• imam i gazali nin buyuk bolumunu kudus te bir medresede yasadigi oldugu yillarda yazdigi bir fikih kitabi
  • gazali'nin $am da 11 yillik inziva dönemin de yazip isim olarak ihya sectigi kitap..

    http://www.ihya.org/
  • (bkz: #11198866)
  • - eğer bir vaiz halkı ağlatmaya yaka paça yırttırmaya çalışıyorsa bilin ki o adam gafildir...

    http://www.youtube.com/watch?v=jpnhqxeheuy
  • 4 ciltten oluşan bir başucu eseri. buyrun, bu da linki;

    http://www.haznevi.net/bolum.aspx?bid=75
    http://www.haznevi.net/bolum.aspx?bid=76

    not: 1. link, 1. ve 2. cilt;
    2. link, 3. ve 4. cilt

    edit: bu linkler ölmüş.
    linklere (bkz: #61428576) buradan ulaşabilirsiniz.
  • âbidlerden ahmed şöyle anlatıyor:

    kûfe’de iken yanımızda boyu ve endâmı yerinde olan parlak bir genç vardı. bu genç, beş vakit namazı camii’de kılar, ibâdetine devam ederdi. güzel bir kadın bu gence âşık oldu. genç, camii’ye giderken bu kadın yoluna çıkarak şöyle dedi:

    beni dinle, sana söyleyeceklerim var, sonra gidersin.
    genç, hiç dinlemeden geçer gider. camii’den dönüşte kadın tekrar yoluna çıkar ve aynı şekilde şöyle der:

    sana söyleyeceklerim var, beni dinle.
    delikanlı biraz düşünür ve şöyle der:

    benim seninle konuşmam şüphe uyandırır. böyle töhmetli işlerde bulunmaktan hoşlanmam.
    kadın şöyle der:

    ben seni bilmeyerek burada durmuş değilim, benim tarafımdan da töhmet altında bulunmaktan allah’a sığınırım. tek başıma seninle karşılaşmaya beni sevk eden, bu hususta küçük bir şeyi insanların büyüteceğini ve siz âbidlerin billûr gibi olup leke kabul etmeyeceğini, küçük bir lekenin büyük bir kusur olarak göze çarpacağını bilirim. bildiğim için tek başıma seninle karşılaşmayı muvâfık buldum. seni başka bir maksatla bekletmiyorum. benim diyeceklerim; bütün vücûdum seninle meşguldür. senin aşkınla yanıyorum. seni ve beni allah’a havâle ediyorum.
    bunun üzerine genç tek kelime etmeden evine gitti. evde namaz kılmak istedi fakat kadının bu sözlerinden şaşırdı ve namazını kılamadı. hemen oturdu, eline kâğıt kalem alarak allah’ın adıyla söze başladı ve şunları yazdı:

    ey kadın!
    bilmiş ol ki; insan bir defa allah’a isyân etti mi allah onu hilm ve yumuşaklıkla karşılar. ikinci isyanını da örter açığa çıkarmaz. fakat isyanı âdet hâline getirdi mi, allah ona öyle bir darılır ki, yer, gökler, taşlar, canlı ve cansız varlıklar sıkışır. allah’ın gazâbına ne dayanır ki? söylediklerin bâtıl ve boş sözler ise, ben sana bir günü hatırlatırım. o gün gökler erimiş bakır gibi dökülecek, dağlar hallaç pamuğu gibi atılacak, allah’ın azâmeti karşısında herkes dize gelecektir. ben kendimi ıslâhtan âcizim, nerde kaldı seni düzeltmek? şâyet söylediklerin doğru ise, seni tedâvi edecek iyi bir tabib göstereyim. çünkü o, bütün cerehatlı yaraları ve dayanılmaz sancıları tedâvi eder. işte bu tabib de allah’tır. sen tamamen o’na teveccüh et ve o’ndan derdine derman ara. benden sana fayda yoktur. zira allah’ın buyruğu olan;

    "ey muhammed! onları, yaklaşan gün ile, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları kıyâmet günü ile ikaz et! zâlimlerin ne dostu, ne de dinlenecek şefâatçısı olur. allah gözlerin hâin bakışını ve gönüllerin gizlediğini bilir." (mü’min, 18-19)

    âyeti ile meşgulüm. seninle uğraşamam. bu âyetten kaçıp nere gidilir?
    genç, mektubu kadını eski yerinde bulup verdi ve geri döndü. bir müddet sonra bu kadın bu âbidin yoluna çıktı. genç âbid, kadını görünce yolunu değiştirmek istedi. kadın ağlayarak şöyle dedi:

    delikanlı dönme. bundan sonra karşılaşmamız allah huzûrunda ve kıyâmet gününde olacaktır. kalbinin anahtarı elinde olan allah’tan senin her işini kolaylaştırmasını dilerim.
    bunları söyledikten sonra gençten sürekli onunla amel edeceği bir nasihat istedi. genç âbid şöyle dedi:

    kendini kendinden koru ve allah’ın; "o, öyle bir allah’tır ki, geceleyin sizi uyku ölümüne yatırır, gündüzün de ne yaptığınızı bilir." (en’âm, 60) âyetini hatırla.
    kadın biraz düşündükten sonra, daha çok ağlamaya başladı. sonra kendine gelerek evine döndü ve artık ölünceye kadar ibâdete devam etti. o genç, kadının ölümünden sonra daima hatırlar ve ağlardı. kendisine, “niçin ağlıyorsun, onu kendinden sen vazgeçirdin?” diye sorulduğunda şöyle dedi:

    evet, ilk anlarında onun tama’ını boğazladım ve kesilen parçasını benim için âhiret azığı yaptım. ben âhiret için ayırdığım azığı istirdâd etmekte allah’tan utanırım.
  • "ihya-i ulumiddin'i arap münevverleri için, kimyâ-i saâdet'i fars münevverleri için yazdım."
  • inanan ve inanmayan ancak genelde din konusunu, ozelde ise islam meselesini anlamak, bugunku kosullarini daha iyi degerlendirmek icin ilgililerin okumasi lazim gelen bir seridir.
  • ihya-i ulumiddin gibi eşsiz bir eser maalesef selefi propagandaların etkisiyle zayıf hadislerle anılan bir kitap haline geldi. ihya denilince akla ilk bu meselenin gelmesi ne kadar acı. ihya-i ulumiddin'de şükür, tevekkül, sabır gibi konular o kadar güzel anlatılır ki okuyup da şükürden, sabırdan gafil olana şaşmak lazım denileceği yer de varsa yoksa zayıf rivayetler.

    işin komik tarafı da sanki imam-ı gazali'nin ilgili rivayetlerin sıhhatinden haberi yokmuş, hadisten anlamazmış gibi bir tavır takınılması. evet imam-ı gazali bir muhaddis değildi ama bu hadis ilmini bilmediği anlamına mı gelir. sadece el mustasfâ'sını açıp şöyle bir sayfalarını karıştan birisi bile, hadis ilminden nasıl istifade edileceğine dair sayfalarca usûl bilgisinı görünce böyle sözlerden haya eder, bir müctehidin hadis bilgisinden gafil olması düşünülebilir mi?

    imam gazali'nin kitap yazım metodunu bilmeyenler bu tuzaklara hemen aldanabiliyor ama ihya'nın içeriğine ve metoduna vakıf olan bu sözlere gülüp geçer çünkü imam-ı gazali dinde olmayan bir şeyi zayıf hadisler vasıtasıyla ispat etmiyor, bakın nasıl kullanıyor:
    1) bir meseleyi izah ederken önce ayetleri zikreder.
    2) ardından sahihi buhari ve sahihi müslimdeki rivayetleri gösterir.
    3) ikincil kaynaklardan gelen rivayetleri ve tarih kitaplarından bir takım kıssalar verir.
    4) tüm bunlardan sonra ise meseleyi kendi çerçevesiyle yoğurur, anlatır, yorumlar.

    bir bütün içinde değerlendirildiğimizde bablardaki varsa zayıf hadisler kitabın içerisinde eriyip gider, yeni bir şey ispat etmez, sadece meseleyi destekleyici konumda kalırlar. ama sanki bu kitap zayıf hadislerle bir din inşaa ediyor gibi kulaktan dolma algılarla misli olmayan bu kitap gözden düşürülüyor.*
  • ihya-u ulum'id-din

    imam gazali hazretleri;

    >ilim ile ahlakı,
    >teori ile pratiği,
    >söz ve hali,
    >hikmet ile meviza(mev’iza: kötülüklerden uzaklaştırmak, iyiliğe ve doğruluğa yöneltmek maksadıyle verilen öğüt, nasîhat) birleştirilmeli der. amacı aslında hani akademik düzey bir çalışma gibi eser çıkarmak değil, uygulanması içindir ve bu sebeple kaleme alır.

    gazali hazretlerine göre ilim, -kelam, tasavvuf, fıkıh ve ahlak- konularını içermektedir. bunu da ikiye bölsek:
    1-fıkıh, kelam, tarih yani dünya
    2-tasavvuf yani ahiret

    işte bu ikisi birleşmeli diyor; dünya&ahiret. birleşmeden olmaz ve ancak bu ikisini birleştirmekle sünnete geri dönüş olur ve sünneti yaşarsınız der ve her müslümanın bu iki ilmi diriltmesi gerekliliğini savunur.

    işte bu iki bahsi ise dörde ayırır ve ihya'u ulum'id-din eseri bu dört ayrımdan oluşmaktadır.

    peki ihyayı oluşturan bu dört konu nedir?

    1.kısım: ibadet kısmıdır. ilimden bahseder. gazali hazretlerinin mantığu şudur; "müslüman olarak bunları öğrenmeliyiz, yoksa gayrimüslimler öğrenip önümüze geçer ve bize karşı kullanır. ilim iki uçlu bıçak gibidir. tasavvufi yönüyle kullanmazsan seni cani yapar, düzgün kullanmazsan da seni helake götürür." diye de öneminden kısaca bahseder. ilimden başlayıp birkaç yüz sayfa geniş geniş bahsedilir; namaz, oruç, zekat, hac, temizlik, kuran tilaveti, dualar zikirler.. yani ilmin zahiri tarifi ile fıkhi boyutu.

    2.kısım: muamelat yani ilişkiler. fıkhi açıdan da öğrenip insanlar arasında uygulamaya yönelik; yeme-içme adabı, uzlet, yolculuk, iyiliği emretme-kötülükten sakındırma...

    3.kısım: mühlikat yani insanı helake götüren şeyler. bu kısımda artık tasavvufa giriliyor. çünkü artık zahiri kısmı tamamladığını düşünüyor ve iç aleme geliyor; kalp ve kalbin halleri, nefsin kontrolü, nefsin arzuları, heva hevesleri, dilin afetleri, gazap, kin, hased, cimrilik, kibir, ucb....

    4. son kısım: münciyat yani insanı kurtuluşa götüren şeyler ve bunların tedavileri; tevbe, sabır, şükür, tevekkül, havf ve reca, sıdk, ihlas, muhasebe, murakabe, rıza....

    tekrar hatırla;

    işte bu 1-2-3-4 bölümü ayrı gayrı değil, hepsini bir bütün olarak
    ihya edersek sünneti o zaman yaşarsınız der ve amacı da bu sünneti diriltmektir. çok çok kıymetli bir eser. psikolog, pedagog, yaşam koçu falan aramadan önce bu kitaba başvurun. çok isterdim bu ilmin insanlarının ihya ile okuyup karşılaştırma yapmasını. ihya seni öğretiyor, seni sana anlatıyor. tüm duygu, hislerinin adını koyan ve tedavisini de açıklayan sırlı bir kitap. adını koyduğun, bildiğin iyi kötü tüm hasletleri bunu okuduktan sonra bir nebze anlarsınız "meğrr yanlış biliyormuşum" dersiniz ve iddia ediyorum kişide farklılık olacağına. ben kendim bu şekilde denedim (bu başka başlık konusu)

    he peki bunca konuyu anlatıştaki yöntemi nasıldır?

    usül olarak konular önce ayetler ile anlatılır. sonra hadisler ve sonra sahabe efendilerimiz, sonra mutasavvıflar ve allah dostlarının menkıbe, sözleri ile konuları ile toparlamıştır.
hesabın var mı? giriş yap