya** buldu herif kızılay'ı. çıktık hem bi yemek yiyeceğiz, hem de kargocu elemanlarla tanışacağız. mekan güzel, elemanlar kafa, sağolsun 3-5 kız var, acayip de ilgilendiler bizim kargocu oğlan vesilesiyle. keyifler gıcır.

    kalktık saklıkent'e gittik ekipce, bu yemekte tanıştığımız kızlar da ankara'da şu var, bu var anlatıyorlar. anıtkabir varmış ankara'da. tamam gelmedik ankaraya'da sığır da değiliz amına ko.., öhm. bayağı gülüyoruz eğleniyoruz. insanlar birbirlerini tanıyorlar, klasik nerelisin, ne okursun muhabbetleri yapılıyor. güle oynaya konsere girdik. daha evvel kargo dinlemiş sayılmam ama hagigaten canavar gibi grupmuş kargo. ben de az zilli değilmişim, 'ya hey hey hey', bira su gibi gidiyor, şarkılara kafa sallıyorum; genç kız gibi kendimi tanıyorum amına koyim, yarrak gibi bi adam olduğumu o gün, orada öğreniyorum. konser, bar, biralar da gırla gidiyor tabii. içtikçe muhabbetler de güzelleşti, artık kahkahalar atılıyor, samimiyet ilerledi. derken bizle baştan beri misafileri gibi ilgilenen kızlardan biri alkolden etkilendi midir nedir, kız bayağı çakır keyif ilerisi hale geldi. kızlar da bu kafası güzelleşen ablayı aldılar dışarı çıkardılar temiz hava alması için. biz de çıktık peşlerinden. kız bariz sarhoş, feci saçmalıyor. ulan o zaman ben bi bok yedim ki hayatımda böyle bi boku bi daha yiyeceğimi sanmam. ki ben çok bok yemişimdir, çok pot kırmışımdır ama öylesini kırabileceğime inanmıyorum. kızı elimle işaret ederek bizim bebelere dedim ki;

    -ehehe, yaşadık lan. sarhoş oldu bu.

    bizim bebelerin yüzü kireç gibi oldu. allah allah ne oldu ki acaba derken beyine de kan gitmeye başladı. sıralayabildiğim bazı gerçekler;

    1. kızlarla tanışalı 3 saat oldu olmadı, di mi? -evet.
    2. bu kızların senin 3-5 sığrı arkadaşınla arandaki muhabbeti bilmelerine olanak var mı? -valla biliyorlarsa çok ilginç olur. nereden bilecekler amına koyim?
    3. nuri alço'nun en meşhur 2 metodu nedir tecavüzden önce? -eheh, ne alaka lan yarram? bi ilaç atmak, bi sarhoş etmek herhalde.
    4. parçaları birleştirebildin mi? -hassiktir!

    kısa zamanlı bireysel aydınlanmamın ardından kıza doğru bakabilmeyi akıl ettim. sarhoş kız beni farkedemeyecek kadar uçmuştu da, kızın arkadaşları, özellikle kızın yanında duran esmer bir kız-ismini de unuttum- bana öyle nefretle, öyle tiksinir halde bakıyordu ki anlatabilmem mümkün değil. lan sarhoş olmuş kıza 'eheh, yaşadık oldu bu' denir mi amına koyim? bi de 'yavrum' diyip cin içsem nuri babacuğum oluyorum. sarhoşluktan en çabuk böyle uyanıyor insan, söylediğimin nasıl yorumlanabileceğini düşünüp, kızların -haklı olarak- nefret dolu bakışlarını görünce erkeklik tarihinin en şahane savunmasını yaptım;

    -yok valla sandığınız gibi değil!

    burası meşhur portal, o akşam tanıştığım, misafilerinden güleryüz esirgemeyen o kızlardan biri bunu okursa; yahu ben harbiden öyle demedim. eheh burda bile toplayamıyormuşum amına koyim. özür dilerim lan, vallahi arkadaş arası esprisiydi.

    bombok geçen konserin devamı sonrasında ankara'da bir sokakta kalma hikayem var ki onu da anlatırsam bu entarinin filmini çekeceklerinden korktuğum için anlatmıyorum. bu arada, o akşam, o çulsuzlukta bizi evine davet eden bi abimiz vardı, sağolsun. kaç sene geçti ne adını unuturum, ne nezaketini.

    kargo deyince aklıma tecavüzcü damgası yemem-ki bence kızlar haklı- geliyor hülasası. bir de arabic fahişe çok güzel şarkı. tamam düz adamız da o kadar da değil yani.
  • 1993 ile 2000 yılları arasında, ikinci yeni'nin müziğini yapan grup.
  • türkiyedeki kargo firmalarının kalitesini özetlemek istiyorum. gerçi sizler de farkındasınız durumun.

    bir sebepten birçok parça siparişi vermem gerekti . farklı firmalarla gönderilmiş bu ürünler tesadüfen. mng, ptt, sürat kargo.

    son durumda;

    mng paketi araca koymayı unutmuş gidip kendim alacağım şubeden.
    ptt 3. gününde aynı şehirde bana paketi ulaştıramadı bekliyoruz
    sürat adresi eksik girmiş paket alakasız bir yerde onu da gidip kendim alacağım.

    şu işi hakkıyla yapan bir firma kurulsa ihya olacaklar ama kimse kaliteyi yükseltmeye yanaşmıyor. sinir hastası ettiler beni yemin ederim.
  • ayy koray çok yakışıklı diye dinleyen salak liseli kızlar ve içinde embesiller için mesajlar ve türkü tınıları olmayan ve vokalinde böğürülmeyen türkçe rock (bkz: haluk levent) rock diildir baba diyen aynı decede salak üniversiteli erkekler tarafından harcanan aslında oldukça kaliteli işler yapan özellikle şarkı sözleriyle aşmış sevdiğim grup.
  • bugünün ağır dandik türk pop/rock kırması saçma gruplarından fersah fersah önde olmuş, bizim gibi hem "80'ler hem 90'lar" sevenler için güzellikle yad edilen grup.

    https://www.youtube.com/watch?v=jfmvohmiovk

    sadece şu şarkı bile kalite, iş bilirlik açısından yeni nesil dandik şeylerden çok çok daha önde.

    ve bir de bu;

    https://www.youtube.com/watch?v=o9jwlhtumkw

    20 yıl öncesi be, az mı???
hesabın var mı? giriş yap