• en son çalıştığım projelerden birinden kalitesizlik yüzünden istifa etmiş olarak söyleyeceklerim var. madde madde sıralayacak olursak;

    1) türkiye'de ciddi bir ahlak problemi var. örnek vermek gerekirse temel altına izolasyon yapılacak (ciddi dikkat ve özen gerektiren bir iş, üstünde çalışan işçinin ayakkabısının altının bile kontrol edilmesi lazım ki taş sıkışıp delmesin izolasyonu) arkanı dön adam malzemesini getirmek için arabayla geçer. sen görmezsen çöp olur izolasyon.

    gene başka bir örnek; beton dökülecek ve gelen beton gayet yerinde ve uygun akışkanlıkta. usta o betonu işlemek için biraz çaba sarf edecek ve vibratörle betonu işleyecek. ancak paşalarıma zor geldiği için sen yukarıda vibratör kontrolü yaparken paşalarım pompacıya su işareti yapıp betona su vermeye kalkarlar. yakalayamazsan çöp oldu beton. ne kadar numune alırsan al yakalayamazsın. 15-20sn su verse gitti beton.

    2) insanların okumuş, eğitim almış insana karşı ciddi bir problemi var. en basitinden kendi yazlığımıza çatı yapılacak, annem usta çağırmış. kovaladım ustayı! sonra benden habersiz gitmiş yaptırmış birine, bir de ustaya sordum bu böyle olurmuş diyor. ilk kışta akıttı. sadece ben değil tüm sülale inşaat mühendisi, mimar bu arada.

    komşu ev yaptırıyor, gittik inşaata. sıkıntılı yerleri gösterdim, orda ustalar başladı sen ne anlarsın vs. adam ustaların sözüne inandı, kolonların ilk 30santiminde etriyesiz döktüler ilk katın kolonları. kıyameti kopardım ama nafile. ciddi depremde göçecek bina.

    yan yana iki yazlık yapılıyor, arada dilatasyon olması lazım ama koymuyor paşalarım. sahibini uyarıyorum, adam ben inşaatçıyım anlarım sen karışma diyor. 2 sene sonra ben balkonumda çay içerken adamın iç duvarları tekrar yaptırışını izliyorum. oturmadan dolayı binalar hareket edince çatlatmış duvarları.

    3) inşaat mühendisliği fakültelerinin çoğalması kalite düşüşüne sebep oluyor. dünyanın en iyi hocalarını bile getirseniz, piyasada fazla mühendis olunca verilen eğitimin kalitesinin bir önemi kalmıyor. işçilik kalitesi yüzünden istifa ettiğim projede kaliteden herkes şikayetçiydi ama düzeltmek için direnen, iş durdurma cesaretini gösterebilen bir kaç kişiydik. işsiz kalma korkusu ve patron/şef böyle istiyor, biz yapmazsak başkası nasıl olsa yapacak bakış açısı ağır basıyor sanırım.

    4) inşaatlar projelendirilirken planlama süreciyle sahadaki pratik birbirini tutmuyor. dolayısıyla zamanında bitirmek için kaliteden ödün veriliyor. inşaatların hızlı bitmesi sanki çok matah bir şey. gelişmiş ülkelerde projenin başarısı iş kazası azlığı ve planlamaya(bütçe, zaman, adam/saat vs) bağlılık ile ölçülür. biz de ise hızı ile. eğer herhangi bir yerde aksaklık olduysa adam sayısını artırsanız bile gecikebilirsiniz. tedarikçiniz malı göndermez, ekibiniz iş bırakır, hava şartları el vermez vs. ama siz süreyi kısaltmak için kaliteden ödün verdiğiniz anda bitersiniz.

    5) tadilat, tamirat veya sıfırdan inşaat da yaptırılsa mühendis değil ustaya yaptıralım, mühendis kazıklar düşüncesi hakim. neymiş mühendis de aynı ustaya yaptırıp arada komisyon alıyormuş. evet işi usta yapıyor ancak o mühendis orada senin işini kendi işi gibi yaptıran ve kontrol mekanizması sağlayan kişi. aradan kontrol mekanizmasını çıkartırsan kalırsın ustanın insafına. o da işi biran önce bitirip paramı alıp gideyim derdinde olduğu için ve sorumluluğu olmadığı için baştan savma yapar gider. mahkemelik bile olsan ben sıvacıyım, bana sıva dedi ben de sıvadım gibi bir savunmayla yırtar.

    6) mühendislerin kaliteden ziyade tedarik, ekip yönetimi gibi konulara ağırlık vermeleri de ciddi problemler yaratabiliyor. bu iş bitti mi, şu iş niye bitmedi, öbürü niye başlamadı gibi baskılar işi kaliteli ama geç bitirmektense işi bir an önce bitirmeye zorlamadır. 4. maddede bahsettiğim gibi herhangi bir noktada olası bir gecikme kaliteyle telafi edilmeye çalışılıyor.

    7) kontenjanların artmasıyla 0 fizik netiyle yani inşaat mühendisliğinin temeli olan newton fiziğine yatkın olmayan veya bihaber olan gençler inşaat mühendisi olmaya başladı. normal şartlarda analiz yeteneğinden yoksun olmalarından dolayı piyasada tutunamaması lazım ancak 6. maddede bahsettiğim takip etme işini yapabildikleri için iş bulabiliyorlar. dolayısıyla mühendis rütbesinde ama fiiliyatta çavuş olan mühendisler kaynamaya başladı piyasa. bir sıkıntı olduğunda çözüm üretmektense ustaya veya usta başına sen halledersin cevabı hem ustanın hem de cevabı verenin en sevdiği cevap doğal olarak.
  • yeni mezunların tecrübe edinmeden statik proje imzalama yetkisi olmaması gerektiğini düşündüğüm için maalesef meslektaşlarım da ucuz politika ile bana saldırıyorlar. odtü mezunuyum, yüksek lisansımı da yurtdışında yapısal tasarım üzerine yaptım. 15 senede 100'ün üzerinde projede bir şekilde yer aldım. eğer o girdiğin ilk 5 bin ile övünüyorsan bırak da biz de yorum yapalım değil mi?

    hangi ülkede diploma alıp proje imzalayabildiğinizi sanıyorsunuz? birleşik arap emirlikleri'nde mi? katar'da mı? italya'da mı? avusturalya'da mı?

    üniversitedeki betonarme kitabının (ersoy,özcebe) önsözünü okudun mu sevgili meslektaşım? tecrübeli mühendis kavramından daha orada bahsetmeye başlar. yeni mezun herhangi bir büroda tecrübe edinmeden nasıl olur da onlarca/yüzlerce insanın içinde barınacağı bir yapı tasarlayabilir? ilk çalıştığım statik proje bürosunda o kadar çok şey öğrendim ki, bunların hiçbiri kitaptan öğrenilecek şey değildi.
  • müteahhitlerin çoğu inşaat mühendisi değildir. yüzde 10'u bile inşaat mühendisi veya mimar değildir.

    bu meslekte arz fazlası yaratıldı.
    her şantiyenin başına bir mühendis zorunlu yap, imza atma olayı degil başında bekleyecek

    mühendisin maaşını kamudan ver, müteahhitten zorunlu olarak al.
    rüşvet cezasını agirlastir.
    yapı denetim şirketini yarı özel yarı kamu şirketi haline getir.

    kamuya alınacak mühendislere %30 kpss %70 teknik bilgiden oluşan yazılı sınav sor.

    kontejyanlari düşür. geriye boşta mühendis kalmazda kalanları da özel sirketlerin proje ofislerine projeci olarak girsinler.

    c30 beton sınıfı assagisini kullanmayı belediyelere yasak yap.
    bol kazançlı ihalelerde rüşveti ,torpili önle bak bakalım kolay kolay bina yıkılıyor mu .

    ortalama bir binanın maliyeti 12 daire 5 milyon tl civarı olması olması lazım.

    ortalama bina yapım süresi 10 ay mühendis maaliyeti 150 bin tl

    zorunlu calistirsa daire başına 12.500 tl extra maliyeti olur 3 milyon yerine,3 milyon 12 bin tl ye alırsınız. ama her aşaması kontrol edilmiş bir binada oturursunuz.

    ek = müteahhitler genelde inşaat mühendisidir diye yazan entrye cevap olarak yazmıştım ya silmiş ya beni engellemiş.

    ayrıca deprem bölgelerinde detaylı zemin etüdü zorunlu olmalı.
  • mesleğinin henüz başında olan yada şuan okuyan kardeşlerime söyleyeyim,

    şantiyeci olmayın, eğer sermayeniz yoksa ve kendiniz birşeyler yapamıyorsanız (yap sat olur, ihale olur, taahhüt olur) asla ama asla bir yere maaşlı girip 30-40-50 bin tl'ye şantiyeci olmayın. şantiye şefliği yapmayın. 42 yaşında ve 18 senelik şantiye deneyimi olan bir abiniz olarak söylüyorum bunu. bugün geldiğim noktada yılların birikimi artık patlak verdi. illa mecbursanız kurumsal şirketlere yönelin. patronu ayrı, mal sahibi ayrı, ustası ayrı dert, bunu zaten biliyorsunuz ama yıllar yılları kovalayıp küçük stresler birikince enin sonunda tükeniyorsunuz.

    ben tikimi kaybettim mesela. benim gülme tikim vardı, biri gülerse ben de güler ve o susmadan ben de asla susamazdım. üniversitede arkadaşlarım nöbetleşe beni 2,5 saat güldürmüştü. artık bu tikim yok, bir kaç senedir yok. sürekli suratım asık, canım sıkkın.

    saat 05:10 ve uyuyamıyorum, kalktım kahve yaptım bu satırları yazıyorum. tek sebebi yarın şantiyede yaşanacak ıvır zıvır, incir çekirdeğini doldurmayacak, aslında önemsiz olan problemlerin, mutlaka birilerinin çıkıp büyütecek olması.

    seramik gelecek mesela yarın, ama şoförün kesin bir bahanesi olacak ve teslimat kesin aksayacak ve bu aksama yüzünden ya patron ya mimar ya mal sahibi ya usta bıdı bıdı konuşacak. veya malzeme gelecek usta gelmeyecek yada malzeme yanlış gelecek yada eksik gelecek yada defolu gelecek yada indirecek araç problem çıkartacak. siktiğimin şantiyesinde kesin birşeyler ters gidecek. ardından senin üstlerinden biri bıdı bıdı konuşacak, stres yapacaksın. işin acı yanı bunu ömrü hayatın boyunca sürekli yaşayacaksın.

    kasım ayı sonunda inşaat sektörü benim için artık bitiyor. bir kaç ay kafa dinledikten sonra neler yapabileceğime bakacağım.

    ertesi gün editi : defaatle arayıp teyit etmeme, bugün için seramiklerin getirileceğine emin olmama rağmen, malzemeci şöyle dedi : "abi seramikler bizim depoya indi bugün, merak etme bir kaç güne sende olur". truman showdayım sanki, el birliğiyle benim asfalyaların atmasına uğraşıyorlar.

    sıvama editi : şu fantastik hikaye de iyidir (bkz: #153070347)
    son edit : ayrıldım, sektörü de bıraktım. artık sıradaki hedefleri gerçekleştirme zamanı
    esnaf oldum editi: dükkan açtım, gıda işi yapıyorum. sinir stres sıfır. oh beee... maddi kısmı şu geçen ayda bile 2x maaş etti. ilerde daha da iyi olacaktır.
  • çocukluk hayalim olan, iyi bir puanla girdiğim, ortalama üstü bir not ile mezun olduğum meslek. ne yazık ki 15 aydır bu meslekten 1 tl kazanamadım. para kazanamamayı geçtim diplomasına sahip olduğum mesleği 1 gün bile yapamadım. bu mesleğin bu durumda olmasında, gençliğimi işsizlik problemi ile geçirmeme sebep olan herkesin allah belasını versin diyorum
  • mezun olduğunuz takdirde www.kariyer.net i anasayfanız yapın.

    (bkz: acı gerçekler)
  • 20 senelik muhendisim.

    aha size tecrube.

    inşaat mühendisliği pis bir meslektir, her türlü insanla uğraşmayı gerektirir. genelde geceniz, gündüzünüz olmaz. haftanın 7 günü çalışırsınız. doğru dürüst bir ev ve düzenli bir yaşantınız da. allah'ın sktir ettiği çok ama çok boktan yerlerde ve ülkelerde çalışmak zorunda kalabilirsiniz. müteahhit tarafında da olsanız, kontrol teşkilatı tarafında da olsanız mutlaka büyük sorumluluk altındasınızdır. herhangi bir iş kazasında ilk göte gelen sorumlu mühendis ya da şantiye şefidir. insanlarla uğraşmak zordur, hele adam çalıştırmak dünyanın en zor işlerinden biridir. müteahhit tarafındaysanız sürekli yalaka adam modunda kontrol mühendislerini pohpohlamak, onları mutlu etmek, ihtiyaçlarını karşılamak ve egolarının tatmin şamarı olmaktan kurtulamayacaksınız. özel sektörde maaşınız belki iyi olacak ama orada da adamın iliğini kemiğini kuruttuklarını göreceksiniz. mesleğinizin ilk 5 senesinde doğru dürüst maddi bir getiri beklemeyin, tecrübe ve birikim kazandıkça maaşlarınız da sizi tatmin etmeye başlayacak. çalışmaya başladığınız ilk yıllarda usta ve formenler sizi göt etmek için uğraşacak ve büyük olasılıkla da bunu başaracaklardır. dik durmaya çalışın. patronlar genelde 3 kuruş fazla kazanmak için sinekten yağ çıkarmaya çalışırlar, elinizden geldiğince doğru bildiğinizden şaşmayın ama bizim sektör öyle boktan ve ikiyüzlüdür ki, istemeseniz de pislik bir şeyler gelir sizi bulur. devlete iş yapan bir firmada da çalışsanız, devlette de çalışsanız kıyıdan köşeden siyaset mutlaka bulaşacaktır.

    secmeyin. parasi pul, karısı duldur.
  • insan faktörü ile en çok uğraşan mühendislik dalı şüphesiz inşaat mühendisliğidir. bu başlık altında çoğunluğu saha şartlarını gösteren pek çok örnek mevcut. muhtemelen başka hiç bir mühendislik dalında aynı gün içerisinde hem 60 tl yevmiye için çalışan işçi hemde yüz binlerce liralık spor arabasını hunharca çamura sokmaktan çekinmeyecek biri ile kavga edemezsin yada tam tersi oturup çay içemezsin. ben az buçuk şantiye ve çoğunlukla ofis içerisinde uzun süredir çalışan bir mensubu olarak, her türden insanla muhatap olmanın inşaat mühendisliğinin en kritik noktalarından biri olduğunu söyleyebilirim. saha şartları ve zorlukları hakkında pek çok örnek verilmiş, sahada yazın götünden ter akıtan, kışın soğuktan götünü donduran ve mesai kavramını unutup 7-24 esasına göre yaşayan meslektaşlarıma saygım büyük ama bir yerden sonra pek çoğu mühendis değil diplomalı formene dönüşüyor. bu maalesef tüm meslek dallarını etkileyen "ara eleman" eksikliğinden kaynaklanıyor. acı ama, teknikerin görevini de mühendise yıkmak bu sektörün ana kuralı.

    işin mutfağında olan ve statik hesap yapan bir mühendis olarak bu zamana kadar, iç-dış-peyzaj demeden enva i çeşit mimar, inşaat-makine-elektrik v.b. bilumum mühendis ile ve ülkenin her yanından gelmiş tevür tevür usta ve işçi ile uğraştım. karşıda ki art niyetli olmadığı sürece bu kişiler ile ortak bir paydada buluşmak çok zor değil. ama geri kalan herkesle uğraşmak çok zor. müteahhitler genelde "para bende ne diyorsam yap lan it" modunda takılır. hele ilk inşaatları ise her şey için 50 yere danışıp kafalarını iyice karıştırırlar ve güya kazıklanmamak için yaptığınız her şeyi sorgularlar. "yaa sen radye temel yapmışsın ama usta diyo ki burası tekil temel olurmuş" yada "yandaki inşaata çay içmeye gittim, orada kolonlar daha küçüktü" gibi tespit ishalleri ile pek çok defa karşılaşırsınız. bunların birde "20 yıldır inşaat yaparım, 30 apartman bitirdim ben böyle şey görmedim" diyen versiyonları da vardır ki bunlar konuşarak anlaşma organlarını aldırmış sopalık andavallardır. yenisi eskisi farketmeksizin bu kafadaki müteahhitler için her bina aynı geometride, her zemin aynı dayanım da ve tüm binalarda iki aks arası hep aynı açıklıktadır. bu sebep ile arada bir fark varsa bu kesin mühendisin hatasıdır. başımdan geçen son trajik olay ile artık inşaat mühendisliğinin bir kıymetinin kalmadığını tekrar anladım, artık benim için absürtlükte nirvanaya ulaşıldı. bir camii projemiz var, statik projesini hatır için yaptık. camiyi yaptıran kişinin saçma istekleri yüzünden para bile almadığımız işi 7-8 kere baştan aşağı değiştirdiğim için artık iyice bıktım. bu projenin temelini dualarla atmak için müftüyü çağırmışlar. müftü bey sahada bombayı patlatmış ve " bu kolonlarda çok büyük olmuş 40 a 40" yeterdi diye buyurmuş ve statik hesap için mühendisi değilde hocayı haklı bulan işverende "ya biz bunları büyük mü yaptık bi kontrol etsek ya" diye arıyor. her halde hesapları insan hayatı için bu kadar önemli olup ta hakkında cahil cühelanın bu kadar çok yorum yaptığı ve meslek erbabının işine karıştığı başka bir iş yoktur. işimize karışmayan bir imamlar kalmıştı, artık oda oldu "mesleği zirvedeyken bırakıp öss ye girip sınıf öğretmeni olsam" diye düşünmemek elde değil.

    mühendis yada mimar olmayıp bu satırları okuyan pek çok kişi "ne var yani, bizim meslekte de herkes işimize karışıyor, sizin ne ayrıcalığınız varda isyan ediyorsun" diyebilir, haklı da ama şu unutulmamalı hemen hemen tüm mühendislik dalları insan hayatını direkt olarak etkileyen işler yapmakta, hata payı düşük hesaplar ile uğraşmakta. kendi mesleğimden örnek verecek olursam eğer, bizim işte testlerinin sonuçlarını en doğru olarak sadece depremlerden sonra görebiliyoruz. yani hatalarımızı binlerce kayıp ile giderebiliyoruz. bu kadar ciddi bir meslekte sektörün tam tersi şekilde lakayıt olması büyük bir trajediyi de peşinden getiriyor. bu bilinçle çalışıp isyan etmemek elde değil.
  • universite sinavlarina hazirlanan ve muhendislik tercihi yapmayi aklindan geciren genc dimaglarin, tercih listelerine eklemeden once, birkac kez "istedigim meslek bu mu gercekten" diye du$unmesini gerektiren meslek dali.

    bilincli meslek secimi, elbette her bran$ icin buyuk onem ta$ir. ancak in$aat muhendisligi, cali$ma ko$ullari itibariyle, insani fazlasiyla yoran ve sosyal hayattan yalitan bir meslek dalidir. bu meslegi secenlerin onunde, temel olarak uc secenek vardir: akademisyen olmak, saha/$antiye muhendisi olmak veya tasarim muhendisi olmak. akademisyenlik, in$aat muhendisligi di$indaki meslek dallari icin de gecerli bir secenek, bu nedenle o secenegi degerlendirme di$inda birakirsak, geriye kalan iki secenegin vaat ettigi ya$am tarzi $oyle ozetlenebilir:

    1) saha muhendisi: omru birkac sene olan ve genellikle, medeniyet emareleri ta$iyan herhangi bir $ehrin -en iyi ihtimalle- 20-30 km uzaginda bir bolgede (yurticinde veya yurtdi$inda) kurulan $antiyelerde cali$mak esastir. cali$ilan $antiyede, in$aat muhendisinin o i$ suresince muhatap olabilecegi tek insan toplulugu, hayat okulundan mezun olmu$ i$ciler ve onlarin kalfalariyla birlikte birkac saha muhendisinden ibaret olan $antiye ekibidir. saha muhendisinin i$ini sevmesi, deli gibi cali$masi yetmez, $antiye ekibiyle de ayni dili konu$masi gerekir, ki $antiyede gececek gunler zehir olmasin. saha muhendisi fiziksel olarak yorucu bir tempoda cali$ir. haftasonu tatili diye bir $ey bilmez. daha cok, gecenin bir yarisinda, "$efim, beton geldi, dokturelim mi" diye uyandirilmayi bilir saha muhendisi. i$in bitmesinin yakla$tigi zamanlarda bile aklindan gecenler, tatil planlari falan degildir, bir sonraki $antiyede yerini ayirtmaktir, ki para kazanmaya devam edebilsin. bir $antiye biter, ba$ka bir $antiye ba$lar, i$in mahiyeti degi$se de, degi$mez kural yine i$ler: yeni $antiye de medeniyet goturulmesi gereken bir ba$ka dag ba$inda kurulur. bu dongu nedeniyle, saha muhendisi icin "duzenli hayat" diye bir kavram yoktur. $antiyelerde kendini gosteren saha muhendisleri zamanla $antiye $efligine kadar yukselebilir ve paraya para dememeye ba$larlar. ancak $antiye dongusune bir kere giren in$aat muhendisi, bir muddet sonra hayatinin $antiyelerde gectigini ve kazandigi parayi bile harcayamadigini farkeder. bu donguden, ancak biriktirdigi parayi memlekete donup kuracagi yeni bir i$ icin sermaye yaparak kurtulabilir, tabi o da gencligini $antiyelere feda ettigi yillardan sonra.

    2) tasarim muhendisi: duzenli bir hayat isteyenler icin birebirdir. cunku tasarim muhendisi, yeri yurdu belli olan ve kisa vadede o yerin degi$mesinin sozkonusu olmadigi, $ehir merkezinde bir ofiste cali$ir. saha muhendisinden bir ba$ka farki ise, yogun bir $ekilde zihinsel emek harcamasidir. statik hesap, dinamik hesap, cizim derken beyni peltele$ene kadar cali$ir. ama tatil konusunda saha muhendisine gore daha $anslidir. ote yandan, yaptigi hesaplarin sonunda atacagi imzanin agirligini hisseder ve onun stresini ya$ar. saha muhendisi, fiziksel yorgunlugunu iyi bir uykuyla atabilir, ama i$ yeti$tirecegi gunlerde, tasarim muhendisinin gozune uyku girmez olur. $ehirde duzenli hayat surmek ve tatil yapabilmek gibi avantajlarina kar$in, tasarim muhendisligi, hesap i$inin insani i$ine yabancila$tiran rutini ve harcanan yogun emege kar$ilik fazla bir gelir getirmemesi gibi dezavantajlarla maluldur. mesela, yeni mezun bir teknik ressam, yeni mezun bir in$aat muhendisinden daha degerlidir ve o nedenle daha fazla kazanir. cunku teknik ressam yeti$tiren okul azdir, gazeteye ilan verseniz dahi, kolay kolay kalifiye bir teknik ressam bulamazsiniz, ama in$aat muhendisligi fakulteleri ihtiyac fazlasi mezun verir, o mezunlar da ilan falan beklemeden $irketlerin kapisini a$indirir. zaten hesap i$ine de, bircok $irkette, yerine getirilmesi gereken bir formalite gozuyle bakilir. tasarim muhendisi, ancak, iyi ili$kiler kurup i$i butun incelikleriyle ogrenecek kadar tecrube kazandiginda, kendi i$ini kurarak maddi sorunlarini a$abilir.

    bu seceneklerden de goruldugu gibi, in$aat muhendisligi, bilincli secilmediginde ciddi hayalkirikligi yaratmaya aday bir meslektir. nitekim odtu, bogazici gibi okullardan mezun olan bircok in$aat muhendisi, piyasada bir sure cali$ip $artlari gordukten sonra ba$ka sektorlere kaymayi tercih eder. o nedenle, bu meslegi hasbelkader tercih etmek cok pahaliya malolabilir. ola ki, bilmeden bu meslek tercih edilmi$ olsun, yine de durumu biraz olsun telafi etmek icin bir $ans daha var: ogrencilik zamaninda, hem $antiye hem de buro stajlarini ciddiye alarak yapmak. boylece, daha okul bitmeden, meslegin nasil icra edildigine dair fikir edinilmi$ olur ve bu goruntu pek parlak degilse, hayata verilecek yeni yon uzerine kafa yorma faslina mezun olmadan giri$ilebilir, daha fazla vakit kaybetmeden.
  • ytü'de siniflarin zorlugundan bahsedersek su sekildedir:
    1. sinif 1. donem cok kolay
    1.sinif 2. donem kolay
    2. sinif 1. donem orta
    2. sinif 2.donem orta
    3. sinif 1. donem hardcore
    3. sinif 2. donem double penetration
    4. sinif 1. donem gangbang party
    4. sinif 2. donem boş

    güncelleme: yok arkadaşlar 4. sınıfa kim kolay dediyse onun ben amk. 150 sayfalık betonarme yapı tasarımı, istinat tasarımı bilmemne tasarımı derken bir de üzerlerine sınavlar ve diğer derslerin ödevleri de bir güzel binince muazzam bir tablo çıkıyormuş ortaya. asosyalliğin dibini görmüş bulundum. hocalara da burdan saygılar...
hesabın var mı? giriş yap