15 entry daha
  • ilk albümleri kökler pek leziz bir albümdü. lâkin gerek albümü dinlerken gerekse konserlerinde o kadar "tam" bir blues icra ettikleri düşüncesine kapılıyor idim ki ben, karşımda aynı coğrafyada yaşadığım, aynı sokaklarda soluk alıp verdiğim adamlar değil de, sanki mississippi'nin bağrından kopup gelmiş delta'cılar* varmış gibi hissediyordum.. neme lâzım, kendimden geçiyordum yine de dinlerken, eşlik ederken.. zira, hakkını son kuruşuna dek vererek icra ediyorlardı müziklerini, asla taklit değildi yaptıkları şey, içlerinden öyle geliyordu belki de, kendiliğinden ve samimi olarak kayıyordu tınılar o yöne doğru... safkan bir blues kumpanyasıydı istanbul blues kumpanyası.. sonra sair zamanlar göründü raflarda.. hah işte, dedim.. bu insanlar artık gerçekten de aynı coğrafyada yaşadığım, aynı sokaklarda soluk alıp verdiğim insanlar.. yaşamlarını, yaşadıkları coğrafyayı, içinden geldikleri kültürü ve onun içinde kenti kültürlerini/ kimliklerini müziklerine yedirmeyi başarabilen insanlar.. kökler kadar "tam" bir blues değildi belki bu sefer, icra ettikleri müzik.. fakat saf bir blues'du, kendi blues'ları.. sonra kayboldular ortalıktan.. chanson de mardi gras'lar, hallelujah'lar, derbeder'ler, hüseyni twist'ler, çiğdem pilavı, hepsi kasetlerde kaldı.. kasetlerse hacı oldu.. ve nedense yıllar sonra bir gece, bu gece hüzünleniverdim birden, ortalıktan kayboldukları için.. belki de iyi ki de ayrıldılar, kimbilir.. ve hayır, o zamanlar aklına esen herkes alternatif-ne demekse bu artık- yahut rockçı ayaklarında çıkıp piyasa yapmazdı kral tvlerde, number one'larda.. pulp filan da yoktu ortalıkta, mod'du orası mod!..
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap