• büyük olanı kumandan küçük olanı şairdir.bunlardan başka bir de 1.5 olarak servis edileni vardır ki; en makbulü bu olup şairin kaleminden çıkmışcasına leziz, bir kumandanın kudretine sahipmişcesine de azametli bir yemektir.
  • "şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır"mış. doğrusu elif şafak olsam bırakın bu cümleyi arka kapakta kullanmayı, romanıma koymaya bile utanırım. bol yağlı 1.5 iskender vs. edebiyat.
  • migros yazarı elif şafak'tan migros okurlarına yazılmış harika kitap.
  • artik dogan kitap'in shell ile anlasmasini bekliyorum: "100 tl'lik akaryakit alana iskender hediye"
  • hastanede ultrason ve nst sıramı beklerken sıkıla sıkıla okuduğum elif shafak romanı. sinirlendirdi beni. töre ve namus cinayetlerine karşı çıkıyormuş gibi görünüp de aslında bu cinayetlerin içeriğini -bilmeden, bilinçsizce- savunan bir diğer yapıt işte.

    --- spoiler ---

    iskender annesini öldürüyor. amcasının dolduruşuna gelerek. töre ve namus cinayeti içiçe. çünkü annesinin başka bir adamla birlikte olduğuna dair dedikodular var. kendisi de annesini bir gün başka bir adamla görüyor/basıyor gibi oluyor. ancak sonradan anlaşılıyor ki anne masum. hiç suçu günahı yok. elias'la fiziksel hiç bir yakınlaşmaları yok. sadece dostane sohbetler. ah iskender, boşuna öldürmüşsün anneni/teyzeni. hayır yani annen elin adamıyla düşse kalksa haklısın. ah ama işte yanlış anladın. yoksa asla ülkemizde kocası bir striptizci ile kaçtığı halde başka bir adamla yatan bir kadını vuran evladın o acıklı öyküsü işlenmiş. kadın hak etmiştir artık. ama töre ve namus cinayeti dedin mi nedense akla eline erkek eli değmemiş kadınlar gelir. kimse striptizciye kaçan babayı sorgulamaz. annenin masum olabilmesi için ise eline erkek eli değmeden kocasının striptizci tarafından terk edip evine dönmesini beklemesi gerekir.

    --- spoiler ---
  • iskender var ya
    hani şu büyük dedikleri
    günlerden bir gün
    dersler aldığı hocasına demiş ki
    "hocam, var mı senin de bir hocan?"
    hocası da hocaymış hani
    koskoca aristo
    aristo demiş ki
    "iskender, var benim de hoca olarak gördüğüm sevip saydığım bir büyüğüm lakin anadoluda yaşar"
    "gidelim" demiş iskender
    yola koyulmuşlar
    sinopa doğru
    "benim hocam" demiş aristo
    "bir fıçının içinde yaşar. ismi diyojendir bu dünyadan çekmiştir elini eteğini paçavralar içindedir. bir su kabı vardı eskiden, lakin bir gün çeşmeden su içen çocukları görmüş, eliyle içtiklerini görünce bu kaba da ihtiyacım yok diyip onu da atmış deniz kıyısında hiç bişey olmadan yaşar"
    derken sinopa varmışlar
    kıyıya kıyıya kıyıya gitmişler
    kıyıya kıyıya kıyıya doğru
    atından inmiş iskender
    bakmış fıçıyı görünce
    parlayan zırhı
    kocaman kırmızı pelerini
    ardında aristo ve yüzlerce atlı askeriyle beraber
    yanaşmış fıçıya
    bakmış içinde yaşlı paçavralar içinde
    yaşlı, paççavralar içinde diyojen
    "seeeen" demiş iskender
    "seeeen!"
    "dile benden ne dilersen
    dile benden ne dilersen
    ben dünyanın hakimi büyük iskender"
    diyojen şöyle bir bakmış
    kafasını kaldırmış
    iskenderi süzmüş
    süzmüş süzmüş süzmüş
    demiş ki
    demiş ki
    demiş ki
    "gölge etme
    gölge etme
    gölge etme
    gölge etme
    başka ihsan istemem
    başka ihsan istemem
    gölge etme başka ihsan istemem...."

    (bkz: baba zula)
  • yillar once, adi iskender olan bir yazlik arkadasinin sirtinin ve kollarinin gunesten yanmasi uzerine, annesinin yogurt surmek itibariyle cocugu yogurtlu iskender yapmasi, bizim de buna kazik kadar olduktan sonra bile hala gulmemiz demektir, iskender.
    (bkz: bir arkadasim)
  • iskender, kapağı ile şok etkisi yaratan bir elif şafak romanı.

    elif şafak "temelinde sevdiklerini kırmak üzerine" bir roman yazarken kendisini sevenleri "temelinden" kırmış. kendi fotoğrafını kitap kapağına yerleştirdiği için firarperest'i gerçekten yadırgamıştım. bir zamanlar kameralara bakmaya çekinen esrarengiz romancı, şimdi yüzünü eskitmeye yeminli bir medyatik mi oluyor demiştim. sorumun cevabını son romanı ile aldığıma inanıyorum.

    kitap kapağı aslında bir edebiyatçı ile ilgili akla gelen en son şey olmalıydı. gerçekten içinde ne yazdığını okumadan, kapağın çok fazla fikir uyandırmasından daha samimiyetsiz ne olabilir? kapak kitabın iç sayfaları yıpranmasın diye takılan, iç sayfalardan daha ağır bir kağıttan imal edilmiş cilttir. kapağın tasarımı kitabı henüz okumayan benim gibi birini (yazarın daha önceki bütün kitaplarını okumuş birini) bile kitap ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir düşünceye sevk ediyorsa, evet burada çok yanlış bir şey var.

    ama illa kitap kapağının tasarımı mı tartışılacak, o zaman söylemem gerek; yayın evi değiştiğinden bu yana gerçekten başarısız kitap kapakları tasarlatan doğan yayın evi metis'i aratmakta. doğan yayınları pinhan'a matrix tadında garip bir grafik çalışması, şehrin aynalarına ilgisiz teleskopik etekli bir kadın fotoğrafı, bit palas'a duvar yazısı (grafiti değil sadece duvar yazısı), baba ve piç için kumsalda koşan kırmızı etekli kadın (sanki bir barbara cartland kitabı), aşk için pembe, gri ve sert kapak seçenekleri derken en son romanı ile "nihayet" dikkati içeriğe değil ambalaja sabitlemiştir. içimden gelen, en iyi ihtimalle bu romanı okumak için -olası- popülerite patlaması ve hakkında yapılan eleştirilerin bitmesini 1-2 yıl beklemek. hiç okumama ihtimalimin çok güçlü olduğunu da itiraf etmeliyim. umarım yıllar sonra döner ve buraya "kapak faciaydı ama romanı çok beğendim" yazabilirim.

    hakkında çıkan intihal iddialarını ciddiye alamıyorum. zira kitap ingiltere'de yazılmış ve ingiltere, amerika gibi ülkelerde basılmayı bekliyor ise ingiliz edebiyatını senden ve benden daha iyi tanıyan editörlerin elinden geçmiştir.

    iskender sevdiğim bir yazarın, içimin bir türlü ısınamadığı bir kapak kızına dönüştüğü romandır.
  • kapakmış intihalmiş hepsi bir yana da o yunus nasıl 7 yaşında oluyor ben oraya takıldım. çocuk uyusturucu içiyo sarhoş oluyo ayrıca punk ve 20 yaşındaki kıza aşık.. alper canıgüz karakteri mi lan bu?
  • bütün kitapçılarda ve otobüs duraklarında.
hesabın var mı? giriş yap