• moses adı eski mısır dilinde bir addır ve çocuk anlamına gelir. sonundaki s harfi tevratın yunancaya çevirisinden kaynaklanmıştır. ad ibranicede moşe diye geçer.
    (history of egypt, 1906, j.h. breastead)

    ra-mose(ramses) ah-mose thut-mose gibi mose ile biten bir dolu mısır firavunu ismi vardır. buna rağmen, musa adının mısır dilinden geldiğini kavramış birçok araştırmacı arasından bir tanesi bile çıkıp musanın mısırlı olduğu sonucuna varmamış, bu iddiada bulunmamıştır.
    ( hz. musa ve tektanrıcılık, 1939, sigmund freud)

    musanın ibrani olmamasına korkunç gözle bakılması, bilimler üzerinde dahi dinlerin bu derece etkili olmaları, tarihi değiştirerek geçmişi değiştirmenin mümkün olması insanı düşündürüyor.
  • hz musa, sina dağı'nda şöyle bir ilahi emir alır: "muse ke" kendisine belirli bir ton ve ritimde iletilen ve "dinle musa" anlamına gelen bu emre musa, ilk kez "müzik" kelimesi ile karşılık bulmaya çalışmıştır. işte ingilizce'deki ''music'', almanca'daki "musik" ve türkçe'deki "musiki" kelimeleri, bu emirden türetilmiştir. önce musa dinlemiş, sonra dünya..
  • böyle bir şey yok. ama olabilir de.

    mesela:

    i. sargon
    ii. hammurabi
    iii. misis
    iv. adı mısır dilinde mose olan herhangi bir mısırlı.

    ima etmeyi bırakırsak, musa'nın doğu akdeniz kökenli mitlerden, mezopotamya kültüründen, mısır'dan aldığı öğeler hep konuşulur ancak musa diye birinin hiç var olmamış olabileceği pek konuşulmaz, cesaret edilmez. ancak görünene göre en olası şey budur. akademide de çok sık bahsedilmemesine rağmen, bu ihtimal eski ahit ile mısır tarihi kronolojisindeki uyuşmazlıkları da daha kolay açıklamaktadır. muhtemelen; eski ahit'in kenanlıların musa ile olan yolculuklarını tarihlediği yıllarda böyle biri hiç var olmadı. musa diye biri hiç var olmadı. belki eski gelenekleri kullanarak toplulukları yönetme becerisine sahip birkaç nesil, belki bir grup var oldu. ama bu tek bir kişi değildi.

    nehre bırakılan çocuk hikayesini akad kralı sargon'dan, dağda tanrıyla konuşan ve kanun, emir alan, halkını göç ettiren, denizlerde yol açan kahraman hikayesini fenikeli misis'ten alan, kanun koyucu sıfatını ve kanunların hepsini bizzat babilli hammurabi'den alan bir kişiliktir musa. kendi kişiliğini diğer tarihsel kişiliklerden ayıran hiçbir özelliği yoktur.
  • doğacağını ve başına bela olacağını rüyasında gören hükümdarın o aralar doğan bütün erkek çocuklarına uyguladığı katliamdan annesinin onu nil'e salmasıyla kurtulan ve tesadüfen firavunun sarayında bulunup yetiştirilen peygamber. (ben bu "rüya-akabinde gelen erkek çocuğu katliamı-aradan sıyrılma-bi şekilde gene başa bela" olma konseptini bir başka hikayeden hatırlıyorum, ama neydi çıkaramıyorum, yunan mitolojisi? ödip? vardı bi yerde daha..) ayrıca bir de leşi var ayıptır söylemesi, hidayete ermeden evvel pazarın ortalık yerinde bir yumrukta mısırlı öldürmüşlüğü var, hem katil hem peygamber. gerçi sonra tevbe ediyor, kaçmayı bırakıyor, yurduna dönüp asasını yılana çeviriyor, nili kanla dolduruyor, bütün mısırı kırıp geçiriyor hastalıktan (kapısına koyun kanı sürmüş israiloğullarına dokunmuyor tabi, bu da vardı bi yerde, kapıya bir işaret koyup musibetten korunmak), kurbağaya, haşerata boğuyor şehri, gelgelelim firavun nuh da demiyor peygamber de demiyor, benim tanrım ra'dır, halkını da nah serbest bırakırım diyor. sonrasında zaten kızıl denizin badem gibi ortadan ikiye ayrılmasıyla start alan vaadedilmiş topraklar yolculuğu başlıyor, gerisini biliyorsunuz. (bu arada böyle deniz, göl yaran bir musa değil, ilyas da var aynı ekolden, bakınız.)
  • freud'a göre tanrı sayısını sıfıra en fazla yaklaştıran peygamber olması dolayısıyla, peygamberler arasında en ilericisidir.
  • son su bukucu
  • musa nın mısır dilinde bir sözcük olmasının yanında, peygamber olan musa'nın mısırlı olduğunu açıklamak için freud'un hz musa ve tektanrıcılık kitabında şunlara da yer verilir.

    musanın da yaşamış olduğu dönemde başa gelen firavunlardan biri, çoktanrılı bir inanış sistemine sahip mısır geleneğini toptan değiştirmeye kalkarak, tüm putları, heykelleri yıktırır; islamdaki karşılığıyla olmasa da tek bir tanrıya tapılacağı emrini verir ve adını da o "tanrıdan-gelme" anlamında değiştirir. [ramses= ra'nın verdiği demek gibi...] böyle bir inanışı yerleştirmek adına, özellikle ölüm tanrısı osiris'in tapınakları yıkılır ve ölümden sonra yaşama inanışa darbe indirilmeye çalışılır.

    yüzlerce yıllık geleneğin bozulmasından hiç hoşnut olmayan mısır halkının neredeyse hiçbiri bu yeni dini benimsemezler. ve bu firavunun tahttan in(diril)mesinin ardından ona ait her şeyi yakıp yıkarlar. her şeyi resimlediklerini bildiğimiz bu halkın, eski firavunlarını bu şekilde cezalandırmış olmaları çarpıcıdır.

    başa yeni biri geçinceye kadar bir fetret dönemi yaşanır.

    ancak eski firavunun yaptıklarından etkilenmeyen yok değildir. o dönemde yüksek rütbeli bir görevde olduğu düşünülen musa, bu fikirlerden etkilenmiştir. mısır toplumu içinde aşağılanan yahudiler ile bir şekilde yakınlık* kuran musa, onlara lider olarak, zaten
    hor görülen bu topluluk ile, artık kendi düşündüklerini de yaşayamayacağı bu toplumu terk etmek ister. mısırdaki bu karışıklık döneminde, peşine onca insanı takıp yollara düşmüş ve çok fazla idari sorunla da karşılaşmamış olmasının sebeplerinden biri de yine bu "her kapıyı açan" yüksek rütbesidir.

    vaad edildiği öne sürülen topraklara yapılan yolculukta yahudilerin böylesi bir figürü lider bellemelerine şaşırmamak gerekmektedir. ve tabii her lider gibi ona da insan-üstü sıfatlar yüklenir:

    freud bu noktada, birçok mitolojik, trajik vb. kahramana yüklenmiş olan ve musa için de söylenen özellikleri sıralar. bunların en önemlisi şüphesiz ki sala konulup nil nehrine bırakılma hikayesidir. daha bebekken böylesi bir beladan kurtulan musa, ileride sarayda önemli yerlere de gelir. bir başka özelliği, aslında saray ailesine mensup olup yine onlar tarafından, bir kehanet sonucu buradan uzaklaştırıldığı halde, kürkçü dükkanına döner gibi sonunda buraya kapağı atmasıdır.

    yıllarca aşağılanmış bir topluluğun, kendini aşağılayan topluluk içinden bir adamı kendilerine lider seçerek yollarına devam edebilmesini ilginç bulmamak mümkün değil...ama şu da var ki (gene kitaba göre) yahudiler/museviler, musanın mısırlı değil de aralarından biri olduğunu iddia etmekte ve buna kanıt olarak, adının ibranice moşe olduğunu savunmaktalarmış. ancak o dönemde ne tevrat var ne de ibranice.

    hatırlayabildiklerim bu kadar.
  • dün tanıştığım ilginç biri şu şekilde bahsetti hz musa - firavun - kölelik üçgeninden;

    köle ruhlu toplumlardan lider çıkmadığı için allah musa’yı firavunun eliyle ve sarayında eğittirdi. (taha 39'da bahsedilen)

    israillileri 40 yıl çölde gezdirmesini allah musa’ya emretti sebebi ise; köle ruhluların ölüp yerine özgürlüğü bilenlerin yetişmesi… 40 yıl içinde gelen nesil kapılarda buzağı heykellerini görmedi. görseydi , özgürleştiği ilk anda kendileride bir buzağı heykeli yapacaktı. hatta allah, kendi elleriyle onlara bir buzağıyı boğazlattı ki kafalarındaki algı değişsin. (bu kısım bakara suresinde anlatılır)

    çiçero: yalnız köleler bir lider tarafından kurtarılmayı beklerler.
  • son zamanlarda antik mısır'ın tarihini kurcalıyorum. bu insanlara hayran kalmamak elde değil. çağdaşları mağaralarda avcı toplayıcı iken bu insanlar günümüz mühendislik ve heykeltraşlık sınırlarını zorlayan yapılar inşa etmişler. günüzmüde halen afganistan, pakistan, hindistan gibi ülkelerde insanlar çadırlarda yaşarken bunlar 4500 yıl önce devasa tapınaklar piramitler inşa etmişler. krallarını, dinlerini, tarihlerini taşlara dağlara kazıtmışlar. günümüze de ışık tutuyorlar.

    başlık hz. musa. konumuz musevilik ve ibrahimi dinler. başlığın şükela modunda şu entry çıkıyor. #6278128 17 yıl önce yazılmış. adam haklı olarak soruyor; ben bile bu isim evrimini gördüm bilim insanları nasıl görememiş. görmüşlerdir eminim. sadece o kaynaklar elimize ulaşamıyor. şimdi ben de kurcalayarak birkaç tespitte bulunacağım ama eminim benden yıllar önce birileri bu tespitleri yapmıştır.

    ibrahimi dinlerinin temelleri hz. ibrahim ile başlıyor. m.ö 2150-1975 arası bir tarihe denk geliyor. doğum olarak güneydoğu anadolu-suriye, ölüm olarak kenan(filistin) gibi coğrafyalarla ilişik kurulmuş. bu tarih antik mısırda 11. hanedan denk geliyor. doğduğu bölgede de o zamanlar luviler ve luvilerin alt krallıklar varlığı var.
    https://tr.wikipedia.org/wiki/luvi_krallığı

    sonda söyleyeceğimizi şimdiden söyleyelim. ibrahimi dinlerinin kökeni luvi din mitolojisine çıkıyor.

    luvilerin anadoludaki varlığı sonra hittitlerle kesişiyor. hittit kaynaklarında luvi izine denk geliniyor. zaten hitit dillerinden biri de luvicedir. hititlerle savaştılar mı bilmiyoruz ama hitit yazıtları luvileri aşağılayıcı bir dille tanımlıyor. hititlerin bu krallık ile ilgili en önemli tanımlaması şudur; ışığın insanları.

    bu tanımlama antik çağdan günümüze kadar geldiği düşünülüyor.

    likya dilinde lu(w); ışık
    hitit dilinde lukk; aydınlanmak
    latince lux; ışık
    ermenice luys; ışık
    ingilizce light; ışık
    fransızca luire; ışık
    almanca licht; ışık

    (bkz: #52126651)

    luvilerin dinleri hakkında net veriler olmasa da hitit kaynaklarından yola çıkarak güneş merkezli ışığa tapım kültüne sahip görülmektedir.
    http://www.dusunuyorumdergisi.com/luvi-gelenegi/

    peki bu luvilerden, antik mısıra, ibrahimi dinlere, museviliğe nasıl bir bağ kuracağız?

    musevi kaynaklara göre ibrahim'in m.ö 2000'lerde luvi coğrafyasından antik mısır topraklarına geçtiği yazılıyor.

    ibrahimin (avraam avinu), ishak(yitshak) diye bir oğlu var. ishak'ın da yakup (yaakov) diye bir oğlu var. yakup'un da yusuf diye bir oğlu var. yusuf üç ibrahimi dinde önemli bir figür. tevrat ve incil'e göre yusuf, mısırlı bir kervana köle olarak satıldığı, kuran'a göre kardeşleri tarafından bir kuyuya atılıp mısırlılar tarafından bulunduğu yazılmaktadır. üç dinin ortak paydası antik mısırda önemli bir konuma geldiğidir.

    peki yusuf antik mısır'da hangi yıla ve hanedanlığa denk geliyor? googleda üç islami kaynağı kurcaladım. 2 tanesi yusuf'u m.ö 1650'lerde 18. hanedanlığa ait gösteriyor. diğer kaynak ise saçmalıyor. yusuf'u ibrahim'den 650 yıl önce yaşamış firavun coser'e tarihlendiriyor.
    https://islamansiklopedisi.org.tr/yusuf
    https://sorularlaislamiyet.com/…daki-firavun-kimdir
    coser döneminde yaşadığını söyleyen kaynak

    şayet yusuf'u 18. hanedana tarihlendirirsek büyük dedesi ibrahim arasında yaklaşık 450-500 gibi büyük bir fark çıkıyor. dini kaynaklar bu süreyi normal görüyor. dini kaynaklar ibrahim'in 175 yıl, oğlu ishak'ın 180 yıl ömür sürdüğü yazılıyor. ishak'ın oğlu yakup'un kaç yıl yaşadığı bilinmiyor, ona da bir 150 yıl yazarsak yusuf'u 18. hanedana yetiştirebiliyoruz.

    yusuf'un 18. hanedana ait olduğunu varsayarsak, 18. hanedan kralları ve tarihine odaklanalım.

    18. hanedan krallarından iii. amonhotep'in oğlu iv. amonhotep antik mısır tarihini en dikkat çeken krallarından biridir. hükümdarlığının 4-5. yıllarında çıkıp şunu diyor; "ben bir rüya gördüm. size yeni bir din ve tanrı müjdeliyorum. yeni tanrımızın adı aton'dur (güneş). adımı da değiştiyorum. adım artık iv. amonhotep değil akhenaton'dur. dini sloganımız ise şu; aton'dan başka ilah yoktur. akhenaton ise onun elçisidir. la ilahe aton, akhenaton resulaton"
    (bkz: atenizm)

    bu yeni din mısır halkı tarafından tamamen kabul görmese de reddedilmiyor da. antik mısır'ın güneş ve yaratılış tanrısı amon-ra'ya benziyor. antik mısır din kültü komplike ve çok tanrılıydı. kadın erkek cinsiyetsiz olmak üzere 50'ye yakın tanrı vardı. hanedanlık dönemlerine göre bazıları öne ve geri plana gidebiliyordu. kombin bile oluşturabiliyordu. antik mısır din tarihinde özelikle 18. hanedanlıkta yaratılış tanrısı amon ön plandaydı. güneş tanrısı ra ile kombin yapıp tapınaklarda amon ra olarak karşımıza çıkıyordu.

    akhenaton'un yaptığı da şuydu; tüm antik mısır tanrılarını reddedip sadece amon ve ra'yı kombin edip tek tanrı diye sunuyordu. diğer tanrılara tapınmayı da yasakladı. tam kabul görmeyen bu dini dikta ile yaydı. aton adına büyük tapınaklar inşa etti. eski amon tapınaklarını tahrip etti.

    m.s 20. ve 21 yy bilim insanları akhenaton'un rüyasında görüp dini yaydığı nedenine inanmadı. bu yeni din bu adamın öyle rüyasında gördüğü bir din olmamalı, arkasında başka şeyler olmalıydı. ne oldu da durduk yere binlerce yıllık mısır dinini reddedip yeni din türetti? akhenaton'un şeceresini irdelediler. baba tarafından dikkat çeken bir şey yok. 4-5 nesil boyunca kutsal kan soyundan geliyor. anne tarafını da irdelediler oradan da mısır çıktı. ancak daha sonra bulunan bazı mumyalar ve anadoluda ortaya çıkan bazı tarihi metinler akhenaton'un anne soyuna ve aton dinine ışık tuttu.

    1905'te amerikalı arkeloglar antik mısır dönemine ait bir mezar keşfettiler. mezar bir krala ait değildi ama içinde önemli bir devlet adamı vardı. lahtindeki yazılarda devlet adamının adı yuya olduğu belirlendi. yuya iii. amonhotep'in yardımcılarından biriydi. birçok vasfı daha vardı. iii. amonhotep döneminde krallığın savaş arabalarının baş sorumlusu ve komutanıydı.

    dini kitaplarda yusuf ve savaş arabası ile ilgili 3 ayet vardır;

    1-vekil olarak göreve getirildiğinde, firavun joseph’e savaş arabası vermiştir.

    2- joseph, babası jacob’ı ve mısır’a ulaşan israil kabilesinin geri kalanını karşılamak için savaş arabası kullanmıştır.

    3-yahudiler babası jacob’ı filistin’e götürmek için gittiklerinde josep ona hem savaş arabası hem de atlılarla götürmüştür.

    yine dini kitaplarda yusuf'tan firavun babası olarak bahsetmektedir. ‘’ çünkü tanrı senden önce hayatı korumam için beni gönderdi ve beni ve firavun’a baba yaptı"

    bu bilgi de yanlış değildir. yuya, kral iii. amonhotep'in kayınbabasıdır. iii. amohotep'in eşi kraliçe tiye, yuya'nın kızıdır. yuya'nın lahtinde de bu yazılıdır; "iki toprak kralı’nın kutsal babası’’
    https://nereye.com.tr/…-hikayesi-ve-gercek-kimligi/

    yuyo'nun yusuf/joseph'e dönüşmesi için 'sef 'ekimiz eksik. mısırbilimci ahmet osman bu konuyu "a mysterious mummy in cairo: the surprising true ıdentity of joseph with the coat of many colors" adlı yazısında sef kısmını şöyle bağlıyor. iii. amonhotep'in sef adında bir yadımcısı da vardı. yuya-sef'in yusuf'a türemesinin böyle çıktığını düşünür.
    https://www.ancient-origins.net/…many-colors-008681

    peki yuya ve kraliçe tiye'nin akhenaton'un aton dini ile bağıntısı nasıl oluştu?

    akhenaton, kral iii amonhotep ve kraliçenin tiye'nin oğluydu. iii. amohotep'ten sonra oğul akhenaton krallığın başına geçti. antik mısır kabartmaları her ne kadar yuya ve tiye'yi mısır kökenli gösterse de bilim insanları yuya'nın mumyasının incelediklerinde kesin mısır belirtileri bulamadılar. kemerli burnu avrupa insanına benziyordu. mumyalanma biçimi diğer mısır mumyalarından farklıydı.
    https://en.wikipedia.org/wiki/yuya

    tekrar anadolu coğrafyasına bakarsak yuya ve tiye'nin anadoludan gelen bir kraliyet mensubu olduğu düşünülmektedir. m.ö 1600'lerde luvi krallığı üniter yapsını kaybetmişti. alt devletlere bölünmüştü ama dil ve din kültürü anadoluya yayılmıştı. öyle ki hititlerin yaygın dilleri arasında luvice de vardı.
    https://tr.wikipedia.org/wiki/hititler

    luviler o tarihte kizzuwatna, seha, arzawa adında 3 devletçiğe bölünmüştü ama luvi geleneğini sürdüyürolardı. arzawa krallığında antik mısır ile ilgili çok önemli bir bilgi vardı. akhenaton'un babası iii. amonhotep döneminde antik mısır ve arzawa ittifak içindeydi. o dönemden kalan amarna mektuplarında iii. amonhotep'in arzawa krallığından evlenmek için bir prenses istediği yazılıyor.
    (bkz: el amarna arşivi)
    https://en.wikipedia.org/wiki/luwians

    arzawa krallığı prenses gönderip göndermediği bilinmiyor. bundan sonra benim teorilerim başlıyor.

    arzawa krallığı ittifakı güçlü tutmak için iii. amonhotep'e evlenmesi için bir prensesini göndermiştir. bu prenses tiye'dir. tiye tek gelmedi babası yuya'yı da mısıra getirtti. tahminen bir grup halinde geldiler. zaten yuya'nın yüz anatomisi ve mumyalanma tipi tipik mısırlılara benzemiyor. arzawa'dan gelen bu topluluk zorla getirilmedi, bir davet üzerine gelmişti. mısır'da dinlerine de pek karışılmadığını düşünüyorum. ayrıca kaynaklara göre kraliçe tiye antik mısır'da krallığında dış işleri görüşmelerinde önemli rol aldığı yazılıyor. ki bu da tiye'nin ikinci bir dil bildiğinin gösterir.
    https://en.wikipedia.org/wiki/tiye

    tiye ve amonhotep'in evliliklerinden çocuklar oldu. bunlardan biri de sonradan kral olacak olan akhenaton'du. kraliçe tiye tüm çocuklarına luvi güneş dinini empoze etti. nihayetinde akhenaton kral olduğunda aton(güneş) dinini ilan etti. akhenaton'un hükümdarlığı 17 yıl sürdü. bunun 12-13 yılını dinin propagandasına verdi. tiye ile beraber luvilerden gelen topluluk da bu dinin bir parçası olup propagandaya destek vermiştir.

    kraliçe tiye ve akhenaton'un eşi nefertiti'nin bir aton tapınığındaki görseli şöyledi. güneş ışınlarına dikkat. bu ışın tüm aton betimlerinde vardır.
    https://c8.alamy.com/…um-berlin-am-14145-t4g2r1.jpg

    akhenaton'dan sonra oğlu tuthankaton tahta geldi. tuthankaton babasının bu yeni dinini reddeti. eski mısır dinlerine döndüğünü açıkladı. ismindeki aton'u da çıkartıp antik mısır tanrısı amon'u getirtti. (bkz: tutankamon)

    işte buradan sonra musevi ve ibrahimi dinlerinin olayları başlıyor. tutankamon ve sonraki firavunlar bu aton dini mensuplarını mısırın kuzey'ine sürgün etti. akhenaton'un tüm heykel ve kabartmalarını yıktılar. aton'a adanan tapınakları tahrip ettiler.

    bu bağıntıyı 1939'da ilk sigmund freud yakalıyor. musa'nın akhenaton'un krallığı döneminde akhenaton'un çevresinde olan önemli bir şahsiyet olduğunu düşündü. ancak freud moses/musa kelimesinin köküne pek değinmedi. zaten diğer kitaplarına nazaran düzensiz bir kitapmış. kitabı kansere yakalandığı dönemde yazmış.
    https://dergipark.org.tr/…nload/article-file/254325

    bir sözlük yazarının da dediği gibi musa yüksek ihtimal tutmose, ahmose adını taşıyan bir şahıstır ve dilden dile bu isim musa'ya dönüşmüştür. çünkü akhenaton'un dedeleri ve akrabaları arasında bolca tutmose ve ahmose vardır.
    (bkz: #6278128)

    freud'un dediği gibi bu musa figürü akhenaton'un çevresinden biridir. akhenaton'dan sonra bu musa figürü dinin vazgeçmeyip dinini yaymaya devam etmeye çalıştı. akhenaton'dan sonraki krallar aton dinini yaskalayınca musa ve çevresi mısır'dan çıkmaya çalıştı. mısır'dan çıkış hikayesi ve mısır'da kalan musevi köleler miti de buradan gelmektedir.

    tevrattaki bazı ayetlere bakınca antik mısır, luvi, akad ülkelerinin izine biraz daha rastlıyoruz.

    tevratta şu yazılır, israiloğulları ve musa, levi'nin kavminden gelir. bu levi kelimesini kurcaladım. ilginç bir bilgi daha çıktı. levi de yakup'un bir oğluymuş ve yusuf'un(yuya) kardeşiymiş.
    https://tr.wikipedia.org/wiki/levi_(beni_İsrail)

    bu levi kavmi kelimesinin aton dinin kökenleri olan luvi krallığından türediğini düşünüyorum. belki de luvi kavmi demeye getiriyorlardır.

    bu da gösteriyor ki musa figürü musevilik tarihini derlerken sadece aton'a bağlı kalmamış. kraliçe tiye ve firavun babası unvanına sahip yuya'yı da (yusuf) bu dinin parçası olarak görmüş. yusuf'un üst soyu olarak görülen yakup (yaakov), ishak (yitshak), ibrahim de (avraam avinu) luvi krallığında birer dini figürdür. zaten kaynakları ibrahim'in luvi krallığı topraklarından mısıra geçtiğini doğruluyorlar.

    diğer önemli bağıntı şudur; tevrat'taki musa'nın nehre bırakılması olayı akad kralı sargon'un mitlerine benzemektedir. bu kısımlar da musa figüründen sonraki yahudiler tarafından dini kaynaklarına musa'yı anlatmak için eklenmiştir.

    başrahibe annem hamile kaldı; beni gizlice doğurdu
    beni bir sepete koydu, bitümle kapağımı kapattı
    beni üstümden yükselen nehre attı

    antik mısır milattan önce defalarca istila edilmiş. gelen her istilacı mısır'ın mimari ve dini kültüründen büyülenmiştir. bıraktıları yöneticler mısır dinini benimseyip kendini firavun ilan etmiştir. kushlar(sudan) bu kültürden o kadar etkilendi ki ülkelerine dönerken kush'ta piramit inşaa etmişlerdir. hiskoslar, persler, antik yunanlar da keza antik mısırdan yoğun etkilenmiş devletlerdir. ancak mısır kültüründen etkilenmeyen devletler asur ve babillerdir. bu iki devlet m.ö 600 ve700'lerde mısırı 2 defa işgal ettiklerinde babil ve asur kültürlerini dikta etmiştir. bu istiladan yahudiler yoğun etkilenmiştir. (bkz: babil sürgünü)

    bu iki devletin geçmişi de akad'a dayanır. yahudiler akad kralı sargon'un hikayesini beğenmişleri ki onlar da aynı olay örgüsünü musa'ya uyarlamışlardır.

    son olarak şunu ekleyeceğim. bu incelemelerim esnasında ipuwer papirüsü denilen bir papirüse denk geldim. ibrahimi dinlerinin mensupları bu papirüsü ibrahimi dinlerinin tarihine ışık tutan sağlam bir kaynak olarak bakarlar ama kendi ayaklarına sıktıklarının farkında değiller.

    papirüs şu an hollanda müzesinde. papirus 19. hanedan döneminde yazılmış ve 12. hanedan dönemine ait kıtlık ve hastalıklardan bahsediliyor.

    lakin papirüs musa'dan yaklaşık 500 yıl önceki bir hanedanlığa ait olayları anlatmaktadır.
    https://www.youtube.com/watch?v=7wrrkwwoumw

    sigmund freud musa ve tektanrıcılık kitabının sonuna şunu yazmış. "vardığım bu sonuçtan hiç şüphem yoktur" ben de aynısını tüm bu yazdıklarım için diyorum.
hesabın var mı? giriş yap