• cem yılmaz bu film öncesinde ve film gösterimdeyken birçok mecraya çıkıp filmi tanıtma çabasına girince büyük bir ön yargı oluşmuştu bende. 2 gün önce eşimle izleyecek bir şey bulamadığımız için açtık izledik. 6/10'luk bir film beklerken (kaçamak hala benim için 6/10) 8/10'luk bir filmle karşılaşınca çok mutlu oldum. bence cem yılmaz inanılmaz bir oyunculuk sergilemiş. oyunculuğun doğallığı senaryo kamera açıları vs. gerçekten kaliteli bir film.

    filmi izlerken nedense bir anda bir şimşek çaktı ve senaryonun arkasındaki senaryoya (alegoriye) odaklandım. kendimce naçizane bir çıkarımda bulundum. sinefil bir insan değilim eminim ki çok daha derin çok daha profesyonel manalar çıkaranlar olacaktır ya da belki de film senaryosu oluşturulurken çok daha başka şeyler düşünülmüştür.

    --- spoiler ---

    özellikle ayzek karakterinin dark side'a geçtiği bölümden sonrası, bana hepimizin bildiği bir hikayeyi anımsattı.

    feribot aslında ülkemizi temsil ediyor. ayzek karakteri, yıllarca mağduru oynamış malum kişidir aslında. -kendi bakış açılarına göre- yıllarca feribotun diğer çalışanları tarafından hor görülmüş, eziklenmiş cumhuriyet sistemince hiçbir önemi olmamış hatta çoğu kez alay konusu olmuştur.dişlerinin eksik olması da bu yüzdendir. birgün bir firma feribotu satın alır. bu firma amerika'dır. amerika finansal bir darbeyle feribotu ele geçirince feribot ahalisinden kendi kirli işlerini gördürecek birini arar. bu işe en uygun kişi makam, mevki, güç için her şeyi yapabilecek biridir. sırtındaki beyaz önlüğü çıkarıp (milli görüş gömleği) ona fiyakalı kırmızı ceketini giydirir. ayzek kırmızı ceketi de giydikten sonra iyice zıvanadan çıkar önce feribotun idaresinden sorumlu kim varsa (bunlar da işinde gücünde olan ve çoğunlukla ayzek gibi olmayan diğerleridir) ya taraf olacaksınız ya da bertaraf olacaksınız diyerek tepesini attıranı amerika'ya kovdurtur. ayzek gitgide güçlenir güçlendikçe de yalnızlaşır. artık önünde tek bir kişi kalmıştır feribotun kaptanı. varlığı sorgulanamayacak kişisi (atatürk). amerika'ya atatürk'ü de kovdurtmaya çalışır. hatırlarsanız bir sahnede kaptan ayzek'e okkalı bir tokat vurur. bu tokat otoritenin kendine göre vesayet sisteminin tokadıdır. amerika kaptanı da kovduktan sonra manidar bir şekilde kaptanlık ceketini de ayzek'in üstüne oturtmaya çalışır ama cem davran'da inanılmaz güzel duran kaptanlık ceketi ayzek'in üstünde bir o kadar eğreti durmuştur. bana kalırsa kaptanlık ceketi giyinme sahnesi malum kişinin "ben başkomutan'ım " hezeyanlarına bir göndermeydi. songül karakteri ise yıllarca ayzek'i kandırmış fethullah gülen'dir. yıllarca ne istediyse vermiştir. tostları bile çift kaşarlı yapıp ayağına kadar götürmüştür. songül kendinden bekleneni yapmıştır işinden gücünden ettiği tüm feribot ahalisi bu ihaneti çok çok önceden görebilmişken ayzek görememiştir. ayzek sinirini songül'le birlikte olan sermaye sahiplerine yöneltmiştir. songül'den bu ihanetin bedeli olarak geçmişteki tüm hesapları ödemesini talep etmiş sermaye sahipleriyle amansız bir kavgaya girmek zorunda kalmıştır. tüm bu karmaşa bittikten sonra ayzek feribot çalışanlarının kaptanın kıymetini çok daha iyi anlamıştır.

    --- spoiler ---

    debedit: devlet tüm işsiz kalanlara ve işini kaybetme riski olanlara destek olmalı. devlet olmanın gereği budur. yıllarca neden sosyalizmin insanlık onuruna en uygun politikalar bütünü olduğunu anlatmaya çalıştık. her şey iyi giderken kapitalizm en iyi sistem gibi dururken ve bu şekilde reklamı yapılırken işler biraz ters gittiğinde (savaş, salgın, doğal afet) herkes sosyalist politikalara sığınıyor. memur olduğum için şuan tek çekincem benim ve ailemin sağlığı. özel sektör çalışanlarının ise birçoğu sağlığından bile önce işini gücünü düşünüyor çünkü işi gücü olmazsa sağlığı da huzuru da olmaz bunu biliyor. korona salgını dünyada hakim olan yönetim biçimi konusunda hiçbir şey değiştirmeyecek ama birçok insanın bunu anlamasına yardımcı olabilir. kapitalizm siz düştüğünüzde bir tekme de kendisi atar, sosyalizm ise her şartta elinizden tutar. kapitalizmde her zaman yalnızsınızdır sosyalizmde ise hiçbir zaman yalnız değilsinizdir. bu acı gerçeklerle bu kriz döneminde çok daha iyi yüzleştik. yaşasın sosyal demokrasi! devletin sağlık, eğitim, haberleşme gibi temel hizmetlerini sermayeye peşkeş çekenlere de lanet olsun.
  • çok beğendiğim cem yılmaz filmi. türklerin sinema anlayışı çok ilginç. değerlendirme kriterleri acayip. abi adam çekmiş. yapmış. müthiş bir karakter oyunculuğu, çekimler güzel, olağan dışı bir senaryo... insanlar istiyor ki hep aynı tarz olsun. bi kurgu olsun. belli bir hikaye. başlasın ve bitsin.cem yılmaz film yapıyorsa komik olsun vs. sıkıntı orda. zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan, ferzan ozpetek gibi yönetmenleri ve filmlerini harcayan bu ülke, bu filmi de harcar tabi hiç şaşırmam. bı gora değil diyaloğu geciyor filmde. bikmadiniz bu yorumdan. adam da farkında. neden gora ayarında bı film olsun ki?ya da neden diğer cem yilmaz filmleri gibi bir beklentiniz var ki? güldürmedi,komik değildi,beklentinin altındaydı vs gibi yorumlar bana çok tuhaf geliyor. bı kere klasmanı farklı. aynı olsa bile kurgu senaryo çekimler karakterler her filmin ağzımızda bıraktığı ayrı bir tadı var. on numara film olmuş.adam aşıyor kendini artık.
  • barındırdığı "ne güzel iş be! hem hırsızlık yapacaksın hem geminin başına geçeceksin" repliği aslında neden itin götüne sokulduğunu biraz anlatıyor gibi.
  • çok beğendiğim cem yılmaz filmi.

    --- spoiler ---

    metin arıcı dişleri nedeniyle yeni işvereni tarafından kovulacağını kafasında kuruyor ve parasını kaybedince de farklı bir dünyaya geçiyor.

    son sahnedeki o ağlamaklı halini ise şöyle açıklayabiliyorum:
    metin aslında sadece işini kaybetmekten korkmuyor, gemide de aslında kendini daha iyi yerlerde görüyordu. kendine haksızlık edildiğini düşünüyor, dişleri yapıldıktan sonra herşeyin daha iyi olacağını hayal ediyordu belki de. hem her sabah tost yaptığı sevgilisi ile ciddi düşünebilecekti.

    fakat kendisine geldikten sonra yeni patronu karşısına oturduğunda tek yapabildiği
    "-abi dişlerle ilgili nolur bişe olmasın, yemin ediyorum yaptırcam" diye gözleri yaşlı şekilde yalvarması oluyor.

    o gözleri yaşlı, başını eğerek yalvarması ile aslında hiçbi bok olmadığını kabul ediyor, yine eski metin olmaktan mutlu oluyor. dişi ve yeni işi arasında kurduğu bağın hiç alakalı olmadığını anlıyor, o dakikaya kadar bize gösterilen streslerine, planlarına hiç gerek olmadığını anlaması hem bizi hem de metin'i rahatlatıyor. o nedenle anlıyoruz ki, varsayımlarımızı mantıklı şekilde sınamak gerek.

    --- spoiler ---
  • bu filmi netflix sağolsun şimdi izleyebildim. öncelikle film vizyondayken üşenmeden sayfa sayfa gömen beyninizi sikeyim sizin. mis gibi film yapmış lan adam aşırı beğendim, beni duygudan duyguya götürdü. komik değil bu diyen andavallar adamın zaten komik olma gibi bi derdi yok özellikle ilk filmde hiç komik olma derdi bildiğin dram çekmiş adam. izleyin izletin eminim çok beğeneceksiniz.

    cem yılmaz lütfen film işini bırakma, sen bu işi çözmüşsün abicim. komedi yapman da şart değil sen onu zaten stand up gösterilerinde yapıyorsun, mümkünse daha çok dram görmek istiyoruz senden çünkü gerçekten çok iyi beceriyorsun.

    bu arada cem yılmaz' ın oyunculuğu da müthiş gelişmiş özellikle ayzek rolünde o karakterin gel gitlerini bakışıyla mimiğiyle müthiş oynamış adam helal olsun. iyi varsın cmylmz.
  • cem yılmaz’ın belki de en iyi oyunculuk performansı sergilediği filmdir. bunu göremeyenler lütfen filmi kötüledikten sonra çıksın sözlükten ve açsın televizyonunu türk dizisi fln izlesin. biz de burada rahatça entry girelim.

    --- spoiler ---
    ayzek tam bir garibandır. tam türkiye’de yaşayan bir gariban. servis sektöründeki vasıfsız bir gariban. ayzek’in kötü fakir bir aileden geldiğinin izlerini görürsünüz. ayzek’in fakirlikten özgüvensiz büyüdüğünün izlerini görürsünüz. ayzek’in fiziki rahatsızlığının entelektüel fakirliğinde ne kadar büyük bir sorun olduğunu görürsünüz. garibandır ayzek. hep taşak geçilmiştir. etrafındaki o yavşak taşra kafalı şehirli çakallar tarafından özgüveninin nasıl sikilmiş olduğunu görürsün. buna rağmen hayatta kalma çabasını görürsün. bir kız sevme birine gönül verme ve bunu yapabileceği en ucuz yolla iki kaşar daha eklemeyle boşa kürek çektiğini göremeyecek kadar saf oluşunu ve bu gariban adamın salaklığını sömüren iki kaşarı görürsün. bir seçim yapmak zorunda kalıp iyiyi seçtiği halde kötüyü seçme düşüncesiyle bile nasıl kendinden geçtiğini görürsün. biriktirdiği o parayı kaybetme korkusuyla en ilkel çocuksu yönünün çıkışını izlerken ağlarsın. gariban adamdır ayzekler.. bırakın kendi sınırlarında 2-3 çakallık yapsınlar dersin.
    --- spoiler ---
    sonunda ağladım... böyle bir eser bıraktığın için teşekkürler cem yılmaz
  • 60 dakikalık, 2019 yapımı film. 7 / 10.

    --- spoiler ---

    sabah kaçamak'ı izlemiştim, bu diğer filmi ise ögleden sonraya bıraktım özellikle.

    dramatik kurgusu ve sinematografisi özenli bir fim "2 arada". ama his olarak bu kadar kuvvetli bir projede senaryoyu (özellikle diyalogları) daha kuvvetli beklerdim ben kendi adıma, bu açıdan cem yılmaz'ın senaryosunun sorunlu tarafları yok değil.

    filme dönelim. "bir cinnet" anını işliyor aslında. ayzek'in beyninde çakan saniyelik cinnet şimşeklerini 60 dakikaya yayıyor, sonra finale doğru ilerlerken izleyici için gidişat biraz fazlaca belli olsa da, bir noktadan sonra kabustan "geriye sararak" izleyiciyi rahatlatıyor cem yılmaz senaryosunda. bu açıdan final gerçekten hissiyatı yüksek bir rahatlama anına evriliyor, cem yılmaz bunu çok iyi gerçekleştirmiş akışta... bazen kabus görürsünüz ama rüya içinde kabus olduğunu anlarsınız; geriye alırsınız olayları, kendi rüyanızın içinde rahatlarsınız ve bunun farkına varırsınız, biraz o durum geldi benim aklıma... fena olmayan bir deneme.

    --- spoiler ---
  • cem yılmaz’ın şaheseri diyebilirim.
    o kadar beğendim ki. 1 saatte alabileceğiniz maksimum keyfi veriyor film.
    filmin geçtiği yer o kadar sıradan ama bi o kadar da kimselerin film çekmek için aklına gelmeyecek bir yer ki. hikayeler o kadar gerçek ve samimi ki. kıskanmamak elde değil cem yılmaz’ı. oldukça daraltılmış ve özelleştirilmiş bir hikayeyi örmüş ve bu onun yaratıcılığının kanıtı niteliğinde.
  • ben renk filtreli bir aynada anlatılan bir beyaz yakalı hikayesi gördüm bu filmde. geçenlerde bu filmi 3. kez izledim. bilmiyorum doğru tanım mı ama bu mikro hikaye anlatıcılığı cem yılmaz'a çok yakıştı. keşke kısa filmler de çekse. giriş-gelişme-karışma-daha çok karışma- çözülme-rahatlama örgüsünü rahatsız etmeden çok güzel aktarmış. bunu bu kalitedeki prodüksiyonla sunmak ta ayrı bir maharet.

    --- spoiler ---

    bu film gerçek bir film, karakterler gerçek, hikaye gerçek, kılık kıyafetler gerçek. yani normalde kimsenin merak etmediği, sıradan ve fiziksel olarak da dezavantajlı bir karakterin rutinini, ihtiraslarını, kaygılarını, aşkını; farklı düzlemlerde gözlüyoruz.

    3800 tl'sini kaybeden bir adamın hikayesi var burda. senaryo beyaz yaka üzerinden kurgulansaydı bu kadar keyifli olmayabilirdi. aslında çoğu beyaz yakanın yaşadığı iş hayatındaki iktidar problemi güzel bir şekilde işlenmiş. gemide bir birlikte yaşam alanı var ama bir o kadar samimiyetsiz, ocağın başında kim var belli değil, mikro alan genişletme çabaları, ayak kaydırmalar, gammazlık, sahte bir düzen-intizam bağımlılığı...

    ilginç bir şekilde iş yerinde hakettiğini alamadığını düşünen bir karakterin progresif ve sürekli olarak haketmediğini aldığına şahit oluyoruz. bu dönüşümlerin onun üzerindeki etkisini ve gerçek benliğin her seferinde daha da açığa çıkmasını izliyoruz. en son gemideki tüm iş kalemlerini karakter yapmaya başlıyor.

    bir de aşk var tabi. çift kaşarlı ve salçalı tostlar, özel pipetli ayranlar. herkes kendince bir şeyleri suistimal ediyor. sonra zengin çocuk. karakteri bir kahramana dönüştüren başarısız bir kurtarma girişimi.

    eksiğinin her fırsatta farkında olduğunu belirtmeye ihtiyaç duyan ve bunu gidermenin sahip olduğu sorunların büyük bir kısmını ortadan kaldıracağına inanan karakter bu girdapta boğuluyor. ortaya çıkan dramatik sonuçlarda da kendisini herkes gibi olmakla savunuyor.

    -kim olsa aynı şeyi yapar! herkes böyle yapıyor! herkes yapmıyor mu?

    sonunda da ikinci şans.. tüm bu tecrübeleri yaşayan karakter hayatına yeni bir yön vermek üzere fırsatı değerlendiriyor.

    --- spoiler ---

    genel olarak çok hoş kurgulanmış bir mülakat trajedisi diyebilirim.
    bu formata devam et lütfen abi, keyifle izliyoruz.
  • cem yılmaz'ın dört tane uzun uzun film yapmak yerine anlatmak istediğini kısa sürede anlatarak dört film çıkarmak fikri çok başarılı bir fikir.

    böylece gereksiz sahne ve süre tamamlamak için gereksiz diyaloglardan uzak oluyor eser.

    karakomik filmler bu manada çok başarılı.

    cem yılmaz sinemasını komedi gösterisi sananlar büyük hata yapıyorlar. komedi için hali hazırda gösteri yapıyor zaten. bunun ayrımını fark etmekte fayda var.

    iki arada filmini dram olarak değerlendirmek gerekir. gerçekten oyunculuklar çok başarılı olmuş. ayzek karakterinin gelişimini izlemek güzeldi. başına sert ve zor şeyler geldikçe daha da hırçınlaşmasını izliyoruz. dişleri ile ilgili sorunları, işini kaybetme riski ve en önemlisi aşık olduğu kadının aslında onunla eğleniyor olması gibi durumlar karakteri daha da psikolojik olarak zorluyor. ve her zorlama sonrasında da karakter bir patlama yaşıyor. eline güç geçtikçe bunu kötüye kullanmaya, kötüye kullandıkça daha da güçlenmeye ve daha da güçlendikçe de daha da yalnız kalmaya başlaması süreci mükemmel yansıtılmış. olay öyle bir hal alıyor ki bir süre sonra gemideki her işi tek başına yapmak zorunda kalıyor. çok güzel bir yalnızlık sembolü olmuş bu durum. ve yine aslında özel sektör eleştirisi de aynı zamanda. herkesin işini yapacak bir adamınız var ise diğerlerine ihtiyacınız yok demektir.

    cem davran'a kaptanlık rolü yakışmış. uraz'a da serseri zengin rolü gerçekten yakışıyor.

    filmin içinde diğer yarıdaki kaçamak filmdeki karakterleri göstermek güzel fikir. zafer algöz'ü o sahnede arkada bırakarak gözümüze sokmamak fikri de başarılı olmuş. güzel işlenmiş.

    ımdb puanı: 6.9/10
    puanım: 7.5/10

    not: kaçamak filmindeki uzaya çıkma sahnesinin iki arada filminde gözüktüğü sahne halüsinasyon olan bölümde kalmıyor mu? ya yanlış hatırlıyorum ya bir hata var ya da anlatmak istenen mesajı ben alamadım.
hesabın var mı? giriş yap