• (bkz: adchoos)
  • önceleri herkeste olan bir refleks diye düşünürdüm.
    bi gün iş yerinde hapşırmanın kıyısına gelip de bi türlü hapşıramayınca, ayağa kalkıp floresan lambaya gözlerimi sabitleyince, karşımdaki arkadaşımın bana şaşkın şaşkın bakıp, "napıyon lan? iyi misin?" demesi sonrası, aslında herkeste olmadığını anladığım refleks. tesadüftür ki departmanda sadece bende olan bir şeymiş ve bu nedenle de kimseyi inandıramadım. dalga geçtiler benle. çok yalnızım çoook...
  • bir diğer adı ise fotik hapşırma refleksidir.

    genellikle, bir çok insan, burnunun gıdıklanmasını tetikleyen bir etmen ile hapşırır. işte bu etmenlerden biri de güneş ışığı.

    fotik hapşırma refleksi, güneş ışığına direk maruz kalan insanların hapşırmasına sebep olan reflekstir. genellikle loş bir ortamdan güneş ışığına geçişlerde meydana gelir. dünya nüfusunun yüzde 20-30'u bu reflekse sahip.

    bu refleks genetik olarak aktarılıyor. eğer anne ya da baba bu refleksi ilgilendiren gene sahipse, çocuklarının da fotik hapşırma refleksine sahip olma olasılıkları büyük.

    hapşırmak, anlık olarak görüntü kaybına sebep olduğundan dolayı savaş uçağı pilotları, güneş gözlüğü takıyor ve böylece hem güneşin rahatsız eden etkisinden hem de fotik hapşırma refleksinin olumsuz etkilerinden korunuyorlarmış.

    -uzanmışım kumsala, güneş damlar içi.. haaa hapşuuu! *

    çok yaşa!
  • bende de olan ve muhtemelen güneşe bakınca kasılan yüz kaslarının tetiklediğini düşündüğüm eylem...

    arkasında herhangi bir bilimsel argümanım olmasa bile bir türk olarak bu işi en iyi bilenden bile fazla özgüvenle ahkam kesebilecek bir ırkın evladı olarak kesin bununla ilgilidir diyorum...
  • yukarıdaki yazarın (@samimi panda) paylaştığı videoyu izledikten sonra ışık kaynaklı hapşırma refleksi olanların genetik mutasyonu hakkında saçma da olsa bir teorim oluştu.

    biliyorsunuz gezegenimiz periyodik olarak uzun süreli buzul çağları yaşamakta. en son buzul çağımız m.ö. 10 bin civarında neolitik çağın başlamasıyla sona erdi. önümüzdeki buzul çağının oluşumunu hızlandırmak için de biz insanoğlu aşırı karbon salınımı ile elimizden geleni yapmaktayız.

    biz primatız. primatlar soğuk sevmez. doğal olarak buzul çağı başladığında kapalı, mağara benzeri yerlerde yaşarlar. karanlık, büyük, labirentvari mağaralarda yön bulmak için ışığa ulaşmak gerekir.

    ışığın temel birimi olan fotonlara anlık maruz kalan bazı primatlar hapşırmaya başlayarak mağara çıkışına doğru yönelmiş olabilir. bu özellikleri sebebiyle de primat grubu içinde yön bulucu primat görevini üstlenmiş olabilirler.

    bu noktada şunu merak ediyorum? güneşe çıkınca hapşıranlara soruyorum yön bulma yetiniz nasıldır? sizce ışık kaynaklı hapşırma refleksi ile yön bulma yetisi arasında ilişki var mıdır?

    aslında tabii primat derken sadece homosaphiensleri kastetmiyorum. homosaphiens öncesi primatların yaşadığı tecrübeyi de sözü geçen mutasyon ve evrim zincirine ekleyerek bu teoriyi düşünmenizi isterim.

    sonuç olarak ışık kaynaklı hapşırma refleksini nedensel bir mutasyona bağlamak istersek, benim teorim; bunun hayatta kalma ve yön bulma ihtiyacından kaynaklandığıdır.

    söz konusu refleksin; primat grubu içinde karanlıktan en az korkan ve en cesur olan primatlarda geliştiğini düşünebiliriz. bu mutasyona sahip olanlara "karanlıkta koşanlar" diyebiliriz.

    mesela ben:) söz konusu buzul çağında yön bulmak için elimize düştünüz.
  • kişisel sağlık açısından risk taşımayan fakat günlük hayatın içine eden ve genetik yollarla bulaşan bir refleks.
    karanlık ortamlara alışmamın sebebi olan en önemli iki etkenden biri.

    özellikle de taşıt kullanıcılarının ağzına tükürmektedir bu olay.
    ben küçükken bisiklet sürerken kaza yapmıştım bunun yüzünden. şu an bisiklet kullanmasam da yolcusu olduğum trende perdeleri örterek seyahat ediyorum.

    bu refleksin iki genin mutasyonundan oluşan bir bozukluk olduğu öne sürülmüş. eğer anne veya babadan biri bu reflekse sahip ise çocuğun da bundan muzdarip olma ihtimali %50 civarlarında seyrediyor.

    zaman zaman fotik hapşırma refleksi ile ilgili bir çok teori öne sürülmüş. bunlardan biri de "bir epilepsi belirtisi" olabileceği, malum epilepside ışığa maruz kalmak çok feci sonuçlar doğuruyor.

    ayrıca (bkz: ekşi sözlük fotik hapşırma refleksi derneği)*
  • eksisözlük eski günlerinde yine, kutsal bilgilerle dolu:)
    reflekse sahip olmakla birlikte, adını bilmiyordum.
    kainatın bir sırrı daha çözüldü, çok şükür...
  • sahip olduğum refleks. öte yandan, bir foşik hapşırma refleksi değildir.
  • günesin* oğlu polat alemdar değilseniz üst üste hapşırmalarınızın sebebi üç teoriyle bilim insanları tarafından açıklanmaya çalışılmış.
    "bu konudaki ilk araştırma 1950’lerde fransız araştırmacı sedan tarafından yapılmış. göz muayeneleri için kullanılan lambayı bu hastaların gözüne tuttuğunda hapşırdıklarını görmüş. incelediği altı hasta güneş ışığına, fotoğraf makinalarının flaşına ve biri de ultraviyole ışığa ilk maruz kaldığında hapşırıyordu.

    1964’te doktror h c everett bu sendroma “ışık kaynaklı hapşırma refleksi” adını vermiş ve nöroloji dergisine bu konuda bir makale yazmıştı. everett dünya nüfusunun yüzde 17 ila 35’inin bu sendromdan etkilendiğini tahmin ediyordu.

    bu refleksin eskiden beri bilindiği görülüyor. yunan filozof aristoteles bile bir kitabında bundan söz etmiş, ancak kaynağını ışık yerine ısıya dayandırmıştı.

    bu soruna yol açan gen cinsiyetle ilgisi olmayan bir kromozomda bulunuyor ve sadece anneden ya da babadan geçmesi yettiği için dominant bir gen olarak adlandırılıyor.

    2010’da nicholas eriksson öncülüğünde bir grup genetikçi, bu refleksten sorumlu olabilecek iki adet tek nükleotid polimorfizm (snp) tespit etmişti (rs10427255 ve rs11856995). snp’ler insanın genetik diziniminde tek harfteki değişikliğe işaret ediyor. bunlardan biri ışık kaynaklı epilepsi nöbetine neden olan bir genin yakınında bulunuyor.

    fakat araştırmacıların topladığı bilgilere rağmen gözdeki ışık etkisinin neden hapşırmaya yol açtığı tam olarak bilinmiyor. fakat ihtimallerden biri, gözlerle burunu birbirine bağlayan beşinci kafa siniri ya da üç ikiz siniri (trigeminal) üzerinde yoğunlaşıyor.

    bir başka ihtimal ise otonom sinir sistemine ait ya da “parasempatik genelleme” olarak bilinen bir işlemin sonucu olabilir. parasempatik sinir sistemi vücudun sindirim, boşaltım, vücut salgıları ve cinsel uyarılma gibi otomatik işlemlerini düzenliyor. bir uyarıcı vücudun bir yerindeki parasempatik sinir sistemini uyardığında bunun diğer bölgelerdeki parçaları da harekete geçiyor. yani ışığa maruz kaldığında gözbebekleri küçülürken bu etki burun mukoza zarında salgıya ve tıkanmaya ve bunun tetiklediği bir hapşırmaya yol açabilir." kaynak yazı
    evrim ağacı - video
hesabın var mı? giriş yap