• brezilyalı yazar josé mauro de vasconcelos(1920-1988) rio de janeiro yakınlarında, bangu kasabasında doğdu. diye baslar romanlarının arka sayfasındaki biyografi. ben söze nasıl başlasam bilemiyorum

    ilkokul 3. sınıftayken okul kütüphanesinden aşırdığım ilk kitaptır şeker portakalı pişman mıyım? değilim hatta, yine olsa yine yaparım.
    şeker portakalından sonra yazarın her yeni romanını abartısız aldığım gün okuyup bitirirdim. büyüdükçe zezé'yi de içimde büyüttüm.

    şeker portakalı romanı hayal gücü devasa boyutlarda, hüzün ve acıyla çok erken yaşta tanışmış olan çok merhametli ve haddinden fazla olgun bir çocuğun dünyasını anlatır. kitap güneşi uyandıralım ve delifişek romanlarıyla devam eder yani bir üçleme diyebiliriz. sizi çok derinden etkileyeceğine dair tüm içtenliğimle kefilim. öyle bir eser ki ''şeker portakalı'' sadece içinde yer eden belli başlı olaylar değil tüm sayfalar kazınır beyninize. beni çok eğlendiren ve çok etkileyen birkaç kesiti paylaşmak isterim.

    --- spoiler ---
    fetih
    ilk günler sigara almak için durduğunda portekizliye rastlamamak için erken çıkıyor üstelik yolun öbür yanında yürümeye ve evleri birbirinden ayıran sütleğen çitlerinin gölgesinde gizlenmeye dikkat ediyordum. rio-saol paulo yoluna varır varmaz karşıya geçiyor, lastik pabuçlarım elimde neredeyse fabrikanın duvarına yapışarak yola devam ediyordum.bütün bu önlemler birkaç gün sonra gereksizleşti. sokağın belleği zayıftır çünkü. artık kimse, bay paulo'nun oğlunun becerilerini hatırlamıyordu. yalnız suçlama sırasında beni şöyle gösteriyolarlardı: bay paulo'nun oğlu bu... bay paulo'nun azgın oğlu... bay paulo'nun şu ünlü oğlu.... bir keresinde de korkunç birşey uydurdular: bangu takımı , andaray takımına yenilince şöyle alay ettiler: ''bangu takımı, bay paulo'nun oğlu gibi 'pestil'e döndü.''
    ara sıra o uğursuz arabanın kavşakta durduğunu görüyor, büyüdüğümde öldürmeye karar verdiğim portekizli'yi görmemek için yolumu değiştiriyordum. evet,yeryüzünün en güzel arabasının direksiyonunda çalımla oturan o hayvanın geçisini görmemek için adımlarımı yavaşlatıyordum... (şeker portakalı, syf:118 den alıntıdır.)
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
    son itiraf

    yıllar geçti sevgili manuel valadares. şimdi kırk sekiz yaşındayım ve zaman zaman, özlemimde hep bir çocuk olduğum izlenimine kapılıyorum; birden ortaya çıkıverecekmişsin, bana artist resimleri, bilyeler getirecekmişsin gibi geliyor. hayatın sevilecek yanlarını bana sen öğrettin sevgili portuga'm. şimdi bilye ve artist resmi dağıtma sırası bende çünkü sevgisiz hayatın hiçbir anlamı yok. arasıra sevgimle mutluyum, ara sıra da yanılıyorum;bu daha sık oluyor.
    o çağlarda, bizim çağımızda, yani yıllar önce budala prensin; mihrabın önüne diz çökmüş, gözleri yaşlarla dolarak ikonlara şunu sorduğunu bilmiyordum ''olup bitenleri çocuklara niçin anlatmali?''
    gerçek,sevgili portuga'm bunları bana çok erken anlatmış olmalarıdır.
    hoşça kal!
    ubatuba 1967 (romanın bitiminde, son sayfada ki son itiraf adlı mektuptan alıntıdır.)
    --- spoiler ---

    ne zaman canım sıkılsa hayat anlamsız gelse mutsuz olsam bu kitaplardan birini alır rastgele bir sayfa açar okurum. heleki 52. basım olan eski,sayfaları ayrılacak derecesinde fazlasıyla yıpranmış şeker portakalı romanımın o son sayfası.. her okuduğumda bütün sayfalar tek tek gözümün önünden geçer büyük hüzne boğulurum ve farketmediğim bir anda gözlerimden yaşlar süzülmeye başlar...
    binlerce sayfa doldursam tarif edemem ki içimdekileri...
  • 6 günde mükemmel bir eser yazabilen süpper biri büyüdüm hala seviyom.
  • muhteşem bir yazım gücüne sahip, toprağının insanıyla son derece içli dışlı, eserlerinin çoğunda özyaşamöyküsündeki ayrıntılara yer veren yazar. yerli bir anneden doğmuştur, babası ise portekizli idi yanılmıyorsam. zeze'nin hayatı onun hayatıdır, tamamen kendisinden yola çıkarak, hayalleriyle birleştirerek yazmıştır üçlemesini. sonrasında eserlerini yazmak için aylarca latin amerika yerlileri ile birlikte yaşamışlığı da vardır (latin amerika'da yerli nüfus ne kadar derseniz, kıtanın %10'unu oluşturuyor sadece)

    daha ünlü eserleri olsa da, bence en iyi eserleri yaban muzu ve kardeşim rüzgar, kardeşim deniz'dir. yaban muzu'nda, madencilik yapan iki adamı anlatır, biri iri yarı, parmağıyla bira kapaklarını açabilen devasa bir adam ve diğeri de onun en iyi arkadaşıdır. kardeşim rüzgar, kardeşim deniz ise, adından da belli olacağı üzere, brezilya'nın denizcilerinden birinin hikayesidir, ama hikayenin çoğu brezilya'nın en soğuk ve karasal iklimine sahip olan sertao'da geçer.

    kitaplarında gemiciler, miçolar, madenciler, tuzlalarda tuz küreleyen işçiler, sokak satıcıları, köpek balığı kokusu aldığında "karpuz" diye bağıran çocuklar (sayesinde köpekbalığının karpuz gibi koktuğunu da öğrenmiştik), çocuğunu çok seven anneler, birbirlerine delice bağlı kardeşler ön plandadır. ve tabii bir de iflah olmaz yoksulluk...

    yerlilerin hayatlarına en çok dokunduğu kitabı kırmızı papağan'dır. en üst seviyeden depresyona girmeyi göze alabilirseniz, kayığım rosinha ve iki kardeşin hikayesinin anlatıldığı çıplak sokak tavsiye edilir.

    bir de, bir kaç sene evvel, japon sarayı diye bir çocuk romanı türkçe'ye çevrildi, içinde illüstrasyonlar da olan çok hoş bir roman. baş karakterimiz gölge prens'in dediğine göre "tanrı kedileri, insanoğlu kaplanları okşamanın nasıl bir his olduğunu anlayabilsin diye" yaratmış.

    türkiye'nin toprağını, insanını anlamak için yaşar kemal, orhan kemal neyse, brezilya için de vasconcelos odur. seviniz, sevdiriniz.
  • yazdigi kitaplardan seker portakalı, gunesi uyandıralım ve delifisek sıra ile birbirinin devamıdır. ucu de zezenin hikayesini anlatan buyuleyici romanlardir. mumkunse her kitap zeze ile ayni yas grubundayken okunmalıdır.
  • şeker portakalını bir haftada nasıl yazdığını soran gazeteciye ''ama onu 20 yıldan fazla taşıdım yüreğimde'' cevabını vermiştir... çocukluğu ve kalbi portekizli ile birlikte ölen zeze'dir...
  • malum 3 kitabını tam da zeze'nin ilk kitaba göre bir kaç yaş farkla abisiyken, diğer kitaplarda ise yaşıtı ve küçüğü olaraktan okuduğum, bu romanları üzerine neler neler okuduysam büyüsünün, bende bıraktığı izleniminin ve gelişimime olan etkisinin yanına dahi yaklaşamamış, bir çok şeyin anlamını tam da yaşında muhteşem satırlarıyla keşfetmemi sağlamış muhteşem yazar. bir tek bunları yazsa başka bir şey yazmasa yeri değişmez, sarsılmaz gönlümde. nice kitaplar okusam, ne kadar etkilensem, ne kadar büyülensem o kitabın yeri ayrıdır benim için. çocukluğumla özdeşleştirdim bu adamın kitaplarını, birisi hiç geri gelmeyecek, birisi ise her daim kitaplığımın baş köşesinde.
  • bu entry agir vasconcelos hayrani olan bendeniz tarafindan icerisinde yazarin bazi yapitlarindan spoiler icerebilecek bilgiler esliginde girilmistir.

    kisisel yasantima derinden etki yaratmis bir yazar jose mauro de vasconcelos. 26 subat 1920 brezilya rio de janeiro dogumlu. anne tarafindan kizilderili , baba tarafindan ise portekiz asilli. cocuklugu yoksullukla gecen unlu yazar, ailesinin yanindan kucuk yasta ayrilmak zorunda kalir ve akrabalarinin yanina natal`a gider. burada egitim hayatina devam eden yazar, ilk genclik yillarini ve cocukluktan ergenlige gecisini tamamlar. yuzme tutkusu potengi ırmagini tanimasiyla baslar.

    2 yillik tip egitimini yarida biraktiktan sonra; boks antrenorlugu , irgatlik , garsonluk, balikcilik gibi cesitli islerde calisir vasconcelos. hikayelerindeki basarisi ve karakter tahlili; bu islerde calisirken edindigi muthis gozlem yetenegine dayaniyor kanimca. ınsanlari tahlil etmede, karakterleri yaratmada ; duygulari yalin ama oldukca hissettiren bir sekilde yansitmayi basaran yazarlardan biri vasconcelos.

    22 yasinda yazdigi ilk romani banana brava- yaban muzu adeta bir basyapit niteliginde. gezgin elmas madeni calisanlarinin zor kosullardaki calisma hikayelerini, hayallerini, vahsiliklerini, brezilya'nin sarp sertao larinda baslarina gelenleri muthis bir dille anlatir yazar. joel'in kentli yasamindan siyrilip hayalleri pesinde kosarken, karsisina cikan iyi kalpli kotu adam gregaro ile olan baba ogul iliskilerine tanik oluruz. balta girmemis ormanlarda yasam savasi veren joel'ı ve onu orada terkeden digger garimperora lari goruruz. neticesinde joel'in oc alma duygusu, basardigini sandigi, sonucu kotu biten bir bitik insan hikayesi. yine de umudu kaybetmememizi saglayan iyi insanlara da rastlariz. ciftlik sahibi ınacio gibi.
    ama vasconcelos'u kalbimize kaziyan en onemli eseri seker portakali`dir.
    ardindan gelen gunes'i uyandiralim ve delifisek ile 3 leme olan bu seri, cocuk yureklerin, buyuk 'insanlara' verdigi dersi oylesine guzel resmeder ki, onlarca kez okundugunda bile , ayni duygulari farkli coskunluk derecelerinde hissettirir insana. kucuk zeze'nin yoksul ailesi ile yasadiklari, cektigi acilar ; abi ve ablalarindan yedigi dayaklar ; anne ve baba sevgisinin eksikligini ; bahcelerindeki portakal fidani ile konusarak gidermeye calismasi ; nefretle baslayip aska donusen valaderes –nami deger portuga- sevgisi ; trajik bir tren kazasi ve kaybettigi portuga`si. ayni zamanda cocuklugunun bitisi. gozyaslarini tutmak neredeyse imkansizdir bu kitabi okurken. gunesi uyandiralim da ise, genclige adim atmis yeni ailesinin yanina yetismis, iyi bir egitim alan zeze`nin hayatini yonlendirme kararlarindan once, ilk askini, icindeki kurbagasini, en sevdigi film yildizlarinin hayalleriyle olusturdugu arkadas cevresi, ilk isyanlari ve hayalkirikliklarini goruruz. delifisek te ise artik yetiskin bir insan olan zeze`nin hayat mucadelesi ve dususleri cikislari karsimiza cikmaktadir.

    kayigim rosinha'da ze oroco'nun kayigi rosinha ile olan buyuleyici hikayesi cikar karsimiza. insanlar ile diger canli varliklarin metaforik olarak karsilastirilmasi gozumuze carpar ve insanlarin ne kadar vahsi olduklarini bir kez daha yuzumuze vurur vasconcelos . delilikle itham edilirken, biz akilli gecinenlere tokat gibi cevaplar verir aslinda. belki de onun o zararsiz deliligidir bizim aradigimiz ama hic bir zaman bulamadigimiz. rosinhasini kaybettikten sonra yerine bir baska rosinha koymasiyla hikayesinin devam ettigini dusunerek sonlandiriririz kitabi. akil hastanesinde gecirdigi gunlerin urpertici hikayesi, ruhumuzda ayni yaralari acar ze oroco ile.

    ciplak sokak'ta ise, yine ayni delilik ve insanlik duyargalari arasinda gidip gelen, antao ve ananias kardesler cikar karsimiza. iki ermis, iki mucize insan, yoksul dunyalarin aradigi ve hurmetine sigindigi, iki modern zaman peygamberi. maddi hayattan vazgecip, manevi duygulara yonelmis, fakat ne yazik ki bu masum yoneliste , kendi benligini kaybetmis buyuk abi antao ve onu hayatinda hic bir zaman birakmayan, aslinda her seyin farkinda olan, ama abisi olmadan sahip olacagi hic bir zenginligin kendisini mutlu etmeyecegini bilen ananias. saclari sakallarina karistigi icin kendilerini 80 ve 90 larinda sanan, cevrelerini dahi asil gercegi bilmelerine ragmen, buna inandirma basarisi gosteren, iki dunya iyisi umut taciri. sokakta her an karsimiza cikabilecek bir suru karakteri olanca yalinligi ve bir o kadar da vurucu betimlemeleriyle tanitiyor vasconcelos bu guzel hikayede.
    gelelim kirmizi papagan'a. diger tum vasconcelos kitaplari gibi, ve yine diger tum vasconcelos kitaplarindan farkli. bu yuzden bu kadar seviyorum bu muthis adami kendi adima. hayallerinin tutsagi olmus bir albay. ona kosulsuz bagli bir kadin. diger yanda iki farkli toplum arasinda sikisip kalmis, ve bu araftan kurtulmaya calisan bir yari kizilderili. bir kumar borcu, bir kayip elmas ve bir kacis hikayesi. sonu yine hakedilmeyen hayallerin gerceklesmeyecegini yuzumuze vururcasina bitiyor.

    japon sarayi, bir ressamin aglatan hikayesi. bir doz fazla melankoli ihtiyacini ise kristal yelkenli gideriyor bunyelere. aslinda alistiktan sonra vasconcelos`un tarzina; olum olgusunu yadirgamaktan cok, anlamaya basliyor insan. bir nevi cemal sureya siiri gibi. kardesim ruzgar, kardesim deniz`in cingenesi chicao. sevgi dolu ve yasamin tam gobeginden bir karakter.

    yasamdan beklentiniz onun ne kadar gercek oldugunu sorgulamak ise, vasconcelos`un yalin ama kalb-i hikayelerini okuyun ve hazmedin. buyuk bir hazine vasconcelos ve hic bir bedel odemenize gerek yok verdigini almak icin.. bu gunlerde zor bulunur cinsten bir alisveris : )

    edit: imla is a meal best served cold.
  • ağacı yaşken eğen yazardır. 80'lerin çocuklarına okumayı sevdiren adamlardan biridir.
  • basucuna koyulabilecek, okudukca ic titreten kitaplarin yazari. kitaplari klasiktir, bir baskadir. seker portakali serisi ne kadar okuduysam bikmadigim üc kitaptan olusur. hayata ve cocukluga dahil olay seyleri hüzünle isleyerek ve en cok da yasayarak yazmistir vasconcelos; ve zaten zezè gibi bir cocugu yazabilmek yasamislik gerektirir.

    (bkz: seker portakali)
    (bkz: günesi uyandiralim)
    (bkz: delifisek)
  • yazar olmaya ugrasmamis, boks antronorlugu, balikcilik, muhabirlik turunde islerle hayatini kazanmaya calismistir. daha sonra yetenegi tarafindan yazmaya zorlandigi soylenir. rivayetlere gore romanin tamamini once kafasinda olusturup sonra istedigi bolumden baslayarak yazabilirmis. turkceye cevrilen kitaplari sunlardır:
    seker portakalı
    gunesi uyandıralım
    delifisek
    yaban muzu
    kardesim ruzgar kardesim deniz
    kayigim rosinha
    ciplak sokak
    kırmızı papagan*
hesabın var mı? giriş yap