• hattin savaşi tarihteki en büyük askeri başarılardan biridir. bu cümleyi kurarken zorlanmıyorum. hiç kimsenin de zorlanacağını sanmıyorum. bu savaş 4 temmuz 1187’de selahaddin eyyubi'nin komutasındaki eyyubi ordusunun haçlıların elindeki kudüs krallığı'nı büyük bir yenilgiye uğrattığı savaştır. bu zafer haçlı seferlerinin seyrini değiştirmiş, kudüs'ün 88 senelik bir süreden sonra tekrar müslümanların eline geçmesine neden olmuştur. zafer büyüktür. ama neden bu kadar gecikmiştir?

    sebebi basittir. kudüs’ün haçlılardan kurtarılması kutsal bir görev olarak ortada olsa da askeri/politik durum buna elvermiyordu. öncelikle islam dünyası içindeki birlik olmama/olamama durumu en temel sıkıntıydı. bunun aşılması ciddi bir askeri ve politik gücü gerekli kılıyordu. “islam'ın, ortadoğu'ya adaletli, hoşgörülü, müşfik bir yönetim tarzı sunan tek adil, hoşgörülü ve mutedil sistem” olduğuna ilişkin iddiaların tam aksine dönemin islam coğrafyası farklı çıkar grupları arasındaki – maddi, iktidar, hilafet vb. – çelişkilerin şekillediği bir coğrafyadır. haçlılar'ın iki yüz yıl boyunca bölgede kalabilmelerinin en önemli sebebi de budur.

    islam alemi sünni abbasi; şii fatımi halifeliği olarak ikiye ayrılmış durumdadır. ortadoğu ve arap yarımadası buna bağlı olarak birçok hanedan ve aşiretin dönemsel olarak gelişen çıkar ilişkileri çerçevesinde sürekli taraf değiştirmelere sahne olmaktadır. aynı zamanda fatımi halifeliği kudüs’ü işgal eden haçlılarla abbasi halifeliğine karşı işbirliğini sürdürmektedir. bu durumda hattin savaşı’ndaki başarıyı ümmet anlayışına bağlayan yazarların olaya sadece siyasi islamcı bakış açısından yaklaşmalarının gerçeklerden uzak bir tarih anlatısı oluşturduğu söylenebilir.
    islam alemi içinde birçok etnik ve toplumsal grubun güç olma arayışı ve arapların kurum oluşturmadaki yetersizlikleri dolayısıyla kudüs’ün batılılar tarafından fethedilmesinden sonra da “haçlılar” arap yarımadasında kudüs’ün yanında birçok kıyı şehrini ve kaleyi ele geçirmeyi başardılar. kendi içinde iktidar çekişmeleriyle boğuşan islam dünyasında bu durum ciddi bir rahatsızlık oluştursa da, haçlılarla küçük çaplı savaşlar dışında, bir mücadele içinde bulunmadılar.

    gerçekte papa urban ii, 1095 yılının kasım ayının son salı günü, fransa’daki clermont şehrinde haçlı seferleri olarak anılan saldırıları başlatacak olan halka hitabını yaptığında, ortadoğu'da bir tek siyasi otoritenin varlığından söz etmek zordur. büyük selçuklu devletinin, melikşah'ın ölümünden sonra çöküşe girmesi ve sonra sırasıyla başa geçen
    i. mahmud (1092-1094),
    berkyaruk (1094-1105),
    müizzeddin melikşah (1105-1105) ve
    mehmed tapar (1105-1118) dönemlerinde büyük selçuklu devleti gücünü ve eyaletlerdeki merkezi denetimini giderek yitirmesi, 1118'de tahta çıkan ahmed sencer’in de ülke topraklarını yeniden birleştirme çabasının başarılı olamayışı ile arap yarımadası üzerinde gerçek bir kargaşa hüküm sürmekteydi. merkezi otoritenin zayıflamasıyla,geçmişin merkeze bağlı emirlerin her biri başına buyruk hükümdarlar gibi davranmaya başlamıştı. taht kavgaları, isyanlar, abbasi halifeliğini koruma adı altında verilen siyasi mücadeleler, fatimiler ve şiilerin yıpratmaları, şehzade ayaklanmaları, gazneliler ve karahanlılar'ın istilası, başta haşhaşinler olmak üzere batınilik hareketleri, sık sık değişen yerel otoritelerin kendi içlerindeki iktidar savaşları ile karmakarışık bir siyasi coğrafya ortaya çıkmış bulunuyordu.

    işte eyyubiler’in bugünkü ermenistan sınırlarından gelip tikrit’e yerleştiği yıllar böyle yıllardır. daha sonra büyük bir imparatorluğa ve islamın kurtarıcısına dönüşecek hanedanın kökenine ilişkin batılı ve arap tarihçilerin birçok çalışması mevcuttur. batılı kimi kaynaklarda kökenine ilişkin arap ve türk yorumu yapılsa da ağırlıklı olarak kürt kimliği vurgulanmıştır. gerçekte selahaddin’i kim nasıl tanımak istiyorsa öyle tanımlamaya çalışmıştır. bunda hükümdarın kudüs’ü ele geçirmesinden önceki yıllarına ilişkin bilginin azlığının da etkisi büyük olmalı. ama vakanüvisleri suçlamamak lazım. çünkü genç ve hırslı yusuf'un emir olabilmesi oldukça zordur. derken yolunu kapatanlar yani amcası şîrkuh , selçuklu atabeyi nureddin zengi (tam da mısır'a yürümek üzereyken) ve onun yerine geçen çocuk yaştaki oğlu salih ismail melik, zamansız ve nedeni anlaşılamayan şekillerde dünyadan ayrılıverirler. yusuf'un bunların ardında parmağı var mıdır bilinemez ama bütün bu tesadüfler zincirinin yusuf'un işine yaradığı kesindir. bütün bunları, bir tarihi şahsiyeti tarafsız algılamak adına not etmek gerekir. kaldı ki haçlıların 2 yy süren hakimiyetine son verebilmesini bir anlamda zengi'yi de dahil ederek bu hükümdar ve komutanların yaptıklarına borçludur. zengiler urfa haçlı krallığına son vermese, şam halkı yedinci lui'yi 2'nci haçlı seferinde rezil etmese vs vs. sonuç olarak selahhaddin’in başarılarının zengi’lerin yaptıklarını tamamlamak olduğunu iddia edersem bile çok abarttığımı düşünmemelisiniz. burada teslim etmek gereken selahaddin’in bütün bunları bütün zerafetiyle tarihe geçecek bir karizma insaf ve adaletlilikle yapmış olmasıdır.

    neyse! başa dönelim: genç yusuf’un ailesi, o dönem abbasi –bağdat- halifeliği içinde yer alan üst düzey bir kürt yetkili ile olan ilişkilerine dayanarak bu bölgede bir kalenin savunma görevini alırlar. belli bir süre bu işi üstlenen eyyubiler halifelik içindeki güç kavgalarında belli bir tarafta yer alınca tikrit’i terk edip şam’a gelirler ve nureddin zengi’nin yanında yer alırlar. nureddin zengi o dönem halifeliğe bağlı olarak şam bölge komutanıdır.

    eyyubi ailesinin, önce abbasi halifeliği içinde tikrit’te bir kalenin savunması ile başlayan yükselişi nureddin zengi’nin yanında yer almalarıyla daha da pekişti. özellikle askeri alanda amcası şirkuh, politik alanda babası eyyup’ün öngörüleriyle, nureddin zengi’nin yardımcılığına kadar yükseldiler. ortamın buna uygun olması eyyubi ailesinin yükselişinin altyapısını oluşturmuştu. islam içi çekişmelerin sonucu olarak fatımi halifeliğinin ele geçirilmesinde eyyubiler önemli askeri roller üstendiler. fatımi halifeliğinin yenilmesi ile beraber eyyubiler vezirlik makamına kadar yükseldiler. vezirlik makamı eyyübiler için maddi/askeri/politik güçlenmelerinin merkezi haline geldi. öyle ki bu durum nureddin zengi’yi bile korkuttu. belki de bu korkuyersiz değildi. nitekim zengi’nin aniden ölmesi şam’ın da eyyubilerin denetimine geçmesini sağladı. eyyubiler islam içindeki dengeleri de gözeterek abbasi halifeliğine bağlılıklarını ilan ettiler. eyyup (selahaddin’in babası) özellikle örgütlenme alanındaki öngörüsü (eyyup ile ilgili kaynaklar sınırlı olmasına rağmen bu örgütçü özellikleriyle ilgili bilgiler vurgulanmıştır) ile halifelik içinde önemli manevra alanı sağladı. bütün bunlar sayesinde bölgede selçukluların bıraktığı otorite boşluğu doldurulmaya başlıyordu. hattin savaşı’na bu gerçeklerin ışığında bakmak savaşın üzerinde geliştiği platformu anlamak konusunda bize tarih bilimsel bir model kurmak imkanı sağlayacaktır.

    2 ekim 1187'de selahaddin kudüs fatihi olarak şehre girdiğinde önceden hıristiyanlara verdiği sözü tuttu ve şiddetten kaçındı, 1099 yılındaki katliamların öcünü almaya kalkmadı. tek bir hıristiyan öldürülmedi, hiç bir yağma yapılmadı. bunu islamı propogandanın bir unsuru kılacak şekilde yüksek islami prensiplere bağlamaksa gerçekçi görünmüyor. amin maaluf gibi yazarlar bize islam ordusu içerisindeki köktenci kanadın haçlı istilasında dökülen kanların öcünün alınmasında ısrarlı olduklarının ve bu hususta hükümdar üzerindeki baskılarını hiç kesmediklerinin ipuçlarını veriyorlar. selahhaddin’in kendisine yakınlığı bilinen (ridley scott’un çizdiği tıfıl karakterin aksine o topraklarda büyümüş ve o günlerde 50’lerinde bulunan) ibelin’li balian’ı eşini kurtarmak üzere surların içine salmasını bu noktada çok manalı buluyorum. selahaddin ile balian arasında bu iznin verilmesi sırasında geçen diyaloğu hiç bilemeyeceğiz. ama kendi ordusu içindeki aşırı uçları, kana kan isteyenleri durdurmak için balian’ı şehre girmesine bile bile gözyumduğunu düşünmek çok uzak bir ihtimal olmasa gerek. emin maaluf’un naklettiği bir anekdot bütün bu varsayımı destekliyor:
    "yaklaşık yüz yıl süren haçlı egemenliğinden sonra, 2 ekim 1187'de, tam da müslümanların hz. muhammed'in kudüs'ten göklere yükselmesini kutladıkları günde selahaddin eyyubi kutsal kent'e girer. kesin emir vardır: batılı olsun, doğulu olsun hiçbir hıristiyan rahatsız edilmeyecektir. selahaddin'in ibelin'li balian'la yaptığı anlaşmaya göre, esir olduklarına göre haçlılar fidye ödeyecektir. fakir hıristiyanların fidyesinin ödenmesinde problem çıkar. selahaddin yaşlı, dul ve yetim haçlıların fidyesini kaldırır. paraya hiç önem vermemesiyle bilinen selahaddin'in hazinedarları ise mutsuzdur. selahaddin onlara şöyle der: "hıristiyanlar her yerde bizim iyiliklerimizi anlatacaklardır."

    kaynakça:

    araplarin gözüyle haçli seferleri (amin maolouf, çeviren: mehmet ali kılıçbay, telos yayıncılık, 1997, 375 sayfa, ) (veya aynı kitabın yapı kredi yayınları’dan ali berktay çevirisi “arapların gözünden haçlı seferleri” 266 sayfa 2008)
    haçlilar çaği 11. yüzyıldan 1517'ye yakındoğu, (p.m. holt, çeviren: özden arıkan, tarih vakfı yurt yayınları, 2003, 243 sayfa)
    batılılar, araplar ve kürtlerin gözüyle selahaddin eyyubi
    abdullah arı kültürel çoğulcu gündem 21 aralık 2007
    http://www.daplatform.com/…hpsessid=6c23c158b366...

    edit by radius: tamamen arapların birlik eksiği olarak görmemek lazım ilk evreleri. hami ve yönetici konumunda türk askerlerinin iktidar savaşı da haçlıları bu kadar rahat ettirdi.
  • kingdom of heaven adlı flimde ridley scott bu savaşı teğet geçmiş,hepimizi sinir etmiştir.bu savaşta eyyubiler haçlıların eline öyle bir verirki sormayın gitsin.tabii filmde bu sahneleri görmek isterdi deli gönül
  • bu savaşı ilginç kılan detaylardan birinin türklerin haçlı ordusunda da savaşması. her ne kadar eyyubi ordusunda müslüman türkmen süvariler olsa da haçlı ordusunda da “turcopole” denilen ve bizanstan temin edilen ortodoks mezhebini benimsemiş hristiyan türkmen süvarilerinin müslümanlara karşı yer aldığı bilinir.
  • bugün 4 temmuz 1187 selahaddin eyyubi'nin latin haçlı krallığı'na son verdiği 1187 hittin zaferi'nin 833. yıldönümüdür. mübarek olsun.
  • bu savaşta haçlı ordusunda 500 tane türkopol denilen ve büyük ihtimal uzlar ve peçeneklerden oluşan hristiyanlaşmış türk askerler de vardı. savaş sonrası guy de lusignan ve renaud de chatillon selahaddin'in huzuruna getirilir. selahaddin kendi eliyle guy de lusignan'a su verir. guy suyu içtikten sonra kaseyi renaud'a uzatır. renaud'da suyu içtikten sonra selahaddin tercümanlara şöyle der. krala söyleyin, renaud'a suyu ben değil kendisi verdi.
    o dönemlerde eğer bir kral, kendisine esir düşen diğer krala eliyle su verirse onun canını bağışlıyor demekti. selahaddin, renaud de chatillon'ın ihanetlerini affetmediğinden guy'u bağışlarken renaud'u orada öldürtür.
  • 1187 yılında selahaddin eyyubi'nin hıristiyan ordusu'nu yenip kudüs'ü geri aldığı haçlı savaşı
  • arn the knight templar filminde bir güzel işlenen savaştır, dileyen o filme de bakabilir.
  • “583 yilinda hattin muharebesi oldu. akka'dan gelirken franklar arkalarinda tek bir yetiskin erkek birakmadilar. sovalyeler ve piyadelerle birlikte 80.200 frank oldugu soylenir. saffuriye'de karargah kurmuslardi. sultan, 12.000 sipahi ve cok sayida piyade ile taberiye'ye ilerledi. taberiye'ye karsi manciniklar dikti, kentin surlarini yerle bir etti ve persembe gunu (2 temmuz 1187) burayi aldi. kontun karisinin ve frank komutaninin bulundugu kale hala direniyordu. sultan gun dogarken lubiye'de mevzilendi. muslumanlar onlarin (franklarin) su kaynaklarini kestiler; sicak bir gundu ve kaleye ates toplari atilmaya baslandi. muzaffereddin gokbori ekili topraklari atese verdi. geceyi musluman kusatmasi altinda gecirdiler ve cumartesi gunu safak sokerken baslayip oglene dek dovustuler. etraflarina ates toplari duserken hattin tepesine tirmandilar ve birbiri ardina tepeden asagi yuvarlanarak yok oldular. aralarinda kont da (trablussam kontu raimond) vardi. onu cikarip gotururlerken selahaddin yolu acti da safed'e gidebildiler. musluman kiliclari hic durmadan franklari biciyordu. tutsak edilenler arasinda baslarinda bulunan guy de lusignan ile kardesi godeffroi ,el-kerak lordu (raynald of châtillon), onfroy ıv de toron ile cubeyl, beyrut ve sayda beyi, templier ile hospitalier tarikatlarinin buyuk ustatlari ve daha baskalari vardi. isa'yi carmiha gerdikleri hac' temsil eden haci* da getirdiler sultana; altin bir mahfazada bulunan hac, mucevherler ve yakutlarla bezeliydi. tutsaklar huzuruna getirildiginde sultan atindan indi ve sukran ifadesi olarak diz ustu cokup topragi optu. cadirina varip tutsaklari da yanina topladi. hukumdarlari sag tarafina, el-kerak lordu da yanina oturttu. sultan, sagina soluna bakinmakta olan kralin susuzluktan bitap dustugunu fark etmisti. hemen bir bardakla su getirilmesini emretti. kral sudan ictikten sonra lorduna da verecek oldu. ama sultan dedi ki, "ben ona su icme izni vermedim." lordu kendi elleriyle oldurmeye ahdetmisti ve dedi ki, "allah'in belasi hain. ant icmistin, ama ihanet ettin ve andini bozdun." sonra yaptigi butun hainlikleri bir bir saydi ona. yerinden kalkip kilicini indirdi ve adami omzundan bicti, arkasindan memluklar isi bitirdiler. kafasini kesip lesini kopeklere attilar. kral prensin olduruldugunu gorunce yuregi korku ve endiseyle doldu. sultan ise caninin bagislanacagina dair soz vererek dedi ki, "bu adam hain bir yalanciydi, bir kereden fazladir ihaneti." sonra sultan, templier ve hospitalier mensuplarina islama donmelerini onerdi. islamiyeti kabul edenlerin cani bagislandi, etmeyenler olduruldu. sultan cok sayida adam oldurdu, geriye kalan hukumdarlarla esirleri de sam'a gonderdi.“
    safedi - el-vafi bi’l-vefeyat.
  • türkiye'de ve ekşi'de bile bu savaşı asıl kazandıran askeri gücün salahaddin'in ordusundaki türk atlı okçular olduğu vurgulanmaz. salahaddin'in taktik becerisi tartışılmaz ama ordusunda türk süvarileri haricinde olan askerlerin haçlıların üstün zırf ve askeri becerileri karşısında ezildikleri çokça görülmüştür. savaşın detaylı anlatımında görüleceği gibi https://www.youtube.com/watch?v=ndxurojd6hq&t=4s selahaddin'in ordusunu türk olmayan kısmı haçlılarla karşılaştığında büyük ölçüde savaş bitmişti. ona rağmen arap piyadelerinin nerdeyse her açıdan çok daha avantajlı olduklar haçlı piyadeleri karşısında bile hemen başarı kazanamadı.

    haçlı savaşlarının tarihinde unutturulmaya çalışılan aslında 2. haçlı seferi olan (bkz: 1101 haçlı seferi)'ne daha sonra türk olan zengi'lerin mücadelesine bakınca ve salahaddin ve amcasının aslında türk savaşçılar arasında yetiştiklerini öğrenince salahaddin'in başarısının arkasında türkler olduğunu daha kolay anlarsınız. zaten salahaddin'den öncesinde olduğu gibi sonrasında da haçlı seferlerini durduranlar hem mısır'da hem anadolu'da türklerdir. daha sonra devlet-i alliye'ye karşı da çok sayıda haçlı seferi olacaktır.

    türklerin haçlılara karşı mücadelesi ve türklerin tarihte oynadığı belirleyici rol günümüzde batı tarafından yok sayılması, haçlı savaşları hakkında çokça anlatılan ve yüceltilenin, filmleri çekilenin, hıttin savaşı ve salahaddin eyyubi olması türk tarihini bilenler için şaşırtıcı değildir. ama tarihimiz batılıların türk yeni nesillerine hatırlatmak istemediği kadar şanlı ve onlar için ise tehlikelidir.
hesabın var mı? giriş yap