• hakkında çok iyi yorumlar duyduğum ve alıp okumaya niyetlendiğim kitap fakat az önceye kadar.
    idefix'te kitabı inceleyip, satın alacakken gördüğüm yorum;

    "bir kitap okudum, hayatım değişti."
    ismet berkan, hürriyet

    tescilli kabataş yalancısının hayatını bu kitap değiştirdiyse, okumakta kararsızım.
  • keşke konuyla ilgili daha detaylı bilgi içeren gödel escher bach kitabını okumadan önce bu kitabı okusaydım, bu sayede onu okurken bu kadar zorlanmazdım.
    (bu kitabı okuyup beğenen, nörobilimle ilgili daha detaylı okumak isteyenlere gödel escher bach kitabını kesinlikle tavsiye ederim.)

    kitaptan aldığım, sadece benim anlayabileceğim seviyede karmaşık notlarımı düzenleyerek uzun yazı yazmayacağım, zaten yukarıda çok güzel yazılar var. sadece beğendiğim bir bölümden bahsedeyim.
    beyindeki bilinçdışı, güdüsel, hazcı ve sadece şu anki durumu daha iyi hale getirmeyi hedefleyen devrelerin, frontal lob'la, yani daha uzun vadeli düşünen, bu özelliğiyle de toplumsal normlara uyum sağlamada önemli rol oynayan devrelerle yaşadığı çatışma sonucu ortaya çıkan davranışlardan bahsedilen bölüm. (bu arada, bunlar varsayımsal değil, çeşitli ölçüm teknikleriyle bilgisine ulaşılabilen devreler.)
    bahsedilen bu beynin kendi içindeki çatışma durumuna günlük hayatta çok sık şahit oluyorum. örneğin herkesin sessiz olması gereken mekanlarda sık sık bağırmak, üstümü başımı çıkarıp koşmak aklıma geliyor, bunu istiyor değilim sadece aklıma geliyor*. tabii ki bunları yapmıyorum. bunun sebebi ise frontal lob'umun belli ki bunları yapma fikrine galip gelebilecek kadar gelişmiş olması. yapmadığım halde, bunları yapmak ile yapmamak arasında ne kadar basit bir fark olduğunu düşündüğümde ise ürperiyorum. eğer biraz daha az gelişmiş bir prefrontal lob sahibi olsaydım, kütüphanede çükümü çıkarıp işiyor olabilirdim.
    bu bölgenin gelişmemesiyle ilgili frontotemporal demans adında bir hastalık da varmış. hastalar toplumsal kabullere uyum sağlamakta güçlük çeken kişiler.
    bu bölgede belli seviye gelişmemişlik hastalık kabul ediliyorken neden daha az seviyede gelişmemişliğe sahip insanlar cezalandırılıp hapse gönderiliyor? bu durumun akıllara getirdiği bir sürü soru var, başta hukuki sorumluluk veya özgür iradenin varlığı tartışması gibi.

    bu tartışmaların sonucunda kesin çıkarımlarda bulunmasa da, ki bu bence iyi bir şey, bu kitapta bunların tamamından bahsedilmiş. bu konular ilginizi çekiyorsa okumanızı tavsiye ederim.
  • seni görünce
    aynı anda geçer aklımızdan
    aynı düşünce..
    bir duvar gibi aramızdan.

    --- özdemir asaf ---
  • şimdiye kadar okuduğum, bilincin ne olduğunu bilimsel olarak en iyi açıklayan kitap. david eagleman, bilinç gibi bulanık bir kavramın/alanın/sürecin ne olduğunu nörobilim açısından mükemmele yakın bir biçimde ele almış, evirip çevirmiş, önümüze sunmuş.

    kitap boyunca sık sık felsefe, romantizm, bilim kurgu, kuantum fiziği, edebiyat gibi alanlara da sıçramalar yapılıyor. böylelikle konu alabildiğine kapsamlı, alabildiğine farklı açılardan ele alınmış oluyor. insanın benlik kavramının temelde nasıl biyolojik - daha temelde nasıl kimyasal - daha temelde nasıl fiziksel süreçlerin sonucunda oluşan bir "yanılsama" olduğunu kafamıza vura vura açıklıyor.

    incognito ismi manidar. zira kitap bilinci incelerken aslında temel olarak ne kadar bilinçsiz evrimsel sistemler olduğumuz üzerinde duruyor. insanın çok bilinçli varlıklar olmaktan ziyade, az bilinçli zombi benzeri otomatlar olduğunu gösteriyor.

    ayrıca bu kitap, dipnot ve ek kısmı gördüğüm en kabarık kitap çıktı. kindle'da okuyordum, dolayısıyla sayfa numarasını bilmiyorum. %66'ya gelip de kitap bitince afalladım, gerisi paso ek çıktı.

    şiddetle tavsiye ederim.

    edit: imla
  • nörobilimle ilgilenenler için bir kılavuz kitap mahiyetindedir. bu alanın temel kavramlarına aşinaysanız (nöron, nöral ağ, limbik sistem vs) rahat okursunuz. aşina olmasanız da öyle bir anlatıyor ki okurken gayet de öğrenirsiniz.

    eagleman, evrime inanıyor. dolayısıyla kitapta darwin'e ve doğal seçilime atıflar var. "ruh" kelimesini, dinlerin kastettiğinden farklı bir anlamda ele aldığını belirtme ihtiyacı hissediyor. bunları anlayabiliyorum. ancak çeşitli kaynaklara dayandırarak aktardığı şu görüşünü kabul etmiyorum: "tarihte ortaya çıkmış peygamberler, kahramanlar ve liderlerin bir bölümünün şakak lobu odaklı sara hastaları olduğu düşünülmektedir." konunun açılımını kitabın sonundaki notlar kısmında yaparken jeanne d'arc ile hz. muhammed'i aynı bağlamda anmasını hoş bulmadım. bu da benim yazara eleştirim olsun.

    kitabın en çarpıcı notlarından biri, şizofreni ve göçmenlik arasındaki ilişkiyi ele alan varsayımdı. okuyacaklar olabilir diye bu kadarıyla yetineyim.

    bir de çevirmene/ yayıncıya not: "xenophobia" (yabancı korkusu) kelimesi, telaffuzuna çok yakın olarak dilimizde "ksenofobi" değil de genellikle "zenofobi" şeklinde kullanılır.

    nörobilimle ilgili kitapta da geçen terimler için mini kılavuz:
    (bkz: psikofizik)
    (bkz: binoküler rekabet)
    (bkz: fotoreseptör)
    bilinçsiz çıkarsama (bkz: unconscious inference)
    (bkz: charles bonnet sendromu)
    ileriye yönelik bellek bozukluğu (bkz: anterograd amnezi)
    örtülü benlikçilik (bkz: implicit egotism)
    (bkz: salt maruz kalma etkisi)
    (bkz: doğruluk yanılsaması etkisi)
    (bkz: prosopagnozi)
    (bkz: neokorteks)
    (bkz: limbik sistem)
    (bkz: amigdala)
    (bkz: odysseus anlaşması) a.k.a (bkz: ulysses contract)
    (bkz: spirit brain) (ayrık-beyin)
    (bkz: hipokampus)
    (bkz: ribot yasası)
    (bkz: bilişsel rezerv)
    (bkz: frenoloji)
    (bkz: klüver-bucy sendromu)
    (bkz: prontotemporal demans)
    (bkz: y kromozomu)
    (bkz: homicidal somnambulism) (cinai uyurgezerlik)
    (bkz: parasomnia)
    (bkz: lobotomi)
    (bkz: dopamin)
    (bkz: huntington hastalığı)
  • algılara gayetle şık bi ayar çeken kitap. ne sen özelsin ne de dünya. şu bikbik özelliğin var ya; bu salgıdan. bu tiptip durum var ya, o genden. kitap böyle onlarca bilgi veriyor, sıkmadan usandırmadan.

    gerçi whatsapptan iki aylık bebeğinin fotoğrafını gönderen kardeşime bebeği şirin bulmamızın bilimsel nedenini açıklayınca çok bi şık durmadım sanki. bir de ''ayol herkesle kavga ediyorum şekerim, allahtan kocamla akşamları rakı içiyoruz da uyuyabiliyorum'' diyen apartman yöneticisi teyzeye, bi nöroloğa mı gitseniz, artan saldırganlık, alkolizm hatta varsa kumar alışkanlığı, biyolojik enzimlerinizle ilgili olabilir, dediğimde de bi tuhaf baktı kadın bana.

    olsun. kitap şükela!
  • kitabin arka yuzunde ismet berkan'in "bir kitap okudum, hayatım değişti." yorumunu gorunce urperip almaktan bugun vazgectigim eser. hayati nasil degisti acaba ? durust bir insan mi olmaya basladi ? play bookstan ve malum yerlerden bulamadim, yarin basili versiyonunu alacagim.
  • debe/ öğrenince ufku iki katına çıkaran şeyler ve ekşişeyler kaynağıdır.

    kitabı okuyunca farkettim ki daha önce okuyan suserler gelmiş yapıştırmış.

    en az üç dört debe entrysi ve 5-6 ekşişeyler hedesini kitapta arka arkaya okuyunca oha dedim.

    pezeveng entry yazarken ya şu kitapta gördüm de demiyor. sanki 1909 yılında yapılan deneyi araştırmaları esnasında bulup burada paylaşıyor. herkes bilim insanı ya burada. ondandır.

    bir kısmı klişelerle dolu bir kısmı ise gerçekten ilginç noktalar içeren keyifli bir kitap. teknik konuları sadeleştirerek anlatmış yazar. özellikle bazı bölümlerde insan kendisini sorgulayabiliyor.
  • ultima online'da karakterin kılık kıyafetini ve ismini gizleyen pek kullanışlı spell.
  • kesinlikle okunması gereken kitaplardan. insana yeni bakış açıları kazandırıyor, ufku baya baya genişletiyor.

    --- spoiler ---
    çıkarılacak ana ders, çeşitli parçalar, bölümler ve alt sistemlerden oluşmuş bütünsel birer parlamentodan ibaret oluşumuzdur.
    unutmayın ki, zihinsel toplumun barındırdığı nüfus, her seferinde aynı biçimde oy vermeyebilir. bu nokta, sizi siz yapan şeyin günbegün, anbean aynı olduğunu varsayan bilinç odaklı tartışmalarda genellikle atlanmaktadır. bazen iyi bir okuyucusunuzdur, bazen dalar gidersiniz. bazen doğru sözcükleri bulursunuz, bazen diliniz düğümlenir. bazı günler çamura saplanmış bir sopa, diğerlerinde kaygıdan kurtulmuş özgür bir ruhsunuzdur. öyleyse gerçek "siz" kimdir aslında? fransız deneme yazarı michel de montaigne'in ifadesiyle "kendimizle aramızdaki fark, bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür."
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap