• sonundaki o gitarlar, kasvetli riffler, git gide baskinlasan klavye, hatta cosan bir ringo.. adamin mina koyan bir outro.. cook uzun yillar sonra, baska bir grup tarafindan neredeyse birebir kopyalanan bir bitiris.

    tahmin edebildiniz mi hangi grup?

    (bkz: dream theater)
    (bkz: finally free)

    baska soze ne gerek.
  • the beatles’ın en uzun çalışması değildir aslında…the white album'deki psychedelic revolution 9 çalışması sekiz buçuk dakikanın üstünde sürer ve tek başına en uzun süreli the beatles çalışmasıdır ancak revolution 9’u tam manasıyla geleneksel şarkı formatında kabul etmezsek evet i want you (she’s so heavy) the beatles’ın en uzun şarkısıdır denilebilir.

    bu arada şöyle de kısa bir not düşelim;bazı kaynaklarda abbey road’un ikinci kısmındaki bağlı şarkılar the abbey road medley olarak geçer ki bu medley’in toplam süresi onbeş dakika falan sürer ama resmiyette bu kısa parçalar tek tek birer şarkı olarak kabul edildikleri için bu medley’i hesaba katmayabiliriz.
  • bu şarkının en doğru şekilde tekrar yorumlanamayışının en büyük sebebi sanıyorum ki john lennon'ın vokalidir. şarkıyı özellikle iyi bir ses sistemiyle dinlediğiniz zaman fark ediyorsunuz ki gitar ve vokal arasında inanılmaz bir uyum var. yalnızca aynı tonda gidip gelmelerinden de bahsetmiyorum. tüm beatles şarkılarında olan vokalin de bir müzik aleti olarak kullanılması durumu bunda en üst düzeye gelmiş sanki. çalınan o kadar aletin içinde, sanki birisi size bir şeyler anlatıyormuş gibi değil de o aletleri kontrol ediyormuş gibi gelir vokal. john her çıkışışında ve inişinde, nerede sustuğunu nerede başladığını fark edemezsiniz. gitar devam eder, sanki john da devam ediyormuş gibi gelir.

    bir ses ve müzik en fazla ne kadar uyumlu olabilir, onun dersidir sanki.

    bir de ruh halinize göre büyük bir işkenceye dönüşebilir. her seferinde aynı yerde, tekrarlar doruğa ulaşmaya başladığında ve şarkı neredeyse acıyla çığlık atmaya devam ettiğinde bitmesi için dua edersiniz. işkenceye maruz kalan bir adamın durmaksızın bilmediğini söylemesi ve işkenceci evladının inanmaması gibi bir şeydir. bit ulan artık diye bağırırsınız ama değiştirmeye cesaret edemezsiniz. öyle güzel bir acı verir ki şarkı dibine kadar hissetmek istersiniz. acı tatlı değildir, başarılıdır. sanki işini çok iyi yapan bir işkenceciye ayıp olmasın diye gerçekleri söylemeyip işini yapmasını izlemek gibidir.

    istiyorum ulan, istiyorum işte! ama yapabileceğım bir şey yok çok ağır.

    edit: ardından here comes the sun gelmesi dünya halklarına yapılmış en büyük iyiliktir.
  • the beatles'in en sevdiğim şarkılarından biri.

    bu şarkının devinimsel melodisi içinde kendini kaybetmeyenin ruhundan şüphe edilir, o derece güzel, o derece basit, o derece yalın. her bir vuruşu kalbinize çakılan bir çekiç darbesi gibi, düzenli aralıklara.

    üstelik bu nick'i kullanan bir yazar da yok ki bu durum başlığın skindirik "canım çok güzel doğmuşsun, yine doğ" gibi cıvık nick altı entryleriyle dolmasını engelliyor, daha ne olsun.

    bak bu olayı da bi türlü anlamıyorum. olm bu siteye onbinlerce kişi yazıyosa yüzbinlerce kişi de o yazılanları okuyo. çok sevdiğin için kendine nick olarak o şarkıyı seçtiğin varsayımı altında soruyorum, bahse konu şarkıya daha fazla zarar verebileceğin başka bi yol var mı? şarkı zaten 40 yaşından büyük. bizim amacımız şarkıyı daha da uzun yaşatıp gelecek nesillere taşımak. (piiii nası bi cümle kurduğuma ben bile inanamadım, rezillik.) e sen çıkıp çok sevdiğin şarkının ekşisözlük başlığını tabiri caizse ve çevrendeki yavşak sayısı ve kalitesiyle doğru orantılı biçimde skip atıyosun, ayiboluyo.

    halestorm adlı grup tarafından içine edilmeden, özüne dokunulmadan coverlanmış, sevindik. sonlara doğru vokal kız janis joplin'e bağlamaya çalışmış, 60'lar 70'ler hesabı, güzel.

    (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=odbze68nyzg)

    ama hala şu parçaya yapılmış sağlam bi cover dinleyemedik, yazık lan. tüm zamanların en iyi şarkılarından biri orda öyle yatıyor, bir allahın kulu da bozmadan yeniden yorumlayamıyor.

    bu şarkıya cover yapmak için kolları sıvayanlara sesleniyorum, bak tüm zamanların en güzel şarkılarından biri diyorum, skerim sizi.
  • abbey road albümünün altıncı şarkısı, john lennon bestesi.

    şarkı, albüm için kaydına başlanılan ilk ve tamamen bitirilen son şarkıymış. 20 ağustos 1969'da bu şarkının miksi bittiğinde beatles son kez tam kadro stüdyodaymış. bir nevi bir devrin kapanışı olmuş.

    yarım kalmış iki şarkının birleştirilmesinden oluşturulmuş. ayrıca birçok açıdan daha önce benzeri görülmemiş bir the beatles şarkısıdır. neredeyse 8 dakika uzunluğunda, minimal sözlere sahip, synthsizer'la oluşturulan gürültü üzerine 3 dakika boyunca aynı akorların çalınması ve şarkının birden bitmesi...

    john, şarkıyı yoko ono'ya yazmış. şarkıda çok az söz olması ve tekrarlanan akor yapısı, john'un "bluesy" bir şeyler yapmak istemesiyle alakalıymış. keza john'un "i want you..." bölümünü söylerken aynı melodiyi gitarda çalması, blues geleneğinde olan bir harekettir.

    deneysel revolution 9'ı saymazsak, bu şarkı the beatles'ın en uzun şarkısıdır.

    albümdeki diğer bazı parçalarda olduğu gibi george harrison bu şarkıda da moog synthsizer çalmış. gitarlar çok katmanlı duyulsun diye üst üst çok kez kayıt edilmiş.

    şarkı 6/8 ritim kalıbıyla başlayıp vokal girince 4/4'e dönüyor. "she's so heavy..." bölümüyle tekrar 6/8 oluyor. şarkı içindeki ritim değişiklikleri, beatles'ın kariyeri boyunca ustalıkla yaptığı işlerden biridir.

    şarkı, yanlışlıkla arka planda şarkı sözü içeriyor. 4.30'a alıp sol kanalı dikkatli dinlerseniz, john'un çığlığından sonra birisi "what was that about?" diyor.

    şarkıda, grubun '62 yılındaki hamburg turnesinden tanıdığı, o dönem little richard'ın arkasında çalan billy preston, hammond organ çalmış. preston, let it be albümünde de bazı şarkılarda yer almış.

    şarkı, metal müzikten önce yapılmış en sert şarkılardan biri olarak gösterilir. birçok eleştirmen şarkının janra'sı için heavy metal, doom metal, stoner rock gibi yakıştırmalar yapmış.
  • the beatles'ın belki de en iyi şarkısı, 20. yüzyılın en iyi 100 şarkısı listelerinde her daim bulunması gereken parçalardan biri, enfes bir müzik ziyafeti. 4:35'te gelen son "she's so..."dan sonra başlayan enstrümental bölüm dillere destandır. üç dakika sürer hemen hemen aynı melodi ve buna rağmen dinleyenin tadı damağında kalır. ne zaman dinlesem, bu üç dakikalık bölüm bana yetmez, keşke daha sürse derim. sonsuza kadar da sürse dinleyebilirmişim gibi gelir.

    buradan da şarkı kesip düzenlemeyi seven sözlükçülere sesleniyorum; o son üç dakikalık bölümü birbiri ucuna ekleyip şarkıyı uzatırsanız, ortaya çıkanı da bana bir şekilde ulaştırırsanız minnettar olacağım.
  • nasıl ki as i am, dream theater'dan çıkmış bir metallica şarkısıysa, bu da the beatles'tan çıkmış bir led zeppelin şarkısıdır.
  • zamaninda bir televizyon programinda sozleri okunup "iste pop muzikte sozlerin iyice boktanlastiginin kaniti, boyle sarki sozu mu olur lan" denmis, hz. lennon da baya bir sinirlenmistir bu hadiseye. zira ona gore bu sarki, birkac kelimeyle eleanor rigby'den cok daha fazla sey anlatabilmektedir.
  • ilk sludge eseri.
  • o zamana kadar yapılmış tüm the beatles şarkılarından farklı bir şarkı (o zaman kadar yazılmış diyorsak beatles için ondan sonrası da olmadığından tüm hiçbir beatles şarkısına benzemeyen de diyebiliriz). nesiyle farklı, uzunluğuyla farklı, sözleriyle farklı, atmosferiyle farklı, gitar riffleriyle farklı. aynı zamanda grubun bir dörtlü olarak kaydettiği son beatles şarkısı, bu açıdan da önemli.

    sonda birden tak diye kesilir ardından here comes the sun başlar; fırtına sonrası doğan güneş gibidir.
hesabın var mı? giriş yap