• guzel bir film ancak nacizane bilgilerime dayanarak nur manik depresyon dan cok sizofrenik belirtiler gosterir film boyunca. hayali arkadasi olan bir manik depresif varmidir bilmiyorum.bunlarin disinda sarsici bir film eger benzer koridorlarda bulunmus iseniz biraz daha sarsici olabilir galiba.filmden alinacak ders gecmiste tavugun guzel yeri yenemese de eger isterse insan hayallerinde tavugun en guzel kismini yer ve gulumser.
  • tunç başaran'ın, izleyeni başından sonuna kadar depresyona sokup, filmin baş karakteriyle* özdeşleştirmeyi başardığı, malesef indirilmeden, türk sinemasının tozlu raflarına kaldırılmış önemli bir filmi. yönetmen başrol seçiminde, ayda aksel'in güzelliğinin adeta tavan yaptığı dönemi es geçmemiş bu seçiminde başarılı olmuştur. filmde, ayda aksel' in güzelliğinin yanı sıra birisi daha vardır ki onu görmek filmi daha değerli kılar. hastahanede çekilen bölümlerdeki değişik türdeki ruh hastalarından en tatlısıdır. hani herkese sokulup yanağına buse kondurduktan sonra utanarak gülen kız. evet binnur kaya'nın ta kendisidir bu karakter. onun da ilk sinema deneyimidir bu film. velhasıl, film herşeyiyle bi şekilde bulunup, izlenmeli. en azından değişik bir türk filmi olduğunu görmek için.
  • "ben doğururum, sen öldürürsün" üzerine kurulmuş bir filmdir. aynen hayat gibi. manik depresif bir açıdan böyle de izlenebilir.
  • metaforlarına, alegorisine kurban olduğum film. bana göre türk sinemasında mülkiye'ye getirilmiş en ciddi eleştirileri de yedeğinde bulunduran ilk ve tek türk filmidir. öte yandan sosyalizm eleştirisi de kısa ve öz olmasına karşın son derece etkili. ayrıca, her ne kadar çaktırmamak istese de babalar gibi çaktırdığı kemalizm tenkidi de fena değil.
  • "insanlar da müzik çeşitleri gibidir, ama onlarda aradığın istasyonu kolay bulamazsın"
  • şu anda okumakta olduğum, filmi olduğunu da bu başlığı açınca öğrendiğim kitap. roman değil tamamen yaşanmış gerçeklerin (isimler ve yerler dahil) anlatıldığı bir anı - deneme kitabıdır.
  • kimsenin haberi olmadan yavas yavas delirmek, adim adim ancak boyle anlatilirdi heralde, izlenebilecek en guzel delilige giden yol hikayesidir bu film, koridorlar ve bashemsire one flew over the cuckoo s nest'i hatirlatir bir de, guzeldir yani, ayda aksel'in onunde de saygiyla egiliyoruz.
  • rektör-tebrik edrim
    kaçık -hevenni mööni hangıdı hangıdı
    r-pardon?
    k-mala vuruyon mu diyom
    r-evet sıradaki gelsin, çabuk lütfen
    k-(bağırarak)bişi sorduk i.ne kılıklı, mala vuruyon mu?
    r-(sinirlenir)vuruyom lan var mı?(şaşkın bakışlar arasında)
    rektör yardımcısı-evet sevgili rektörümüzü alkışlıyoruz
    r-eksik olmayın , canlarım benim ,sıradakiii...
  • kanal d'nin gecenin şu saatine uygun gördüğü film. bi de üstüne "+18 yaş" ve "şiddet / korku" ibareleri yerleştirmişler. böylesine güzel bir filme ancak bu kadar saygısızlık edilebilirdi. bravo!
  • filmin, ayda aksel'in oynadığı nur ve güler ökten'in canlandırdığı anne dışındaki karakterleri derinlik açısından idare eder ama bu ikisi gerçekten güzel yazılmış, güzel de oynanmış. oysa oldukça abartıya kaçmaya müsait roller. denge tutturulmasa, filmin içine girmek imkansızlaşırdı. film daha ilk sahnesinde öyle yakaladı ki beni, işi gücü bırakıp -sağ olsun kanal d- bu saatte filme kilitlendim. ama iyi süpriz oldu, bunca yıl atlamışım bu güzelim filmi.
    nur hiç kimsenin onu dinlememişliğiyle, hiç anlaşılmaya çalışılmamışlığıyla baştan sona yalnız ve sonunda yavaş yavaş kafayı çizen bir kadın. tek istediği izole edilmemek, konuşabilmek. bunu sağlamak için de atatürk'e sığınıyor nihayetinde. insanları otoriteyle test ettiğinde, bunun nasıl işe yaradığını da görüyor.

    --- spoiler ---
    en güldüğüm sahnelerden birinde nur taksim'deki atatürk anıtının önünde istiklal marşı'nı söylemeye başlıyor, ve arkasında biriken insanlar da sorgusuz sualsiz hazırola geçip ona eşlik ediyor. kamera nur'un yüzündeki muzip "başardım" ifadesine odaklanıyor bu arada. sonra filmin bir çok yerinde başı sıkıştıkça ya istiklal marşı'nı ya onuncu yıl marşını söylüyor zaten.
    --- spoiler ---

    film, gündelik hayatta sürekli denk geldiğimiz kişilerin ve olayların aslında insanı ne kadar kolayca delirmeye götürebileceğini pek de güzel aktarmış. öyle ki, normalde bize vaka-ı adiye'den gelen her şeyin nasıl da delirme sebebi olduğunu nur sayesinde görebiliyoruz.

    --- spoiler ---
    delirmek için her nedene şanssızca sahip olan biri nur, ne genetikten yırtabilmiş, ne çevreden ne de en yakınlarından. filmin başındaki sahnelerde insan o gıcık babaya aduket çekmek istiyor. ilerleyen sahnelerde de biraz şablon bir karakter olsa da, ne işe yaradığı kendinden menkul kocaya.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap