• "bütün dehamı, bütün eserlerimi, akşam yemeğine geç ya da erken gelmemle candan ilgilenen bir kadın uğruna feda etmeye razıyım."
  • 19.yüzyılın önemli yazarlarından biridir ve adıyla beraber anılması gereken diğer iki söz "babalar ve oğullar"* ve nihilizm'dir. çağının diğer rus romancılarına göre de en ayırt edici özelliği,sanırım uzun süre yaşamını orada sürmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak, batıcı bir düşünceye sahip oluşudur. her ne kadar iki ünlü romanında da "baba" ile olan ilişkiler ön plana çıktığından yazarın çocukluğunda bu yönde derin hatıraları olduğu şüphesi akla gelebilirse de, anlaşılan odur ki 16 yaşında kaybettiği süvari albayı babasıyla arası çok iyi olmuştur. asıl ailedeki ilginç karakter disiplinli, duygularıyla hareket eden, katı ve öfkeli annesi varvara petrovna lutovinova'dır. öyle ki bu kadının bir kölesini sinirlenip boğdurttuğu rivayetler arasındadır.

    babalar ve oğullar, yazarın çok da olmayan romanları arasında en ünlüsü, hatta kendi isminden daha bilinen bir ada sahip olanıdır. romanın kurgulamasına ve diline verdiği özen sanırım fransız edebiyatında gustave flaubert'in madame bovary'sine benzetilebilir (ki bunu kendim farkettiğimi söyleyemem ama turgenyev'in fransa'da yaşadığı yıllarda flaubert ile olan dostluğunu ve onun tarzına olan hayranlığını öğrendikten sonra iki eserin yazım tarzı arasındaki benzerlikler gözüme daha net göründü diyebilirim). romanın ünü ve güzelliğinin yanısıra bir diğer önemi de nihilizm kelimesinin ilk defa bu romanda kullanılmış olmasıdır. ancak zannımca bu durum, turgenyev'i nihilizm'in öncülerinden sayılması gibi algılanmamalıdır. babalar ve oğulları okuyan, bilhassa kitabın en son paragrafı üzerinde kafa yormuş herkes yazarın aslında nihilist düşünceyi övmediğini anlayacaktır. ne var ki romanın nihilist kahramanı yüzünden zamanın rus eleştirmenlerinden tepki gören ve eseri "yıkıcı" bulunan turgenyev, anavatanında "anlaşılamayan" sanatçı durumuna düşmüş, biraz da sanırım bu sebepten avrupa'da uzun yıllar geçirmiştir.

    tolstoy ile aralarının iyi olmadığı turgenyev hakkında en çok bilinen başka bir özelliktir. görünen o ki lev tolstoy'dan 10 yaş kadar büyük olan turgenyev, tolstoy'a saygı ve sevgide kusur etmemiştir. hatta bir ara tolstoy edebiyat dünyasından çekilir gibi olduğunda ona geri dönmesini, yazmanın ona allah tarafından bahşedilmiş bir hediye olduğunu belirten bir mektup bile yazmıştır. tolstoy'un turgenyev'e "kıskançlığı" ise onun dehasını çekememesi şeklinde açıklanabilirse de, böyle bir iddiayı ispatlamak elbette zordur. görünürden çıkarılabilecek sonuç ise sanata ve dünyaya bakışları ve yazım tarzları arasındaki ciddi farklılıkla çıkarılabilir.

    tolstoy, "sanat nedir" adlı bir eserinde sanatçının eserinin her noktası üzerinde özenle, uzun zaman harcayarak çalışmasını eleştirir, kendine has bir üslup aramasını yerer. bu ise tam anlamıyla, turgenyev'in flaubert ile de paylaştığını söylettiğimiz yazım tarzının karakteristiğidir. tolstoy'a göre sanat eseri bir coşkuyla sanatçıdan aniden çıkan, çok fazla kalıplara sokmakla uğraşılmaması gereken bir şeydir.

    bunun yanında tolstoy turgenyev'in batıcı görüşüne de karşıdır. o bunu, sanırım yanlış bir şekilde, batı hayranlığı olarak görüyordu. aralarında düelloya kadar gidecek kavga benim okuduklarıma bakılırsa içkili bir ortamda değil, tolstoy'un evinde ikisi yalnız çay içerlerken gerçekleşir. konu malum batıcılıktır. tolstoy meşhur heyecanına kapılarak bu akıma karşı ağır sözler eder ve bu sırada "maksadını aşarak" turgenyev'i de inciten ifadeler kullanır. turgenyev de buna karşılık verir, bağrışırlar ve turgenyev evden ayrılır. bir saat sonra tolstoy'dan kendisini düelloya davet eden bir mektup alır. aynen şöyledir: "bizim bu düellomuz ziyafetle sona eren o edebiyatçı düellolarından olmayacak. tüfekle, gerçek bir düello yapacağız". turgenyev iki yazarın arasında böyle bir çatışmayı doğru bulmaz (korktu diyenler de olacaktır) ve sözleri için özür içerikli bir mektup yazar ama sonunu da aralarındaki bütün bağların kesin olarak koptuğunu belirterek bağlar. yıllar sonra barıştılarsa da, aralarındaki soğukluk ancak turgenyev'in ölümü sonrasında ortadan kalkmıştır.

    kendisi diğer çağdaşları kadar adı duyulmuş olmasa da, sanırım edebiyatla hele rus edebiyatıyla ilgilenen herkesin, hatta kitap seven herkesin muhakkak okuması gereken "babalar ve oğullar" gibi bir eser bırakmıştır. en sevdiğim sözü de şudur :

    - "insan tanrıya nasıl yalvarırsa yalvarsın mucize istiyor demektir. bütün dualar şöyle özetlenebilir : ulu tanrım, ne olur iki kere iki dört etmesin."
  • "bazi yaralar vardir ki,
    kapanmis olsalar bile, dokununca sizlarlar"
    sozunun sahibi rus yazar.
  • yazar. rus. şimdi ben nihilizmin öncülerindendir diye bir kıtır atsam ortaya, biri gelip düzeltene kadar geçerli kalır...
    (bkz: babalar ve ogullar)
  • ''ilk aşk, devrimden farksızdır. hiç değişiklik olmadan sürüp giden hayat bir anda darmadağın oluverir''
  • "yoksa o, bir anlık da olsa, senin gönlüne yakın olsun diye mi yaratıldı?" diye soran rus yazar.
  • rusya'da bati kulturunun temsilcisi kabul edilen yazar.
    klasik rus romaninin dostoyevski ve tolstoy ile birlikte uc buyuk isminden biridir. ancak bu uc buyuk yazar da uc ayri kutupta yer alir.
    içlerinde en genci tolstoy kendini dine vermis, arada bir nihilizme kaymis soylu bir aileden gelme yazardir. ortancalari dostoyevski milliyetci bir yazardir. avrupa'yi ve rusya'yi rus kulturunun kurtarabilecegi ve avrupa kulturune ihtiyac duymadiklarini belirtir. ayrica dostoyevski turklerden de nefret eder maalesef. hatta gunlugunde meshur bir tumce de vardir: "istanbul bir gun elbet rus sehri olacaktir".
    en yaslilari turgenyev ise avrupa kulturune hayrandir ve rusyanin acil bati reformlarina ihtiyaci oldugunu belirtmistir. soylu bir aileden gelmedir ve dolayısıyla da oldukca zengindir. omrunu avrupada gecirmistir. dostoyevski alacaklilarindan avrupaya kactigi donemde turgenyev'den borc para istemis, turgenyev de dalga gecer gibi dostoyevski'nin istedigi meblanin yaklasik onda birini ona yollayinca aralarindaki sorun kisisellesmistir. dusunceleri zaten zit olan bu iki yazar, puskin'in 100. dogum gunu senliklerinde bir araya gelmis, ancak senlik turgenyev'in dostoyevskinin elini sikmasiyla, onun buyuklugunu kabul etmesiyle bitmistir.
    genel olarak turgenyev, rus romanina bati tarzi yenilikler getirmis, babalar ve ogullar adli romaniyla cigir acmis ve rusyada bati kulturunun temsilcisi olmus bir yazardir.

    (bkz: rus edebiyatı)
    (bkz: avrupa edebiyatı)
  • tolstoy buna gıcık oluyormuş, bir gün içki sofrasında ileri geri konuşmuş, birbirlerinin üzerine yürümüşler, bu olaydan sonra da hiç görüşmemişler.
  • 28 ekim 1818 tarihinde orel şehrinde doğmuş. yakışıklı bir süvari albayı olan babası sergey nikolayeviç turgenyev, fakir düşmüş eski, aristokrat bir ailedendi. spasskoye malikanesinin sahibi, yaşlı ve çirkince bir kadın olan varvara petrovna lutovinova ile, daha çok parası için evlenmişti. evlendikten kısa bi'süre sonra 26 yaşlarındayken ordudan ayrılmış, karısının malikanesinde, refah içinde, aylak yaşamanın dayanılmaz hafifliği içerisinde yaşam sürmeye başlamış.

    turgenyev'in annesi, kısa boylu, biraz kamburca yanısıra, akıllı, bilgili, okumuşbir kadındı. turgenyev annesinin malikanesinde alman ve isviçreli mürebbiyelerin, toprak kölesi dadıların, sütninelerin elinde büyüdü. annesi çiftlik halkına olduğu kadar, çocuklarına karşı da sert davranırdı. beş bini aşan toprak kölelerinden suç işleyenleri merhametsizce dövmekten ve dövdürmekten çekinmezdi. zaten spasskoye çiftliğinde dayak, başlıca eğitim yollarından biriydi. bu eğitim sistemine isyan eden küçük turgenyev, bir gün evinden kaçmış, ancak, bir daha bu yola başvurulmayacağına söz aldıktan sonra evine dönmüş.

    küçük turgenyev'in derebeyi yaşayışına dair bu kötü izlenimleri, çocuk yaşında, toprak köleliği rejimine karşı tiksinti uyandırmıştı.

    turgenyev ailesi, 1827 yılında moskova'ya göç etti. 9 yaşlarındaki turgenyev, 2-3 yıl özel okullarda okudu. bundan sonraki eğitimine, özel öğretmenlerden evinde devam etti.
    turgenyev ilk edebi kültürünü evinde aldı. annesi aşırı denilecek derecede edebiyata düşkündü.
    henüz 15 yaşlarında, 1832 yılında moskova üniversitesine girdi. ama, ailesi petersburg'a taşındığı için, o da, kısa bir zaman sonra petersburg üniversitesine nakletti. 1836 yılında, felsefe fakültesi edebiyat dalını, iyi bir derece ile bitirdi.

    turgenyev, 1838 yılı baharında almanyay'ya giderek berlin üniversitesine girdi. aralıklı olarak 1838-1839 ve 1840-1841 yıllarını berlin'de geçirdi. berlin'de geçen bu iki yılın, genç turgenyev'in hayatında büyük bir önemi oldu. turgenyev, "edebi hatıralar"ında bunu şu sözlerle anlatır:
    "alman denizine balıklama daldım. nihayet bu denizden çıktığım zaman, kendimi "batılılaşmış" buldum. ömrümün sonuna kadar da böyle kaldım".
  • "seni gerçekten seven insanların bütün parmaklarını sıra ile yaranıza bastırmak istemeleri ne hevestir anlamam.
    işin asıl hoş tarafı, bu işten bir ferahlık duyacağınıza içtenlikle inanmalarıdır. "

    ivan sergeyeviç turgenyev
hesabın var mı? giriş yap