indian summer

• pastırma yazı=eylül yapraklar kızardığında
• send away the tigers albümünün dördüncü şarkısıdır
  
  if god persists, persists in saying yes
  i guess we'll have, we'll have to test ourselves
  maybe the summer, will come and clear our minds
  and find the impulse, to love the sunshine
  
  i guess we'll have to test, until there's nothing left
  we said the truth was fixed, it's lost without a trace
  
  this crime is eternity
  when time lost its certainty
  the indian summer
  
  maybe this time
  we'll kiss and we'll not shake hands
  indian summer, still hurt and broken
  and leave all this material belief
  remember the reasons
  the reasons that made us be
  
  i guess we'll have to test, what's darker than ourselves
  we said the truth was fixed, it's lost without a trace
  
  this crime is eternity
  when time lost its certainty
  the indian summer
  
  i guess we'll have to test, until there's nothing left
  we said the truth was fixed, it's lost without a trace
  
  this crime is eternity
  when time lost its certainty
  the indian summer
  
  the indian summer (x3)
• öyle böyle değil, pek mi pek güzel bir stereophonics şarkısı. ocak ayı çıkışlı. öpüşmeli möpüşmeli, romantizmli klip de yapmışlar.
  
  söylemiş miydim bilmiyorum ama şarkı cidden çok güzel, hafif, hatta naif, belki vurucu, "o"nun şarkısı işte.
  
  every time that i see her,
  a lightning bolt fills the room,
  the underbelly of paris,
  she sings her favorite tune,
  she'll drink you under the table,
  she'll show you a trick or two,
  but every time that i left her,
  i missed the things she would do.
  
  she was the one - for me,
  she opened my eyes - to see,
  she was the one - for me,
  well alright.
  
  it was a cold september,
  before the indian summer,
  that's the thing i remember,
  then she gave me her number,
  went from station to station,
  on a train 'cross the nation
  and the rain of november,
  that's the time that we ended,
  she was the one - for me,
  well alright.
  
  vodka with coca cola,
  cocaine tucked in her shoes,
  cigarettes over coffee,
  her halo slipped to a noose,
  take a slow boat to china,
  you fly a rag 'round the moon,
  she could take it or leave it,
  i knew it had to end soon.
  
  she was the one - for me,
  she opened my eyes - to see,
  she was the one - for me,
  well alright.
  
  it was a cold september,
  before the indian summer,
  that's the thing i remember,
  when she gave me her number,
  went from station to station,
  on a train 'cross the nation,
  and the rain of november,
  that's the time that we ended,
  she was the one - for me,
  well alright, alright, alright, yeah
  
  http://www.youtube.com/watch?v=qcguxhc4hiu
• geçtiğimiz cumartesiden beri hayatımı esir alan stereophonics şarkısı. sabahtan akşama, hatta diğer sabaha, günde 487 öğün damardan biz doz aldığım uyuşturucu. oldu.
• stereophonics şarkısı. eski sevgiliyi hatırlatan şarkılardan.
  indian summer
• her dinleyişte umut ve burukluk arasında gidip gelen hisler çağrıştıran manic street preachers parçası. gün batımında şekersiz bir kupa kahve eşliğinde özellikle volume arttırılarak dinlenirse, kendinizi içinde bulunduğunuz zaman ve mekandan yaklaşık dört dakika boyunca soyutlamanız mümkündür.
• askin en guzel anlatildigi filimlerden birisidir ayrica...
• (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/indian_summer)
  
  aynen bu resimde goruldugu gibidir. amerika'nın new jersey , new york, philadelphia, belki benim gormedigim bir cok eyaletinde daha, sonbahar bir sanat eseridir.
  zarif duruslarıyla cıtkırıldım kırmızı yaprakların yanında sarılara burunmus toparlacık bir agac, ondan hevesle boynu dik turuncular, her daim yeşil sık yapraklılar gozlere ziyafet bir renk cumbusune donusur. siz de dogaya karısıp gitmek istersiniz.
  
  bu guzellikleri resmeden trt-2'nin gulu ressamımız icin:
  (bkz: bob ross)
• mike binder tarafından yazılıp yönetilen hoş ve sıcak bir film. çocukluk dönemlerinde tamakwa yaz kampına giden yedi arkadaş yirmili yaşlarının sonlarına doğru tekrar bu kampta buluşur. kamp sahibi uncle lou rolünde alan arkin görülüyor. kampa gelen matthew ve kelly evlenmişler ama evliliklerinde problemler var. matthew kuzeni brad ile bir şirket kurmuş ama aklı ticarete değil, ressam olmakta. jennifer yalnızlıktan bıkmış hayatının aşkına rastlayamamış. jack kamptan haksız yere atılmış. uncle lou ırkçı bir olaya karışmakan dolayı pişmanlığını yenememiş. şehir hayatının hızlı akışı içinde kendi içlerine dönmeyi ve sorunlarıyla yüzleşmeyi erteleyen bu insanlar kamp hayatının sakinliği içinde sadece kendileri ve eski dostlarıyla birarada sorunlarıyla yüzleşiyorlar. kampa sorunlarla gelip, çözümlerle çıkıyorlar.
  
  filmin sonunda anladım ki; çocukluk arkadaşlarımız büyüdüğümüzde çok sinir bozucu, manyak adamlar haline gelseler de, uzun zaman onlarla ayrı kalıp artık ortak noktamız kalmamış diye düşünsekde yine de bir şekilde onları sever, en zor zamanlarımızda yanımızda onları ararız.
• manic street preachers'ın lideri james dean bradfield, indian summer'ı a design for life'a benzetmesiyle nicky wire da o zaman send away the tigers'a kesin dahil edelim diyerek albüme kazandırmıştır.