• ispanyol asıllı ingiliz modacı, st. martin's school'dan mezun olduktan sonra bir fransız modaevi olan givenchy'de çalışan ilk ingiliz tasarımcı oldu. burada istediği parlamayı yapamayan galliano, 97 yılında geçtiği dior modaevinde yaptığı koleksiyonlarla christian dior'un manevi oğlu olma ünvanına sahip oldu. savaş sonrası 1947'de dior modaevinin sahibi christian dior diğer modaevlerinden farklı olarak kadını, gri formal kıyafetlerin içinden çıkartıp dar ve renkli kalıplara soktu. bu, o dönemin kıyafet devrimiydi. geçen zamanda dior'un başına mark bohan, yves saint laurent, gianfranco ferre gibi çok başarılı modacılar geldi; ama hiçbirisi -taa ki galliano'ya kadar- baba dior'un etkisini yaratamadı. dior şu aralar dubai'de yeni ve konsept bir mağaza açmayı planlıyor. türkiye'de mağaza açmaları yakın bir zamanda söz konusu değil, bu nedenle biz yine türkiye'de giderek popülaritesi artan kozmetik ürünleriyle ve beymen'in getirdiği sınırlı sayıda sınırlı klasik modelleriyle yetinmek zorundayız.
  • kendi markasının (john galliano) 2006 bahar defilesinde kısa boylu (ve dahi cüceler), yaşlı, şişman insanların üzerinde kıyafetlerini sunmak cesaretinde bulunmuştur. bu şekilde "herkes güzeldir" fikrini tasarladığı harika kıyafetlerini gerçek insanlar üzerinde sunarak cesurca göstermiş oldu.
  • dior'un başına gelmiş en güzel şeydi bu adam. efsaneydi.. ve dior çok başarılı bi şekilde harcadı onu. o kendini beğenmiş, ukala görüntünün altında bana hep çok hassas geldi bu adam. bence defilelerinin en güzel yanı kapanışlarıydı. diğer modacılar gibi podyuma iki adım atıp geri kaçmak yerine defile konseptinde kostümleriyle ve meydan okuyan bakışlarla kapanış yapardı. sanki o hali maskesiymiş gibi..

    geçen gece bloomberg ht’de charlie rose’un konuğuydu. sanıyorum rehabilitasyondan beri ilk kez bir programa katıldı. o gösterişli halinden hiç eser yoktu. kelimelerini uzun uzun düşünerek seçti hep. sırf kendi düşüncelerini söyledi diye böyle bir eziklik yaşıyor şu anda. ne anlamsız. sanki çalıştığı markaları göklere çıkartırken aklında başka düşünceler mi vardı? yine bunları savunup işini de kimsenin yapamadığı kadar mükemmel bir şekilde yapıyordu. kendisini nasıl sevdirmişse yıllardır görüşmediği bi şekilde koptuğu insanlar bile arayıp ne olursa olsun yanında olduklarını söylemişler hep. keşke benim de arkadaşım olsaydı bu adam. bir gün bile yalnız bırakmazdım onu. nasıl arkadaş olunası, sevilesi bi insan. yaşadıklarını ve aldığı dersleri anlatırken o kadar üzüldüm ki.. şahsen tanısam ancak bu kadar üzerdi beni.

    sonuç olarak programdaki o ezik, kaybetmiş olduğunu kabullenmiş hali beni dağıttı resmen. şimdilerde oscar de la renta gibi güzel bi insan var yanında. en azından diğerleri gibi sırt çevirmemiş. dilerim en yakın zamanda eski günlerine geri döner.
  • 2006 spring collection'da, podyuma ikişerli çıkardığı mankenleri fazla şişman, fazla zayıf, fazla uzun, cüce yada ikiz kardeşler gibi ilginç kişiliklerden seçmiştir. herbirine giydirdiği elbiselerle değişik bir karakter yüklemiş ve herşeyden önce göz zevkine hitap eden postmodern süper bir defile hazırlamıştır kendisi. defilenin kamera görüntüleri olmasa da en azından fotoğraflarının netten bulunup bakılmasını şiddetle tavsiye ederim. sonrasında adama vurulursanız, kendi websitesine "love letters" link'ine tıklayıp ilan-ı aşk edebilirsiniz, böle de mütevazı bi şahsiyet kendisi.
  • antisemitizm tabi ki cok kotu bir sey, hepimiz kinamaliyiz. ama bu adami resmen ketenpereye getirmisler, mevzunun gelisiminden benim cikardigim bu. olay ilk patladiginda cikan habere gore galliano paris'te bir kafade otururken yan masadaki bir ciftle once laf dalasina sonra kavgaya girismis, olay esnasinda antisemitik laflar etmis. bunun uzerine polis olay yerine vasil olmus, galliano'yu karakola goturmusler. dior bunun uzerine hemen adamin kontratini askiya aliyor. galliano tarafina bakilirsa olay buyutuldugu kadar degil, aralarindaki sozlesmeyi bozmak isteyen dior isi kopurterek kendisinden kurtulmak istiyor. zaten gorgu taniklarinin bir kismi da oyle bagiris, cigiris, kavga gibi seyler olmadi diyorlar. bir de allahaskina john galliano'nun bir resmine gozatin, bu adamin her tarafi kavga olsa ne yazar? tabi ki antisemitik laflari da kesinlikle reddediyor galliano. neyse bu olay daha acikliga kavusmadan iki gun sonra pat diye bir amator video kaydi cikiyor ortaya. gene bir kafe ortami, galliano yan masada oturanlara laf yetistiriyor, malum antisemitik laflari ediyor vs. masada oturanlardan biri de cep telefonuyla kaydediyor olanlari. ama nedense konusmanin basi sonu yok, arada bir dakikalik kisim var orada da i love hitler falan gibi laflar ediyor adam. video malum olaya mi ait yoksa baska bir zaman mi cekilmis o da belli degil. dior'un galliano'yu onceden sepetlemek istedigi dogru kabul edersek bu kadar tesaduf biraz fazla geliyor bana.
  • modanın picasso'su deniyor kendisine. hayat hikayesi ise gerçek bir "sefaletten zenginliğe geçiş" hikayesi. eleştirmenlerin beğendiği genç bir tasarımcıyken asıl parayı ingiltere'nin küçük barlarında dj'lik yaparak kazanıyormuş.

    çocukluğu sefalet içinde geçer. ispanyol bir anneyle cebelitarıklı bir babanın oğlu. 1966'da ailesi londra'ya göç eder. gençliğinde inanılamayacak kadar utangaçmış. londra'nın ünlü moda okulu "central saint martins college of art and design"te eğitim alır. daha sonra national theater'da kostüm dikmeye başlar. sadece modacı değil ayrıca iyi de bir parti adamı. birlikte çalıştığı kişilerin çoğunu en az 20 yıldır tanıyormuş. bu da onun adam harcamayan birisi olduğunu gösteriyor. yeteneğinin dışında bence başarısının sırrı da buradan geliyor.

    2004 kasım ayında buckingham sarayı'nda elizabeth tarafından ödüllendirilmesi zaferinin doruk noktası sayılıyor. henüz 41 yaşındayken bu ödülü kazanıyor. törene kravatsız ve sıradan bir kıyafetle katılarak farklı olduğunu tekrar ispatlar.
  • modanin hem en yaramaz hem en fena adami...

    yaraticilikla yaramazlik birbirine bu kadar yakin olunca ancak podyuma dev platformlarla ucmaya calisan hint baharatlariyla bezeli, ama ayni zamanda gazete kagidiyla da karisik sifir alti beden kizcagizlar gonderilir, uzerine mutlaka yari ciplak giyinilir, ucuslardan ucus begenilir.

    ilginc bir kisiliktir, ilginc olmasa zaten moda dunyasinda isi nedir?
  • marais de yasamaktadir. (bkz: paris)
  • cok eglenceli bir web sayfasina sahip moda dahisi. dior'un sef dizaynırı.
    http://www.johngalliano.com/
  • dior'un koleksiyonuna yeniden hayat veren adam,markayi kalsik olmaktan kurtarip ,gunluk yasamdada giyinebilicek dizaynlar yaratti.
hesabın var mı? giriş yap