• "yaşamı boyunca rousseau'dan daha fazla alay edilen çok az sanatçı vardır ve çok az insan, kendisiyle alay edenlerin kabalığına karşı sakin kalabilmiştir. fakat henri rousseau eleştiriyi dert etmez, onun gözünde sadece resimlerinin önündeki kalabalık önemlidir." guillaume apollinaire

    ~ henri rousseau, uyuyan çingene (1897)

    tam ismiyle henri julien felix rousseau (fransa, 1844-1910), gerçek mesleği gereği le douanier (gümrük memuru) olarak bilinir ve son derece kibar kişiliğinin yanı sıra, yaptığı naif resimler yüzünden çağdaşları tarafından kendisiyle sık sık dalga geçilse de bugün "modern sanatın babası" olarak kabul edilir.

    önceleri memuriyet hayatıyla birlikte sürdürdüğü ressamlığa daha çok vakit ayırabilmek için 49 yaşında işinden ayrılarak kendisini yalnızca sanatına adayan rousseau, bir sanatçı olarak oldukça geç başladığı bu yeni meslekten çok az para kazanıyor ve her yıl eserlerini sergilediği salon des indépendants'ta alay konusu oluyordu.

    hem iyi huylu hem de bir hayli saf olan sanatçı, 1863'te bir avukat olan işvereni için yaptığı yalancı şahitlik yüzünden hırsızlık ve güveni kötüye kullanma suçlarından mahkum edilmesinin ardından, hapse girmemek için orduya katılmıştır. 1907'de ise bu kez de yakın arkadaşı louis sauvaget ile banque de france'ı (fransa bankası) dolandırmaktan tutuklanmıştır. yine hapse girmemek için avukatının tavsiyesiyle yargıcı, jüri üyelerini, avukatları, sanıkları ve tanıkları temsil eden hindistancevizi ağaçları üzerindeki maymunları resmettiği resimlerinden birini yargıca gösterir. rousseau'nun avukatı, bu kadar naif ve masumiyetle dolu bu tablo karşısında yargıçtan af diler. resmin etkileyici güzelliği sayesinde sanatçıya iki yıl ertelenmiş hapis cezasıyla 100 frank para cezası verilir. amacı sanatını sergilemek olsa da resim tarzı sayesinde hafif bir cezayla yırtan ve bu duruma oldukça şaşıran sanatçı, hakime, eşinin çok ihtişamlı bir portresini yapma sözü verir.

    ~ henri rousseau, egzotik manzara (1910)

    (bkz: le reve/@rainbow chaser)

    daha fazlası için: henrirousseau.org
  • tutunamayanlar'da adı geçmiş ressam:

    "rousseau dünyanın en büyük adamı. ressam olanı. onun yerine koyacak kimse bulamıyorum. inanmış insan. bugünlerde bütün meselem bu oldu. saatlerce resimlerini seyrediyorum. bir kusur bulamıyorum. hakkındaki yazıyı tekrar tekrar okuyorum. bir açık bulamıyorum. ressamların isa'sı. yapmacığın eseri yok onda. ne hayatında ne de sanatında. bu konuda yazmak zor. insan hissedebilir ancak."
  • 1800'lerin ortasında yaşamış olan fransız post-izlenimci ressam diye geçiyor sağda solda ama aslında adam klasman dışı. absürd resim diye bir şey varsa o ayrı. can yayınlarının kapaklarını süsleyen resimleri dev boyutta bitkileri ve ucubik insanları yüzünden aklıda kalır. en ünlü tablosu sanırım "uyuyan çingene kadın" dır, hani yerde yatan renkli,çizgili elbiseli zenci bir figür ve onun başında dikilen bir aslan.

    kendisiyle ilk tanışmam franko bir arkadaşın bir resim kitabına bakarken bana hayretler içinde "lö şiyen oluuummmm! lö şiyen' e baaak!" demesi ile olmuştu. bakış o bakış, senelerdir bendeki rousseau kitabını açar bakar bakar durur, resimlere karşı ne hissettiğime karar vermeye çalışırım. hele bir pierre loti portresi varki akıllara durgunluk verici.

    resim yapsam onun gibi yapmak, onun bana hissettirdiklerini bir başkasına hissettirebilmek isterdim.
  • herhangi bir resim agitimi almamis, 49 yasina kadar vergi memuru olarak calisirken bir yandan resim yapip, kendi kendini egitmistir. resimleri ve kendisi, cagdasi bircok sanatci tarafindan cok ciddiye alinmamis, naif kisiligi yuzunden kendisiyle epey bir dalga gecmislerdir (bunda, rousseau'nun kendisini biraz fazla ciddiye almasi ve yaptiklariyla boburlenmesinin de etkisi olmustur), ancak oldukten sonra hak ettigi saygi ve une kavusmustur. resimleri butun naifliklerinin, tuhaf bir gizemli hava da tasir ki bence onu farkli kilan da bu. ozellikle cocuk portreleri, gayet naif olmalari gerekirken insani urkuten, tekinsiz bir hava tasirlar. resimleri arasinda cok bilinen ve carpici olan bir tanesi, sanirim su anda musee d'orsay'da bulunan savas alegorisidir. savas, yuzunda vahsi ve coskulu bir ifade olan, bir elinde mesale, bir elinde kilic tasiyan kucuk bir kiz olarak resmedilmistir, resmin butun fonunda ve kizin altinda karglarin didikledigi cesetler, can cekisen yaralilar yatar, renkler ve kompozisyon cok carpicidir. yuzunde cok komik, hafif alik, hafif cakirkeyif bir ifade bulunan bir pierre loti portresi de vardir. bence cok daha taninmis olmasi gerekirken, hakki yenmis ressamlardandir.
  • oğuz atay'ın da dikkatini çeken bir abiymiş. tutunamayanlar'da bahsi geçiyor:

    "gerçek dünyada yaşamış ve onlarla [romandaki tutunamayanlarla] boy ölçüşebilecek bir tek insan tanıyorum: gümrükçü ve ressam rousseau. (...) dünyanın en büyük adamı. ressam olanı. onun yerine koyacak kimse bulamıyorum. inanmış insan. (...) ressamların isa'sı. yapmacığın eseri yok onda. ne hayatında ne de sanatında."

    kaynak: ben buradayım*.
  • beğenilmemesini hiç anlamadığım ve pek sevdiğim fransız ressam.
    bir galeriyi gezerken hangi resim kendisinindir şak diye anlarsınız o derece vurucu ve kendine özgüdür resimleri. nazarımda bir miro, bir gauguin, bir matisse'dir. resimlerinin tekrar tekrar baktıran ve özellikle yeşillerinde çok çekici bir yanı vardır.
    post-empresyonizm için de enfes bir örnektir.
  • gümrükçü rousseau diye de bilinir.
  • ken russell'ın 45 dakikalık, kendi tarzından epey uzak, 1965 senesinde çektiği always on sunday isimli bir belgeseli var bu abiyle ilgili. youtube'da 3 parça halinde mevcut. ben öncesinde tanımıyordum. bi de belgeselde intihalden filan içeri atılıyor sanırım, arada bi müzik dersleri filan da veriyor ama pek anlamadım. ayrıca isim niye always on sunday onu da merak ettim. never on sunday'le* alakalı bişey de yoktu ama.
  • görsel
    görsel
    bu iki tablosu hatırladığım eski bir rüyama aşırı benzeyen ve beni korkutan ressam. aynı böyle egzotik ormanlar ve bu renk paletinde ve tedirginlikte bir rüyaydı, yalnız bitkilerin arasında kıpkırmızı bir kuşumsu yaratık bana bakıyordu. tabloları görünce aynı hissi yaşadım.*

    kendinin hayatı boyunca hiç fransa dışına çıkmamasına rağmen vahşi yaşamı böyle güzel tasvir etmesi de çok ilham verici. dailyart sağolsun
  • naifliğiyle nam salmış, naif rousseau lakabını hak etmiş bir ressamdır. belki de haklıdır çünkü resimleri çocukça ve alabildiğine o masumiyeti içeren türden eserlerdir.
hesabın var mı? giriş yap