• çocukken bronşit türü hastalıklarda, büyüyünce de artık farenjit larenjit allah ne verdiyse geçirirken başıma gelen fiil (türkçe olmadı galiba da didaktik bir şeyler yazmaya çalışıyorum burada). duyduklarım okuduklarım benim geçirdiklerimden çok daha ağır bir şeymiş izlenimi verse de, bir annemin bu ibareyi kullanması nedeniyle bir de belirtilerin uyuşması nedeniyle bana olanın da bu olduğunu sanıyorum.
    şöyle olur, hastalığın en civcivli zamanında gece uyurken vücut ısınız yükselir. uyanırsınız, ve "saçma sapan" bir rüyayı tekrar tekrar görmekte olduğunuz farkedersiniz. bu saçma sapan kısmını açıklayayım. bütün rüyalar biraz saçmadır ama havale rüyaları genelde fiziksel kötü hislenimlerle iç içedir. misal rüyanızda yorganınız üzerinize baskı yapar, atmaya çalışırsınız, yorganınız bir ton olur atamazsınız, yorganınız baskı yapar, atmaya çalışırsınız, bunalıyorsunuzdur, bütün dünyanın bütün ağırlığıyla üzernize bindiğini düşünürsünüz, yorganınız ağırlık yapar, ayaklarınızla yorganı itmeye çalışırsınız, yorgan bir tondur... böyle gider bu. (morfin'in ismim başlığında yazdıklarından rüyamda matematik sayıklama olaylarından en az birinde havale geçirdiğimi biliyorum, artık ne görüyorduysam) kendinize geldiğinizde yapılacak iş basittir, yüzünüzü soğuk (size soğuk gelecek kadar soğuk, ama acıtacak kadar soğuk değil) suyla yıkayın, ensenizi, kulak arkanızı, kollarınızı, hatta saçınızı falan. yaklaşık yarım saat alabilir ateşinizin düşmesi, sabırlı olun. bir mendili soğuk suyla ıslatıp sık sık alnınıza pansuman yapın. bu arada bir aspirin ya da favori ateş düşürücünüzden almayı da ihmal etmeyin. ateşiniz yavaş yavaş düşerken arada pansumanınızı tazelemeyi de unutmadan ortalıkta gezinin, sevdiğiniz bir şey yapın.
    ben hasta olduğumda çevremdekilere eğer o gece havale geçirirsem (ve eğer bu kendim başa çıkamayacağım kadar ağır olursa) neler yapmaları gerektiğini öğretiyorum. bu havale acımasız merettir, sonu -allah korusun- inmeye (babam ve babannemden biliyorum) kadar gider. (imkanınız varsa bu soğuk su ve aspirin sekansından sonra hemen bir acili ya da doktorunuzu aramak yerine göre elzem olabilir)
    bilen bilmeyene anlatsın. sağlıklı günler dilerim.
  • henüz birkaç günlükken geçirdiğimdir. doktor, "yaşama şansı %1, yaşamaz bu" demiştir. bütün şansı orada kullanmışız amuğa goyim. ayrıca kuzenimin* yüksek ateşliyken sobanın dibine yatırıp, üzerine battaniye örterek "terlesin geçer" mantığıyla hareket edilirken, kapıdan giren babamın, kuzeni kaptığı gibi dışarı çıkarıp karın içine yatırıp ovalamasıyla* direğinden döndüğüdür.
  • şimdi 20 aylık kızımın 13 aylıkken 5 saat arayla 2 kez geçirdiği rahatsızlıktır.

    çalışan bir anneyim. işyerinde eşimle öğle arasındayken bakıcımızdan telefon geldi. o süreçte de kızım diş çıkarma döneminde, inanılmaz zorlanıyor ve her çıkan dişi biz evde neredeyse şenliklerle kutluyoruz. telefonda arkada bağırış çağırış sesler. kesin dişini çıkardı ona seviniyorlar dedim. anlayamıyorum çünkü çığlıklardan ne söylendiğini. bakıcı ablamız ağlamaktan konuşamıyordu. arkadan öldü galiba diye sesler gelmeye başladı. telefon kapandı...

    kalakaldım orada öylece. eşime açıklama bile yapamadım, kafamdakileri dile dökemedim. sonra tekrar telefon geldi. meğer havale geçirmiş güzel yavrum. bakıcımız daha önce görmediği için nöbet anında gözlerinin kayıp hareketsiz kayışından öldüğünü düşünmüş. feryadına giriş kattaki hemşire komşularımız koşmuş. bütün bina evimize gelmiş ve hemşire kızlar müdahale ederken ambulansı çağırmışlar. evin yakınındaki üniversite hastanesinin çocuk acil bölümüne gidiyoruz dediler. vücudumda kalan son gücümle robot hareketlerle eşimin durdurduğu taksiye bindik. işyerimizle hastane arası 20 dakika civarı. o süreçte ise 20 asır sürdü sanki.

    tek düşündüğüm eğer gerçekten kızım öldüyse, kendimi en kısa sürede nasıl öldürebileceğimdi. o telefonu açtığımdaki çığlıklar, öldü galiba diyen cılız bir ses kulağımda uğuldayıp durarak gittik yol boyunca. kızımı görene kadar da sakinleşemedim. birazcık vicdanı olan biri varsa beni öldürüp buraya gömsün diye düşündüm...

    çok şükür hastaneye gittiğimizde bilinci açıktı. hemşire komşularımızın erken müdahalesi sayesinde çok kısa sürede atlatmış nöbeti. yine de emin olmak için rutin tetkikler yaptılar. neşesi yerindeydi, bakışları, hareketleri normaldi, konuşuyor, iletişim kuruyor vs normalde nasılsa öyle davranıyordu. çekilen eeg ve mr herhangi bir sıkıntı olmadığını gösterdi. ateş düşürücü ilaçlar verildi ve birkaç saatlik gözetim sonrasında bir sıkıntı yok denilerek eve yollandık.

    ha bu arada ilk havaleyi de öyle 40 derecelerde değil 38.5 derece ateşle geçirmiş kızım.

    eve geldik, yorgunluktan perişan haldeydi zaten. banyo yaptırıp giydirdim ve kucağımda uyudu. eve geleli yarım saatten biraz fazla olmuştu ki elimin altında ısındığını hissettim. resmen pc adaptörü nasıl birden ısınır aynı o şekilde vücut ısısı birden arttı, annemler yanımdaydı onlara seslendim yeniden havale geçirecek galiba birden vücut ısısı yükseldi derken uyandı ve vücudu kaskatı oldu. gözleri kaymadı beni görebiliyordu, hemen doktorun da tembihlediği gibi ılık suyun altına tuttuk getirdik. hep konuştum bu süreçte. geçecek annecim şimdi bitecek korkma dedim. tensel teması kesmedim, kucağımdan indirmedim hep gözlerine bakıp okşadım, korktuğunu hissettim çünkü. göremiyorsa bile tenimi hissetsin sesimi duysun istedim. yaklaşık 30 saniye kadar sürdü ikinci nöbet de. bir yandan kızımla ilgilenirken ambulansı da aradım ve daha biz ıslak kıyafetlerini değiştirirken geldiler hemen aynı hastaneye geri döndük.

    ailemizde sıcak havale geçmişi vardı, kızkardeşim de 2 3 yaşlarındayken geçirmiş. dolayısıyla genetik yatkınlık olduğundan ilk havalenin çok üstünde durulmamıştı. fakat bu kadar kısa aralıkla peşpeşe havale geçirmesinin normal olmadığını söylediler ve epilepsi şüphesiyle araştırmaya başladılar. çeşit çeşit testler, konsultasyonlar, muayenelerle geçen günlerden sonra anlaşıldı ki azı dişleri çıkarken kulağa vurmuş enfeksiyon oluşmuş. kızım da ağrı eşiği yüksek olduğu için kulağının ağrıdığına dair hiçbir belirti göstermediğinden enfeksiyon iç kulağa kadar ilerleyip ateş yapmış. daha önce de hiç ateşlenmediği için vücut birden bu kadar enfeksiyonla karşılaşınca ateşi tolere edememiş ve havaleye çevirmiş. ilk havaleden sonra ateş düşürücüyle birlikte antibiyotik de verilseymiş muhtemelen ikinci havale görülmezmiş fakat kızımın enerjisi ve neşesi o kadar yerindeydi ki bu derece ilerlemiş kulak enfeksiyonu olduğuna, kulak ağrısı çektiğine dair hiçbir belirtisi yoktu.

    hatta her gelen doktor 2 kez havale geçiren bebek nasıl bu kadar bilinci yerinde ve neşeli olabilir diye şaşırıyordu. kızım yapı olarak çok dışadönük bir çocuktur. ortamdaki herkesin ilgisini çekmeyi sever, bir şekilde laf atar, kendini sevdirir. asistan emin olamayıp uzmana sordu, uzman şüphede kaldı doçente danıştı, doçent de prof hocayı çağırıp kızımı gösterdi. tekrar tekrar muayeneler sürerken kararsız kaldılar ve uzun süren testlerin de sonuçları temiz çıkınca son gün sabaha karşı kendi aralarında çocuk acil, nöroloji ve psikolojiden profesörler toplantı yapıp artık riskli bir durum olmadığına karar verip eve gitmemiz için çıkış verdiler.

    sonuç itibariyle üniversitede çocuk nörolojinin takipli hastasıyız. çok şükür iki havaleyi de hiçbir araz bırakmadan atlattık fakat 6 yaşına kadar tekrarlama riski varmış doktor ateşinin yükselmesine müsaade etmeden hemen müdahale edeceksiniz dedi. uyku sırasında bile görülebileceğinden ve ilk 15 gün kritik dönem olduğundan o süreçte dönüşümlü olarak hep birimiz gece nöbetinde yanında kaldık. 3 yaşını dolduruncaya kadar da yüksek riskli olmaya devam ediyormuş. çok şükür aylar geçti ve şimdi çok iyi. ancak hala bakıcıdan gelen gün içindeki her telefonda yüreğim ağzıma geliyor, o çığlıklar ve öldü galiba sesini atamıyorum aklımdan. ateşölçer ve ateş düşürücü şurup demirbaş oldu evde, nereye gidersek yanımızda götürüyoruz o korkudan sonra.
  • yukarıda mutruki anlatmış; havale denen hede bir konvülsiyondur, bir çeşit epileptik nöbettir yani. yüksek ateşten kaynaklanmaz. peki neden olur? şimdi iyi dinleyin, muhtemelen bunları ilk kez benden duyuyorsunuz: herpes virüs ailesinin üyelerinden biri, muhtemelen hhv6 veya ebv (epstein-barr virüsü) kendini kopyalamaya girişmiştir ve beyni istila etmektedir. kasılmalar ondandır. beynin sigortası attığında bilinç kapanır, istemsiz kasılmalar olur. kişi bu sırada hallusinasyonlar da görebilir. bu sırada vücut da virüsle mücadele etmektedir tabii. ateş ondandır.
    doktorların etkeni tespit etme şansları olmadığı için viral ensefalit teşhisi ne yazık ki konmaz, hele de ülkemizde. çünkü çocukların yüksek ateş nedeniyle nöbet geçirdiği sanılır.
    insan herpes virüs ailesinin 100'e yakın üyesi içinde bilim dünyasında hakkında en çok konuşulanlar ebv ve hhv6. şu anda dünya nüfusunun %100'e yakınının ilk 3 yaş içinde hhv6 virüsü ile enfekte olduğu düşünülüyor. bu virüsler kronik larenjit-farenjit gibi üst solunum yolu hastalıkları, meniere hastalığı, kanser, alzheimer hastalığı, epilepsi, kronik yorgunluk sendromu ve başka beyin hastalıkları, ms ve diğer otoimmün hastalıklar, mide-barsak hastalıkları, kalp hastalığı (miyokardit), lenf bezi iltihabı-lenf bezi büyümesi, böbrek hastalığı, karaciğer hastalığı... velhasıl birçok organda yerleşip organ hasarına yol açarak çeşitli hastalık tablolarına yol açmaktadırlar. bu konuda elde edilen bulgular artık dağ gibidir ancak halen bir ilaç firması bu virüslere karşı etkili bir ilaç geliştirememiş olduğundan konu gündeme gelmemekte ve de şimdilik kimse bu dağla ilgilenmemektedir.
    şimdilik bilinen en etkili tedavi ozon terapidir, bunu da söylemiş olayım. çünkü ozon çok güçlü bir anti-viral ajandır. özellikle de böyle zarflı ve dna'lı virüslerde bu anti-viral etki son derecede yüksektir. ozon terapinin neden hemen hemen her hastalıkta etkili olduğunu merak eden biri varsa belki şimdi a-ha demiştir o akıllı kişi.
  • nöbet işte. kişiden kişiye değişiyor aslında nasıl yaşanacağı. ben mesela sabit bakıyormuşum bu durumda. ` :ki doktorken öğrendim bunu` defalarca geçirdim, gerçekten çok sakat bir durum olduğunu ancak pediatri stajında anladım. ama bence hala çok güzel günlermiş o günler. kafa iyi, bir uyanıyorsun hastanedesin, farkına varamadığın bir sürede ` :birkaç gün belki ben hatırlayamıyorum` iyileşip kafan iyi bir şekilde evine gidiyorsun. ama dedim ya kötüymüş...
    bence ömrümde yaşadığım en güzel günlerdi bunlar. ertesinde doğum günüm vardı mesela. ben ilk doğum günü partimi bunun ertesinde verdim. bir daha da olmadı zaten. olsa da utanırdım sanırım. sürprizlerle doluydu o zamanlar. türlü türlü oyuncaklar geliyor bir yerlerden. ama en anlamlısı o iyi kafayla anneyle oyuncakçıdan alınan dandik lego evler...
    en masum dönemlerimdi eminim. bir daha ben bu kadar iyi biri hiçbir zaman olamadım.
  • ablamı daha 40 günlük bebekken alan, beni ablasız bırakan...

    (hala yapılıyor mu bilmiyorum ama, ben yine de söyleyim; lütfen bebeklerin sıkı sıkı kundaklanmasına izin vermeyin..)
  • bu sabah ufacık bir bebeğin gözlerinin nasıl kaydığını babasının onu hastaneye* yetiştirmeye çalışırken gözlerindeki dehşeti görebileceğiniz aşırı ateş durumu. allah'tan hastane yakın yoksa düşünmesi bile çok kötü. genelde soğuk suyla ilk tedavisi yapılır.
  • ateşin dur durak tanımaması sonucu girilen durum, bebeklerde çocuklarda daha sık görülür. tehlikelidir, kalıcı beyin hasarı riski vardır oldukça. yapılması gereken şey kişiyi (bebekler de kişidir, tabii?) bir an önce bir şekilde soğutmak. (ki tercih edilen yöntem soğuk suyun altına sokmaktır)

    hasta bebekleri çocukları sıcak yerde yatırmamak, mümkün mertebe ince giydirmek, hatta hiç giydirmemek, ateşe fırsat vermemek gerekir.

    bi de bunun genetik olduğu söylenir, yani anne babadan biri bebekken çocukken havale geçirmişse bebeklerinin de havale geçirmesi olasılığı kontrol grubuna göre daha yüksektir.

    hasan hüseyin locke bilim adamı kimliği tecrübe insanı bölümünden sundu.

    ....

    yıllar sonra gelen edit: (tam olarak 11 yıl sonra gelen edit. yuh.)

    geçen süre zarfında öğrendim ki bunların hepsi yanlışmış meğer. zararlı mararlı değildir, beyin hasarı riski çok düşüktür, korkmaya gerek yoktur. çoğu çocukta bir kaç saniyede geçer, doktora götürmek bile gerekli değildir. ani soğutma da iyi bir şey değildir, soğuk suyun altına sokup işkence etmeyin bebeye.

    işte doğru bilgiler:

    ateş iyi bir şeydir, vücudun şerefsiz mikropları "bakalım kim daha çok dayanabilecek? ahahahaaa!!" diyerek ısıtarak yok etmeye çalışmasıdır. çocuğun ateşini sürekli düşürürseniz vücudunun savaşmasına engel olmuş, dolayısıyla da büyük olasılıkla hastalık süresinin uzamasına, hatta hastalığın şiddetlenmesine sebep olmuş olursunuz. bebeklerde 38.5'un altı ateş kabul edilmez, "vücut sıcaklığı yükselmiş" denir. 38.5 orta ateş, 39.5 ve üstü yüksek ateştir. çocuk ancak ateşten rahatsızsa, ağlıyor, sızlıyor, yemek yemiyor, veya sürekli uyuyorsa ağrı kesici - ateş düşürücü veriniz, yoksa dokunmayınız. çocuk üşüyorsa giydiriniz, yoksa üstünden bir şeyler çıkarınız. akıl mantık ve diğer bağzı şeyler.
  • en meşhur şekli 1-7 yaş arası çocuklarda görülen "basit ateşli havale" -bah- olan epileptik nöbet çeşidi. kapsamlı şekilde anlatabilmek için bir kaç sayfa yazmak gerekir. ama asla "ateş basmak" değildir.
    bah genetik yatkınlık temelinde oluşur yani her ateşli çocukta olmaz, yatkın olan 38 c de geçirir, yatkınlığı olmayan ise 40 c ateşlenir de gene geçirmez. bah sekel yani beyin hasarı bırakmaz. ateşi düşürme konusundaki yeteneğinize bakmaz, yatkın olan zaten aile ateşi fark edene kadar nöbet geçirir. sık geçirenlerin ailesine yeşil reçete ile diazem verilir o yüzden.
    her ateşli havale bah değildir. menenjiti olan, epilepsi hastası olan, -uzuuun bir liste gider daha- hasta da ateşliyken havale geçirir, onun da sebebi ateş değildir, ateş aksesuardır asıl sorun değildir, bunlarda sekel daha sık görülür.
    konu zaten internet forumlarında hevesli doktorlarca kapsamlı şekilde anlatıldığından daha fazla kasmıyim.
    türk halkının ateş fobisinin ana kaynağıdır ama. oysa ateş havale yapmaz!!, ateşliyken havale geçirilebilir o başka.
  • 13 aylıkken yaşamış olduğum hastalık. 26 sene sonra o gün hastaneye yatirilisimin belgesini buldum. hic hatırlamadığim bir olayı okumak cok enteresan geldi. "hikayesi" diye bir bölüm var kağıtta. tum detaylar yazıyor. birkaç gün süren öksürük nobetlerinden sonra atesimin 40 dereceye çıktığını, 5 dakika boyunca sabit bir noktaya kilitlenerek baktigimi okudum. hikayede babamın beni kurtarmak için yaptığı eylemler de yazıyor. daha sonrasi hastanedeki tetkikler, tedavi yöntemleri vs.

    yillardir babamin gözleri dolarak anlattığı olayi resmi bir belgede ilk kez gördüm bugün. fazla tuhaf geldi.

    çocuğunuz yüksek ateşli ve cok dalgın gözüküyorsa vakit kaybetmeden acile götürün.
hesabın var mı? giriş yap