• -selim aabiiiiiiiiiiiii.........
  • filmi izleyen bazi seyirciler selim karakterinin parayi bulduktan sonra a$iri gergin ve de ne yaptigini bilmez bir hale geldigini soyluyorlar ve bunun filmin inandiriciliktan az da olsa uzakla$masina neden oldugunu du$unuyorlar fakat $u da unutulmamali ki bu ki$i orta direk bir esnaf, yani ayni parayi ($450,000) akmerkez'de dukkani olan bir i$ adami bulsaydi sanirim selim kadar kafayi u$utmezdi. bir de $unu da unutmamak lazim ki kendisi zaten normal ya$antisinda da son derece sessiz, sakin ve insanlara mesafeli olan bir ki$idir, bu da icine du$tugu bunalimdan ba$ka birisinin yardimi ile cikamayi$ina zemin hazirliyor. o yuzden bence karakter uzerinde herhangi bir abarti var demek haksizlik olur.. aynen gemide ve tabutta rova$ata gibi sinemalarimizda sessiz sakin oynayip gitmi$tir bu film, fakat sonradan o veya bu $ekilde sagda solda izlendikce degeri gun ve gun artmakta oldugu da bir gercek.. selim karakteri oldukca zor bir karakter, filmin ba$indan itibaren karisina bir turlu gercegi tam olarak soyleyemiyor, ki karisi kendisine kar$i oldukca acik fikirli ve anlayi$li biri izlenimi ciziyor.

    bir bucuk saatlik kisa bir film, ayrica dumur eden sonu haric beklenmedik bir olay ile de kar$ila$miyor izleyici. farzedin ki dar gelirli bir ailesiniz, kirada oturuyorsunuz, evinizde bula$ik makinesi yok vb.. bir gun tesadufen elinize cok buyuk miktarda bir para geciyor, ne yaparsiniz bir aile reisi olarak (ya da ortalama bir adam ne yapar bu durumda diye bir an du$unun)? iyi niyetli ise e$ine, cocuguna yeni $eyler alir, onlari guzel restoranlara goturur, tatillere cikarlar falan.. ya da kotu niyetli ise? ba$ka kadinlara sulanir, clublara gider bir gecede yuzlerce dolari carcur eder vesaire.. i$te hepsi bu kisa filmde mevcut.. yani olaganustu bir olay yok, hepsi gercek hayatta bu gibi bir durumda beklenebilecek olaylar ve filmde de bunlari goruyoruz zaten.. ama tum bunlar her ne hikmetse filmi banal yapmiyor, ba$arili oyunculuk ve zamaninda giren muzikler ile seyrine doyum olmayan bir gerilim filmi cikiyor kar$imiza.. gemi sahnesinde sadece gerilim kismi degil kaybedilen cuzdan sahnesi ve sonrasinda ya$ananlar ile gulmekten olduruyor resmen. ali düşenkalkar'in kisa fakat korkutucu(!) oyunculugunu es gecmeyelim. gemide ve duvara kar$i da ciddi birer filmdi ama kopartan diyaloglari da eksik kalmami$ti, i$te size bu filmden de kopartan bir diyalog:

    -millette ne abiler var yaa, dort abim var dordu de en iyi dayak atmasini biliyor..
    +ne abisi kizim, kari bulmu$ zengin herifi yiyo..
    -ama abi dedi
    +abi dedigine gore adam evlidir ve bu da adamin karisini taniyordur..
    -yapma yaa, vay orospu vay!!
  • son 10 saniyesi için, 10 kere daha baştan izlenecek film.
  • --- spoiler ---

    harika bir film.

    iki şey vurgulanmış kanımca;

    1: dinimizin imanımızın para olması.

    filmde her an, her cümlede para'dan bahsediliyor, en alakasız günlük konuşmada bile. abartılmış diyemeyiz çünkü biz bu filmi yaşıyoruz her gün. bazen bire bir 'para' diyerek bazen de paranın simgeleştirdiklerinden bahsederek. aldığımız eğitim, kişisel gelişim adına yaptığımız her eylem, sevmediğimiz işler, bunların hepsinin sebebi: para ve paranın getirdiği konfor, insanlardan satın alınan saygı. kişiliğin geliştirilmesi, sabır ve hoşgörüden daha basiti: nakit

    filmde ilk başta ahlak abidesi, karısıyla ve çocuğuyla güzel bir ilişkisi olan bir adam var.
    sonra para giriyor devreye ve erdem'e dair ne varsa silip süpürüyor.
    önce yalan söylemeye başlıyor, sonra hırslanmaya, çocuğuyla ilgilenmemeye, karısını aldatmaya, hatta istemeden adam öldürmeye kadar gidiyor.
    hesaplayamadığı bir şey sonuna neden oluyor.
    sonuç belli: paranın yerini doldurabilirsin ama yitirdiğin değer yargılarının yerine parayı asla koyamazsın.

    2: hayatta herkes her hatayı yapabilir.

    bu dünyaya adem peygamber'in 'yapma' denilen bir şeyi yapmasıyla indiysek eğer hata yapmak bizim için yemek yemek gibi bir şey bence.
    şu anda 'asla yapmam!!' dediğimiz ve insanları yargılarken en ufak şekilde rahatsızlık duymadığımız o ahlaksızlıkların hepsi içimizde bir yerde var aslında. bir şekilde bastırılmış ya da yerine başka duygular, mutluluklar, tatmin kaynakları yerleştirerek uzaklaştırılmış olabilir.
    ama bu bir yerde bir bavul dolusu parayla, çek-senetle, yaşlı bakkal amcayla seni tahrik edip tekrar bastırıldığı yerden çıkmayı beklemekten vazgeçtiği anlamına gelmiyor.

    önemli olan hata yapmamak değil, istesek de istemesek de yapıyoruz o hataları.
    özellikle de doğruyla yanlışın bu kadar iç içe girdiği bir zamanda olduğumuz için, kendimizi kurtarmak için her durumda bulabileceğimiz türlü yalan dolan mevcutken hiç de zor değil. önemli olan hatalarla savaşmak, sürekli kendini daha dürüst daha yardımsever biri olmak için zorlamak.

    bu filmde adamın yapmadığı şey de bu; o parayı teker teker kullanırken, daha yolun başındayken vazgeçebilirdi, vicdan muhasebesi yapmadı, parayı geri koymak için kendiyle ve çevresinin farkında olmadan ona yaptığı manevi baskıyla savaşmadı.

    son olarak paranın vazgeçilmezliğinin yanısıra varlığının yarattığı tatminsizlik gösterilmiş, yani eskilerin de dediği gibi 'varlığı bir dert, yokluğu yara'.
    cümlenin ikinci kısmının doğruluğunu 'para her yarayı kapatır' diyerek çırağın ahlakını parayla satın alıp ispatlamış, filmin sonunda camdan atlayarak cümlenin ilk kısmını haklılığını göstermiştir.

    olabilecek en güzel film konularından birini seçtiği için yönetmene şukelalar göndermek boynumun borcu.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    selim abi'nin filmde dürüstlüğünden dem vuruyorlardı etrafındakiler. evet selim abi küçük işlerde dürüst idi. parkta bulunan 100 doların sahibini bulalım dedi. garda başkasının cüzdanını çarpan yankesicilerin peşinden koştu. ama 450,000 doları görünce adamın şirazesi kaydı. o paranın soygun parası olduğunu bile bile götürüp geri vermedi polise. asıl insanın ne olduğu bu noktada ortaya çıkıyor. 3 ün 5 hesabında ben de dürüstüm ama o kadar parayla karşı karşıya kalsam ben ne yapardım sorusunu bana sordurdu.

    --- spoiler ---
  • içten içe en büyük derdi "çapını büyütmek" olan insanlar için ahlaklı yaşamanın bilinçli bir tercih değil de çaresizlikten kabul edilmiş bir şey,bir nevi kazancı da kaybı da küçük olan bu insanların hayatında bir ehven-i şer olduğunu gösteren bir film.bir çanta dolusu para bulma gibi bir klişeyi çok tutarlı bir mantıkla devam ettirip mükemmel bir finalle bağlıyor.asıl meselesi büyümek,genişlemek,sınıf atlamak olan ve toplumun bireyler için teker teker,sanki başka birisinin bunlardan başka bir ideali olamazmışçasına benimsediği ideallere ulaşmak için yine toplumun empoze ettiği parametreleri bir bir yerine getiriyor kahramanımız.

    --- spoiler ---

    önce ufak ufak harcıyor,sonra clublara gidiliyor,sonra daha büyük harcamalar,en sonunda metresler filan derken bilmediği,alışık olmadığı, "çapının henüz yetmediği" bir yerde ayağı takılıyor ve bundan önce kurduğu düzeni de kaybetme,bunca yıllık hayatında neye sahip olmayı başardıysa onları da yitirme ile karşı karşıya kaldığında,aklının havsalasının almadığı bu noktada başka bir çıkış yolu bulamamanın hezeyanıyla kendini atıyor aşağı.filmin oldukça fantastik gelen finali bile aslında bu kendi içinde mantıklı ve tutarlı durumu bozmuyor bence.
    --- spoiler ---
  • taner birsel ve bennu yıldırımlar gibi iki güzel oyuncuyu bir araya getiren, karakter yaratmı, oyuncu seçimi, mekan kullanımı açısından en başarılı türk filmlerinden biri. içine kapanık, absürt ve uçlardaki karakterlerinden, kullandığı açılardan, gerçekdışı bir zaman ve mekan algısı yaratmasından yola çıkarak, yönetmenin coen kardeşlerden etkilendiğini düşünüyorum. filmin sonuna kadar dibe tam vuracakken bir şekilde kendini kurtarıp vurmuyor, fakat en sonunda ise hiç beklenemedik bir şekilde kanının tamamen zehirlendiğini gösteriyor.
  • türk sinemasının çıkardığı en filmlerden biri
    ancak izleyici ile buluşamaması, vizyonda iken değil de yıllar sonra yankı bulması, konuşulması filmin aslında ne kadar da iyi olduğunu gösteriyor.
    gömlekçinin bulunduğu yer olan tünel filme harika bir hava katmış.
    vapur sahnesi çok hem de çok başarılı.
    türk gerilimlerinin babası olamasa da, aday olabilecek bir film.
    sonu ise böyle bir film nasıl sonlanır diye 100 sinema öğrencisine sorulsa ortaya çıkmayacak bir final.
  • güzel bir film. taner birsel muhteşem (sahi çoktandır görünmüyor bu arada). diğerleri de çok iyi. bende de istanbul özlemini depreştirdi, görüntüler, renk vs çok güzel. daha çook filme başrol oynar bu şehir bu potansiyelle.

    --- spoiler ---
    adam zaten başından beri takıntılı ve rahatsız bir adam, devamı da gayet inandırıcı olmuş. eve sütlü tatlıyla gitme takıntısı var bir de adamın sanırım. evi kadıköy'de (yeldeğirmeni mi) gibi geldi.
    bir de hayvanlarla bir sorunu mu var filmin? (tekmelenen kedi, ezilen köpek, boynu kısaltılan horoz)
    --- spoiler ---
  • 1998 yapımı reha erdem filmi.

    --- spoiler ---

    selim karakteri sadık, iyi ve namuslu olmaktan çok, namuslu görünen bir insan aslında. taksiye bindiğinde unutulmuş çantayı ilk gördüğü an taksiyi durdurabilecekken bunu yapmaması, o andaki tereddüdü olayları çorap söküğü gibi getiriyor. parayla ne yapacağını bilmeyip sıkılıyor belki evet ama onu sahibine ulaştırmak için beyhude de olsa bir çaba sarfetmiyor. veznedar soygunu haberini okuduktan sonra paranın çalıntı olduğunu düşünmeye başladığında polise de gitmiyor. bunu, parayı harcama için haklı bir sebep olarak kurguluyor kafasında. selim iyi niyetle, aile babası kimliğiyle bu parayı orta direk geçinen ailesinin ve karısının mutluluğu için harcamaya başlıyor evet (belki çoğu insanın yapacağı gibi) ancak bunu yaparken başka masum ve namuslu insanları harcaması ondaki iyi niyetin bencil ve karanlık yanını gösteriyor. bu noktada filmin "para insanı bozar" dan çok, insanın yingle yang temelli varoluşunu vurguladığını düşünüyorum. selim, arkadaşının anlattığı anıda olduğu gibi futbol oynarken bile ölümüne dürüst davranmaya çalışırken içten içe birşeyleri bastırıyor ve o bastırdıkça bazı içgüdüleri altlarda daha da yoğunlaşıyor. finalde nihale öyle canhıraş saldırması da bu yoğunlaşmanın somut göstergesi gibi.

    bu psikolojik içeriğinin yanında film oldukça başarılı yazılmış ve çekilmiş sahnelere sahip. ama bence tek eksiği tüm oyuncuların mükemmel bir istanbul türkçesiyle konuşmasıydı. tamam film mekan olarak beyoğlu'nda geçiyor çoğunlukla ama ele aldığı insanların orta direk olduğunu düşünürsek bu kadar kusursuz diksiyonlar gerçeklikten biraz uzaklaştırıyor izleyiciyi. yine de türk sinemasının oldukça başarılı örneklerinden.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap