• türkiye yakın tarihinin önemli figürlerindendir.

    özal'ın yapacağı bir suriye ziyareti öncesi, öcalan'ın şam'da kaldığı apartmana kadar bildiklerini, sürekli fiziki ve teknik takip yapıldığını belgelerle özal'a iletmiş; bunun üzerine özal'la birlikte suriye gezisine katılmıştır.

    turgut özal, hafız esad'la yaptığı temaslarından ardından, esad'dan şam'ı gezdirmesini ister. bu geziye önceden kararlaştırdıkları gibi hiram abas'ı da dahil eder. derken şam'da bulunan öcalan'ın yaşadığı semte kadar gelinir.
    özal tam bu sırada abas'tan aldığı işaret üzerine esad'dan öcalan'ın teslim edilmesini ister.

    hafız esad'ın öcalan'ın bulunduğu yerle ilgili resmi bir bilgisi olmadığını söylemesi üzerine hiram abas, şoföre durmasını söyler. özal da hafız esad'a:

    - haydi inip beraber görelim şu dairede kim var?! deyince hafız esad'ın rengi atar. daha sonra bölgenin güvenli olmadığını söyleyerek özal'ı uzaklaştırır.

    bu olaydan birkaç ay sonra 1988'de önce kartal demirağ özal'a suikast düzenler; eylül 1990'da da hiram abas öldürülür.

    bu arada yukarıdaki anektodu ceviz kabuğu'nda anlatmıştı birisi ama çıkaramadım. bilen varsa bir mesaj atıversin.

    martin edilen kulaklıktan uyardı; emin gürses olabilirmiş.
  • ya bay pipo ya da teşkilatın iki şilahşörü kitabından okumuştum. zamanında türk diplomatların ermeni terörüne (bkz: asala) kurban gitmeye başlamasından sonra, mit'de bu olayla ilgili bir kontgerilla (bkz: karşı terör) ekibi oluşturur ve fransa'ya ermeni diplomatlara karşı eylem için yollar.

    belli bir süre burada tamamen fransız gibi yaşarlar, hiç bir şekilde türkçe iletişim kurmazlar, kendi aralarında. hiram abas'da saint joseph mezunu olduğu için fransızcası çok iyidir. aksanına da dikkat eder türk olduğu anlaşılmasın diye.

    bir akşam restoranda yemek yerden mfö ekibi ya da onlardan biriyle denk gelirler. tabi hiram abas türk olduğunu belli etmemek için ne göz göze gelir ne de herhangi bir diyalog kurar. ama mfö'den biri, bir ara onunla iletişim kurup, "türk müsün" diye sorar. hiram abas şaşırır ve hayır değilim, fransızım der. ama bu durum kafasını çok kurcalar. aksanına, hareketlerine bu kadar dikkat ederken, bir müzisyen tarafından türk olduğu nasıl fark edilir diye.

    aradan yıllar geçer ve bir gün mfö üyeleriyle karşılaştığında, hiram abas, yaşanan olayı hatırlatıp, nasıl türk olduğunu anladıklarını sorar. cevap şöyledir; "türklerden başka hiç bi millet, eti çatalının kenarıyla kesip yemeye kalkmaz, oradan anladık" der.
  • gene, sonradan kitap olarak da basılmış olan "nato's secret armies (operation gladio and terrorism in western europe)" isimli akademik çalışmada kendisinden şöyle de bahsedilir;

    "abas, birleşik amerika devletleri'nde gizli operasyonlar alanında eğitildi ve bir mit ajanı olarak ilk kötü ününü beyrut'ta, 1968 ila 1971 yılları arasında israil gizli servisi mossad ile işbirliği içinde çalışarak filistinliler'e ( - "filistin halkına" olarak da okuyabilirsiniz) karşı başarılı bir şekilde uyguladığı sayısız kanlı saldırı ile elde etti. sabahattin savaşman, eski mit müsteşar yardımcısı, duruşmada bunu doğrulayarak şunları da ekliyordu " (abas) lübnan'da cia ile ortak yürütülen operasyonlarda yer alan, onlardan yüklü ücret ve ikramiyeler temin eden, filistin kamplarındaki solcu gençleri hedef alan ve faaliyetlerde gösterdiği başarı sonucu mükâfatlandırılan bu kişi (...)". türkiye'ye dönüşünden sonra, cia ile yakın ilişkileri sayesinde mit hiyerarşisi içinde hızla yükselen abas; cia tarafından elde tutulmaya|çalıştırılmaya ve hassas terör operasyonlarına ( - şirket|cia tarafından) dahil edilmeye devam edildi. öyle ki, akıl hocası cia istasyon şefi duane clarridge italya'daki cia istasyonunun başına atandığında dahi, abas'ın kariyeri durmaksızın devam etti. clarridge, başkan ronald reagan ve cia şefi bill casey'e doğrudan bağlı olarak çalıştığı 1981'de dahi abas ile olan iletişimini kesmemişti."
  • 1932 yılında dogan 1990 da ölen milli istihbarat teskilatı mensubudur.
    pek cok karanlık olayın sorumlusu olarak anılır.
    1968 -1990 arası bu ulkede; sorgulanan/işkence edilen, ölen pek cok gencin nasıl bir oyunun kurbanları oldugunu en iyi bilen insanlardan biri oldugu bilinir.
    kızıldere den, kanlı 1 mayısa, işkencelerden, mafia orgutlenmelerine, kontr gerilla dan, yeşil namlı kişinin eylemlerine kadar.. pek cok olayın icinde oldugu iddia edilir.
    kimilerine göre mason dur, kimilerine gore hem sebetaycı hem masondur. kimilerine gore sadece antikomunistdir...
    kimilerine gore mit ten baska gizli servislere de calısan bir ajandır.
  • daniele ganser şöyle yazmıştır kendisi için; "cia istasyon şefi clarrigde'le "kardeşten de öte" bir ilişkisi bulunan türk cia ajanı hiram abas, 1 mayıs katliamı'nda * bizzat yer almıştı... soruşturma sırasında, video ve ses kayıtları birdenbire ortadan kayboldu."
  • "new york’taki türk konsolosluğundan 15 gün süreli uyduruk bir pasaport verdiler, kalktım memlekete döndüm, kalbim pır pır. havaalanında sivil bir görevli karşıladı, arkalarda bir odaya götürdü, kimlik tesbiti, hafiften sorgu. yanında gençten sevimli bir kadın, sessiz oturuyor. sanırım standart prosedür: sorguya çekilen kişi ürkmesin, rahat hissetsin diye yanlarında bir kadın bulunduruyorlar. elkitabında yazıyordur.

    iki-üç ay kadar belli aralıklarla sorgu sürdü. eve gitmeme izin verdiler ama gözetleme altında olduğumu da özenle hissettirdiler. istanbul valiliğinin alt katında garip, metruk yerler var, kaybolsan izin bile bulunmaz. bir iki defa oraya aldılar, ama sair zamanda kafeteryada, kebapçıda oturup “sohbet” ediyoruz. sivil arabayla birkaç defa bir yerlere gittik, trafik polisleri selam duruyor.

    ocak ayında bir gün “büyüklerimiz de seni sorguya çekecek” dediler, telaş içinde. arabaya binildi, gözlerimi bağlayıp yere çömelttiler. anladığım kadarıyla boğaz köprüsünden iki veya üç kere geçtik. bahçe içinde karanlık bir eve girdik. gözbağını çıkartmadan, bir çömeltip bir yürüterek alt katlarda bir hücreye aldılar. kemerimle bağcıklarımı çıkarttırdılar, cebimdeki her şeyi de “eğer çıkarsan geri veririz” deyip aldılar. kilit kelime, “eğer”.

    iki saat gözüm bağlı bekledikten sonra sorguya alındım. penceresiz büyük bir oda, ortada tahta bir sandalyede ben, aynen filmlerdeki gibi, karşımda iki sorgucu. biri belli ki kötü polis rolünde, aptal aptal laflar edip beni kışkırtmaya çalışıyor: “asalacısın hadi itiraf et, pişmanlık yasasından faydalan.” öteki az konuşuyor, ama yüzüne bakar bakmaz görülüyor ki zeki ve mütehakkim biri, makamdan değil kişilikten gelen otoriteye sahip; rafine türkçe konuşuyor. “bu adamla aramızda sınıfsal dayanışma var, bundan bana zarar gelmez” diye düşündüm. rahat olmaya karar verdim.

    kaç dil bildiğimi sordu, her birini uzun uzun ayrıntılı olarak deşti. seyahatlerimi sordu, özellikle güney amerika üzerinde durdu. “ermeni milliyetçisi misin?” dedi. milliyetçiliğin her türlüsünün ahmaklık olduğunu düşündüğümü söyledim, türkiye’den örnekler vererek. atatürk? atatürk milliyetçiliği denen şeyin birleştirici ve insancıl bir ideoloji olduğunu düşünmediğimi söyledim, açık ve net. “o zaman sen masonsun” dedi. hadi, çattık belaya, kominist değilsen asalacı, asalacı değilsen masonsun! valla billa değilim dedim, inandırıcı olmaya çalışarak. hatta masonlara dair atıp tuttum, kıt bilgimle.

    peki dediler, sen git askerliğini yap. dönüşte görüşürüz. askerde tabii başımıza başka belalar geldi, hapislere düştük, gazetelere çıktık. dönüşte bir daha ne aradılar, ne sordular.

    iki sene sonra hayret verici bir şekilde bütün gazetelerde mit müsteşar yardımcısı hiram abas'ın fotoğrafı çıkmaya başladı. kültürlü sorgucumu derhal tanıdım. birkaç ay sonra da sokak ortasında vurup öldürdüler.

    'hiram' adının ne anlama geldiğini o zaman da fark etmedim. jeton birkaç yıl sonra soner yalçın'ın kitabını okuyunca düştü. meğer 'buradan sağ çıkmam herhalde' dediğim sorgu bir çeşit iş mülakatıymış."

    (sevan nişanyan, hiram abas, agos, 21.11.2008)
  • kurtlar vadisinde aslan bey karakteriyle tanıtılmaya çalısılmıstır.aslan beyin öldürülme sahnesi hiram abas'ın öldürülme sahnesiyle benzerlik gösterir,aslan bey arabanın icin de son nefesini verirken pala ile göz göze gelir,hiram abas ta abdullah catlı'yla
    (bkz: bay pipo)
  • 26 eylül 1990 tarihinde, çiftehavuzlar mahur sokak'ta arabasının içinde, 7.65 çapında bir silah kullanılarak arkasından vurulmak suretiyle öldürüldü. eylemi dev-sol üstlendi. öldürüldüğünde mit müsteşar yardımcılığı'ndan emekliydi. çalışma hayatı boyunca anti-komünistliği ve solcu düşmanlığıyla ünlenmişti. öyle ki mossad ve cia'den yüklü maaşlar aldığı dedikoduları gırla gidiyordu. yükselmesinde mossad ve cia ile olan ilişkilerinin olduğu da çok göze batmıştı. filistin'deki solcu katliamında da başrolde olması da bunu doğruluyor aslında.
    bu nedenle de emekliliği sonrası dev-sol'un ilk hedefi durumdaydı.

    (bkz: fevzi gandur)
    (bkz: paşa güven)
    (bkz: frank terpil)
  • sürekli taşıdığı silahı 357 magnum model falan değildi. 357 magnum model diye de bi silah yok zaten. .357 magnum mühimmat kullanan silah olur.

    rahmetli silahları severmiş. permiyle getirtir. bir süre kullanır, sonra satarmış. 357 magnum mühimmat kullanan smith wesson model 686 almış, kullanmış, satmış. hepsi bu.. öldüğünde de üstünde yine permiyle gelen 9mm walther p5 vardı. muhtemelen onu da kullanıp satacaktı. bu magnum işini abartan tamamen soner yalçın.

    öyle uçan kaçan, operasyondan operasyona koşan, amir memur dinlemeyen bir adem de değilmiş. aksine hırslı birisi. şikayet mektuplarıyla (bazen isimsiz, bazen aleni) amirlerini üst makamlara sık sık bildirmekte beis görmeyen tipik türk memuru. zaten meşhur mit raporu (1. olan) hadisesi de kendisinin işi. basbayağı dönemin müsteşarının görevden alınmasını sağlamak için yapılan bir faaliyet.

    aynı ekolden gelen ve bu ihbar-ifşa işlerini kendisinden öğrenen mehmet eymür de aynı yolda devam etti, mit raporlarının 2.sini de yayınlayıp devleti için çalışan, görev yapan yüzlerce insanın hayatını kararttı. dağda bayırda terörist peşinde koşan, teröristi bulduğu yerde ait olduğu yere gömen insanların hayatı bu tuhaf ispiyon-espiyonaj zihniyeti yüzünden perişan oldu.

    allah rahmet etsin. o dönemler sürekli gazete dergilerde fotoğrafı basılır, yayınlanırdı. basıp yayınlayan da, bence türkiye’nin en ilginç oluşumu olan, perinçek’ci yayınlardı.

    vefat ettikten sonra kendisinin vaktiyle açıktan-gizliden ifşa edip, kendince mücadele ettiği ağar ekibini de eymür ifşa etti.

    ilginç işler..
  • mit eski mustesar yardimcisi. 1990'da bir suikast sonucu oldurulmustur.
hesabın var mı? giriş yap