• sizi en iyi sonuca sadece yaklastirabilen ama optimal solutionu vermesi kesin olmayan yontemler butunu.
  • kampüs vesair yerlerde çimenliklerin kelleşen, patika haline gelen yerlerine sonradan taş döşenmesi de buna güzel bir örnektir

    mimar sinanın ilköğretimde okutulan eğri minare hikayesi de bir şekilde bu kavramı çağrıştırır
  • elm yani elaboration likelihood modele (detaylandirma olasiligi modeli) gore beynimizin iki cesit bilgi isleme turunden birinin yapi tasini olusturandir. misal ustunde yumusak gorunumlu pofuduk bir kedi resmi olan mendil, tuvalet kagidi, ve benzeri urunlere bakan tuketici oncelikle 'yumusak tuy dolayisiyla yumusak kagit' baglantisini kurmaktaymis kafasinda. burada heuristic cue yani ipucu kedidir. ipucu fiyat olsa (ve kedi olmasa), yumusak kedi-yumusak kagit gibi bir kisa yol baglantisindan ziyade beynimizin fiyatla ilgili bilgiyi kullanarak merkezi yoldan fikir olusturma veya karar verme yoluna gidecegi iddia edilir.
  • tam turkce karsiligi sezgisel demek
  • bilinen ilk sezgisel yöntem ikinci dünya savaşı sırasında alan turing tarafından kullanılmış ve yine alan turing tarafından sezgisel arama olarak isimlendirilmiştir. turing makineleri enigma şifreleri üzerinde kesin bir çözüm yapamasa da şifreli mesajlar üzerinden bazı kelime, koordinat ve zaman bilgilerine ulaşarak ikinci dünya savaşının seyrini değiştirmiştir.
    1960-1970 yılları arasında john holland ve arkadaşları tarafından genetik algoritmalar geliştirilerek sezgi ötesi yöntemler (bkz: metaheuristic) kullanılmaya başlanmıştır. bu algoritmalar darwin'in evrim teorisi ve doğal seçilim yöntemini baz alarak optimum çözüme yaklaşan sezgisel algoritmalar bütünüdür ve günümüzde hala en yaygın kullanıma sahiptirler.
    (bkz: genetik algoritma/@kabahatinbuyugukendisindeolanadam)
  • her ne kadar optimal çözümler yerine suboptimal dediğimiz daha kötü sonuçları bulmaya sebep olsa da çoğu zaman optimal sonuçları ortaya koyan algoritmaların yerine tercih edilir.

    bunun sebeplerin başında heuristiclerin hesaplanmasının optimal sonuçları veren algoritmalara göre daha kısa sürmesidir. örnek vermek gerekirse eğer sizin algoritmanız bir problemin optimal çözümünü 10 saatte veriyor, fakat heuristic methodunuz aynı problemle ilgili bir çözümü 2 dakikada veriyorsa ve de bulduğu çözüm optimala çok yakınsa heuristic tercih edilir.

    fakat hesaplama sürecinin kısa olması heuristiclerin tercih edilmesinde ana sebep değildir. bir diğer önemli noktada optimal çözümlerin gerçek dünyadaki sistemlere tam olarak adapte edilememesidir. bu süreçte muhakkak çözümde ufakta olsa bir kaç değişiklik yapılır ve dolayısıyla gerçek dünyada değiştirilen optimal çözüm suboptimal sonuçlar doğurur. fakat heuristic çözümler daha kolay bir şekilde gerçek dünya sistemlerine adapte edilebilir ve de optimal sonuca göre heuristic çözümde oluşan kayıp çoğu zaman az önce bahsettiğim optimal çözümlerin uygulanma esasında ortaya çıkan kayıplardan daha azdır.
  • bilgisayarın insana karşı olduğu oyun programlarında (satranç, tavla vb.), algoritma geliştirilemeyen durumlarda uygulanan tarama, seçme ve optimizasyon yöntemleri
  • karşıtı: algorithmic
  • insanlar günlük yaşamlarını bir bakıma heuristic'ler ile idame ettirmekteler ve zihinlerin çalışma mekanizması yine bu şekilde: o ana dek öğrenilmiş birtakım düşünce, davranış ve belki düşünme biçimi arasından uygun olanlar, cpu tarafından hiç yorulmadan kullanılıyor. heuristic yerine mental model* da denebilir belki, ama bu durumları genellikle satrançta bullet/blitz ya da klasik oyun ile örneklendirdiğim için heuristic demeyi tercih ediyorum,

    bullet ya da blitz oynarken bir süre kısıtı olduğundan, açılış hamleleri çoğunlukla otomatiğe bağlanmış şekilde yapılır, devamındaki hamleler de sezgisel hamleler olur. klasik satrançta ise sezgisellik arka plandadır: tek hamle üzerine dahi bolca düşünülecek vakit vardır, bolca düşünülür. kısa süreli ve de sezgiselliğe başvurmak durumunda kalınan oyun da, aksine göre fazla yüzeysel bir oyun olarak kalmaktan öteye gidemez.

    günlük yaşamda bu sezgisel davranma hali kültüre işlemiş, ve bu da insanların aynı bullet/blitz oyunlarındaki gibi bir yüzeysellikte sıkışıp kalmalarına neden oluyor. aslında bu konu özelinde heuristic dediğimde aklıma, insanların belirli durumlarda/anlarda nasıl davrandıklarını belirleme yöntemlerinden ziyade bütünüyle heuristic olan ve olmayan insan zihni ayrımı geliyor,

    bazen, -genellikle alt sınıfa mensup olup bilişsel yetenekleri oldukça düşük görünen- bir insanın absürt/akılalmaz bir davranışını veya davranışlarını görür ve içimizden "bu yaşa kadar nasıl gelmiş" diye sorar, o kişinin hayatını nasıl idame ettirebildiğini, belki çoluk çocuk sahibi olup ev geçindirebildiğini sorgularız: işte o insan* çoğu zaman dar bir dünyaya sahiptir ve yaşama biçimi tümüyle heuristic'lerden ibarettir. erkeği eve para getirmek için işe gidip gelir, olur da işten çıkarılırsa -haliyle- iş araması gerektiğini bilir; kadını da evi idare etmek için, çocukla başa çıkmak için asgari yetilere sahiptir: ev dağıldığında ortalığı toparlaması gerektiğini bilir; akşam için yemek yoksa ve yemeklik malzeme de yoksa markete gidip bir şeyler alması gerektiğini bilir, ve bir şekilde böyle yaşanır. (eklenmesine pek gerek olmayan ama ekleyesimin geldiği parantez: bazen ruhen temiz olmadığı çok belli olan bazı insanların bedenen nasıl temiz göründüklerine şaşırdığım olur; "onu da yapamaması gerek" gibi bir düşünce belirir. bu düşünce ise devamında, o temizliğin muhtemelen öğrenilmiş bir tekrardan ibaret olduğunu ve o kişinin temizliğe önem veriyor olmasından ileri gelmediğini düşündürür. bir de, bu temizliğin görünürde olmakla kaldığını düşünürür) neyse,

    işte, önceki paragraftaki anlatımlardaki insanlar tamamen otomatiğe bağlamış halde yaşamakta gibiler ve bu insanların "bütünüyle heuristic olan bir zihne sahip olan" insanlar olduğunu söyleyebiliriz/söyleyelim. kolaylık olsun diye de bu kategoriyi kısaca heuristic zihin diye adlandıralım. aksi zihin için ise, yine satrançtan ve bence bir önceki örneğe göre daha keskin, nokta atışı bir örnek,

    ilkokul zamanlarında oynadığım satranç -ilk iki-üç hamleden sonra- tamamen "o öyle olursa bu böyle olur, şu şöyle olursa şu şöyle olur" şeklinde, en az oyun kalitesinin düşüklüğü kadar arı olan bir akıl yürütmeden ibaretti ve bir bilenle/eğitmenle satranca başlamamış olan herkesin de muhtemelen ilk oyunları böyle olmuş, herhangi bir sezgisellik barındıramamıştır. işte heuristic olmayan zihin, tam olarak böyle bir arı zihin: belirli sezgisel davranışlara, tutumlara ve düşünce biçimlerine başvurmaya yöneltecek olgular barındırmayan, sınırları çizilmemiş, kapana kısılmamış olan zihin.

    heuristiclerle çalışan zihin chatgpt gibi,

    herhangi iyi bir yazılımcı, chatgpt'nin, projesinde/işinde takıldığı noktalarda kendisine az ya da çok bir ölçüde yardımcı olabileceğini (aynı heuristicler gibi: zaman kazandırabileceğini) bilir; bununla beraber, ufak ölçekli bir projenin kodunu dahi chatgpt'ye baştan sona yazdıramayacağını da bilir. iyi yazılımcı ise, hayata geçirilmesi gereken projeye dair hiçbir bilgi birikimi olmasa dahi, sahip olduğu yazılımcı nosyonu sayesinde herhangi bir projeyi uçtan uca tamamlayabilir, yani, tamamlama yetisine sahiptir. chatgpt ise bu yetiye sahip değildir: chatgpt bir insan bedeninde vücut bulsa (bir insanın beyni sökülüp yerine chatgpt takılmış olsa) ve eli kolu olsa, bilgisayar kullanabilse, herhangi iyi bir yazılımcının baştan sona geliştirebileceği o ufak ölçekli projeyi geliştirmekten yoksun olacaktır. örneği de örneklendirmiş gibi olacağım ama: bu farklılık, yetkin bir profesörün "kesin öyledir ya" gibi bir -sürekli- yaklaşımla/tutumla yeni bir matematik** formülü bulma ihtimalinin; profesör olmayan, hatta başta çok temel bir matematik bilgisi bulunan bir matematiksever olan, ancak doğru yaklaşımlardan asla şaşmayan bir insanın zaman içerisinde yeni bir formül bulması ihtimaline göre çok düşük olması gibidir. aslında ihtimal karşılaştırmasından ziyade şöyle söylemek gerekir: "kesin öyledir ya" gibi bir atma tutmayla bir formüle ulaşma ihtimali yoktur denebilir; diğer durumda ise böyle bir ihtimal mevcuttur. sezgisel çalışmak zorunda olması, chatgpt'nin* kısıtıdır; "yazılımcı nosyonu" veya "doğru yaklaşım" dediğim şeylerse sezgisellikten tamamen uzaktır: en primitif alet edevatın bulunduğu ufak bir alet çantası gibilerdir ve bu nedenle daha kompleks görünen araçların yapamayacaklarını yapabilme potansiyelini barındırırlar; herhangi bir şeyi üretebilmek gibi bir esnekliğe sahiplerdir.

    şimdi konu ilerlesin,

    bana göre, yalnızca bir sınıfa mensup insanların bir bölümü değil, sınıftan veya bilişsel yetenekten tümüyle bağımsız olarak, insanlığın neredeyse tümü heuristic zihin kategorisinde; heuristic zihin sahibi.

    heuristic zihin sahibi olmak/olmamak ile entelektüelite, ya da bir şeyler bilmek/düşünmek, birbirinden tamamen bağımsız olgulardır, öyle ki, bir filozof dahi heuristic zihin sahibi olabilir. aziz sancar, bu yazıyı yazarken heuristic zihin için aklıma gelen bir* örnek (bunu sadece, aziz sancar'ın nobel ödülü aldığı seneki konuşmalarından/röportajlarından hatırımda kalan izlenim aracılığıyla söylüyorum: hatırladığıma göre aziz sancar, bilim insanı kimliği bir kenara bırakıldığında oldukça normal* bir insan* profilindeydi), ve en büyük filozofların dahi yaptıkları yalnızca, aynı aziz sancar'ın kimya alanı üzerine eğilmiş olması gibi belirli konular/alanlar üzerine eğilmek olabilir. bu üzerinde durulan, çokça çalışılan/kafa-yorulan konuların belirli düşünsel/felsefi konular olması ise, bu konular üzerine eğilen insanların zihinlerinin, aynı kendileri gibi diğer konular üzerine eğilmiş olan insanların zihninden farklı biçimde çalıştığına dair bir gösterge değildir. en büyük filozoflar dahi heuristic zihin sahibi olabilir -ve bence bu çoğu için hiç de düşük bir ihtimal değildir.

    yazının başında "bu yaşa kadar nasıl geldi" gibi bir sorunun akla düşmesine neden olabildiğini söylediğim insanların tümüyle sezgisel yaşıyor olduğu hakkında sanırım herkes kolaylıkla hemfikir olabilir ve zaten o yüzden bu kadar açık bir örnekle başladı yazı. o insanlar daha ilkel bir noktada, mesela gelişigüzel bir isimlendirme yapmak gerekirse "davranışlar" düzleminde sezgisellik kapanına kısılmışken, bilişsel düzeyi en yüksek insanların çoğu ise mesela kapana "düşünce biçimleri" düzleminde kısılmış olabilir ve dolayısıyla bu insanların ne tür bir kapana kısıldığını açıklamak davranışlar düzlemindeki kadar kolay olmayabilir, ama şimdi oralara gelmeye çalışıyor olacağım,

    -

    heuristic zihne bir alternatif tanım, "halihazırda var olan yollardan, örüntülerden, paradigmalardan bir başka yola sapamayan zihin" şeklinde olabilir. burada "başka yola sapmak" ile kastedilen basit tercihler/eylemler değildir,

    toplumun tümüne ters gidip şehirdeki refah yaşamını elinin tersiyle iten ve hayatının kalanını doğada, belirli noktalardan daha çetin şartlarda geçirme kararı alan bir insanı düşünelim (ve bunun asla bir beyaz yakalı hevesi olmadığını: doğaya gerçekten fazlaca tutkulu bir insandan gelen hakiki bir arzu olduğunu) (örneği güçlendirmek adına "şehirden kaçma" konsepti yerine daha sıradışı bir tercih de aklına getirebilir okuyucu; benim aklıma gelmedi): bu insanın bu denli ayrık olan bu tercihinin dahi, heuristic olmayan bir zihne sahip olup olmaması ile hiçbir ilişkisi yoktur.

    öncelikle, heuristic zihin üzerine konuşurken eylemleri değil, *düşünceleri ele almamız gerektiğini bilmemiz gerekir. yani, verdiğim örnekte ele almamız gereken nokta o kişinin doğada yaşamak için harekete geçmiş olması değil, doğa ile iç içe yaşamayı düşünmüş olmasıdır. sonrasında ise, heuristic zihne sahip olup olmamanın, bir konu ya da konular hakkında çoğunluktan farklı düşünüyor olmaktan veya özgün düşünebilme yetisinden tamamen bağımsız olduğu üzerine konuşmaya başlayabiliriz: heuristic olmayan zihin, "çeşitli konular hakkında diğerlerinden farklı/özgün düşünebilen/düşünmüş olan" zihin değil; tümüyle farklı bir düşünme paradigmasına sahip olan zihindir:

    aynı chatgpt'nin bir modele bağımlı olarak çalışması gibi, insan zihni de *bir modele bağımlı olarak çalışır, ve bu model insana "düşünme yetisi" sunduğu gibi "özgün düşünebilme yetisi" de sunar. dolayısıyla, konular üzerine farklı/özgün düşünüyor olmak zihnin o modele bağımlı biçimde çalışmadığının bir işareti değildir; özgün düşünenlerin de bu modelin sınırları içerisinde kalmış olması olasıdır. şehirden kaçma örneğindeki gibi alınan tekil/radikal kararların, veya en önemli* konular hakkında özgün ve rasyonel fikirler ortaya atmış veya atabiliyor olmanın, kişinin heuristic zihin ya da öyle olmayan zihin kategorisinden hangisine dahi olduğu konusu ile ilgisi yoktur. heuristic olmayan zihnin özgün düşünebilmeyle paket halinde bulunması elbette çok muhtemeldir ve arada bir korelasyon olabilir; ama mesela "insan, özgün düşünebilme yetisi ölçüsünde heuristic zihinden uzaklaşmıştır" gibi bir önermenin doğruluk payı hiç olmayabilir.

    heuristic olmayan zihin, satrançta yepyeni bir açılış veya varyant keşfedenin/keşfedebilenin değil; açılış ve varyantlardan tümüyle bağımsız hareket edebilenin zihni olabilir. heuristic zihin ve öyle olmayan zihin ayrımı yapılırken nelerin düşünüldüğü değil, nasıl düşünüldüğü, yani, zihnin çalışma mekanizması mevzubahistir.

    insan zihninin tabi olduğu ve yalnızca sınırlı sayıda insanın kapanından kurtulabildiği o modelin oldukça tekdüze ve bağnaz bir çalışma örüntüsü vardır; "heuristic zihin" dediğimde gözümün önünde bir insanın kafa tasının içi ve orada ilkel, kendinin pek farkında olmayan bir zihnin imgesi beliriyor ve bunu yazıya dökmek benim için oldukça zor olduğundan temsili bir çizim*,

    * (alternatif)

    (sol üst: 1, sağ üst: 2, alt: 3)

    insan yalnızca konular üzerine düşünür, düşünür, ve bir diğer konuya geçer -veya geçmez. bilişsel anlamda en yetkin görünen insanların dahi metodu/örüntüsü aynıdır: kitap okumak, kendini geliştirmek, belki dil öğrenmek vesaire. sanki mevcut konular dışında konuşulacak herhangi bir konu yokmuşçasına mevcut konuların en mühim görünen başlıkları üzerine konuşulup durulur; mesela bunu yapan insanlardan birine "neden sürekli başkalarının tanımlamaları üzerine hayatını inşa ve heba ettiği" gibi bir soru yöneltilirse de, o insan çoğunluğun aksine bu soruyla tamamen yüzleşebilecek olgunlukta olsa ve bir şekilde soruyu yönelten hakkında "haklı olabilir" diye düşünse dahi, "peki başka ne üzerine konuşulabilir ki" diye de düşünür devamında, çok muhtemeldir bu. 1 ve 2'deki heuristic zihnin sınır çizgilerinin bu durumu ifade ettiği söylenebilir: heuristic zihin, başkalarının açılış ve varyantlarına bağlı olan ve bunların dışına çıkamayan zihindir.

    belki kitap okumak "bir gereklilik" olmayabilir; belki kendini geliştirmek anlamlı bir noktadan sonra elzem değildir (ve mesela bu anlamlı nokta oldukça mantıksal/teorik bir biçimde belirlenebilir). dil öğrenmek ise belki hiç önemli veya öncelikli değildir. en düşünsel insanların dahi yol yordamı, "bu yaşa kadar nasıl gelmiş" sorusunu akla getiren insanların davranışlar düzlemindeki "çalış, evlen, çocuk büyüt" akışı ile benzerlik gösterir: birinde televizyonda ne varsa o izlenir; diğerinin en uç noktasında da, en düşünsel, felsefi kitaplarda ne varsa onlar üzerine düşünülür, konuşulur, yazılır çizilir.

    "bu yaşa nasıl gelmiş" diye merak ettiren insanın zihni 1'deki gibiyse, bilişsel anlamda çok daha ileri noktalarda olan, ama mesela yalnızca mevcut konular kapanına kısılmış olan insanın zihni 2'deki gibidir: zihinler aynı sezgisel model ile çalışır, sadece, biri diğerinden daha maharetlidir (grafları çizerken yaşadığım a4 kısıtı yanıltmasın: 2'nin nod ve nodlar arası bağlantı sayısı, 1'inkinden binlerce kat daha fazla ve dolayısıyla çok daha gelişkin olabilir). "mevcut konular kapanına kısılmış olan" dedim, ama anlatmak istediğimin mevcut konular üzerine konuşuyor olup olmamak ile de doğrudan bir ilişkisi yok aslında (heuristic olmayan zihin de elbette böyle konular üzerine konuşabilir/konuşur) ve o yüzden sanırım daha pratik örnekler gerekecek,

    bilişsel yetileri az çok iyi seviyede olan insan, alişan'ın veya serdar ortaç'ın 3'teki gibi bir zihne sahip olamadığını; 1 ve 2'deki tekdüze modelin muhtemelen ilkel bir versiyonuna sahip olduğunu tahmin edebilir. hatta mesela kişi, alişan ya da serdar ortaç'ın pek akil bir izlenim vermediği herhangi bir kesitini izlese, "onun hakkında ondan daha fazla farkındalık sahibi olduğunu" da düşünebilir, ve bu "onun hakkında ondan daha fazla farkında olma" konusu, spesifik bir konu veya konular özelinde değil de o kişinin bütünü ile ilgiliyse, farkında olan kişi, kendisinin farkında olamayan diğer kişinin zihninin kendininkinden daha primitif bir zihin olduğunu kolaylıkla düşünebilir (ve muhtemelen -bilinç düzeyinde olmasa dahi- düşünür). konuyu "primitif zihne" getirmem sadece ve sadece, heuristic zihni zihinlerde pratik anlamda en iyi canlandırabilecek ifadelerden birinin "primitif" kelimesi olduğunu düşünmemden kaynaklı. yoksa, "heuristic zihnin heuristic olmayan zihne göre daha primitif olabileceği" gibi bir söylem varsayalım bir hata barındırmıyor olsa dahi, "primitif olma" ifadesi bu yazıda, yazı tamamen teorik bir yazı olsa idi muhtemelen geçmezdi.

    graflarla alakalı,

    - özgün düşünebilmek, grafın çok uzağında bir yerdeki bilinmez bir noda bağlantı çekmek gibidir,
    - rasyonel düşünebilmek, nodlar arası bağlantıların güçlülüğü/zayıflığı ile, hatta belki olup/olmaması ile ilişkilidir,
    - çok düşünmek*, daha çok nodlu bir grafa ulaşmada yardımcı olabilir,
    - zihnin çalışma hızı, hızlı düşünmek veya zeka; düşünme anlarında bağlantıları daha hızlı kurabilmeye yarayabilir,

    ve bu yetilerin hiçbiri 3. grafa sahip olmanın garantörü değildir; heuristic olmayan zihin ile doğrudan ilişkili değildir. bu yetilerin tümüne iyi seviyelerde sahip olan bir insan yine de heuristic zihin sahibi olabilir: bu yetiler "nelerin düşünüldüğü veya düşünülebileceği" ile ilgilidir; "nasıl düşünüldüğü" ile ilgili değil.

    3. grafla alakalı,

    - bu graftaki bağlantılar, heuristic zihindeki, yani 1 ve 2. graflardaki tekdüze bağlantılardan çok daha iyi/güçlü/sağlıklı olduklarını değil, yalnızca, zihnin heuristic zihinden farklı çalıştığını simgeleme amacıyla farklı farklı ve dikkat çekici biçimde çizilmiştir*. sadece, 1 ve 2. graflardaki bağlantıların tek tip olması, bağlantıları tek tip olan bir modele bağlı kalındığının bir göstergesidir, ve işte bu da 3 ve diğer graflar arasındaki nihai fark ile doğrudan ilişkilidir; bu nihai farkın nedenidir. nihai fark sınır çizgisidir: heuristic zihin bir modele bağlı kaldığından mecburi olarak sınırlanmış haldedir; bir modele bağlı olmayan zihin ise böyle bir sınıra sahip değildir.

    (yazıyı paylaşmadan hemen önce eklenen not: fikrinin çıkış noktası itibarıyla yazının, anlatılmak istenenin özü burada bitti; yazı buraya kadar okunsa recency effect dolayısıyla yazıda asıl anlatılmak istenen çok daha iyi özümsenebilir, akılda kalabilir. yazının devamında daha çok, "kimin heuristic zihin sahibi olup olmayabileceği" gibi daha önemsiz konu başlıkları üzerinde durulmakta)

    ---

    en düşünsel addedilen çevrelerin dahi mesela "gelişmek için okumanın elzem olduğu" gibi bir iddiayı onaylamadan edemeyecek olması, herkesin biraz serdar ortaç olduğuna delalettir. "okuma** ve yalnızca okunanlar, mevcut olanlar üzerine düşünme, bağlantılar kurma, üretme" örüntüsü, aynı, yazının başlarında gelişigüzel tanımlanan "davranışlar düzlemi"ndeki yaygın "evlenme, çocuk yetiştirme ve televizyon izleme" örüntüsü gibi hantal ve heuristic zihnin sınırlarının kapanında olan, ve öznesinin bu kapanın farkında olamadığı bir örüntüdür, modeldir, chatgpt'dir, açılış/varyanttır.

    bir zihnin hangi kategoride olduğu nasıl anlaşılabilir,

    heuristic zihin mesela ancak* "ben diğerlerinden daha iyi düşünüyorum" diyen, "ben çok daha iyi bağlantılar kurabiliyorum" diyen zihin olabilir. diğerleri ile aynıdır, sadece, onlardan iyi veya kötüdür. heuristic olmayan zihnin ise aklına mesela bir noktada, diğerlerinden tamamen farklı düşünsel süreçlere sahip olduğu gibi bir düşünce gelmiş olabilir. akla düşen böyle bir düşüncenin çıkış noktasıysa belirli konular üzerine düşünmek/eğilmek, "önemli konular" üzerine yoğunlaşmak ile ilgili değildir, sadece, zihnin çalışma mekanizması ile ilgilidir.

    zaten oldukça nadir bulunan heuristic olmayan zihnin "öyle" olduğunu anlamak, bir de ortaya yeterince veri koymadıysa oldukça zor olabilir, ama heuristic zihni fark etmek -elbette hata payı her zaman olmakla beraber- çok kolaydır: neler söylüyor olduğundan, hatta daha düşüncelere geçmeden davranışlarından, konuşma biçiminden dahi kolaylıkla anlaşılabilir. herkesin sadık kaldığı örüntüler davranışlarda da, iletişimde de kendini gösterir ve bu örüntülere uyum sağlıyor olmak ile düşünsel örüntülere uyum sağlıyor olmak arasında bir korelasyonun bulunması çok muhtemeldir. elbette bir insan 'hayatta kalmak' adına mevcut örüntülere uyum sağlamak durumunda olabilir (ve yukarıdaki "hata payı" parantezi büyük ölçüde böyle bir nedendendi) ve -mış gibi davranabilir; bunu da dikkate almak gerekir. ama en nihayetinde oldukça nadir bulunan zihin "heuristic olmayan zihin"dir ve davranışta/iletişimde -mış gibi yapanların dahi (burada çok spesifik olan ve nadir rastlanabilecek bir "-mış gibi yapma" eyleminden bahsedilmektedir; ona rağmen "dahi" kelimesi kullanılmaktadır) heuristic zihin sahibi olma ihtimali oldukça yüksektir.

    yakın zamanda izlediğim bu programdan örnek: ahmet arslan hatırladığım kadarıyla (yakın zamanda izlememe rağmen berbat bir hafızaya sahibim) program boyunca gayet akılcı konuşmaktaydı, bununla birlikte, program boyunca tek kelime yanlış konuşmamış olsa dahi, bana göre ahmet arslan heuristic zihin sahibi olduğu, konuşma biçimi itibarıyla apaçık ortada olan bir insandır. ilber ortaylı da öyledir, celal şengör de öyledir; popüler bir figür olarak ele alarak konuşamayacağımdan isimlerini vermeyi doğru bulmadığım, daha genç ve felsefe ile ilgilenen başkaları da öyledir. geçmişte bir röportajından edindiğim kısıtlı (ama hatırladığım kadarıyla yeterli) izlenim kadarıyla zizek de öyle olduğuna dair çok güçlü sinyaller vermektedir; hakkında hiçbir fikrimin olmadığı leibniz veya kierkegaard da öyle olabilir.

    ---

    pratik yaşamın her alanı sezgiseldir; sezgisellik gerektirir. insanların konuşma biçimi dahi yine bilindik bir örüntüden ibarettir; gelişigüzeldir; sezgiseldir. günlük konuşmada zaten mümkün değil ama, mesela ciddi bir felsefi tartışma oturumu esnasında bile "bu konu hakkında biraz düşünmem gerek" diyerek sessizlik içinde başkalarını bir dakika dahi bekletmeniz ve açılışlardan bağımsız biçimde, saf bir akıl yürütmeyle satranç oynamanız -haliyle- mümkün değildir: felsefenin ruhuna aykırı olarak çok hızlı ve sezgisel bir yanıt vermeniz gerekir/beklenir. belki de bu mevcut "konuşma/tartışma paradigması" hiç sağlıklı değildir; belki sağlıklı biçimde konuşabilmek için, akla ilk gelen ve yeterli düzeyde makul görünenin söylenmesi gereken tutum yerine, her söze-girimden önce kısa bir süre de olsa arı biçimde düşünmenin değil, düşünmemenin garipsendiği bir kültür çok daha sağlıklıdır. ancak okuduğu kitaplar arasında "tartışmaların böyle yapılmaması gerektiği üzerine" eğilen bir kitap olmadığından, heuristic zihin, içine doğduğu bu paradigmayı belki hayatı boyunca sorgulamaz ve bu paradigma ile bir derdi de olmaz.

    pratik yaşamın her alanı sezgisel olduğundan, topluma sorunsuzca eklemlenebiliyor olmak dahi başlı başına heuristic zihin göstergesi olabilir: sezgisel olmayan zihin sezgisel yaşamla çoğu zaman çatışmak durumunda ve dolayısıyla uyumsuz görünmektedir. 1 ve 2'nin dünyasına adapte olmakta sorun yaşamayanlar yine 1 ve 2'lerdir; 3'ün 1 ve 2'lere uyum sağlayamaması beklenendir.

    *vurucu sonun* didaktikliğine, edebiliğine katlanamadığım için vurucu son hissiyatını ortadan kaldırma satırı*

    ek notlar
  • ozellikle zor problemlerde %100 dogru sonuc verecek bir algoritma bulmak yerine heuristic kullanarak cok daha kisa zamanda problemi %99.999 derecede dogru cozecek bir yontem bulabilirsiniz.

    traveling salesman problemi gibi tam bir sekilde sonucu bulmanizin bazen yillar alacagi problemleri heuristic kullanarak birkac saniye icinde cozer ve cok cok cok cok buyuk ihtimalle en dogru sonuc budur diyebilirsiniz. ustelik bulunan yanlis sonuclar da optimum sonuca cok cok cok cok yakin olur.

    ozellikle hayatta cozulemez, olamaz, bitemez, denilen problemlere uygulanip sip diye sorunlari cozmek boylece mumkun olur. cogu zaman problemin %100'luk cozumu icin harcanan zaman/para/isgucu/vs; hata yapilan %0.001'lik kismi ortmek icin feda edilecek zaman/para/isgucu/vs den cok cok cok daha fazladir.

    gunumuz distributed computing'i, cloud'u, her turlu data analizleri, bilmem neleri boyle yontemler kullanir. hatta son 10-15 yilda fault tolerated software systems ustune makalelerin, kitaplarin, derslerin, konferanslarin olmasi hatta cok da sicak bir konu olmasi bu yuzdendir.
    "tamam hata olacak ama bu hatayi nasil minimize ederiz", "hata olunca nasil minimum zararla isin icinden siyriliriz" sorularinin cozumleri uzerine analizler yapilir.

    not: tabi bunu aliskanlik haline getirip her dandik probleme boyle yaklasmamalisiniz. muhendislerin karsilastigi problemlerin en az %99'unun %100 kesinlikte cozumleri vardir.
hesabın var mı? giriş yap