• hırs ve azim; ayni seyi yapmanin iki farkli yolu. "hırs"a kin, "azim"e sabır eslik eder.
  • "bazen insanlar, kendini beğenmişlik ya da kibir sözcüğü yerine kulağa daha hoş gelen hırs sözcüğünü kullanarak kendilerini biraz temize çıkarmaya çalışırlar."

    alfred adler (insanı tanıma sanatı)
  • hayatımda ilk defa sayısal oynadım bugün. ilk defa büyük oynadım ve ilk defa parayı bu kadar istedim. zengin olmayı düşündüm, artık para kelimesinin sıkıntılı cümlelerde geçmemesini, iyi arabalara binmeyi, kimseye hesap vermemeyi evet en önemlisi kimseye hesap vermemeyi öylesine istedim ki.

    eryaman'dan kızılay'a giderken istanbul yolu boyunca o lanet paralarla ne yapacağımı düşündüm. durmam bu şehirde dedim, bir dakika durmam. dalga sesleriyle büyüdüm ben(sahi büyüdüm ben), ne işim var bu sarı bozkırda. bir haftadır işsizim ve ne çok pişmanım o lanet patronun suratının orta yerine tükürmediğim için... hep ucu ucuna yetecek kadar para kazandım, kazanmak denir mi buna bilmiyorum, oysa mezun olduğum gün iyi paraları hem de hiç fark etmeden kazanacağımı düşünmüştüm.

    cebimde kuponum vardı, hayatta ilk defa parayı bu denli istiyordum çünkü işsizler hep çok kazanmak isterler. kitaplığımdaki yüzlerce yazar da bu konuda hiç yardımcı olmadılar bana. hadi dostoyevski'de yoktu anlarım, ama nabokov beni bir köşeye çekip at şunu cebine demeliydi. ben bunca yıl her dediklerini yaptım, gösterdikleri yollardan bir santim sapmamaya çalıştım, ne mi oldu? o erdemler hep dibe çektiler beni, çekiyorlar... sevdiğim kadın bile çok uzaklarda şimdi, işsizim, parasızım tüm bunlar yetmezmiş gibi migrenim var.

    bulvar boyunca kızılaya yürüdüm, güzel kadınlar, yakışıklı adamlar, yaşlılar, çocuklar... en çokta güzel kadınlar... yanlarında hayattan ne istediğini bilen, güçlü erkekler. ben hala hayatın anlamını fleetwood mac albümlerinde arıyor, hayatta ne istediğimi bilmekten geçtim hayatın neresinde olduğumu kestiremiyorum.

    aylakılığın bile hakkını vermek lazım... cebimde bir sayısal kuponu, işte ben de hırslıyım, hayattan beklentim akşam çekilecek çekilişin sonucu. işte burdayım, sonunda ben de ölesiye istiyorum o zengin olmayı.

    geri dönüp sıhhiyeye gittim, abdi ipekçi parkında bir banka oturup cebimden çıkarttığım kupona uzun uzun baktım. tüm o hırs bir anda dökülüverdi bedenimden, kuponu yavaş yavaş yırtmaya sonra yırttığım parçaları tekrar yırtmaya başladım. hani ben öyle çabuk ağlayan adamlardan değilim ama...

    http://www.youtube.com/watch?v=rbpg4uxs92y
  • en muazzam bir kalenin bile tek tek taşlardan örüldüğünü kimse aklına getirmez. evet, kaledeki her bir taş, tek tek bir ustanın elinden geçmiştir; ustanın alınterine şahittir. üstelik orada başka bir şey daha vardır; plan, proje...zira taşları rastgele yığmakla kale yapamazsınız. aşama aşama proje doğrultusunda taşları tek tek ait olduğu yere yerleştirmek zorundasınız.

    aynı kural hayatımızdaki çoğu olgu için de geçerlidir. en büyük başarılar bile ancak küçük küçük bir çok başarının toplamından ibarettir. o küçük başarılar, küçük küçük adımlar kafadaki ideal denilen proje çerçevesinde hedefe doğru giden yolu döşerler.

    hırs denilen hastalık, başarı yolunda en büyük engeldir; çünkü hırs insanı bir anda üstesinden gelemeyeceği bir yükün altına girmeye zorlar. o yükün altından kalkamayınca da öğrenilmiş çaresizlik psikolojisi yeni hamleleri engeller. halbuki küçük bir başarıya razı olunsaydı, ondan gelen moral motivasyon sonraki aşamaların yolunu açacaktı.

    başarılı mı olmak istiyorsunuz?

    hırs denilen hastalığı öldürünüz.
  • bütün gücünle allah’a isyan etmekten kaçın. o’nun rahmet kapısına devam
    et. bütün gücünü ve kuvvetini allah için harca. taatında sarfet. yalvar,
    ihtiyaçlarını o’na arz et. başını önüne eğ, kork, hakk’ın gayrına nazar
    etme.

    hevaya koşma, yaptığın işlere karşılık bekleme. ne dünyayı iste. ne de
    ahiretin güzelliklerini talep et. hiçbir şeyden pay talep etme, kendini bir kul gör.
    şunu iyi bil ki; kul ve elindeki bütün mal mülk efendisinindir, hiçbirine karşı hak
    iddiasında bulunamazsın.

    edepli ol… hakk katında her şey ölçülüdür. ne sonra olacak olan önce olur, ne de
    erken gelecek sonraya kalır. zamanı gelince nasibin gelir. istesen de istemesen de
    hakkını alırsın…

    senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. senin için
    olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

    halen kimseye mal olmayan şeyler iki kısımdır: birincisi senin olması ihtimalidir.
    eğer böyle ise o şeye neden hasret çekip üzüntü duyarsın. bugün olmasa dahi, yarın
    o senindir. nasıl olsa bir gün ona kavuşursun.

    ikincisine gelince, senin olmayacak
    şeylerdir. bu durum gerçek ise, yine üzüntün ve çektiğin yorgunluk boştur. nasıl olsa
    sana gelmez. onun ardından koşman sana ne fayda sağlar. sana, ancak boş yere
    zahmet çekmek kalır.

    “gözlerini, dünya ehline verdiğimiz nimetlere uzatma. onlar geçici
    şeylerdir. dünya süsüdür. biz onları tecrübe ediyoruz. rabbın sana verdiği,
    hem devamlı, hem de sonsuzdur.” (taha, 131)

    bu ayet-i kerime’nin hükmüne göre, hakk’tan gayrı şeylere bakman yasaktır.
    ne olursa olsun, dünya için sana yetecek kadar rızık verilmiştir. asıl vazifen ahiret
    için azık hazırlamaktır, ona çalış. bilemezsin, belki dünyalığın bol olsa imanın
    elden gider, helak olurdun…

    (fütuh-ul gayb'dan)
  • şimdi öncelikle şunu belirtmeli; insanlar yaşamak için ılıman iklimleri tercih ederler. sıcak iklimlerde yaşayan yok mudur, vardır; soğuk iklimlerde deseniz keza. yine de ılıman iklimde yaşayan insanlar diğer ikisine nazaran oldukça çoktur. neden? çünkü ılıman iklimlerde yaşamak kolaydır, verimlidir.

    hırslı insanlar bu diğer iki iklime benzerler. onlarla yaşamak, anlaşmak zordur. nedenine gelince, hırs boyutuna taşıdığı konu her ne ise, siz isteseniz de istemeseniz de sizi rakip durumuna sokarlar. ister istemez kendinizi onun yarışı içerisinde bir yarışmacı olarak bulursunuz. yarışmak istemezsiniz, çünkü ılıman iklimin insanısınızdır siz. sizin hırslarınız değil, sadece idealleriniz vardır. gittiğiniz yolda ise amacınız birini devirmek, ezmek değil, sadece önünüze bakıp yürümektir.

    eğer ki çok değer verdiğiniz bir insan bu sıcak iklime alışıksa, bunu hayat tarzı olarak benimsemişse, sizi de dahil ettiği yarışında sizi yoracak, üzecek ve yıpratacaktır. değerlerinizi sorgulatacaktır. çünkü kendisi, aldığı şekil uğruna pek çok değerinden vazgeçmiştir, ki muhtemelen farkında bile değildir. sizse değer vermektesinizdir ona.

    fazla değer vermediğiniz bir insansa ılıman iklim insanlarına doğru kanat açarsınız, ardınıza da bakmazsınız.

    sakın ola önünüze sürülen yarışa dahil olmayın. aksi halde siz de artık o hırslı insana dönüşürsünüz.

    fazlası insanı bayağılaştıran, komikleştiren, değersizleştiren ve huzursuzlaştıran duygu. uzak olsun cümlemizden.
  • kapitalist ahlakın yücelttiği bir duygu.
    yurdumuzda* targıt'ın ülke yaşamına damgasını vurduğu seksenli yıllarda yerleşti, doksanlarda yerini muhkemleştirdi. hırslı olan kişiye haris denildiği düşünülürse aslında pek matah bir şey olmadığı anlaşılır. lakin, sistem artık bireylere hırslı ve dolayısı ile haris olmayı dayattığı için, kötü paranın iyi parayı kovması gibi harisler kardeşlik, kanaatkarlık gibi hasletler barındıran insanları sindirmiş, başarıyı tekellerine alarak, amaca ulaşmak için herşeyin mübah olduğu düşünce evrenlerinde işbilirliği ve başkalarının haklarına dahi göz koymayı meşrulaştırmışlardır.
  • “çok hırslı insanlar toplumda övülür ve hep başarıya ulaştıkları düşünülür. ama hırslı insanlar bana; kendilerini durmadan yıpratan, hiçbir zaman doymayan, başarı için her yol mübah diyecek kadar ilkelerinden uzaklaşabilen insanlar gibi gelirler…”

    (bkz: albert einstein)
  • benim gibi sadece bugünü kurtarmaya bakan biriyseniz sizde bu olgu hiçbir zaman oluşmayacaktır, arada yoklar o arada yoklamalar da , iki kelimeyi bile bir araya getiremeyen insanların sizden kat ve kat yukarlarda olup, size ahkamlar kestiğini gördüğünüz anda olur, ama o an coşar sonra bir anda yok olur yine. hırs değil de çaba önemli benim için aslında onu yaşatmak daha doğru.

    damarlarında hırslarıyla naralar atan insanlardan hep uzak kalmak dileğiyle esen kalın!!!
  • çalışkanlıkla karıştırılmaması gereken.

    hırs tüm hayatınıza yayılır, hatta uykularınıza, rüyalarınıza yastığınıza bulaşır. çalışkanlık günün içinde yer alır, akşam sizinle eve gelmez, koynunuza girmez.

    hırslı insanın gözü kendinden başkasını görmez. çalışkan insanın her zaman önemsediği başka bir insanı ya da hayvanı, canlısı vardır.

    çalışkan insana hırslı derseniz, hiç bilmediğiniz bir yerini kanatırsınız.
hesabın var mı? giriş yap