• vakti zamanında gururla ayrıldığım okul şeysi.

    kara harp okulu'ndan ayrılma sebebim ilk girdiğim günden beri okulun idari sisteminde varolduğunu düşündüğüm ve yaşam tarzıma hayat görüşüme uygun olmayan icraatlar ve sosyal ortam.

    kuleli askeri lisesi'ne kaliteli bir lise eğitimi almak ve türk silahlı kuvvetlerinin beyaz yakalı işçileri diyebileceğimiz subay statüsünde fedakarane ve cansiperane mücadeleler vermek ve görevler almak hayaliyle (tabi bu 13 yaşındaki bir erkek çocuğunun dünyayı algılayışıyla) girdim.
    iyi bir derece ile mezun olarak seneler boyunca aldığım kaliteli eğitim kazandığım kişisel özgüven ve farkındalığı devam ettirmek ve yükseklere taşımak umuduyla kara harp okulu'na tsk nın kendi iç düzenlemeleri sonucu geçiş yaptım.

    harp okulu intibak kampı için geldiğim tarihte okul kampüsüne girdiğim andan itibaren tahminimce askeri disiplin ve sebat eğitimi maksadıyla yapılmaya başlayan muamelelere uyum göstermeye çalıştım. çevremdeki lise arkadaşlarımdan bazılarına ise benim kanaatimce daha ağır uygulamalar ve yıldırma politikası, bezdiri faaliyetleri olduğunu düşündüğüm bir sürü mantıksız ve görevi kötüye kullanmaya yönelik işkenceler ve eğitimler yaptırılıyordu.

    zaman içerisinde tam sayısını bilmemekle beraber ilk günden itibaren kampın son gününe kadar kampa katılan öğrencilerin 3te biri ayrılmak için işlemlerini başlattı.

    biz devam eden öğrencilerin de psikolojik olarak kötü etkilendiği bu süreç sonucunda aramızda bazı tevatürler dolaştığını farkettim ki bunların kimisi olan biteni açıklamaktan uzak kimisi ise benim aklıma ve görüşlerime yatar cinstendi.
    sonuçta şöyle bir gerçek kara harp okulu'na devam etmek isteyen askeri lise kaynaklı öğrencilerin 3te birine yakını veya daha fazlası intibak kampından, ne hikmetse 4 5 sene askeri lisede okuyup da askerlik nosyonunu kazanamadıklarını kağıt üstünde kabul ettirilecekleri tipik prosedürlerle ayrıldılar.

    bu konu hakkında çıkan ideolojik/siyasi veya sosyolojik duyum, çalışma ve araştırmaları dikkatle incelemeye başladım o tarihten itibaren.
    kimisi bu uygulamamanın etnik ayrımcılık esasına göre yapıldığını iddia eden tezler içeriyordu, kimisi bu işin belli bir cemaat/zümrenin gizli ve uzun vadeli yapılanması olduğunu kimisi ise hükümet kanadıyla askeri hiyerarşi yapısında sosyolojik ve ideolojik değişiklikler yapılmaya çalışıldığını... bunlardan hangisi doğrudu veya ne kadar doğru ya da yanlıştı bilemiyorum.
    ama şu var ki kara harp okulu'na devam ettiğim eğitim sürecinin gördüğüm bir yüzü ve farkında bile olmadığım buzdağının görünmeyen yüzü diye tabir edebileceğim farklı bir yüzü / boyutu bulunmaktaydı.

    bunu halihazırda muvazzaf olan subay ve öğrencilerden de defalarca kes duydum ve hissetmem için telkinlerde bulunulduğu oldu.

    komutanlarım asıl kaynağını veya sebebini bilmedikleri emirler doğrultusunda hareketlerime, disiplin durumuma dikkat etmemi bana "tavsiye" ettiler. yoksa bu mesleki yaşantımda sonumun hiç hayırlı olmayacağını yaz eğitim kamplarında zorluklar çekeceğimi buyurdular. bunu genelde ikili görüşmelerinde söylüyorlardı.

    kara harp okulu'ndaki ikinci senemin sonuna doğru ayrılma isteğimi ailemle görüştüm ve ailem bunu kabul etmediği ve baz ailevi sağlık sorunları sebebiyle kararım doğrultusunda icraate geçmekten caydım.

    ancak kara harp okulu'nda hiçbir zaman aidiyet duygusunu yaşayamadım ve okula adapte olamadım. bu sebeple 3. sınıfın sonunda aileme tekrar ayrılma isteğimi dile getirdim ve onları ikna ederek ayrılma işlemlerimi başlatarak komik bi prosedür sonucu "kendi isteğim"le ayrıldım.burada kendi isteğimle kavramına diyorum komik diye bunu yazan kafa sanıyordu kş bu tip sözleşme sonucunda onlara dava açılamayacak ulan ayrılıcak olana tek seçenekle kendi isteğin yazmaya razı ediyorsunuz buna mı bakar hukuk arkadaş. aman kalsı dava etmicem zaten.
    neyse...
    benim yaşadığım olayların görünen yüzü bu şekilde ancak kara harp okulu'ndan ayrılma fikrimde kararlılık göstermeme sebep olan olaylar buzdağının görünmeyen tarafıyla ilgili. kara harp okulu'ndan ayrılmam için bizzat komutanlar bana baskı tehdit veya ikna çalışmasında bulunmadılar. ancak şahit olduğum olaylar geleceğe dair umutlarımda ve hedeflerimde sarsıntılar ve şok dalgaları yarattı. mesleki heyecanımı yitirmeme sebebiyet verdi. psikolojik dengemde dalgalanmalar yarattı.

    kara harp okulu'nda kaynağını ve sebebini bilmediğim sistematik olduğunu tahmin ettiğim baskı uygulamaları sonucu yakın arkadaşlarım mesleki yaşantıdan mahrum bırakıldı ve kendi istekleriyle ayrıldığı görüntüsüyle ayrılmaya zorlandı. öğrenciler ileride başvurabilecekleri hukuki savunma/tahkikat halleri durumunda mevcut hallerindeki bilgi ve tecrübe eksikliklerinden faydalanılarak korkutuldu ve sindirildi. hukuki statülerinin farkında olmayan öğrenciler de tek kurtuluş ve hak arama yolu olarak ayrılma seceneğini seçmek zorunda kaldılar. ancak ayrılıp da idare hakkında dava açan öğrenciler de içerideki bastırılmış ve sindirilmiş öğrencilerin (yani kendi devre arkadaşlarının) zorla ve yine korkutularak kurgulanmış bir senaryo üzerine şahitlikleriyle karşılştılar (bu korku bizzat sadece tehditlerle değil teklifi geri çevirme halinde başına kötü şeyler geleceği ve mezun olma hususunda, okula devam konusunda yaşanabilecek olası sıkıntılara sebep olma kaygısı oluşturacak ortam yaratılarak hissettirildi.).

    baskılara dayanmaya çalışıp öğrenciler kimi zaman diğer öğrencilerle aynı fırsat eşitliğinden faydalanamama ( hakkı olduğu halde fırsat eğitimi, komutan kanaati vb. geniş spektrumlu ve soyut kavramlarla meştulaştırılmaya çalışılan) durumuyla gizli yollardan cezalandırıldılar. bunlar ceza verme, kötü muamele, tehdit, baskı, toplum içinde itibarın defalarca zedelenmesi ve nihayetinde hırsızlık suçlaması veya vatana ihanet suçlaması...

    bazı öğrencilere neden bunlar gibi kötü ve askeri eğitimin parçası olmaktan ziyade görevin menfii kullanımı olan uygulamalar yapıldığını araştırdım. ancak bulduğum bazı bilgi, veri ve duyumlar akademik bir geçerlilikte ya da hukuki delil niteliğinde olmaktan ziyade sadece şahitlik veya mülakat seviyesindedir.

    ancak kendi çıkarımım şu ki kara harp okulu'nda bariz bir şekilde görülür ve hissedilir biçimde yapısal ve sosyolojik değişimler planlanmış ve icraate geçilmiş. bunun en büyük göstergesi kara harp okulu'nun asli subay kaynağı olan askeri liselerden gelen öğrenciler yerine sivil liselerden gelen öğrenci sayısının oransal olarak uçurum şekline varmış olmasıdır. benim okuduğum 2015 devresinde şuan tahminimce 130 askeri lise kaynaklı öğrenci bulunmakta ve 670 sivil lise kaynaklı öğrenci bulunmakta. tam rakamlar kara harp okulunun ilgili birimlerinde mevcuttur. bu 130 askeri lise kaynaklı öğrenci ilk intibak sürecine başlangıçta 330 civarındaydı ve sivil kaynaklı öğrenciler ise 800 civarındaydı. (yine tam kaynaklar eğer sayısal-istatistiksel bilgiler/kayıtlar menfi amaçlarla, olası şikayet/davalara karşı oynanmamışsa kara harp okulunun ilgili birimlerinde mevcuttur.)

    bunun yanısıra benim gördüğüm ve en çok etkili olduğunu gördüğüm yıldırma uygulaması ise kara harp okulundaki öğrencilere sigara içen-içmeyen,
    okul dışı hayatında içki içtiği düşünülen-düşünülmeyen ve kız arkadaşı olan-olmayan öğrenciler olarak ayrım yapıldığı ve bu ayrımın sağlık ve güvenlik gibi sebeplere dayanılarak baskı olarak öğrencilerin okuldan ayrılmaya varacak sonuçlara başvurtulması.

    birgün bana da o zamanki takım komutanlarımdan olan ütğm abdullah sezgin içki içip içmediğimi ve kız arkadaşımın olup olmadığını sordu.ikisine de olumsuz cevap vermeme rağmen buna inanmadığını ve ayağımı denk almam gerektiğini telkin etti. yoksa bazı diğer öğrencilere yaptığı gibi bana da yaz kamplarında nasıl uygulamalar yapabileceğini benim zaten bildiğimi ve bunları hatırlamam gerektiğini anımsattı. bu benim için bir baskı ve üstü kapalı bir şantajdı. ancak tabiiki böyle birşeyi ben ayrılma sürecinde daha üst rütbedeki bir komutanıma anlattığımda bu iddiayı reddetti ve onun "iyiniyetli" tavsiyelerini öğrenci psikolojisiyle yanlış algılayarak kötü etkilendiğimi ileri sürdü. ben de kendimi komutanım karşısında savunma gereksinimi hissetmedim. çünkü bu tarz konularda minareyi çalan kılıfını hazırlar mantığıyla defalarca daha evvel başka öğrencilere yapılan muamelelerden edinilen tecrübelere istinaden tipik cevaplar ve savunmalar yapılmaktaydı.
    sonuçta gördüğüm ve kısmen yaşadığım birçok olumsuz ve işkence dolu 3 yıl süresince kara harp okulu'ndan ayrıldım ancak bir zamanların ve halihazır vaktin harbiyelisi olarak kara harp okulu'nda bazı subaylar öğrencilere ve birbirlerine kötü uygulama ve görevi menfi kullanımda bulunmaktadır. subaylar astsubaylara yönelik öğrencilere ileride karşılacakalrına dair kötü hikayeler anlatmakta ve bir nevi statü ayrışmasını içlerinde oturtmak istemektedir. bazı öğrencilerin vatan haini olduğunu ve bunu öğrenci aklımızla şuan değil ileride anlayacağımıza bize inandırmaya çalışarak bilinçli bilinçsiz şekilde kötü muamele etmektedirler.
    ben bunun sistematik bir yanı olduğunu da düşünüyorum. çünkü bazı öğrenciler olarak kendi aramızda bildiğimiz kötü muamele edilen çocuklara yapılan baskı uygulamaları aynı gün tarihte başlayıp bittiği oluyordu. tabii komutanlarımıza sorsak bunlar bizim kuruntularımız ve safiyane tesadüflerdi ki ne hikmetse öğrencilerin okuldan ayrılmasına bile yol açabiliyordu.
    bazı komutanlar yaptıkları kötü muamele sonrasında bir de vicdani muhasebeye girmek adına helallik istiyorlardı. belliydi ki bunu kendi keyiflerinden değil daha üst görünülen ya da onların öyle gördüğü hiyerarşik üstlerinden aldıkları emre itaat etmenin iç huzuruyla yapıyorlar ancak genel ahlak ve etik anlayışının ağır bastığı taraflarının çatışmasını yaşayarak.
    hukuki olarak nasıl bu kötü olguyla mücadele edilebileceği muamma kazanılmış örnekler yok denecek kadar az ve hesap verebilirlk ilkesi hala bilinçli olarak işletilmiyor ki bunu kara harp okulunun 2010-2011 yıllarında okul komutanlığını yapmış olan okul komutanının söylemlerinden de farkedebiliriz ki kendisi "tsk ve kho içinde şikayet mekanizmasının iyi işletilemediğinden" şikayetçiydi ve bunu daha etkin şekilde uygulamaya çalışmak gerektiği konusunda astlarına telkinde bulunuyordu.ancak kimi astları hala okul komutanı da dahil bazı üstlerinin emri bilgisi dışında uygulamaları hasır altından yürütmeyi sistematik biçimde yürütebiliyordu.
    okuldan ayrılırken beni ayrılmamam yönünde ikna etmeye çalışan 1nci anafartalar tabur komutanı kurmay yarbay erdoğan kurt'a da belirttiğim kanaatlerim sonucunda bahsettiğim uygulamaların olduğunu zımni usullerle kabul etti ancak açıktan evet var dememişti, diyemezdi zaten öyle deseydi ben haklı olurdum ve ayrılmak bir hak olmaktan çıkar aslen bir doğru haline gelirdi ki bu suçladığım tüm komutanların haksızlıklarına da delil olurdu. ancak zımnen kabul ederek beni kazanmaya yönelik iradesini zaten belli etmişti. çünkü ben hiç bizzat şahsıma yönelik mobbing ve baskı uygulamasına fiziksel olarak maruz kalmamıştım. bunun da sebebi nedir veya ne değildir bunu araştırdım ancak doyurucu bir bilgiye ulaşamadım. çünkü benim gibi olan öğrenciler de mevcuttu. askeri lise kaynaklı ve doğrudan fiziksel ve psikolojik baskı uygulamalarına maruz kalmayan...zaten hep ben ve benim gibi öğrencileri savunmalarında hep varlığımızla savunma aracı olarak kullanıyorlar. ama hakim bey bakın böyle askeri lise kaynaklı dirençli dirayetli ve bu mesleğe gönül vermiş öğrencilerimiz de mevcut hedehodo diyerek.

    yanlış giden bişiyler var be sözlük ama bunu tek başına bir bireyin anlaması pek mümkün gözükmüyor. ama çıkacaktır kokusu bunun da .
  • harbiyelilerin her sabah ''kahpe ermeni, kahpe yunan, kahpe avrupa,'' ve ''dağlarda kan kokusu var'' çığlıkları eşliğinde koşuya çıkmadıkları okul. zira harbiyeliler haftanın sadece 3 günü sabah koşusu yapar ve o koşularda da genelde ''izmir marşı'' ve türevleri söylenir.

    bünyesinde bulunan harbiyeli şehitler anıtı pazar günleri 10:00- 16:00 saatleri arasında sivil ziyarete açıktır.
  • einstein gelse bes'ten (beden eğitimi ve spor), conan gelse dersten kalır.
  • en çok cumhurbaşkanı çıkaran okuldur.
  • şu günlerde yeni dönem için harbiyeli alımına başlayacak olması ve yeni zıpkın gibi gençleri bünyesine katacak, yeni yeni teğmenlerimizi silahlı kuvvetlerin hizmetine sunacak olmasından mütevellit kara harbiyemiz için bi anımı paylaşmak istedim. buradan başvuruda bulunan ve bulunacak olan yeni harbiyeli adaylarıma başarılar ve kolaylıklar diliyorum.

    liseden mezun olmaya az kaldı bitti bitecek, arkadaşlarım üniversitelere hazırlanıyor. koşuşturmaca, sıkıntı ve stres gırla. ben ise nasıl olsa bir yere başımızı sorarız diye pek umursamıyorum ve kendimi o heyheylenmeye katmak istemiyorum. aylardan mart olması gerek, okuldan sonra bizim dükkana geçmişim sabah gelen gazetenin arka sayfasındaki gereksiz bilgilere göz atıyorum ki, gazeteyi düşürüp gazeteyi dağıtımca sayfalar karıştı, toparlar iken karşıma silahlı kuvvetlerin 3 yüce harbiye için yaptığı öğrenci alım bilgilendirmesi çıktı. başvuru için sadece askerlik şubesi başkanlıkları ve okul müdürlükleri belirtilmiş. ilk anda babamla yaptığım istişarenden sonra akşam vakti evde iken anneme ve babaannemde sorup danışıp onay alıp ertesi gün düşünmeden bursa osmangazi askerlik şubesinden yaptığım başvuru ile harbiyeli olmak için ilk adımı attım. bir başvuru numarası ve birde mülakaat tarihinin bulunduğu sarımsı, ağaç kokan bir kagit verdi şubedeki memur. tabii zamanla üniversite imtihanlarını geçtim, sonuçları bekliyoruz tercih içiri.

    gel zaman git zaman mülakaat vakti geldi. tabii bütün mahallenin haberi olmuş ankara'ya gideceğimizi duyanlar yola çıkacağımız vakit yolcu etmeye kapımıza geldiler. gece yola çıkacağız o vakit sabah ankara'ya varıp aynı vakit mülakaat'a gireceğim. yola çıktığımız zaman pek bir heyecanım yoktu ama ankara'ya girerken soğuk soğuk bir terleme geldi, ankara otogarda inince buz gibi bir hava yüzüme çarptı. zar zor kara harp okulunun kapısına geldiğimiz de mahşeri bir kalabalık her şehirden annesi, babası, kardeşi ile gelmiş vatan evlatları, vatan sevgisi ile yanıp tutuşan yaşıtlarımla dolu bir kapı.

    verilen numaraya göre saat saat içeri alıyorlar. niyamiyede sadece ses kaydedicisi ve not defteri var mı diye sordular, "yok" diyenler otobüslere doğru hareket ediyordu. minik bir kare şeklinde amfi tiyatro gibi bir gösteri merkezine indirdiler. sonra alparslan savunma bilimleri enstitüsü öğretim başkanlığı'na girdik. hayatımda bir yere girerken anca bu kadar gurur, sevinç ve vatanseverlik duygum yükseldi. başka bir daha böyle bir duygu seli yaşamadım.

    bizi bir üsteğmen karşıladı. sıra sıra, bekleme salonu gibi bir yerde oturduk. özel durumu(şehit,gazi yakınları) olanlara bilgilendirme yapıp belgelerini istediler. ama salona girmemizle birlikte her türk evladını etkileyecek olan kara harp okulu marşı ve ardından türk silahlı kuvvetleri armoni mızıkası'nın bestesi ve seslendirmesi olan harbiyelim sen yücesin marşının bizleri karşılamasını hayatım boyunca o kalın kafamın en derin ve en özel yerlerine yazdım ve ölene kadar o duygu ve gururu unutmayacak şekilde kazıdım. sırasıyla sağlık kontrolü, spor ve çeviklik mülakaatı, sözlü mülakaat olarak 3 çeşit mulakaatı alnımın akıyla geçtim. ve bir harbiyeli aday numarası ile birlikte belirtilen tarihte telefon ile sorgulama yaparak asil adaylığımızı sorgulaya bileceğimizi söylediler. tabii öss sınav sonucu ile harp okulu'ndaki öğretmen subayların bize mülakaatta verdikleri puan ayarlamalarıyla belirlenecek olmasından dolayı süreç biraz uzun sürdü.

    tabii ben bu süreç içinde üniversite tercihi yapmış istanbulda bir okulun güzel bir bölümü kazanmış olarak biraz rahattım fakat aklımın bir ucunda harp okulu vardı. tabii gün aşırı arayıp şivesinden trakyalı olduğunu anladığım ve askerlik görevini yapmakta olan güzel bir insanın her seferinde bana bıkmadan usanmadan cevap vermesinden ben bıkarak bir süre aramadım. bir veya bir buçuk hafta geçti, eve karakoldan bir polis ekibi gelip evi bir kolaçan ettiler. sonrasından ise hemen telefona sarılıp artık ezberimde olan telefon numarasını tuşladım. evimizde o dönem aynı şu şekilde tuşlu bir ev telefonumuz var. ama nafile yaklaşık 2-3 saat telefon düşmedi, ama ben eve gelen ve anneme birkaçta soru soran emniyet güçlerinden sonucu karara bağlamıştım. telefonda da akşam üzeri beklenen haberi alınca annemi bir ağlama tuttu. akşam evde hem hüzünlü bir durum hemde sevinçli bir durum vardı. 3 haftaya kalmadı gittim yeni döneme teslim ettim kendimi. tabii babamada bir sürü görev düştü, kefalet senedi en büyük göreviydi.

    beni harp okulunun kapısından içeri yollarken sadece şu cümleler çıktı ağzından babacığımın yüzümüzü kara çıkarma.

    daha bu yazı devam eder ama harbiyeli olmak için bu kadar size yeter.
  • (bkz: felixpilgrims)'e hitaben,
    2010-2011 yılında harp okulu komutanın öyle bir açıklamasının olmasının sebebi bir arkadaşımın bahsettiğin olaylara dayanamayıp sanırsam birinci sınıf iken direk okkonun* odasına çıkması ve bunları anlatmasıdır. yamulmuyorsam okko alay, tabur, bölük ve takım komutanlarını çağırıp "agalar, bu yavrumuz neler diyor böyle nedir bu?!?!?" çekiyor. ondan sonra öğrenciye bir süre iyi "iyiden kastım normal, diğer öğrencilere davrandıkları gibi" davranılıyor ama yeni baskı eskisinden daha şeytani ve derinden oluyor. arkadaşta ikinci yılını bitirmeden ayrılmıştı.

    ben kuleli askeri lisesinden mezunum. bundan artık 5-6 sene önce kara harp okuluna giderken meşhur atat hikayeleri dinleyerek gittim. babamın çocukluk arkadaşının orada albay olması sebebiyle rahat bir kho hayatı geçirmemin yüksek ihtimal olduğunu biliyordum. ki zaten ayrılmak istediğimde 2 tabur komutanı, 3 bölük komutanı ve 2 takım komutanı ile saatler süren "ayrılma evladım daha intibaktasın" muhabbetleri yaptım ayrı ayrı.
    beni ayrılmaya iten sebepler listesi çok kalabalıktır. şunu söylemeliyim ki aradan geçen bunca yıla rağmen askerlik sevdam bitmedi. güneydoğuda çatışma haberlerini gördükçe içim gidiyor, orada olmak istiyorum. ama olmayacağım sözlük. askerlikten ne kadar kaçabiliyorsam kaçacağım. çünkü bu ordu sadece siyaset ve cemiyet odaklarının gruplarının olduğu bir ordu olmanın dışında mantığını kaybetmeye başlamış bir ordu. girsek aden'e, basra körfezine kadar kimse napıyorsun diyemez doğrudur ama 2010'lu yıllarda bir ordu böyle olmamalı. en azından geleceğini belirleyen subayları böyle yetişmemeli.

    okulun imkanları had safhada. eğitmenleri kendi alanlarında dünya ligindedir. ama sistematik mantık ve gruplaşmanın yaratmaya başladığı ayrım ve işgüzarlık, beni ayrılmaya iten asıl sebep bunlardır.

    allahtan dileğim şudur ki kahramanların okulu tekrardan sadece kahramanların ve askerlik bilimini icra edenlerin okulu olur. tsk ana subay kaynağından dünyanın en kaliteli subaylarını alır. kara harp okulunun hakkı budur.

    dipnot: ben girdiğim sene kuleliden gelen arkadaşlarımın oransal olarak yüzde 70'i intibakta ayrıldı. bunlar türkiyenin en iyi liselerini kazanmış tiplerdi. kimseye laf sokmak değil bu ancak bizim yerimize gelen arkadaşların da yüzde 70'i hiç bir yer kazanamayanlardı. dipnot biter.
  • dikmen caddesinden nizamiyesine kadar olan mesafede yer alan oldukca dik sayilabilecek ve "tegmen osurtan yokusu" olarak bilinen bir yol ile ulasilan mekan.
  • askeri lise'ye girdikten sonra nasil bir yer oldugunu fark ettigim anda gitmemek icin kicimi yirtip öss'ye calişmiştim. gitmedim de.
  • burada askerlik yapmak bi garip. senin karşısında titrediğin bölük komutanını, onun karşısında titrediği komutanın karşısında titrediği komutanın karşısında titrediği komutanla * karşılıklı görebiliyorsun. öyle bir yer. pırpırlı çavuşundan genel kurmay başkanına herkes orada. biteydi iyiydi.
  • yetiştirmekte olduğu subay adaylarını dört ayrı taburda aynı eğitim şartları altında eğiten belki türkiyedeki en kaliteli teorik ve uygulamalı eğitimi veren okuldur. sakarya, dumlupınar, malazgirt ve anafartalar öğrenci taburları okul yerleşkesine muntazaman dağıtılmışlardır. yanlış hatırlamıyorsam 1996 senesinde beni bilgisayar labaratuarında tp55 turbo pascal ile tanıştırmış, fizik labaraturında teorik bilginin yanında uygulama bilgisinide vermişdir ki deney sırasında cart diye ivme hız grafiğini çizen alete bayılmıştım. tüm bu akademik eğitim dışında birde bedensel eğitimler olurduki tam bayramlıktı bu eğitimlerin olduğu günlerin sabahı. her ne hikmetse koğuşda bir hengame, bir koşuşturma, tatlı bir heyecannın verdiği mutluluk yaşanırdı. botlar tekrar tekrar parlatılır üzerinde saç baş kontrolü yapılmaya uğraşılırdı. kılık kıyafette eksik kontrolü yapılıp dururken elbette bir tarafdanda dağınık yataklar düzeltilmeye hizaya ve nizama sokulmaya çalışılırdı.
    izin günleri ise tam bir çoşku yaşanırdı, nitekim dışarıda görüşülmesi gereken insanlar vardı paylaşılması gereken sevgiler, üzüntüler, mutluluklar vardı. izin gününde yanınızda kız arkadaşınızla bir üstünüze rastladığınızda üstünüzün dudağındaki o hafif gülümseme ve verdiğiniz selamı vakur bir şekilde karşılaması gibi güzel bir duygu sanmıyorum hiç bir şekilde başka bir yerde yaşanmaz tabii izin sonunda o üstünüz size okulda ne gibi ter döktürücü şeyler yapar artık üstünüz ile aranızdaki ilişki ile ilintilidir.
    askeri liseden farkı sadece alınan eğitimler değildir, subay adayı olduğunuzdan askeri lisede edinilmiş bazı alışkanlıkların süratle terk edilmesi gerekmektedir ki bir üstünüze abi şeklindeki hitabınız oracıkta 40 50 arası şınav ve mekik çekmenize ve her mekik yada şınav çekişinizde komutanım diye bağırmanıza sebep olur.
    her ne sebeple olursa olsun yapılan her zor eğitimin, ağır disiplin koşulunun ileride subay olacak kıtalara ve ordulara hükmedecek birinin eksiksiz bir şekilde eğitilmiş olmasını sağlayan, diğer sivil üniversitelerde olan not saklama, çıkmış soruların gizlenmesi, arkadaşlar arasındaki anlamsız kıskançlık krizlerinin hiç bir şekilde yaşanmadığı günler, aylar hatta yıllar geçtikçe akıldan silinmeyecek kadar güzel anıları insanın aklında bir şekilde yaşatan ve yaşatacak okul.
hesabın var mı? giriş yap