kanto
-
bir cemal süreya şiiri;
" ben nerde bir çift göz gördümse
tuttum onu güzelce sana tamamladım
sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu
bir bunun için yaptım
-garson bira getir
garsonun adı barba
ben nereye gittimse bütün zulumlardı
bütün açlıklardı kavgalardı gördüğüm
kötülüklerin büsbütün egemen olduğu
namussuz bir çağ bu biliyorsun
-garson rakı getir
garsonun adı hakkı
sen belki de bir resimsin ne haber
kırmızı bir beykoz’un yanında duruyorsun
yapın bir de ağaç yapmış yanına
dallarına konsun diye kelimelerin
-garson şarap getir
garsonun hali harap " -
bal için arı lazım
tavuğa darı lazım
bana bi' karı lazim
o da bu gece* lazim
şeklinde yazılsa gayet abazansal söylemlerle linç girişimlerine sahne olabilecekken karı yerine koca gelmesiyle naif bir kimliğe bürünmüş gibi görünen parça. -
italyanca "cantare", yani "şarkı söylemek" fiilinden türetilen isimdir. sahnede hareketlerle, danslarla birlikte şarkı söylemeye ve bu amaçla yazılmış şarkılara kanto denmiş. istanbul'a ilk kez gezgin bir tiyatro sayesinde geldiği sanılıyor. trompet, davul, keman gibi sazlarla icra edilen kantonun, ilk kez kadıköy'de yoğurtçu parkı'nda bulunan salaş tiyatroda sahnelendiği söylenir. sahneye taşıyan ilk kişi de kesin olarak bilinmemekle birlikte, bu konuda aranik hanım'ın ismi geçer. plağa kaydedilen ilk kantolarsa şamran ve peruz hanımlar tarafından okunmuştur.
kantolar çoğu zaman alaycı, kimi zaman övücü ama hemen her defasında dinleyeni güldüren havadaki eserlerdir ve genellikle söyleyen hanımların şuh hareketleri ile süslenir.
19. yy. ikinci yarısında itibaren türk müziğinin önemli bestekârlarının da kanto formunda besteler yaptığı görülür. dramalı hasan hasgüler'in "bayan bana bak" isimli eseriyle sadettin kaynak'ın "prozit" isimli eseri iki güzel örnektir bu alanda.
bir not: bu yazdıklarım bir radyo programından derlenmiştir ancak kısa bir araştırmayla ilk paragraflarda verilen bilgilerin tiyatro ansiklopedisi'nde olduğunu gördüm. -
1870'lerde türkiye'de saray müziğinin ağır olmasına halkça tepki olarak doğmuştur. 1870 sonrasında tuluat tiyatrolarında perde ve oyun aralarında söylenen şarkılar olarak ortaya çıkmıştır. türkiye'de ilk pop müzik olarak kabul edilir. nurhan damcıoğlu ve huysuz virjin bu türün son temsilcileridir. o zamana kadar türk müziğinde kadının şarkı söylemesi yasaktı. oysa kanto ile birlikte edep yerleri açık bir kıyafetle ilk defa sahneye kadın çıkmıştır. müslüman kadınların sahneye çıkması yasak olduğu için gayri müslim kadınlar sahneye çıkardı. jest ve mimikleriyle güfteyi desteklerlerdi ve dans vazgeçilmezdi. bu dönemde düetler başlamış ve tiyatro özelliği ortaya çıkmıştır. konu mizahidir. bunun nedeni seyirciyi eğlendirmesi, batılılaşmanın getirdiği bazı şokları ve hayal kırıklıklarını hafifleştirip komikleştirmek ve daha dayanılır hale sokmaktır. kantolarda genellikle bir kahraman vardır. şarkı söylediği varsayılan kahramanı bireyselleştirir. basit fakat esprili melodik bir yapısı vardır.
-
kitaba hoca lazim
atese baca lazim
bana bi koca lazim
o da bu gece lazim
seklinde atesli bir nakarata sahip sasirtici ezginin günlüğü sarkisi. -
etekleri zil çalan bir müzik türü.
-
italyanca şarkı anlamına geliyor.
19. yüzyılda cazip ritmi, basit fakat esprili melodik yapısı, tatlı hafiflikler gösteren sözleriyle, hafif sahne müzikleri yazan türk bestecilerce kullanılmıştır. türk müziği makamları da çok zarif bir biçimde kullanılarak üretilen eserler azınlık hanımlarınca sahnelerde okundu. bunun nedeni o zamanlar müslüman kadınların sahne almasının, şarkı söylemesinin yasak oluşuydu.
genelde ermeniler bu işte ileri gittiler. günümüzde bu işi nurhan damcıoğlu ve zaman zaman da huysuz virjin ismiyle tanınan seyfi dursunoğlu. -
(bkz: nurhan damcioglu)
-
insanı erkek haliyle (bkz: sakallı) (bkz: bıyıklı) 'bana bi kocaa laaazımmm' diye işveli işveli şarkı söylemeye sevkeden harika şarkı.
-
eskiden, tuluat tiyatrolarında asıl oyundan önce genel olarak kadın sanatçıların hem şarkı söyleyip hem de dans ederek yaptıkları gösteri esnasında sööledikleri şarkı. hoplaya zıplaya hareket eden kadın, üstelik çığlık seviesinde bağırıosa her zaman ilgi çekmiş, libido’yu harekete geçirmiştir. çok eskiyi bilemem ama kendimi bildim bileli, yannış hatırlamıosam “nurhan damcıoğlu” die sarı, kırıtkan bi kadın yapardı bu işi. sonradan sonraya göğüs dekoltesi denemişti, toplamda 3-4 saat falan ilgimi çekmiştir, bi ara dizinin birinde görmüştüm, ne zamandır da görmüyorum, eski bi kadın, buruşmuş, kartpostal olmuştur, yaa insanoğlu, bugün gençsin hopluosun zıplıosun ama yarın, bi köşeye sinip unutulacaksın [mesaj kaygısı]
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap