• ilk olarak 1320 yılında orta ve güney çin bölgelerinde ortaya çıkmıştır. farelerde bulunan pirelerden insana geçen bu veba zamanla asya'da yayılma imkanı bulmuştur. zamanın genişlemeci devleti moğolların hiç şüphesiz vebanın asya'da bu kadar yayılmasında etkisi büyüktür. aynı zamanda başta ipek yolu olmak üzere çeşitli ticaret yolları üzerinde salgın çok geniş alanlara kadar uzanmıştır.

    salgın, çağın hükümran devleti moğollar tarafından kırım'ın fethi sırasında avrupa'ya yayılma olanağı bulmuştur. 1346 yılında moğolların ceneviz ticari kolonisi durumundaki kırım'daki kaffa kalesini kuşatması sırasında orduda veba baş göstermiş, bunun üzerine moğol komutan vebalı cesetleri mancınıkla kale içine fırlatma emrini vermiş ve hastalık kale içinde yayılmıştır. kaffa'dan birkaç denizci gemiyle kaçabilmiş, ancak bu sayede veba'yı venedik ve cenova'ya, ordan da tüm avrupa'ya taşımışlardır.

    salgının avrupa sosyoekonomik yapısı üzerinde etkileri büyük olmuştur. avrupa nüfusunun 1/3'ünün kara vebada öldüğü söylenir. yaşanan insan kıtlığı sebebiyle köylülerin toprak sahipleri karşısında güçleri artmış, boş kalan arazilerini verimli tutmak isteyen toprak sahipleri bu arazileri köylülere kiralamak zorunda kalmış ve sonuç olarak kırsal kapitalizmin temelleri atılmıştır.

    kara veba sonrasında kadının da erkek karşısında göreli sosyal gücünün arttığı söylenebilir. erkekler dışarda daha fazla vakit geçirdiklerinden hastalığa kadınlara nazaran daha fazla yakalanıyorlardı. bu da arkalarında mal varlıklarına sahip, ekonomik açıdan güçlü dullar bırakmalarına sebep olmuştur.

    işgücünün azalması bir yerde teknolojik gelişmelere de önayak olmuştur. matbaanın icadı, az mürettebatla yola alan daha büyük gemilerin yapılması ve geleneksel silahlara kıyasla çok daha efektif savaşma olanağı veren ateşli silahların gelişmesi hep bu döneme rastlar. tarım da teknolojik gelişmelerden aynı şekilde nasibini almıştır. önceleri işçi-yoğun yapılan tarımdan kapital-yoğun üretim sistemine geçiş hız kazanmıştır. tabi bu noktada doğu avrupa istisnai bir durum teşkil eder, zira veba salgını bu bölgeleri pek etkilemediğinden tarımsal üretimde toprak sahibi-köylü ilişkileri eski düzleminde devam etmiş, hatta köylüler aleyhine bozulma göstermiştir.

    salgınlar belirli aralıklarla bir iki yüzyıl daha etkisini sürdürmüş, daha sonra geride kalan sağlıklı insanlar nesillerini devam ettirdikçe hastalığa olan bağışıklık artmış ve zamanla kara veba insanlık için bir tehdit olmaktan çıkmıştır. yine de kara ölüm insanlık tarihindeki en çok can alan salgın vakası olarak tarihe geçmiştir.
  • avrupa'da vebanın bu denli yayılmasındaki büyük faktörlerden biri de cadıların büyülü hayvanları olarak görülen kedilerin katledilmesidir. kediler geceleri dışarıda dolaşıyorlar ve gözleri parlıyordu. rahiplere göre uğursuzluk getiriyorlardı. bunun üzerine avrupa'da binlerce kedi katledildi. aslında sadece kediler de değil, cadı olduğu ileri sürülen sayısız günahsız insan da yakılarak öldürüldü. bazıları ise suçu kafir musevilerin varlığında buluyordu.

    ama avrupalılar kedileri öldürerek vebanın ekmeğine yağ sürdüklerinin farkında değillerdi. kedilerin azalmasıyla ortaçağın ilkel kanalizasyonlarında yaşayan ve yersinia pestis taşıyan farelerin sayısı kontrolsüz bir şekilde katlanarak arttı. bugün araştırmacılar vebadan ölüm oranının bu denli yüksek olmasını kedilerin öldürülmüş olmasına bağlıyorlar. zira 14. yy da ekosistem ve ekolojik dengenin yapısı bilinmiyordu.
  • adigeler "kurdun yediği de yemediği de üzerine kalır" der, işte bu atasözündeki kurt, mezkur hastalıktaki faredir. mevlana "eli görmeyen yazıyı kalem yazdı zannedermiş" der, kara veba söz konusu olduğu zaman hemen farelere veryansın edilir. vay efendim orospu çocuğu fareler, neymiş efendim fareler bizi sikti attı, yok efendim pis/ iğrenç hayvan vs. vs.
    arkadaş tamam bu fare denen şerrefsiz dallamalar yüzünden çıkmış/ yayılmış bu hastalık ama bu kodumun farelerini yiyen kediler nereye kaybolmuş o kodumun avrupa'sında.

    25 temmuz
    ondördüncü yüzyılda, katolik inancın koyu fanatikleri avrupa şehirlerindeki kedilere savaş açtılar.
    iblis'in emrindeki bu şeytani hayvanlar çarmıha gerildiler, kazığa oturtuldular, canlı canlı derileri yüzüldü ya da ateşe atıldılar.
    bunun üzerine, en kötü düşmanlarından kurtulan fareler şehirlerin tek sahibi oldular. ve farelerden bulaşan kara veba otuz milyon avrupalıyı öldürdü.
    (bkz: los hijos de los dias) *
  • dalga kuzey hindistan'da başlamış, akabinde moğol orduları vasıtasiyle ipek yolu üzerinden batıya doğru ilerlemiştir. 1346'da altınordu devleti kırım yarımadasına kadar ilerlemiştir; ancak bu bölge venediklerin hakimiyetindedir. cani bek han ve ordusu venediklerin caffa'daki kalesini kuşatırlar. kuşatmada tarihin belki de ilk biyolojik silahını kullanırlar. moğollar taşıdıkları veba'dan ölen askerlerinin cesetlerini mancınıklarla kalenin içine fırlatırlar. bu cesetlerden bulaşan veba, çok azı kuşatmadan sağ kurtulabilen cenevizli tüccarlar vasıtasiyle önce sicilya'ya sonra tüm avrupa'ya yayılır. kara ölümün bundan sonraki taşıyıcıları ise pireler olacaktır.
  • asya ve avrupa kıtalarının tamamında 75 ile 200 milyon insanın ölümüne sebep olmuş, zirve noktasına ise 1347 ve 1351 yılları arasında ise avrupa'da ulaşmış ve avrupa nüfusunun %30'u ile %60'ını yok etmiş bir salgın hastalık. ilk ortaya çıkışı 1343 yılında orta asya topraklarında olmuş ve daha sonra ipek yolu aracılığıyla kırım adasına kadar gelmiştir. ardından buradan ticaret gemilerindeki fareler aracılığıyla avrupa kıtasına gelmiş ve bütün avrupa kıtasına yayılmaya başlamıştır.

    avrupaya gelmesinden sonra 450 milyon olan dünya nüfusu 350 ile 375 milyona kadar gerilemiş ve tekrar 450 milyona ulaşması 200 yıl sürmüştür.

    vebaya sebep olan hastalığı fareler ve diğer sürüngenlerin üzerinde yaşayan pireler taşımaktadır. asya'da oluşan iklim değişikliği sebebiyle sürüngenler kuru toprakları terk ederek daha fazla insanın yaşadığı bölgelere doğru göç etmeye başlamışlardır. 1338 ve 1339 yılları arasında kırgızistan bölgesindeki bir mezarlıkta vebayla ilgili yazılar bulunmuştur. veba buradan ortaya çıkmış ve daha sonra çin ve hindistan bölgelerine ulaşmıştır. 2010 yılında yapılan araştırmalara göre vebanın asıl kaynağı çin olarak belirlenmiştir.

    13. yüzyılda moğol istilası altında bulunan çin topraklarında tarım ve ticaret gerilemiş, bunun sonucunda kıtlık ortaya çıkmıştır. kıtlıkla birlikte veba patlak verince 1330'lu yıllardan 1347 yılına kadar çin topraklarında 25 milyona yakın insan hayatını kaybetmiştir. 1347 yılında ise hastalık istanbul'a ulaşmıştır.

    hastalığın ticaret yolları, ordular veya ticaret gemileri aracılığıyla seyahat ettiği düşünülmektedir. 1346 yılının sonlarında hastalıkla ilgili haberler avrupa kıtasında yayılmaya başlamıştır. bulunan bir yazıda "hindistan tahliye edildi, mezopotamya, suriye, ermenistan ve tataristan cesetlerle kaplanmış." yazmaktadır.

    vebanın avrupaya ilk ulaşmasına sebep olanların 1347 yılında kırım limanından gemiyle ticaret yapan cenevizli tüccarlar olduğu düşünülmektedir. bu yıl, kırım moğol ordusu tarafından kuşatılmakta ve ordu ise hastalıkla uğraşmaktadır. moğol ordusu, şehri ele geçirmek için cesetleri mancınıkla şehre doğru fırlatmakta ve bu cesetler şehirde yaşayanlara hastalığı bulaştırmaktadır. cenevizli tüccarlar ise bu kuşatmadan etkilenmemek için kaçmış olsalar da hastalığı gemilerine alırlar ve daha sonra italya'nın güneyinde bulunan sicilya adasına getirirler. böylece hastalık güney avrupaya ulaşmış olur, ardından kuzeye doğru ilerler.

    ekim 1347 tarihinde sicilya'ya ulaşan hastalık, kısa sürede bütün adada yayılır. kırım'dan hastalığı taşıyan diğer gemi ise ocak 1348 tarihinde venediğe ulaşır. ancak bu gemi venediğe ulaşmadan önce, sicilya'dan gelen veba venediğe ulaşmıştır. bu da vebanın ne kadar hızlı ilerlediğini göstermektedir. ocak ayının sonlarında veba taşıyan gemilerden bir tanesi italya kıyılarından gönderilir ve gemi marsilya'ya gider.

    hastalık italya topraklarından avrupa'nın kuzeyine doğru ilerler ve 1348 haziranında fransa, ispanya, portekiz, ingiltere topraklarına ulaşır. ardından veba doğuya ve kuzeye doğru yönelir ve almanya, iskoçya ve iskandinavya bölgelerini etkisi altına alır. norveç'e ilk kez 1349 yılında bir gemi aracılığıyla gelir, ardından iç kesimlere doğru ilerler. ayrıca bu dönemde izlanda'ya da ulaşır. 1351 yılında ise rusya'nın kuzeybatı bölgelerinde görülmeye başlar. avrupa'da ticaret ilişkisi fazla olmayan bölgelerde hastalığın görülme oranı çok daha düşüktür, bu sebeple belçika, hollanda ve alp dağlarındaki bazı izole bölgeler vebadan etkilenmemiştir.

    yaygın bir görüşe göre ise avrupa'da vebanın büyümesinin önemli sebeplerinden birisi kedilerin yok edilmesidir. o yıllarda insanlar cadıların varlığına ve büyü yaparak şekil değiştirdiğine inanırlardı. cadı olan birisi kendisini kedi şekline sokarak insanların arasında dolaşır ve kendini belli etmeden diğer insanların sırlarını görür, duyar ve bilir olarak düşünülürdü. bu sebeple insanlar cadılardan kurtulmak için kedileri öldürmeye karar verirler ve sokakta gördüğü kedileri öldürürler, çoğu için ise öldürme yöntemi olarak yakarlar. sokaklarda kediler kalmayınca sürüngenleri avlayan sokak hayvanları olmaz ve böylece sürüngenlerin sayısı artar. sürüngenler ise hastalık taşıdığı için vebanın büyümesine sebep olur.

    bu sadece bir teori gibi görünse de, o yıllarda sokaklarında kedi bulunmayan avrupa vebadan dolayı kırılırken, anadoluda vebayla ilgili herhangi bir olayın yaşanmaması ise bu teoriyi destekler nitelikte.
  • zamanında papa 11. gregory kedileri şeytanın hayvanları olarak tanımlamış, avrupa kıtasında bulunan kedilerin çok büyük bir bölümü öldürülmüş. kedilerin olmadığı ortamda coşan farelerde kara veba hastalığının bu kadar etkili yayılmasına neden olmuş yaklaşık yüz milyon kişi hayatını kaybetmiştir.
  • günümüzde hayatımızı derinden etkileyen bir pandemi ile karşı karşıya olduğumuz şu günlerde belki de tarihin en meşhur salgını olan "kara veba" hakkında ana hatlarıyla genel bir bilgi vermek istedim. "kara veba" konusu tarihçilerin hala tartıştığı konulardan birisi olması nedeniyle en yaygın ve kabul edilen görüşler ışığında açıklayacağım bu salgını.

    öncelikle veba bakteri kaynaklı bir hastalıktır. tarihin neredeyse her döneminde çeşitli coğrafyalarda sıklıkla yayılım göstermiştir.

    kaynaklardan öğrendiğimiz kadarıyla çeşitli dönemlerde avrupa, asya kıtalarının birçok bölümünde etkili olan veba özellikle batı ve güney avrupa, avrasya ve arap yarımadasını öldürücü şekilde vurmuştur. bunun nedeni ise ortaçağda yerleşimin yoğun olduğu, ticaret ve ekonominin kalbinin attığı bölgeler olmasıydı.

    veba'nın yol açtığı salgılanlardan en ünlüsü ise hiç şüphesiz 1347-1351 yılları arasında süren avrupalıların "black death" dedikleri "kara veba" salgınıydı.

    öncelikle veba hastalığı hakkında bir bilgi vermemiz gerekir. veba dediğimiz gibi bakteri kaynaklı bir hastalık olup 3 tipe ayrılır:

    1) hıyarcıklı
    2) septisemik
    3) pönomik

    hıyarcıklı veba 1347-51'de kıta avrupasında yayılım gösteren veba tipidir. burada kemirgen faktörü oldukça önemlidir. insanlara kemirgenlerin üzerindeki pireler aracılığıyla geçmektedir. kemirgen-pire-insan şeklinde bir rota ile insanlara bulaşan hıyarcıklı veba'da yüksek ateş, titreme ve sarsıntı oluşur. ayrıca vücutta meydana gelen koyu renkli şişlikler hastalığın en önemli belirtilerindendir. bu şişlikler patlarsa, vücuttaki bakteriler dışarı atılıp hasta kurtulmaktadır. aksi takdirde 3 gün içinde ölüm gerçekleşmektedir.

    septisemik vebada hasta saatler içerisinde hayatını kaybederken, pönomik veba'da da etkilenen akciğerlerden dolayı kan kusmaya başlayan hasta kısa sürede ölmektedir.

    avrupa'yı vuran veba dediğimiz gibi "hıyarcıklı veba"dır. "black death" yakıştırmasının sebebinin de vebanın yol açtığı koyu şişlikler olduğu öne sürülen görüşlerdendir.

    peki kara veba ortaya nasıl ve nereden çıktı?

    bu salgının ortaya çıkışı yeri tam olarak bilinmemekle beraber en yaygın görüş asya hatta çin olduğu yönündedir. çin'den çıkan bu hastalık moğollar aracılığıyla ön asya'ya getirilmiş.
    1345'te moğolların kuşatığı ceneviz kolonisinde kefe şehrine mancınıkla vebalı hasta fırlatılması üzerine veba şehre yayılmıştır. kefe şehri zengin bir ticaret merkezi olması nedeniyle bölgeye gelen tüccarlar aracılığıyla hastalık sicilya bölgesinden avrupa'ya giriş yapmıştır.

    aynı zamanda moğolların kuşatılan şehre mancınıkla vebalı hasta fırlatması kimyasal savaşın başlangıç örneklerindendir. ortaçağda kuşatılan şehre veya kaleye mancınıklar aracılığıyla hastalıklı insan veya hayvan fırlatmak oldukça yaygındı.

    kıta avrupasına gelen "kara veba" 4 yıl etkisini göstermiş ve özellikle 1348 yılında tepe noktasını görmüştür.

    1347-51 yılları arasında avrupa nüfusunun 3'te 1'ni veya %60'nı yok ettiği düşünülmektedir. 1340'taki 76 milyonluk avrupa nüfusunun 1450'de 50 milyon olarak ölçülmesi önemli bir göstergedir.

    salgın avrupa'da özellikle italya, fransa, ispanya ve ingiltere'de oldukça şiddetli geçmiştir.

    1348'de fransa kralı iv. philippe paris üniversitesi tıp fakültesi'den detaylı bir rapor istemiştir. krala sunulan rapordaki ifadeler ise çaresizliği net bir şekilde özetler nitelikteydi: "hastalığa neden olan gerçek neden asla öğrenilemeyecek. bu hastalık insanın anlama kapasitesinin çok üzerinde"

    kara veba'nın tek kelimelik özeti: çaresizlik.

    insanlar oldukça çaresiz olduklarından dolayı depresif ve karamsardılar. "black death" ismindeki "black" kelimesinin bu yoğun karamsarlıktan geldiği bir diğer iddiadır.

    dönemin hekimleri hastalığa karşı çaresiz kalmışlar. kiliseye din adamlarına koşan halk orada da aynı çaresizlikle karşılaşınca tarifi imkansız şekilde savunmasız hissetmişlerdir. bozulan psikolojilerine en büyük örnek ise: ölüm dansıdır.

    hastalığın neden olduğu ateş, yoğun titreme ve sarsıntı insanlardaki çaresizlikle birleşince ölüm dansı adı verilen ritüel ortaya çıkmıştır.

    hastalığa sebep olduğu düşünülen sebeplerden biri yaygın ortaçağ görüşü olan "tanrı bizi cezalandırıyor" iken en kabul gören sebep ise "kötü hava" olarak gösterilmiştir.

    hatta o dönemde buna yönelik önlemler alınmış, çiçek ve hoş kokulu bitkiye olan talep artmıştır.

    diğer önlemlerde ise uzmanlar 2 farklı yöntem önermiş:
    1) ülke dışına çıkın. çünkü ülke dışında salgın yok. (bu dönemde ülkeler arasındaki iletişimin sınırlı olması bu görüşün ortaya çıkmasına neden olmuştur)
    2) şehirde kalın ama festivallere gitmeyin ve kalabalık ortamlarda bulunmayın.

    salgın döneminde hastalığın görüldüğü şehirlerin kiliselerine siyah bayrak asılması son derece yaygındı. bu şekilde salgın olan kentler şehire girecekleri uyarıyorlardı.

    diğer önlem ise vebalı cesetlerin kapıların önüne konması ve mahalleleri gezen yük arabası aracılığıyla defnedilmesidir.

    pek tabii sosyal hayata etkileri inanılmaz olmuştur.
    öncelikle neredeyse aile üyeleri birbirleriyle görüşemeyecek duruma gelmiştir.
    insanlar cenazelere gidemez olmuş, akrabalar, arkadaşlar bu dönemde birbirleriyle görüşememişlerdir.

    kiliselerde birisi vefat edince çan çalınma uygulaması kaldırılmıştır. çünkü sürekli bir insan ölmektedir.

    benzer bir tablo islam coğrafyasında da yaşanmıştır. ipek yolu aracılığıyla gelen veba hastalığında 1348'de dımaşk şehrinde 1 günde 300'ün üzerinde insan öldüğü bilinmektedir. hatta emeviyye camii'nde 1 vakitte 15 cenaze namazı kılındığı söylenmektedir.

    avrupa'da ise vasiyetnamelerde büyük bir artış olmuş. insanlar öleceklerini düşünüp vasiyetnameler hazırlamıştır.

    bu salgın avrupa'da sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda önemli ölçüde etkilemiştir. ancak kara veba'nın en büyük etkisi "psikolojik" anlamda olmuştur. insanoğlu'nun en büyük tramvalarından birisidir bu salgın.

    o tramvayı da "çaresizlik" ile ifade ederiz.

    yararlandığım kaynaklar:
    kara ölüm: 1348 veba salgını ve ortaçağ avrupa'sına etkileri, özlem genç
    dia, tâun maddesi
  • hastalığı tedavi eden doktorların kıyafetleri o kadar korkunçtur ki hasta zaten karşısında böyle bir tipi görünce kalpten gider.
  • orta çağ insanına bela olmuş hastalık.

    bu kadar hızlı yayılan tehlikeli bir hastalık nasıl olmuş da tüm insanlığı yok etmemiş anlamıyorum. hayatta kalanlar çok izole yaşamış da değiller anladığım kadarıyla.
  • 2000-2004 yılları arası italya milli futbol takımı teknik direktörlüğü yapmış giovanni trappatoni'nin bir basın mensubunun kendisine sorduğu soruya verilen cevapta referans olarak kullanılmıştır.. trapattoni o yıllarda delifişek ve çok formda olan di canio için "paolo di canio'yu ne zaman milli takımda görebileceğiz?" sorusuna şu cevabı vermiştir :

    - " di canio'yu milli takıma almam için dünyada bir kara veba salgınının olması lazım !"
hesabın var mı? giriş yap