• tek bir kisinin istegiyle yuz binlerce insanin olduruldugu olay*. "nasil olur" diye diye sebebini de bulmus bulunuyorum;

    stanley milgram'in otoriteye itaat deneyi:

    27 yasindaki psikoloji profesoru stanley milgram, haziran 1961'de gazeteye verdigi bir ilanla okurlari hafizayla ilgili bilimsel bir deneye cagiriyordu. ama deney gercekte gorundugu gibi degildi. katilimcilara, deneyin, cezalandirilmanin ogrenme ustundeki etkisi ile ilgili oldugu soylendi. katilimcilar, vucuduna elektrotlar baglanmis bir adami izleyebilecekleri bir odaya alindi ve kendilerine, bu tellerin adama aci veren bir elektrik soku verecegi anlatildi. katilimcilara anlatilan senaryoya gore, katilimci "ogretmen", elektrige bagli adamsa "ogrenci" oluyordu. ogretmen rolundeki kisiden ogrenciye bir dizi eslesmis kelime gruplari okumasi ve ogrenciden bunlari dogru sekilde saymaya calismasi istendi. yaptigi her hata icin ogretmenin ogrenciyi, uzerinde 15'ten 450 volta kadar etiketler olan, son ikisinde ise volt derecesi belli olmayan "xxx" seklinde etiketlenmis elektrik anahtarlarini kullanarak cezalandirmasi gerekiyordu.

    yani katilimcilar, gorevlerini elektrige bagli adam hata yaptiginda ona ceza vermek oldugunu, boylece "cezanin ogrenme uzerindeki etkisini" kanitlayan deneye hizmet ettiklerini saniyorlardi. halbuki deneyin amaci apayri bir seydi.

    ogrenciden bir duvarla ayrilan ogretmen, yan tarafta her elektrik soku verilisinde onun acidan bagirisini duyabiliyordu. ogrencinin istirabi artinca, katilimcilarin cogu duruma karsi ciktilar; ama kendilerine sorumlulugun tamamen arastirmaciya ait oldugu ve devam etmeleri gerektigi soylendi. gercekten de, bu insanlarin %65'i, ogrencinin cigliklarinin yerini rahatsiz edici bir sessizligin aldigi "xxx" noktasina kadar devam ettiler. deney tamamen sona erdiginde katilimcilara isin gercegi aciklandi: ogrenci rolundeki kisi gercekte bir aktordu ve aslinda kendisine hic elektrik verilmemisti.

    milgram bu deneyle, eger sorumlulugun otoriteye atilabilecegine inanirlarsa, siradan insanlarin yabanci bir insana olum noktasina kadar kotu davranmaya ikna edilebilecegini gosterdi. o kadar ss subayinin niye rahatsiz olmadan (rahatsiz olmus olsalar bile karsi cikmadan) bunca insani olume gonderdigini anlamamiza yardimci oldu.
  • nazilerin yahudilere yaptigi soykirima denir. ruslarin 20.yuzyil basinda yahudilere yaptigi buyuk kitlesel bazda teror olaylarina ve soykirima ise "pogrom" denir. turkiye'de 1940 larda yahudi aleyhtari ayirimciliga da "trakya olaylari" denir.
  • 2008 editi: dalgamizi gectigimiz essiz eser gocup gitmis; dunya mizahi adina buyuk kayiptir. hatirladigim kadariyla gidisati soyleydi: komplo meraklilarina "kardesim olay filmlerden ibaret degil, dunya kadar kanit, taniklik, akademik arastirma var, sasirdin mi?" diye karsi cikmak, yahudilerin yalakasi olmak ve batiya bu sekilde yaranmaya calismakmis. takipeden "zaten almanlar da manyak, oyle durup dururken oldurmusler milyonlarca kisiyi" gibi acayip bir ironiyi "ulkesini kotuleyerek nobel kazanan" orhan pamuka baglayarak bitiriyoruz. screenshoti olana tam yuz bin lira veriyorum

    aman efendim, bilemedik, megersem soykirim basliklarinin ayri bir formati varmis, oyle yazalim:

    "roma medeniyetinin topraklarında hiç hakketmedikleri halde yüzyıllardır işgal altında tutan barbar ve geri bir kavmin yirminci yüzyılın ortalarinda yahudilere durup dururken uyguladığı soykırımdır. oyle manyak adam bu naziler. isleri gucleri yok, yahudileri oldurmusler. 3 milyonunu ozel birliklerle vurmus, 3 hitlerin ugurlu sayisi oldugundan bir 3 de kamplarda oldurmusler, sonra demisler ki 3 kere 3 yapalim fuhrer senlensin, fakat o sonuncu uclukte ickiyi fazla kacirinca gypsyleri, homolari, freemasonlari filan da harcamislar, 11'i bulmuslar. ama bence bu kana susamış ilkel güruh en azindan 22, hatta 33 milyon insanı daha çatır çatır, kıtır kıtır kesmiştir. böyle olduğu birçok medeni ülkenin parlamentosu tarafından karar altına alınmıştır. onlardan iyi mi bileceksiniz ey barbarlar ? adamlar parlamenter. baslarinda da nuremberg denen bir hiyar var. neyse, soykırımı inkar edilmez şekilde ispatlamışlardır bunlar.

    söyledim rahatladım. artık ben de ilerici ve demokrat bir kişiyim. gönlüm rahat batılı ve medeni dostlarımla demokrasi konuşabilirim. ben uygarım, ben ilericiyim, ben demokratım. hani lan benim nobelim ?"

    --- "istihza ishaliyle tartismayi pic etme ve iyice kliselesmis sozde ironik tamlamalarla karsidakini hayattan bezdirme sanati", 2007
  • ikinci dunya savasi sirasinda nazi almanyasi ve muttefiklerinin 6 milyon yahudiyi cesitli yollarla oldurdugu olay. bu alti milyon her ne kadar muhafazakar bir tahmin olsa da su an tarihcilerin uzerinden anlastigi bir rakamdir. kurbanlarin yaklasik yarisi ilerleyen alman ordusunun arkasindan giderek yahudileri kursuna dizen ss einsatzgruppen (ozel birlikler) tarafindan oldurulmus, diger yarisiysa 6 tane olum kampinda katledilmistir.

    fakat bu 6 milyon rakami, toplam kurbanlarin romanlarin, escinsellerin, sovyet askerlerinin de eklenmesiyle 11 milyona ciktigini ve holokost kavraminin sadece yahudileri icermemesi gerektigini soyleyen kimi gruplar ve tarihciler tarafindan sorgulanmaktadir. burada sovyet askerlerinin durumu ozellikle ilginctir. zira diger esir askerlerle (amerikan ve ingiliz) kiyaslandiginda onlarin maruz kaldigi korkunc muamale, hedeflenmelerinin etnik bir boyutu oldugunu akla getirmektedir. hele ki bu olen askerlerin buyuk cogunlugunun rus olmasi, ukraynali vs. askerlerin ayrilarak naziler tarafindan en kirli islerinin gormek icin kullanilmasi bu savi daha da guclendirmektedir. ustelik sovyet askerlerinin kiyimi yahudilerin oldurulmesinden once baslamis, 3 milyon esir asker, buyuk cogunlugu acliktan olmak uzere, oldurulmustur.

    bugun hala yahudi soykirimini reddedenlerin olmasi son derece uzucudur. elimizdeki onbinlerce taniklik, binlerce belge, hala ayakta duran kamplar vs. kuskuya yer birakmayacak kadar aciktir. en baba komplo teorisyeni bile boyle bir komployu dusunemez. ustelik holokostun bir komplo oldugunu iddia edenlerin bize abd ve sscb'nin soguk savas doneminde nasil olup da isi gucu birakip beraberce bir komplo tasarladigini aciklamasi gerekir. zira holokostun en cok kurban alan kampi auschwitz kizil ordu tarafindan kurtarilmistir; yani sscb'nin katkisi olmadan boyle bir komplonun basariya ulasmasi mumkun degildir.

    bugunku dunya yahudilerinin ve israil'in holokost'la iliskisi son derece karmasik bir durumdur. elbette tartisilmalidir ancak tartismayi 6 milyon yahudi gercekten olduruldu mu duzlemine tasimak cok yanlistir; kimseye bir fayda getirmez, yahudileri bos yere uzer, anti-semitiklerin ekmegine yag surer.
  • daha once hic bakmamistim, cok sey kacirmisim, bayagi fantastik bir baslikmis

    yalan diyen var, iddia diyen var, aslinda 6 milyon degil 1 milyon kisi oldu, zaten tum avrupa ve rusyadaki toplam yahudi sayisi 4 milyondu gibi bilgiler var.

    halbuki toplam yahudi sayisi 11 milyon civarinda diye yazar her yerde ve sirf rusyada oldurulen yahudiler 1 milyon civarinda, polonyada ise oldurulen milyonlarca sivilin 3 milyonu yahudiydi.

    holokostla ilgili yayinlar, schindler's list gibi propaganda filmi diye addedilebilecek eglence urunlerinden ibaret degil, bunun akademik arastirma kismi da var ve tarihte hakkinda bu kadar ayrintili arastirma yapilmis baska bir suc yok. sozlu yazili gorsel isitsel sittin tane kanit bulunan, belgesellerle itiraflarla davalarla tanikliklarla bu kadar bezenmis baska bir olay yok. ustelik topu topu 60 sene once gerceklestiginden, yani halen olayi birebir yasayan ve yasatanlarin bazilari hayattayken, insanlarin sanki caglar oncesinde yazilmis ve bir ihtimal yozlasmis, icerigi degistirilmis, ya da tamamen uydurulmus bir kitaptan bahsedercesine durumu bu kadar hafife almalari sasilacak birsey. tabii turkiyede hangi kitapciya girsem en buyuk raf silme komplo kitabiyla dolu oldugunu hatirladigimda bu ortamda yetisen birinden aksini beklemenin de ayni oradan sasilacak birsey oldugu acik.

    bu arada gunumuzde holokostun yalan oldugunu soyleyen yahudilerin olmasi -artik kimse bunlar ve kac kisilerse o da belli degil, (bkz: weasel words)- bu gercekleri degistirmiyor. gunumuzde dunyanin duz olduguna, 6000 sene once yaratildigina inanan hiyarlar da var, hatta gidip dernek bile kurmuslar, napalim, insan bu yapiyor boyle seyler.

    bunlari demisken, su ilintili konulara da bir goz atiniz. holokostta kac kisi oldu tartismalarindan cok daha ilginc ve yararli olduklari malum:

    http://www.writing.upenn.edu/…locaust/skeptics.html

    (bkz: the holocaust industry) (bkz: norman finkelstein) (bkz: from time immemorial)

    (bkz: yahudilerden sabun yapmak)
  • yahudi soykırımıyla ilgili bikaç noktayı vurgulamak isterim:

    1) hem almanya'da hem avrupa'da antisemitizm bazen yoğun bazen gizli bir şekilde hep varolmuştur. ama nazilerin antisemitizmiyle geleneksel antisemitizmi karıştırmamak gerekir. geleneksel antisemitizm yahudilerin din icabı bir takım menfi özelliklere sahip olduğu fikrindedir, 1800lerde mahler vs gibi birçok yahudi kökenli sanatçının topluma entegre olabilmek için din değiştirmesi bu açıdan anlamlıdır: din değiştirildiğinde yahudi yahudiliğinden kurtulmaktadır. buna karşılık nazi antisemitizmi dinselden ziyade ırksal bi yahudi tanımı yapar, yahudi dinden dönse de yahudi kalmaya devam edecektir. yahudilik biyolojik bir tanım haline gelmiştir, ari ırk kavramıyla paslaşmaktadır.

    2) nazilerin yahudileri yeryüzünden silme gibi bir amacı var mıydı sorusu önemli. türkiye'de ermeni soykırımı iddialarına karşı her zaman "biz almanlar gibi yahudileri yoketmeye çalışmadık, savaş koşulları vardı..vs..vs" denir. tabii ki iki olayı birbiriyle eşit seviyedeymiş gibi karşılaştırmak olur mu bilemem ama naziler de yahudileri bir çırpıda yoketme gibi bir amaç gütmemişlerdir. şöyle bir mekanizma özetlenebilir: hitler için yahudiler daime halledilmesi gereken bir "sorun" kimliği taşıyordu. führer'in isteklerini, fikirlerini kerteriz alan nasyonal sosyalistler için bu bir kariyer meselesi haline dönüşüyor. kim daha iyi "sorun çözüyor"? kim daha çok bu meselenin üstüne gidiyor, o daha çok güç kazanıyor. başlangıçta ne toplu katliam ne de gaz odası tarzı fikirler mevcut. yavaş yavaş bir diskriminasyonla başlıyor, önce çeşitli mesleklerden men ediliyor yahudiler, sonra kollarına davud yıldızı takarak kendilerini belli etmek zorunda kalıyorlar, bir yahudi ile bir almanın belli şekillerde iletişime geçmeleri yasaklanıyor, kimi absürde varan kararlar da var bunların içinde. sonra ghettolaşma başlıyor vs. her halukarda almanya'yı yahudilerden temizleyecek etnik temizlik fikri katliam olmuyor, en radikal fikir tüm yahudilerin almanya'dan başka bir yere sürülmesi oluyor, uzun süre madagaskar düşünülüyor. soykırıma giden yolda belirleyici olan, birçok tarihçiye göre, polonyanın ilhakı oluyor. iki yönden: birincisi artık almanya sayılan topraklardaki yahudi sayısı birden katlanıyor, madagaskar'a sürgün gibi projeler hemen kabullenilmese de gerçek dışı olmaya başlıyor. ama yahudilik çözülmesi gereken bir sorun mahiyeti taşıdığı müddetçe, gerçekdışı da olsa çözüm için uğraşılmaya devam ediliyor. ikinci sebep ise, almanya içerisinde halkın tepkisini çekmemek için radikallikten kaçınan ss subayları polonya'yı bir nevi deney laborotuvarı olarak kullanıyorlar. nihai çözüm kararı 1942'de veriliyor. yani soykırım kararı nihayetinde 1915 osmanlısındaki gibi "savaştan dolayı, başka bir çözümü gerçekleştirmeye imkan olmadığından dolayı" veriliyor bir nevi.

    3) nasyonal sosyalizmin kendi ideolojik ve politik kimliği önemli. nasyonal sosyalistler "hain" komunistlere ve sıkışmış, ilerlemeyi beceremeyen alman politikasına karşı enerjik, iş bitiren, dev projelere kalkışıp altından kalkmak için bürokratik prosedürdü, bilmemneydi dinlemeyen bir mizaca (ve imaja) sahipler. popülaritelerinin büyük bir kısmını da buna borçlular. birçok tarihçiye göre hitler'in iktidara gelmeden önce ve geldikten sonraki kısa bir dönem antisemitizmi bir nasyonal sosyalizmin belirleyici bir unsuru olarak kullanmamış olması dikkat çekicidir. bu yeni olma, taze olma, enerjik olma ve gerekirse dağları yerinden oynatabilme iddiası "yahudi sorunu"nda da etkilerini gösteriyor. bu "sorunun" çözümü uğruna tamamen gerçek dışı sürgün projelerini üstlenen naziler, altından kalkamadıkları her proje için daha radikal ve kolay olan çözüme yönleniyorlar, "olmuyor" demek yerine. süremiyorsak, öldürürüz.

    4) alman halkıyla naziler arasında bir ayrım yapmanın vaktidir. galatayfun'un holokostu "cermen ırkına" maletme çabasındaki saçmasapan ironinin (naziler de "yahudi ırkı" şeklinde düşünmüyorlar mıydı?) farkına varmak için değil tabii ki, ama alman halkının yahudi soykırımında kolektif suçu var mıdır, varsa nerdedir gibi soruları cevaplandırmak için. daniel goldhagen ismini unuttuğum kitabında antisemitizmi tamamen alman halkına maletse de çok daha sağlam birçok yeni tarihçi (christopher browning vs gibi) bunun böyle görülemeyeceğini ispatlamış durumda. alman halkında avrupa'nın geri kalanından daha fazla antisemitizm yoktu. ama bu antisemitizm yahudilerin toptan katledilmesine göz yumacak tarzda bir antisemitizm değildi. kristallnacht gibi yahudi dükkanlarının yağmalandığı pogromlar alman halkını rahatsız ettiğinden nasyonal sosyalist iktidar bu konuda sınırlara oldukça dikkat ediyordu. göçe zorlanan veya almanyadan kaçan yahudilerin malvarlığına el koyulması birçok almanın bundan faydalanmasından dolayı sorun teşkil etmiyordu. almanlar yahudilere karşı alınan "önlemler"e hususi bir antipati veya sempati beslemiyor, özetle aslında yahudilerle ilgilenmiyorlardı. ama şu önemli: cepheden dönüp de rusya'da, polonya'da yahudilere yapılanları anlatan askerler dışında hiçbir almanın yahudilere yapılan toplu katliamları ve gaz odalarını bilmesine imkan yoktu. her türlü muhalefetin susturulduğu, basının tam anlamıyla bir propaganda makinasına dönüştürüldüğü bir almanya'dan bahsediyoruz. yanıbaşınızdaki yahudi komşunuz bulunduğu evden çıkarılıyor, bir ghetto'ya götürülüyor. kendisinin kaderini soruşturabileceğiniz pek bir yer olmuyor bu durumda. dahası zaten pek de umrunuzda değil. cepheden dönen askere gelirsek, bir asker bişey söylüyorsa bir başkası söylemiyor, gördüklerini unutmayı tercih ediyor, bir başkası ise reddediyor. dahası söylenenleri teyit edebilecek kimse yok. şimdi sakın yanlış anlaşılmasın ama benzer bir şekilde karanlık bir durumu ben bazen türkiye'de kürdistan bölgesinde yaşananlarla alakalı hissederim. kürt haber sayfalarına kaynaklarına baktığınızda veya bianet.org'a filan baktığınızda gördüğünüz bir haber türk basınında hiç yer almaz. van'da bir miting yapılır "şu kadar kişi tutuklandı" denir ama o mitinge kaç kişi katıldı yazmaz hürriyet gazetesinde. çünkü onbinlerce kişi vardır, aralarında pkk bayrağı taşıyan onbinler de vardır, ama hürriyet bunu söylemez, ki 25 kişiden ibaret sanılsın tüm olay. ama öte yandan insan kürt haber sayfalarında yazılanlara inanmadan evvel de bi şüphe yaşar. propaganda olmadığını kim ispatlayabilir ki? inanılırlığını nasıl ölçebiliriz ki? aynı şekilde dönem almanya'sında bugünün türkiyesiyle karşılaştırılamayacak, barbar bir iktidarın propagandasının altında yaşayan insanlar için yahudi soykırımı ile ilgili tevatürler halkın çok daha öncelikli gündemine girememiştir. çünkü savaş yaşanmaktadır, gündelik hayatın baskısı gündemi yaratmaktadır.
  • hakkında okudukça, inceledikçe inanılmaz dramlara, trajik ironilere rastlanan olaydır.

    en son youtube'da gezerken josef schmidt'i tanıdım. sadece 38 yaşında ölen müthiş bir tenor. bir başkası otto wallburg. avusturyalı bir tiyatro ve sinema sanatçısı. ikisi de yahudi. josef, nazilerden kaçarken isviçre'de bir mülteci kampında ölüyor. otto ise kaçtığı hollanda'da yakalanıp, auschwitz'de öldürülüyor.

    youtube'da bir video var. ikisi birlikte şarkı söyleyerek viyana sokaklarında geziyorlar. bir süre sonra kamplarda öleceklerini bilmeden..

    https://www.youtube.com/watch?v=bnhkl3le-ny
  • filistin ile ilgili her konuda ne yazık ki yahudiler tarafından özellikle taraftar çekmek için kullanılan soykırım. şu anda popüler konu israil olduğu için yazıyorum. öncelikle şunu belirtmek isterim, tarihin en büyük sistemli vahşetidir holokost. burada bence üç beş hitler sevici mal dışında hemfikir olmayan yoktur.

    neyse aslında bir facebook videosuna bakarken aklıma geldi yazmak, adı yahudi kızın timsah gözyaşları ve profesörün kıza cevabı. aslında ilk başta mevzu bahis profesöre karşı önyargılıydım.

    lan oha ne demek timsah göz yaşı derken, cevabını aldım. nedir bu şimdi? videodaki kızı izlerken resmen tiksindim, insanlığımdan utandım. hayır mesele filistin falan değil, holokost'u bu kadar umarsızca kullanıp bir yandan da ağlaması, o bariz hissedilen sahte göz yaşları.

    bir de utanmadan holokostu araya sokuşturması. sanki filistinliler suçlu. sanki oradaki insanlar sebep buna. sanki insan öldürmek meşru olacaktı holokost yüzünden. ad hominem mi denir artık buna ne denir bilmiyorum ama ayıptır, yazıktır. holokostun bedelini filistinliler ödemek mi zorunda? buyurun bir de sırtımızı dönelim mi demeleri gerekiyor? mevzu bahis profesör de iyi cevap verdi o da ayrı, helal olsun, ki kendisi de holokost'dan zarar görmüş bir yahudi sanırım
  • hala bir şekilde gurbetçilerimizin üstüne kalmamış olmasına şaşırdığım vaka..
  • bazi kisimlari gozden irak ve calisma kamplarinin disinda olmustur. ikinci dunya savasi sirasinda soykirima ugrayan ukrayna yahudilerine ait toplu mezarlar da bir bir ortaya cikiyor.

    http://www.nytimes.com/…orld/20071006ukraine_3.html

    hadi yukardaki resme bak. dusun simdi. ayaklarini cukura sallandirmissin. namlunun sicagi kafanin yaninda. belgesel izler gibi seni izleyen askerler var etrafinda. cukurun icinde az once oldurulmus (umarim, yoksa canli canli gomulmek var), hala segiren vucutlar var. her saniye yuzyil kadar uzun.
hesabın var mı? giriş yap