• 10-12 yıldır hiç dinlemediğim, dinlemediğim gibi hafızamdan da tamamen sildiğim, bu akşam missisippi'de müzik dinlerken birden aklıma gelen ama müziklerini bir türlü hatırlayamadığım, eve kendimi atmamla chanson de mardi gras ve got put rainbow in the sky ile beni lise günlerime götüren grup. hafıza ne garip bir şey. bir ara ben her sabah god put rainbow in the sky dinleyerek giderdim liseye.
  • ilk albümleri kökler pek leziz bir albümdü. lâkin gerek albümü dinlerken gerekse konserlerinde o kadar "tam" bir blues icra ettikleri düşüncesine kapılıyor idim ki ben, karşımda aynı coğrafyada yaşadığım, aynı sokaklarda soluk alıp verdiğim adamlar değil de, sanki mississippi'nin bağrından kopup gelmiş delta'cılar* varmış gibi hissediyordum.. neme lâzım, kendimden geçiyordum yine de dinlerken, eşlik ederken.. zira, hakkını son kuruşuna dek vererek icra ediyorlardı müziklerini, asla taklit değildi yaptıkları şey, içlerinden öyle geliyordu belki de, kendiliğinden ve samimi olarak kayıyordu tınılar o yöne doğru... safkan bir blues kumpanyasıydı istanbul blues kumpanyası.. sonra sair zamanlar göründü raflarda.. hah işte, dedim.. bu insanlar artık gerçekten de aynı coğrafyada yaşadığım, aynı sokaklarda soluk alıp verdiğim insanlar.. yaşamlarını, yaşadıkları coğrafyayı, içinden geldikleri kültürü ve onun içinde kenti kültürlerini/ kimliklerini müziklerine yedirmeyi başarabilen insanlar.. kökler kadar "tam" bir blues değildi belki bu sefer, icra ettikleri müzik.. fakat saf bir blues'du, kendi blues'ları.. sonra kayboldular ortalıktan.. chanson de mardi gras'lar, hallelujah'lar, derbeder'ler, hüseyni twist'ler, çiğdem pilavı, hepsi kasetlerde kaldı.. kasetlerse hacı oldu.. ve nedense yıllar sonra bir gece, bu gece hüzünleniverdim birden, ortalıktan kayboldukları için.. belki de iyi ki de ayrıldılar, kimbilir.. ve hayır, o zamanlar aklına esen herkes alternatif-ne demekse bu artık- yahut rockçı ayaklarında çıkıp piyasa yapmazdı kral tvlerde, number one'larda.. pulp filan da yoktu ortalıkta, mod'du orası mod!..
  • memleketin en özgün işlerinden biriydi. hatta diyebilirim ki memlekette blues çalan tek gruptu. böyle slogan lafları sevmem ama iddiamın arkasındayım. yavuz çetin , can gox, asım can gündüz vs. sadece imitasyon olabilirler. ünal hoca'ya (ünal yürük) zurna çaldıracak kadar zihni açık, feraset sahibi, lezzetli bir müzikti. tinariwen 'den eksik kalır hiç bir yanları yokken, biri hak ettiği takdiri görüyor ötekinin master kayıtları plak şirketi tarafından kaybediliyor. bat dünya bat.
  • kökler albümünde ki black coffee blues pek bi güzeldir.
  • memleketten cikmasi gurur sebebi bir gruptur istanbul blues kumpanyasi.. yillar once efes blues festivaline geldilerdi.. biz tam girdik birileri caliyor.. turk olduklarini anlayana kadar bayagi bir vakit gecmisti.. hey gidi.. aaalelaluuya alelaaye.. nefisti valla..
  • tekrar hayata dönmesini umduğum grup..
  • sarp keskiner ve salih nazim peker tarafindan kurulan, kumpanyaligina uygun bicimde gireni cikani bol olan, hem anadolu'lu, hem blues'lu bi muzik yapan, henuz iki albumu olan, pek eglenceli bir grup.
  • ilk albüm ikinciden çok daha başarılıydı halelaluya alelaaleyaaa
  • 1993 de sarp keskiner ve salih nazım peker tarafından kuruldu
    2 albümleri var
    ilk albümü kökler 1997 süper bi albüm idi
    2. albümü sair zamanlar 1999 da arabesk,punk,ankara havası, halay, trip hop drumm&bass gibi birbiriyle pek alakası olmayan formları güzelce harmanlamışlarmış..(evet)
    sair zamanlar da iyi bi albüm idi...
    bir sürü müzisyene* okul görevi görmüşlermiş..
    artık olmayan grup
hesabın var mı? giriş yap