• --- spoiler ---

    sırlar odası bence serinin en kötü kitabı.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    kitapları bilemeyeceğim, okumadım.
    --- spoiler ---

    entry: #73556558

    bu iki cümle arasında sadece 4 cümle kurmuş.

    kusura bakma da, bu şekilde entry girersen başına bir şeyler gelir.

    tanım: harry potter serisinin yazarı.
  • fantastik romanlara yıllarını vermiş biri olarak rowling'in tolkien ile kıyaslanması kesinlikle hakaret filan değildir. tolkien'in romanları müthiş zengindir, diller, alt kültürler, ırklar, coğrafyalar, destanlar, şiirler... rowling'in romanları ise farklı bir çeşitlilik içerir. büyüler, eşyalar, mekanlar, isimler, karakterler.... ayrıca rowling'in dili daha basit olduğu için çok daha akıcıdır. son kertede tolkien'in eserleri ciddi anlamda ağır bassa da, rowling'in eserlerinin yaşattığı coşkun mutluluk duygusu da yabana atılamaz. bu nedenle iki yazarı da birbirleri üzerinden küçümsemek çocukça bir sidik yarışından başka bir şey değil. ikisi de iyi ki varlar.
  • tolkien ile karşılaştırmanın anlamsız olduğu yazar. farklı alanlar, farklı disiplinler... fakat bu rowling teyzenin kötü bir yazar olduğu anlamına gelmez. harry potter serisi, gayet karanlık, trajik ve dramatik olayların geçtiği soluksuz okunan bir polisiyedir. filmleri berbattır ve bu hikayeye böyle filmler çekmek kesinlikle hikayenin kendisine hakarettir. kitapları okumadan filmleri izleyip konuyla ilgili yorum yapmak da, recep ivedik izleyip "suç ve ceza kötü bir kitap, dostoyevski kötü bir yazar" demek gibidir.

    ayrıca, yazdığı kitapları hiç okumadığını söyleyip yazarlık yeteneğinin olmadığı iddia edilen yazardır. nasıl insanlarsınız lan siz.

    üstüne üstlük sırlar odası adlı kitabın serinin en kötü kitabı olduğunu söyleyip sonra aynı entry içinde kitapları hiç okumadığını itiraf etmek nasıl bir kafanın ürünüdür? yahu git yat, uykunu alamamışsın belli ki.

    not: aldım caps'ini, çocuklarına rezil edeceğim seni ilerde. çocukların harry potter okuduktan sonra "anne/baba sen de ne saçmalamışsın" diyecekler.
  • ingiltere ve abd'nin afganistan'dan çekilmesinden sonra (2021) taliban yönetimi altında mahsur kalan, haklarında idam kararı çıkartılan 100'den fazla kadın avukatın ve ailelerinin kurtarılması için yüzbinlerce poundluk para yardımı yaptığı ortaya çıkan yazar :

    j.k. rowling kadın avukatları ve ailelerini afganistan'dan kurtarmak için gizlice para bağışı yaptı

    bahsi geçen avukatlar ve ailelerinin havalimanlarına transfer edilmeden önce çeşitli evlerin bodrum katlarında ve mahzenlerinde saklanmak zorunda kaldıkları ve buralardan kaçırılarak uçaklarla ülkelerine gönderildikleri öğrenildi.

    tabii haber ortaya çıkınca yapılan yardımın "gizli" kalmadığı düşünülebilir ancak anlaşılan olay yeni değil. üstünden zaman geçmiş olmasına rağmen geçtiğimiz hafta ingiltere parlamentosu'ndaki lordlar kamarasında (house of lords) konuşma yapan lord david alton konudan bahsedince olay ortaya çıkmış oldu.

    rowling'le birlikte aynı şekilde para bağışı yapan (bir milyon pound) iş adamı ve filantrop lord michael hintze sayesinde toplam 508 kişi özgürlüklerine kavuşmuş durumda. yurtdışında olaydan rowling ve hintze'nin schindler'in listesi diye bahsediliyor.

    rowling son birkaç aydan beri iran'da yaşanan başörtüsü eylemleri ve bu eylemlere katıldığı için öldürülen ya da haklarında idam hükmü verilen iran'lı kadınlar ve erkekler hakkında da twitter hesabında devamlı olarak paylaşımlar yaparak dünya kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışıyor. 2022 aralık ayında da cinsel taciz ve tecavüz kurbanı olan kadınlar için iskoçya'daki edinburgh'ta beira's place adında bir yardım kuruluşunu hizmete sokmuştu :
    j.k. rowling cinsel saldırı kurbanı kadınlar için destek merkezi açtı

    2020 yılından bu yana devam eden transfobi kavgası kapsamında kadın haklarını savunduklarını söyleyerek rowling'e demediklerini bırakmayan "herkese özgürlükçü" kitlelerin kadına carlayıp durmak ve "kadınlık öğretmek (!)" haricinde bu tür konular hakkında bir şeyler söylediklerini, yaptıklarını ve kadınların yanında olduklarını pek göremiyoruz. afganistan bağışı haberini de şimdiye kadar aynı konuyu köpürtüp durmaya bayılan ana akım medyada göremediniz, değil mi? cinsiyet kimliği konularında rowling cephesinde yeni bir gelişme yaşandığında çarşaf çarşaf her yerde reklam ederler, merak etmeyin.
  • lily evans, james potter, sirius black, remus lupin, severus snape ve onların hogwarts'ta geçirdikleri yılları anlatan bi kitap yazacak olursa oturur sevinçten ağlarım ve benimle birlikte ağlayacak bir sürü insan tanıyorum. *
  • - j. r. r. tolkien yazdığı orta dünya'yı bitirebilmiş miydi? (bitiremedi... the silmarillion'u tamamlamaya çalışırken öldü, oğlu christopher tolkien bitirmek zorunda kaldı. silmarillion dahil bir kamyon dolusu ilave kitap yayınlayıp orta dünya'yı tabir-i caizse iliğine, kemiğine kadar sağdı. herkes de tapındı. kimse tolkien ya da tolkien'in ailesi 1955 yılından beri 65 yıldır orta dünya'nın ekmeğini yemeye, sömürmeye doymadı diyemedi. hele demeye cüret etsinler bir, hepsinin ağzını nasıl yırtıyorlar görelim.)

    - robert jordan yazdığı the wheel of time (zaman çarkı) serisini bitirebilmiş miydi? (bitiremedi... aslen altı kitap olarak yazmayı düşündüğü seriyi on iki kitaba kadar uzatıp bokunu çıkardı. son kitabı yazarken ömrü yetmedi, öldü. yerine brandon sanderson seriyi tamamlamak üzere getirildi. o da son kitap diye üç tane daha kitap çıkarıverdi, seri oldu on beş kitap. yarasın...)

    - ursula k. le guin yazdığı earthsea serisini bitirebilmiş miydi? (1968-1972 yılları arasında seriyi bir üçleme olarak yazdıktan sonra bitirdi gibi görünmüştü ancak baktı ki yarattığı o evrenle ve karakterlerle ilgili anlatılacak daha bir çok hikaye var, 1990 yılında tekrar geri dönüp 2001 yılına kadar üç kitap daha yazdı. canı istedi, uzatmak istedi, yazmak istedi, yazdı. kimse de arkasından yerdeniz büyücüsü'nün ekmeğini yemeye doyamadı arsız karı diye terbiyesizce eleştirmedi.)

    - george r. r. martin yazdığı a song of ice and fire serisini bitirebildi mi? (game of thrones markasının sefasını biraz daha sürsün, keyfi yerine gelirse belki yazar bitirir. en olmadı hbo yöneticileri birilerini çağırıp yazdırıverir. kendisi yazarlık değil, marka yönetimi ve ceo'luk yapmakla meşgul zira.)

    - margaret weis ve tracy hickman ikilisi birlikte yazdıkları dragonlance (ejderha mızrağı) serisini bitirebildi mi? (seriyi 1984-1985 yıllarında üçleme olarak yazdıktan sonra bitirmiş gibilerdi. sonra yetmedi 1986 yılında o evreni genişletmek için üç tane daha kitap yazdılar. yetmedi 1994 yılında beş tane kısa hikayeden oluşan başka bir kitap daha yazdılar. daha da yetmedi 1995 yılında ilk üç kitabın devamı olsun diye bir kitap daha yazdılar. asla yetmedi, 1998-1999 yılları arasında ilk 6 kitabın karizmatik büyücüsü raistlin majere'yi ayrıca anlatmak için iki kitap daha yazdılar. yetti mi? yetmedi... 2000 yılında oturdular üç tane daha yeni kitap yazdılar. seriyle ilgili kendileri ayrı ayrı başka kitaplar da yazdılar. işin içine bir sürü başka yazarlar da girdi, üç kitap diye başlayan seri bugün 190 kitaba ulaştı ve hâlâ devam ediyor. yarasın...)

    - stephen king yazdığı the dark tower serisini bitirebildi mi? (yedi kitap olarak yazılacağı söylenen serinin 1982-2004 yılları arasında yazılıp bitirildiği söylendi. sonra stephen king bu yedi kitabın çoook daha uzun bir "über-romanın" parçaları olduğuna karar vererek 2012 yılında bir kitap daha yazdı, "bu kitap 4. ve 5. kitapların arasında geçen dönemin kitabı" dedi, araya başka kısa hikayeler de sıkıştırdı. bitti dediği seriyi belli ki daha uzun süre yazmaya devam edecek.)

    - george lucas hem yazdığı hem çektiği star wars serisini bitirebildi mi? (bitiremedi... bitirmek ne kelime. 44 yıldır hayatımızda olan ve aslen bir sinema filmleri serisi olan serinin yazılmayan kitabı, çekilmeyen dizisi, çizilmeyen animasyonu kalmadı. disney+ on tane yeni diziyle devam ettirecek, ana seriye ek daha bir çok film gelecek. yarasın lucas'ıma... )

    fantastik edebiyat ve fantastik sinemanın olayı bu kadar çarşaf gibi ortadayken j. k. rowling'le alıp veremediğiniz ne sizin kuzum? çağdaşlarının yedikleri naneler herkesin malûmuyken ve hep daha fazlası için desteklenirlerken nedir bu kadınla derdi bu milletin? yakında bir gün "neden harry potter diye bir kitap yazdın lan aşüfte, sen kimsin?" diye eleştirilecek sanıyorum.

    kadın 7 kitaplık bir seri yazacağım dedi ve seriye adını veren harry'nin hikayesini yazdı bitirdi. şimdi de wizarding world markası altında o evreni ve o 7 kitaptaki başka karakterleri/hikayeleri başka formatlarda (fantastic beasts film serisi), başka şekillerde (olası hbo max dizileri vs.) devam ettiriyor ve genişletiyor. orijinal seri kadar başarılı oluyor ya da olmuyor, o ayrı bir konu. kadın yazmasa "çok güdük kaldı bu evren, aslında genişletmeye ne kadar müsaitti, hiç genişletemedi, yazık etti güzelim seriye" derler, yazsa "harry potter'ın bokunu çıkarmaya doymadı, hiç eski tadı yok, bu kadını bu seriden uzak tutun" derler. herrrrr bokun en iyisini de bunlar bilirler... kendi yarattığı eserle ilgili bize akıl mı danışacaktı kadın? ister kestirip atar, "bir daha bu evrenle ilgili zinhar tek bir satır kalem oynatılmayacak" der, ister sonsuza kadar devam ettirir. kendi yaratısı, kendi üretimi hakkında canı ne yapmak isterse onu yapar. bize de bok yemek düşer. harry potter'ın bokunu çıkardığını mı düşünüyorsunuz? o zaman 7 kitap ve 8 filmden sonrasını okumaz/izlemez, ulvi hayatlarınıza devam edersiniz, olur biter. asıl yıllardan beri "harry potter'ın ekmeğini yemeye doymadı, parası bittikçe saçmalamaya doymadı, gündemde kalmak için ne diyeceğini şaşırdı" şeklindeki cahil cühela carıltılar bitmek bilmedi. vaktiyle metallica boklamak modaydı, artık j. k. rowling boklamak moda. canı sıkılan rowling'e, kafası bozulan harry potter'a sarıyor.

    son bir not : harry potter serisi bittiğinden beri sosyal medyada kimi zaman geyik amaçlı, kimi zaman kastederek söylediği gerekli gereksiz detaylara ve fantastic beasts serisindeki sonu henüz nereye bağlanacağını bilmediğimiz tutarsızlık gibi görünen anlatılara bakıp da "mükemmel bir şekilde yarattığı serinin içine sıçtı, bokunu çıkardı" diyenlere örneğin o tapındıkları orta dünya kitaplarının merkezindeki güç yüzüğünün, ilk defa göründüğü 1937 çıkışlı the hobbit kitabında bir güç yüzüğü olarak bile kurgulanmadığını, sadece kişiye görünmezlik veren sihirli bir yüzük olarak tasarlandığını, sonra yüzüklerin efendisi serisi yazılırken tolkien'in bu sıradan yüzüğü bir güç yüzüğü yapmaya karar verdiğini, hobbit kitabında goblin diye anlattığı yaratıkların adını yüzüklerin efendisi serisinde orc yaptığını, silmarillion kitabının içindeki bir çok hikayenin birbirleriyle hiç uyuşmayan bir sürü farklı versiyonlarının olduğunu, yıllar boyunca yazdığı evrendeki bu hikayelerin bir sürüsünü defalarca değiştirip tekrar şekil verdiğini hatırlatmak isterim. işin ağa babası bile kurgusunu elli kere değiştirmişken üç beş ekleme-değiştirme yaptı diye en büyük günahkâr yine rowling mi oluyor?

    bu tür geniş çaplı serilerde yazarlar şu ya da bu şekillerde ilk yazdıklarını sonradan değiştirebilmiş, önce farklı anlattıkları şeylere sonradan fikirlerini değiştirip farklı kurgular yapabilmişlerdir. bir evren yaşadığı müddetçe değişim geçirmemesi mümkün değildir. değişiklikleri sevmemek tabii ki en doğal hakkımız ama sanki bir tek ve sadece rowling'e özgü bir şeymiş gibi çemkirmekten artık vazgeçmek lazım.
  • kendisine yoneltilen kimi sorulara yanit veren uzun bir tweet yazmis ve bunu profiline sabitlemis yazar.

    "bu konu hakkında bana birkaç soru sordunuz ve beni cevap vermekten kaçınmakla suçladınız, buyurun.

    bir kadının büyük gametler üreten cinsiyet sınıfına ait bir insan olduğuna inanıyorum. gametlerinin hiç döllenip döllenmediği, doğuma kadar bir bebek taşıyıp taşımadığı, yukarıdakilerin hiçbirini mümkün kılmayan nadir bir cinsel gelişim farklılığıyla doğmuş ya da canlı yumurtalar üretemeyecek kadar yaşlı olup olmadığı önemsizdir. o bir kadındır ve diğerleri kadar kadındır.

    bir kadının erkeklerle, kadınlarla, her ikisiyle de seks yapması ya da hiç seks istememesi nedeniyle az ya da çok kadın olduğuna inanmıyorum. bir kadının şık kesimli giyinmesi, takım elbise ve kravat sevmesi, stiletto ve mini elbiseler giymesi, siyahi, beyaz veya orta doğulu olması, boyu 1.80 olması veya ufak tefek olması nedeniyle, nazik ya da zalim, kızgın ya da üzgün, gürültücü ya da çekingen olduğu için az veya çok kadın olduğunu düşünmüyorum. biri playboy'da yer aldığı ya da kendini adamış bir eş olduğu için çok kadın olmadığı gibi, uzay roketi tasarladığı ya da boks yapmaya başladığı için de daha az bir kadın değildir. onu kadın yapan şey, fiziksel gelişiminde hiçbir sorun olmadığı sürece (ki bu yine de onun kadın olmasını engellemez) sperm değil yumurta üretmeye yönelik bir bedende doğmuş olmasıdır. çocuk yapıp yapmadığına veya yapmayı isteyip istemediğine bakılmaksızın.

    kadınlık mistik bir varoluş durumu değildir ve kişinin seks stereotiplerini ne kadar iyi taklit ettiğiyle de ölçülmez. biz ne pornonun ne de incil'in size söylediği yaratıklar değiliz. kadınlık, trans kadın andrea chu long'un yazdığı gibi, 'açık bir ağız, bekleyen bir delik, boş, boş gözler' değildir; biz de tanrı'nın sonradan aklına gelen, adem'in kaburga kemiğinden çıkan bir düşünce değiliz.

    kadınların, kadın bedenlerimiz nedeniyle, içinde yaşadığımız kültürlere bağlı olarak farklı baskı biçimleri de dahil olmak üzere belirli deneyimlere maruz kaldıkları kanıtlanabilir. trans aktivistlerin 'biyolojinizle tanımlanmak istemediğinizi sanıyordum' demeleri dilsel bir manipülasyona yönelik zayıf bir girişimdir. kadınlar biyolojileri nedeniyle sınırlanmak, sömürülmek, cezalandırılmak veya başka türlü haksız muameleye maruz kalmak istemezler ama kadın olmamız aslında biyolojimiz tarafından tanımlanıyor. bu, çillerimizin olması ya da pancardan hoşlanmamamız gibi bizimle ilgili maddi bir gerçektir; bunların ikisi de varlığımızın tamamını temsil etmez. kadınların milyarlarca farklı kişiliği ve hayat hikayesi var ve bunların bedenlerimizle hiçbir ilgisi yok, ancak bizim cinsiyet sınıfımıza ait olduğumuz için muhtemelen erkeklerin yaşayamayacağı ve yaşayamayacağı deneyimler yaşadık.

    bazı insanlar, içine doğmadıkları cinsiyet sınıfında olmaları gerektiğini veya öyle görülmek istediklerini güçlü bir şekilde hissediyorlar. cinsiyet disforisi gerçek ve çok acı verici bir durumdur ve bundan muzdarip olan herkese sempati duymaktan başka bir şey hissetmiyorum. istedikleri gibi giyinme ve kendilerini gösterme özgürlüğüne sahip olmalarını ve barınma, çalışma ve kişisel güvenlik konusunda diğer vatandaşlarla aynı haklara sahip olmalarını istiyorum. bununla birlikte, ameliyatların ve çapraz cinsiyet hormonlarının bir kişiyi tam anlamıyla karşı cinse dönüştürdüğüne inanmıyorum, ayrıca her birimizin cinsiyetli bedenlerimizle eşleşip eşleşmeyebilecek belirsiz bir 'cinsiyet kimliğine' sahip olduğumuz fikrine de inanmıyorum. . bu ilkeleri vaaz eden ideolojinin savunmasız insanlara çok ciddi zararlar verdiğine ve vermeye devam ettiğine inanıyorum.

    kadınların ve kız çocuklarının haklarının ve korunmuş alanlarının, trans kimlikli erkekleri kapsayacak şekilde ortadan kaldırılmasına şiddetle karşıyım. bunun çok basit bir nedeni var: hiçbir çalışma, trans kimlikli erkeklerin diğer erkeklerle tam olarak aynı suçluluk modeline sahip olmadığını gösteremedi, çünkü kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar erkekler hız ve güç gibi üstünlüklerini koruyorlar. başka bir deyişle, kızların ve kadınların güvenliği ve haklarının, erkeklerin onaylanma arzusundan daha önemli olduğunu düşünüyorum.

    umarım sorularınıza içtenlikle cevap vermişimdir. hâlâ aynı fikirde olmayabilirsiniz, ancak umuyorum tartışmaya açık olduğumu gösterebilmişimdir."
  • hermione ve ron kitapları okuyanlar için mükemmel bir seçimdir. cidden kitapları bir kere okuyup filmleri izleyip gelip buraya ahkam kesiyorsunuz. ron ve hermione hiç iyi arkadaş olmadılar. özellikle beşinci kitaptan sonra hep kavgalı ve küslerdi. harry ve hermione ise bir kardeşlik havasindadir hep. yani asıl cinsel çekim ron ve hermonie arasında vardı. ron hermione'yi hak etmediği düşüncesi ile saldırgan, hermonie süt liman olunsa hoslanacagini bildiğinden kırılgandı. ve sonunda aynı paydada bulusabilmeyi başardıklarında ise sevgili oldular. bu aşk hikayesi en az diğer hikayeler kadar ince örülmüş bir rowling eseridir. harry ve hermione baştan itibaren kardeştir. siz yalnızca hermione''yi canım ron'a layık görmüyorsunuz o kadar.

    ayrıca, rowling'in bu toplum tepkisinden dolayı fikrinin değiştiğini düşünüyorum. zaten kafasinda herşeyi değiştiren bir kadın için imkansız değil. kitabı yazarken harry ve ginny'i baştan beri birlikte yapmak istediğine eminim.
  • (bkz: #127245636)

    yukarıda yazılan şu entryle ilgili önemli bir detayı düzeltmek gerek.

    harry potter serisinin son iki kitabının, kendilerinden önce gelen iki kitaptan sayfa sayısı olarak daha kısa ve bu nedenle daha alelacele yazılmış, iyi detaylandırılmamış kitaplar olduğu yazılmış. bu tam olarak doğru bir bilgi değil. şöyle ki;

    kitapların türkçe çevirilerindeki sayfa sayıları göz önüne alınırsa bu doğru bir bilgiymiş gibi görünse de kitapların orijinal ingilizce baskılarına bakıldığında 6. kitap melez prens'i ayrı tutarsak 7. kitap ölüm yadigarları 5. kitap zümrüdüanka yoldaşlığı'ndan sonraki en uzun ikinci harry potter kitabıdır. hiç de öyle kısa ve dahası iyi detaylandırılmamış, aceleye getirilmiş bir kitap değildir. bilakis, hem serinin hem de genel anlamda büyücülük dünyası evreninin alt hikayeleri ve mitolojisini en dikkat çekici şekilde geliştirip büyütmüş olan kitaptır. harry potter serisinin en uzun kitapları sırasıyla ;

    - zümrüdanka yoldaşlığı (5) (ingiltere 766 sayfa - abd 870 sayfa)
    - ölüm yadigarları (7) (ingiltere 607 sayfa - abd 759 sayfa)
    - ateş kadehi (4)'dir. (ingiltere 636 sayfa - abd 734 sayfa)

    şimdi diyeceksiniz, "e işte 7. kitap 4. kitaptan daha kısaymış". hayır, değil. 7. kitabın orijinal ingiltere baskılarındaki puntolar tıpkı 5. kitapta olduğu gibi 4. ve 6. kitabın puntolarından daha küçük, sayfa dizilimleri daha sık aralıklıdır. işin esprisi de şudur : rowling hortkuluklar muhabbetinin ortaya çıktığı ve bu kilit gizemin çözümünün seriyi sonlandırdığı bu iki kitabı bir elmanın iki yarısı gibi tasarlayarak yazmıştır. 6. kitap sonun başlangıcı, 7. kitap da bizatihi sonudur. kardeş kitaplardır. bu nedenle ingiltere baskılarında her iki kitap da eşit sayfa sayısına sahip olabilsin diye 7. kitabın puntoları küçültülmüş, sayfalardaki satır dizilimleri daha sık aralıklı tutulmuştur. böylece her iki kitap da 607 sayfa olmuştur. haliyle 7. kitap 4. kitaptan daha kısa gibi görünmüştür. puntoların aynı büyüklükte tutulduğu abd baskılarındaki sayfa sayısı farkları yukarıdaki gibidir. (6. kitabın abd baskısı 607 değil 652 sayfadır).

    hatta tam burada size bunca yıldır film serisiyle ilgili belki de dikkatinizi hiç çekmemiş olabilecek abuk bir uygulamadan da bahsedeyim. bildiğiniz üzere filmlerin açılışlarında ve afişlerinde kullanılan harry potter logosu kitapların kapaklarındaki logonun aynısıdır. yaratıcısı da kitapların çizeri mary grandpre'dir. nedendir bilinmez, alfonso cuaron'un yönettiği ve serinin hem görsel hem de anlatım dilini değiştirip olgunlaştıran 3. film azkaban tutsağı'nın afişlerinde bu logo ufak bir değişim geçirir ve potter yazısındaki 'p' harfinin üstüne bir çengel eklenip p harfi hepimizin bildiği p harfinin yazılışına benzetilir. p harfindeki şimşek işaretinin artık bir şapkası vardır. yine orijinal logoda p harfindeki şimşeğin en üst çentiği uzun, alttaki çentikleri kısayken, yenilenen logoda en üstteki çentik kısaltılıp alttaki çentikler uzatılmıştır :
    harry potter orijinal logo
    harry potter ikinci logo
    tekrar düzenlenmiş, harfleri inceltilip araları açılmış son logo

    ancak o filmden itibaren kalan bütün film afişlerinde modifiye edilmiş bu yeni logo kullanılmasına rağmen filmlerin açılışlarında yine eski orijinal logo kullanılmaya devam edilir. ta ki 6. filme kadar... birbirinin iki yarısı olan ve bu nedenle serideki diğer kitaplardan daha ayrıksı duran bu son iki kitabın filmlerine gelince orijinal logo artık tamamen terkedilir ve filmlerin açılışlarında da modifiyeli olan logoya geçilir (iyi bok yenir). 3. filmde başlayan değişim sonunda tamamlanmıştır. filmlerin yapımcıları bile son iki kitabın filmlerini tek bir film gibi tasarlamışlardır. zaten renk paletleri en karanlık, atmosferleri en "sihirsiz" olan filmler de bunlardır :
    harry potter film afişleri logoları
    harry potter film logoları

    bizdeki duruma gelirsek iş temelli farklı. yapı kredi yayınları ilk 4 kitabı doğrudan çocuk kitabı diyerek öküz gibi büyük puntolarla basıp satışa çıkartmıştır. 5. kitapta puntoları bir tık küçültmelerine rağmen sayfa sayısı yine de 1114'ü bulup abarmıştır. bu nedenle iyice çocuk kitabı olmaktan çıkan son iki kitabı doğrudan normal büyüklükte puntolarla basıp tıpkı 5. ve 7. kitapların ingiltere baskılarında olduğu gibi sayfalardaki satır aralıklarını da sıklaştırmışlardır. yetmemiş, normalde kitapların dışına giydirdikleri o şık şömizi de (üst ceket) devre dışı bırakarak son kitabı doğrudan şömizsiz olarak piyasaya sürmüş, serinin görsel bütünlüğünü bozmuşlardır. haliyle son iki kitap bizim kitaplıklarımızda serinin en kısa kitaplarından ikisi gibi durmuştur. 4. kitaptan daha uzun olan 7. kitap 4. kitaptan bile kısa olmuştur. sonradan ilk 4 kitabı da standart puntolar ve satır aralıklarıyla şömizsiz olarak tekrar bastıklarında o kitaplar kıl gibi incelmiştir. durum budur.

    lord voldemort'un müthiş origin hikayesi ve en baştaki muggle hükümetleri vs. büyücü hükümetleri ilişkisi haricinde ben de 6. kitabın serinin 3. kitapla birlikte kazandığı ivmeyi bir miktar baltalayan, yarı boş bir kitap olduğuna aynen katılırım ama iyi detaylandırılmamış, aceleye gelmiş denilen 7. kitap world building açısından muazzam başarılı bir kitaptır.

    kitabın hogwarts dışında geçmesi, harry-voldemort hikayesinin sonlanış şekli, tatminkar ve başarılı bir final olup olmadığı konularında fikirler elbette kişiden kişiye göre değişir. lakin ;

    - sadece bu kitap içerdiği grindelwald-dumbledore hikayesiyle tek başına yepyeni bir serinin (fantastic beasts) ana malzemesini oluşturmuştur, içinden yeni bir seri çıkarmıştır.
    - asa ilmi konusuna ilk defa bu kitapta girilmiş, evrenin başlıca konularından biri haline gelen mürver asa hikayesi bu kitapta ortaya çıkmıştır.
    - antioch-cadmus-ignotus peverell kardeşler ve ölüm yadigarları efsanesiyle büyücülük dünyasının kökleri 2. kitaptan sonra ilk defa binlerce yıl geriye kadar götürülmüştür.
    - cincücelerin sadece gringotts bankasında veznedarlık yapan alelade bir ırk olmadıkları, kendi kralları ve krallıkları olan, orta dünya'daki cüceler gibi madencilik ve metal işçiliğinde mahir kadim bir ırk oldukları, godric gryffindor'un kılıcını bin yıl önce cincüce kralı 1. ragnuk'un dövdüğü ilk defa bu kitapta öğrenilmiştir.
    - ilk defa serinin dünyası hogwarts'tan bu kadar çok dışarı çıkıp dış dünyaya yayılmıştır. (7. bölümün en başında asa yapımcısı gregorovitch'i arayan voldemort almanya'ya dahi gitmiştir).
    - dumbledore-grindelwald-aberforth-ariana dörtlüsünün yaşadığı düello ve ölüm olayı hakkında "çoğunluğun iyiliği için (for the greater good)" adında milyonlarca tık alan bir fan kısa filmi çekilmiştir.
    - hiç kimsenin beğenmediğini varsayabileceğimiz "19 yıl sonra" bölümü bile muhtemel bir "yeni nesil" serisi için kapıyı açık bırakmıştır.

    yok yok gibi bir kitaptır yani, oldukça kudretlidir. dağda bayırda ormanda, köyde kasabada hortkuluk arama (quest) bölümleri ve evrenin kökenlerini binlerce yıl geriye dayandıran, efsanelerle besleyen yapısıyla seride kurgusu ve hissiyatı orta dünya vb. klasik fantastik kurgu kitaplarına en çok yakınsayan kitap budur. detayları göz kamaştırır.

    son olarak 6. ve 7. kitaplarda rowling'in baskı altına girmesi ve kitapların aceleye gelmesi hissiyatı da serinin popülaritesinden kaynaklı beklentinin büyüklüğünden dolayı aceleye gelmekten daha çok filmlerde oynayan genç oyuncuların iyice büyüyüp eşek kadar olmalarının önüne geçebilmek içindir. zaten her iki kitapta da ara ara çocukların ne kadar boy atıp büyüdüklerini yazmak zorunda kalmıştır ki filmleri izlerken "ne olmuş lan bu elemanlar böyle dev anası gibi" demeyelim. kadının son kitapları baskı altında yazdığı ve bazı detayların ister istemez çalakalem kaldığı doğrudur (çatalağızlık ve çataldil konusunun önemine bir koca 2. kitap ayırmışken ron'un 7. kitapta harry'nin tıslamasını taklit ederek sırlar odası'nın kapısını açabilmesi soytarılığı gibi) ama ilk dört kitabı birer sene arayla yazılıp yayınlanmış bir seri için 2-2.5 senelik aralıklar gayet uzun ve idealdir. 5. kitap çok süper olduğu için değil, rowling o sırada hamile olduğu ve iki tane yan kitabı da (fantastik canavarlar nelerdir nerede bulunurlar - çağlar boyu quidditch) tam o dönemde araya sıkıştırdığı için üç yılda yazılıp tamamlanmıştır. gerçekten harika bir kitap olsa bile rowling kendisi de sonradan 5. kitabın daha iyi editlenebileceğini, bazı kısımlarının fazla uzadığını kabul etmiş, sonraki kitapları zaten bu nedenle bilinçli olarak bir tık daha kısa ama daha öz yazmıştır.

    harry potter sonrasında the casual vacancy'i bir anlamda deneme olarak feda ettikten sonra tekrar bir beklenti ve baskı altında kitap yazmak zorunda kalmamak için cormoran strike serisini özellikle robert galbraith mahlasıyla sessiz sedasız yayınlamış, olayın geyiği sonradan ortaya çıkmıştır. cormoran strike serisi harry potter gibi tüm yaş ve okur gruplarına hitap eden ve bu nedenle devasa bir beklenti ve baskı unsuru oluşturacak bir seri olmadığı için 2013 yılından beri istediği kadar zaman ve sayfa sayısı kullanarak rahat rahat yazmaktadır. öyle işte *
  • ben transım ve j.k. rowling transfobik değil

    imza : trans erkek marcus

    2020 yazından beri j. k. rowling'e ve onun gibi düşünen insanlara transfobik diyerek, terf diyerek, boomer diyerek, yobaz diyerek, çöp diyerek, orospu, sürtük, kancık, vs. gibi küfürleri de bu sıfatların yanına ekleyerek yapıştırmadığı yaftayı, etmediği hakareti bırakmayan, buna rağmen hâlâ ilginç bir şekilde rahat rahat "nefret söyleminden" dem vurabilen, en doğrunun ve tek doğrunun sadece kendi söyledikleri olduğunu iddia eden, aksi yöndeki hiçbir düşünceyi ve gelişmeyi görüp duymak istemeyen, sosyal medyada köşe başlarını tutmuş ve bu nedenle en azından türkiye'de queer kitlesini çok kolaylıkla yönlendirebilme lüksü olan fanatik lgbt tayfasının en büyük yanılgısı söyledikleri ve savundukları her şeyi bütün lgbt camiasının da aynen desteklediğini, bütün lgbt'lerin kendileriyle aynı şekilde düşünüp aynı tarafta durduğunu sanmaları. tam bir yankı odası fenomeni yaşıyorlar anlayacağınız.

    hayır, bütün lgbt'ler (bir kısım transseksüeller de dahil) gender ideology ve "beyan usulüyle cinsiyet tayin etme" politikalarını desteklemiyor. hayır, bütün lgbt'ler sandıkları ve istedikleri gibi j. k. rowling'den nefret etmiyor. kaç tane eşcinsel kadın ve erkek kendisini destekliyor görseniz şaşarsınız. yukarıda tweetini paylaştığım arkadaş da bunlardan sadece bir tanesi. bakın, bir transseksüel olarak başka neler diyor hatta :

    erkekler ve kadınlar arasında bir fark yoksa o halde neden translar geçiş (ameliyatı) yapıyor?

    "zamirlerinizi varsaymayacağım" ama siyasi görüşlerinizi üstleneceğim.

    hayatı bir erkek olarak yaşayan biyolojik bir kadın olduğumu kabul etmek ve "içimde kapana kısılmış bir erkek olduğu" fikrine sorgusuz sualsiz inanmamak beni özgürleştiren şey. güç veriyor.

    eski marcus yeni marcus : before/after

    ve hatta bu transseksüel arkadaş şunları söylüyor :

    "zaman zaman sadece şunu söylediğim için tehditler alıyorum :

    cinsiyet disforisi olmayan insanlar tıbbi olarak geçiş yapmamalıdır.
    çocuklar ergenlik engelleyicilere rıza gösteremezler.
    sadece iki cinsiyet vardır.

    asla susmayacağım ve eşitlik ve kabul için savaşmaya devam edeceğim." tweetin aslı

    twitter hesabını incelerseniz kendisini hazır hissetmeden ya da cinsiyetiyle ilgili duygu ve düşüncelerinden tam emin olamadan tavsiyeler ve yönlendirmeler üzerine cinsiyet değiştirme ameliyatı yaptıran ancak sonradan buna pişman olan, tekrar biyolojik cinsiyetine dönme çalışmaları yapan kişiler hakkında paylaşımları da var.

    transfobi kavgası ilk başladığı zamanlarda tartışmaların hemen üstüne j. k. rowling'in robert galbraith takma adıyla yazdığı cormoran strike serisinin 5. kitabı troubled blood yayınlanmıştı ve bu kitabın kadın kıyafetleri giyerek cinayetler işleyen bir travesti hakkında olduğu iddia edilmişti hatırlarsınız. "kadın transfobik çıktığı yetmezmiş gibi bir de utanmamış, oturmuş transfobisinin kitabını yazmış" denmiş, kitabın ana fikrinin "asla kadın kıyafetleri giyen bir adama güvenmeyin" olduğu iddia edilmişti. kimler tarafından? aynı gender ideology politikasını savunan ve destek veren lgbt kitlesi ile destekçisi medya tarafından.

    youtube'da kendi kanalı olan ve çeşitli konular hakkında videolar çeken trans kadın blaire white ise önce j. k. rowling'e yapılan saldırıları değerlendirmiş (ve yaşananı bir fiyasko olarak nitelemiş);...
    j. k. rowling benim biyolojik bir erkek olduğumu söyledi

    ...sonra da söz konusu kitabı yorumlamıştı. kitabı çok iyi bulmasa da transfobik bir içeriği olmadığını söylemiş, 930 sayfalık koskoca kitapta sadece tek bir sayfada söz konusu katilin polisleri atlatabilmek için kadın kıyafetleri giyerek saklandığını ve bütün muhabbetin bu kadar olduğunu belirtmişti :
    j. k. rowling'in "transfobik" kitabını okudum

    hatta daha sonradan kitap hakkında eleştiri yazıları yayınlayan basın kuruluşlarından the guardian gazetesi "bir kitabı sadece tek bir yorumla yargılamayın" demişti. kitap aynı yıl yılın ingiliz kitabı ödüllerinde (british book of the year awards) "yılın en iyi suç gerilim kitabı (crime and thriller)" dalında ödül kazanmıştı :
    j. k. rowling'den troubled blood : bir kitabı tek bir yorumla yargılamayın

    ama ne oldu? kendisi bizzat bir trans kadın olduğu halde blaire white cinsiyetçilikle, tembellikle, ne dediğini bilmemekle suçlandı. sonradan öğrendiğime göre herhalde normalde bir tık muhafazakar görüşte bir kişiymiş (zaten paylaşımlarında hep bir amerikan bayrağı var), "klasik blaire white işte, muhafazakarlığını konuşturuyor" diye itham edildi. bizzat transseksüel olan bir kadının muhafazakar düşüncelere sahip olabilmesi, düşündüklerinin değersiz ve zırvalık olduğunu söylemek için yeterli görüldü. trans bir kadın olarak "hayır, ben j.k. rowling'in ve yazdığı kitabın transfobik olduğunu düşünmüyorum" demesi bile topa tutuldu. kadın trans, düşünün. the guardian gibi gazetelerin aklı selim eleştiri yazıları ya da kazanılan ödüllere kadar troubled blood'ın transfobik bir kitap olduğu ve rowling'in kitabı aracılığıyla transfobisini kustuğu algısı aldı başını gitti.

    en komik olanı da türkiye'de kitabın (hatta bu serinin) tek bir sayfasını bile okumamış olan bir sürü kişi j. k. rowling linci şenlikleri kapsamında etkileşim kasmaktan geri kalmamak için yurtdışından devşirilen üç-beş tane haberle (bazı türk lgbt sitelerinde bulabilirsiniz bu "çeviri" yazıları) bu kitabın transfobik bir kitap olduğuna, hatta robert galbraith isminin vakti zamanında gay conversion therapy çalışmaları yapmış olan adamın tekinden geldiğine saniyesinde ikna oldular. kadın sonradan bir de bu zırvalığa açıklık getirmek zorunda kaldı. halbuki sadece wikipedia'ya girip basit bir "robert galbraith" araması yaptırsalar aynı isimde farklı farklı bir sürü adam olduğunu görecekler. tabii ne oldu? rowling'in bu takma adı "gayleri heteroseksüel yapalım" çalışmaları yapmış olan tipten devşirdiğine ikna olmak daha kolay, daha "popi" geldi.

    tartışmanın başından beri aynı kitle tarafından rowling'in ve savunduğu düşüncelerin batı dünyasında artık faşistlik noktasında görüldüğü ve kimsenin ciddiye bile almadığı, gülünüp geçildiği savunuluyor. acaba gerçekten öyle mi? yoksa yine aynı yankı odasının etkileri mi bunlar?

    mesela cinsiyet geçiş ameliyatını tamamlamamış olsalar bile kendilerini "kadın" olarak tanımlayan, bu nedenle "kadın" oldukları kabul edilen, tecavüz, saldırı vs. gibi suçlardan hüküm giymiş olan "henüz" biyolojik erkek durumundaki kişilerin kadın hapishanelerine, kadınların yanına konulması hakkında yasalar geçirmeye çalışan, karşı çıkanları yobazlıkla, gericilikle itham eden iskoç milletvekili nicola sturgeon'ın bütün çabalarına rağmen iskoçya'da cinsiyet geçiş ameliyatını tamamlamamış, yani eni konu erekte olup duhul etme kabiliyetine sahip birer adet penise sahip olan kişilerin, kadın hapishanelerine konulmasıyla ilgili karar daha detaylı bir şekilde gözden geçirilene kadar durduruldu :
    iskoçya kurallar gözden geçirilene kadar bütün transseksüel mahkumların transferini durdurdu

    aynı şekilde transfobi kavgasının ilk günlerinde j. k. rowling'e açık bir mektup gönderen, kendisini bu konuları görüşmek üzere konuşmaya davet eden ancak davetine karşılık bulamayan trans hakları kuruluşu mermaids'in henüz reşit olmayan gençlere ailelerinin onayı ve rızası olmadığı halde ergenlik hormonlarını durdurucu ilaçlar gönderdiği, göğüs bağlayıcı malzemeler dağıttığı ortaya çıktı. hatta bu konular hakkında gençlere seminerler veren bir çalışanın daha önceden pedofili vakası bulunduğu öğrenilince soruşturmanın başladığı sıralarda adam hemen istifa etti. kuruluş hâlâ soruşturma geçiriyor. olay henüz sonuçlanmadığı için burada bir şey paylaşmamıştım ama madem yeri geldi söylemiş olayım :
    mermaids mütevellisi pedofil gruplarla bağlantısı üzerine istifa etti

    işin daha da ilginci transfobi kavgasının ilk günlerinde neredeyse her gün devamlı olarak rowling aleyhinde haberler yayınlayan ve etki alanı da oldukça geniş olduğu için lincin başını çekti diyebileceğimiz lgbt sitesi pink news'in eşcinsel sahibinin kocasının da mermaids denilen bu kuruluşun mütevelli heyetinde olduğu anlaşıldı. j. k. rowling türkçe'ye çevrilerek bizdeki lgbt sitelerinde de yayınlanan bu davet mektubunu "artık mafyatik bir oluşuma dönüşmüş olan bu hareketin karşısında boyun eğmeyi reddediyorum" diyerek geri çevirmişti. pink news'in ve mermaids'in sonrasındaki negatif j. k. rowling haberlerinin sebebi de böylece anlaşılmış oldu :

    trans kuruluşu mermaids'ten j.k. rowling'e açık mektup (türkçe)

    trans kuruluşu mermaids çocuklara verilen göğüs bağlayıcılar nedeniyle soruşturma geçiriyor
    trans kuruluşu mermaids resmi soruşturma altında
    gözlemci trans kuruluşu mermaids hakkında soruşturma başlattı

    dahası tartışma ilk başladığı zaman rowling'in yazarak sitesinde yayınladığı ve yalan yanlış bilgilerle dolu olduğu söylenerek önemsizleştirilmeye çalışılan o uzuuuun makalesinde bahsettiği örneklerden birinde olduğu gibi, doğru dürüst psikolojik inceleme ve tedavi sağlanmadan henüz 16 yaşındayken tavistock kliniği tarafından kendisine ergenlik engelleyici ilaçlar ve erkeklik hormonları verilen keira bell isimli genç kız 20 yaşına gelip vaktiyle çok iyi düşünemediği ve doğru şekilde yönlendirilmediği için kararından çok pişman olarak aslında erkek olmak istemediğini anlayınca, doğru psikolojik destek sağlanmadan kendisine uygulanmış bulunan tedavilerden dolayı söz konusu kliniği davalık etti. tavistock kliniğinin kapatılması kararı alındı. rowling'in itham edilen makalesinden sadece bir ay sonra yaşandı bu gelişme. kadın bunları yazmıştı ve "yalan söylüyor, yalanlar yayıyor" denmişti. tabii ki yine bu konu hakkında da lgbt siteleri ve hesaplarında pek bir haber göremediniz :
    keira bell'in öyküsü tartışmalı tavistock kliniğinin kapanmasına sebep oldu

    eee? var mıymış meğer rowling'in söylediklerinde doğruluk payı? galiba varmış. o yüzden üç yıldır sosyal medyayı birbirine katan, stephen king'i bile zorla işin içine dahil eden fanatik lgbt çevreleri ve onların bol takipçili internet sitelerinde/sayfalarında bu haberlerin hiçbirini göremediniz. kadının haklılığı ve kendilerinin "tek taraflılığı" ortaya çıkacaktı zira. o yüzden hala paylaşmazlar, gündeme getirmezler.

    diğer yandan madem ki dayanak noktamız sosyal medya, twitter'da içlerinde lgbt camiasına mensup olanlar da dahil sayısız kişinin rowling'e destek verdiğini görüyoruz. harry potter filmlerinde oynamış/oynamamış isimler (robbie coltrane, ralph fiennes, helena bonham carter, brian cox, tom felton vs.) rowling'e desteklerini açıkladılar. kadın linç edildikçe hem harry potter kitaplarının, hem cormoran strike kitaplarının satışı arttı. kitapları ödüller aldı. hogwarts legacy oyunu bütün bu "sözde cancel" olayına rağmen ön siparişlerde satış rekorları kırdı. kimselerin beğenmediği ve tahminen iptal edilecek olan fantastic beasts serisinin üçüncü filmi the secrets of dumbledore bile bunca negatif bir ortam ve korona sonrası sinemaların durgunluğuna rağmen 400 milyon dolar gişe hasılatı yaparak 2022 yılının en çok hasılat elde eden ilk 10 filmi arasına girdi. yani kadın bir türlü "cancel" edilemiyor gibi görünüyor.

    demek ki gerçek hayat, twitter'daki akıl dışı ve iyiden iyiye çirkefliğe dönmüş olan linç furyasından pek de etkilenmiyor. hatta belki de twitter'da gündemden geri kalmayıp etkileşim kasmak için "transfobik terf rowling" diye yazıp çizenlerin çoğu (kimse kendisine geri kafalı, yobaz yaftasının vurulmasını ve dışlanmayı istemez çünkü) aslında hiç de yazıp çizdikleri gibi düşünmüyor. ki zaten böyle. kavganın başladığı ilk günlerde sözlüğe yazdığım, sonradan ekşi şeyler'de de yayınlanan entryde söylemiştim, yine söyleyeyim. sosyal medyadaki rowling lincine katılan o "kocaman" kitle sizi yanıltmasın. çoğu gerçek hayatlarında bir tane bile transseksüel birey tanımamıştır. bir tanesi yanlarına yaklaşacak olsa bir kilometre uzağa kaçarlar. buna rağmen sorsan herkes trans hakları savunusunda. hakikaten sokakta bu kadar gay, bu kadar transseksüel dostu, bu kadar bu kitlenin haklarını savunan bir vatandaş kitlesi olsaydı bugün lgbt konularında dünyanın en geri ülkelerinden biri olmazdık. buradan pay biçin linç kervanına katılanların samimiyetine.

    biliyorum çok uzun oldu ama son bir şey paylaşmak istiyorum. türkiye'de haberi pek yapılmadığı için muhtemelen bilmiyorsunuzdur ama 2022 kasım ayında abd'nin colorado eyaletindeki colorado springs'te club q adındaki bir lgbt gece kulübünde anderson aldrich adındaki bir adam silahlı saldırı gerçekleştirdi. saldırı sonucu 5 kişi öldü, 19 tanesi silah ateşi sonucu toplam 25 kişi yaralandı :
    polis colorado springs lgbtq klübü saldırısında hayatını kaybeden 5 kişinin kimliklerini tanımladı

    saldırıyı gerçekleştiren adam tutuklandı ve tutuklandıktan sonra cezadan yırtabilmek, cezasını hafifletebilmek için ne dedi biliyor musunuz? : non-binary bir birey olduğunu... "he" olarak değil "they/them" olarak anılmak istediğini. yani kendisini erkek olarak tanımlamadığını söyledi. tıpkı kevin, credence ve flash aktörü ezra miller gibi yani. iyi, güzel. sorun yok.

    peki sonra ne oldu? dünyanın en önde gelen haber kanalı cnn konuyla ilgili fikir danışmak için ekranlarına transseksüel bir kadını çıkarıp konuşturdu. kadın ne dedi dersiniz? saldırganın fotoğraflarına baktığını ve non-binary falan olmadığını, basbayağı biyolojik erkek olduğunu söyledi. adamın cezadan yırtabilmek için non-binary ayağına yattığını, bunun kendisi gibi yıllarını kadın olmaya vakfetmiş trans kişiler için bir hakaret olduğunu ekledi.

    kaç yıldan beri j. k. rowling'in kendilerinin kadın olup olmadığı hakkında fikir belirtemeyeceğini, bunun kimsenin haddine olmadığını söyleyerek kadına etmediği lafı bırakmayan camiadan biri olarak kendisi de milyonlarca seyircinin önünde canlı yayında bir adamın fotoğrafından yola çıkarak onun aslında non-binary bir birey olmadığını, gayet de erkek olduğunu söylemekten, bunu da cezadan yırtmak için yaptığını belirtmekten hiç utanıp gocunmadı. oturduğu yerden adama cinsiyet tayin etti. cnn de bunu gayet doğal bir şekilde yayınladı :
    natalee : club q saldırganı non-binary değil, erkek

    j. k. rowling kaç yıldır ne diyor? "beyan usulüyle kendini kadın olarak tanımlayan her erkeği kadınların alanlarına sokarsanız kadınlar için güvenlik sorunu oluşturursunuz. bunu kullanarak kadınların alanlarına girmeye çalışan her türlü potansiyel suçluya kapıları açmış olursunuz. bunu kullanarak cezai yükümlülüklerinden kurtulmaya çalışırlar." diyor. bu trans kardeşimiz de aslında j. k. rowling'in söylediğinin neredeyse aynısını söylüyor, farkında değil. işin ucu kendilerine dokununca nasıl da aynı telden çalıyorlar. sen bir trans kadın olarak kendisini non-binary olarak tanımlayan bir adamın kadın (ya da they/them) olduğuna inanmıyor ve bunu cezadan yırtmak için uydurduğunu söylüyorsun, adamın tavrını kendine hakaret olarak kabul ediyorsun da aynı şeyi biyolojik bir kadın söyleyince onu neden "terf", neden "transfobik" ilan ediyorsun? o kadınların da fikir belirtmeye senin kadar hakkı yok mu? var mıymış meğer j.k. rowling'in söylediklerinde doğruluk payı?

    j. k. rowling söyleyince kazığa oturtulup yakılacak yobaz cadı oluyor, kendileri söyleyince hiç sorun olmuyor. işlerine gelmedi mi ne kadar da güzel, ne kadar da rahat karar veriyorlar kim erkek, kim kadın, kim non-binary diye... başkalarının cinsiyetini ya da cinsel kimliğini tayin etme hakkını ne de doğal hak görüyorlar kendilerine...bunun adı dümdüz ikiyüzlülüktür, üzgünüm.

    yıllardan beri transfobiklik ve kadın düşmanlığıyla suçladıkları kadın da yıllar önce kendi ağzıyla trans haklarından bahsetmiş olan j. k. rowling. kadın ne demişti 2016 yılında ödül aldığı pen america gala gecesinde konuşurken? :

    "eğer benim incinen duygularım donald trump'ın ingiltere'ye yapacağı seyahat yasağını haklı kılarsa, o zaman feminizm ve transseksüel hakları konularında gücenenlere de söz söyleme hakkım olmaz."
    j.k. rowling donald trump, transseksüel hakları ve cancel culture hakkında konuşuyor

    j. k. rowling transfobik midir değil midir bilmem. kadından ve son yıllarda savunduğu fikirlerden nefret etmek mi istiyorsunuz? edin. nihayetinde ben de söylediği her şeyi %100 onaylıyor ya da destekliyor değilim. diğer yandan haklı olduğu noktalar varsa sezar'ın hakkını da sezar'a verin. görüldüğü üzere var. örneklerini verdim yukarıda. kadını belli bir konudan ötürü linç ederken linç ettiği şeyin aynısını yapmayı kendine hak görmekle olmaz bu işler. hele hele sosyal medyadaki yankı odalarının yarattığı nihai doğru gibi görünen ama aslında sanal olan ortamlarla hiç olmaz. gerçek hayat maalesef bambaşka.

    umarım bu toplumsal cinsiyet ideolojisi ve beyan usulüyle cinsiyet atama mevzularını canla başla, düşman askerinin kafasını ezermişçesine bir ateşle savunan, ortak bir paydada henüz buluşulamamış uç konuları hiç aman vermeden zorla dayatmak konusunda kararlı olan, karşılarındaki herkesi itin götüne sokmaktan geri durmayan kitleler hem feminizm anlamında kadın haklarını ve kadın hareketini, hem de lgbt haklarını ve hareketini, yani aslında kendilerini ve kendilerinden olan ya da kendilerini destekleyen kişileri ötekileştirdiklerini, ayrıştırdıklarını ve dışladıklarını, en kötüsünün de bu olduğunu bir gün fark ederler. yoksa feministler, lgbtler birbirini böyle böyle yiyip bitirecek. savaştıklarını söyledikleri patriarka da ayaklarını uzatıp kollarını ensesinde birleştirdikten sonra arkasına yaslanarak olan biteni yüzünde gevrek bir sırıtma eşliğinde keyifle izleyecek.
hesabın var mı? giriş yap