• doğada tutamadığını yiyen tek canlı türü.
  • kaleciyi anlayabilmek icin soyle basit bir karsilastirma yapabiliriz. misal bir forvet oyuncusu guzel hareketlerini bir golle suslemis olsun. bu durumda oyun durur, butun oyuncular bir sevgi yumagi haline gelir vs. daha sonra herkes oyuna yeniden baslamak icin sahaya dizilir ve santra ile oyuna yeniden baslanir. bu, resmen, atilan golu kutlamak icin yapilan bi' ritueldir. ote yandan, bir kaleci inanilmaz bir efor sarfederek cilgin bir kurtaris yapmis ve de topu kornere celmis olsun diyelim. bu ikinci durumda ise, herkes atilacak korner icin pozisyon almakla mesgulken bi' defans oyuncusu dizleri uzerine cokmus kalecinin yanina gelir, kalecinin kafasini oksayarak "aferin lan yine yirttik sayende" tadinda takilir ve oyun devam eder.

    iste kaleci, buna aldiris etmeden kornerden gelecek topu dusunmeye baslamis olandir.
  • kalecilerin ucarak golu son anda kurtardiklari pozisyonlara bakan seyirciler mest olurlar, helal olsun ne guzel kurtardi derler.
    aslinda pozisyonu dikkatli takip eden, kalenin dogru yerinde duran kalecinin <eger ani bir sut degilse> ucmaya ihtiyaci yoktur.

    bu da hayatin tam kendisidir.
    maddi sorun yasatmayan koca / baba degil de zor durumdayken son anda para bulan adam deger gorur.
    tum tehlikeleri hesaplayip guvenli bir ortam olusturan ozel koruma yerine, tehlike aninda kotu adami yere indiren adam ovgu alir.
  • babamin da hep söyledigi gibi mahalle maclarinda hep enayileri kaleye koyarlardi...
    ...ve cocuklugum kalecilik yaparak gecmi$ti.
  • sunay akın diyor ki 90 dakika sahada olup da arkadaşlarına sırtını dönmeyen tek adam.
  • ''kaleciler duygusal adamlardır. misal bir forvet, rakip forvetin kaçırdığı gole üzelmez. ama çoğu kaleci rakip meslektaşının yediği şansız gole üzülür. empati kurarlar. biraz da delidirler aslında yada ince bir cizgidedirler diyelim. delilik ve dahilik arasında ki ince çizgide!''

    http://kaleagzi.blogspot.com/2012/10/kaleci.html
  • erken kaybedenler kitabında emrah serbes bu kişiyi bir diyalog içinde:

    -bütün gün top peşinde miydin gene? diye sordu.
    +hayır anne, kaleciyim ben. top peşinde olmadım hiçbir zaman, hep topun karşısında oldum. bu gerçeği kabul et artık!

    şeklinde anlatır.
  • düşünün bir, çocukken nerde kısa boylu, küçük, sakar, beceriksiz bir çocuk varsa onu mahalle maçlarında kaleye geçirirdik. bu bir zihniyet meselesi. sonra da yıllarca milli takımımızın yediği hatalı gollerden yakınır olduk. kale namustur. kalecilere estergon kalesi'nin şanlı tarihini okutmak gerek.
  • bütün bir maç boyunca kalesinde yalnızdır; gol atan, asist yapan oyunculara özenir. ama ceza sahası yakınlarındaki bir serbest vuruşta işler değişir. birden talimatlar yağdırmaya, el kol hareketleri yapmaya başlar. bu anlar hiç bitmesin ister. bir de baraj bozulup, top arasından geçip auta çıkmaya görsün. hızla baraja doğru 5-6 adım koşarak kıskandığı futbolculara bağırır, tafra yapar, trip atar. ister ki bütün gözler onun üzerinde olsun. ama her kontra atakla, yine o silik, gözlerden uzak haline geri döner.
hesabın var mı? giriş yap