• çocukluktan beri aileme göre; ahlaklı, kibar, doğrucu ve iyi bir insan olarak yetiştirildim. bu da beni naif, sakin, kendi halinde, efendi biri yapmış oldu. (maalesef)

    başta bir sorun yoktu çünkü çocuktum ama üniversite zamanı geldiğinde işler değişti. insanları tanıdım, ilk başlarda hepsi böyle değildir dedim, tanıdıkça umudumu kaybettim.

    yok birader, kadınlara efendilik, naiflik, entelektüellik vs yaramıyor. genelde mağaradan henüz çıkmış, kaba saba, eğitimsiz adamların kapısında köle oluyorlar.

    ha efendi adama bakmıyorlar mı bakıyorlar ama nasıl bakıyorlar? mesela; üniversitede ve üniversite sonrasında malum tercih etmedikleri piç erkek olmayandım, param yoktu, çok üst seviyede bir işim yoktu, yani onları tatmin edip kendime çekecek veya beni bir aksesuar gibi kullanmalarını sağlayacak hiçbir şeyim yoktu. daha sonra çok şükür bir işim oldu, gelirim ortalamanın üzerine çıktı ve az çok birileri bana yakınlaşmaya çalıştı. tabi bunlar kim? genelde eskiden beni reddeden, dalga geçen, selam versem almayan vb tiplerdi. yaşayacaklarını yaşadılar, sonra düzenli hayata geçiş sürecinde "acaba kimi kafaya alırım" düşüncesiyle beni buldular. iyi niyetli bir insan olmayı salaklıkla karıştırıyorlar o kötü. daha kötüsü, karşılarındaki insanı salak yerine koyarken kendi zekalarını baz almaları.

    hatta zamanında tanışmaya çalıştığım ama umurunda olmadığım bir kız yıllar sonra benimle tanıştı, evime kadar bile geldi ama beni hiç hatırlamadı bile. kendimi hatırlatayım dedim, yine hatırlamadı. neyse bu başka bir bağlığın konusu olabilir.

    genel olarak iyiler kaybeder nokta.
  • ne yazık ki hepsi için değilse bile ezici bir çoğunluğu için doğru önerme. iyi ve nazik biriyseniz bile kadının yanında bu tarafınızı törpüleyin. dişinizin yanında iyi görünmeyin. höt-zöt olun. iyilik ve kibarlığınız birçoğu için " zayıflık sinyalidir ". güçsüzdür, güç arar. gücü senden devşirmek ister. böyleleri bir nevi toksplazma virüsüdür. fiziksel ve konumsal olarak yapamadıklarını senin vasıtanla gerçekleştirmek ister. o yüzden yukarıda da ne yazmış bak bir sonraki erkek şiddetinin muhtemel kurbanı ;

    " sünepeliğinizi efendilik olarak kasmış bla bla..."

    kedi canını senin.
  • enteresan ama dark triad* erkekler kadınlara gerçekten de çekici geliyor. boktan popüler kültür dinamiklerine bağlı kurgulanmış erkeklik kriterleri ve sikik arabesk hayatlar.

    sadece türkiye’de değil tabii tüm dünyada böyle. jeremy meeks, ted bundy vakaları herkesin malumu. yeri geliyor kadınlar cellatlarına aşık oluyor. “var bir hayalimiz” deyip mafya karısı olmak diye tvitler atıyorlar. evrimini tamamlamamış inferior canlıları koca diye alıyorlar.
  • yok naif yok şöyle yok böyle yazanlar gördüm. kısaca ona seversen sikilirsin sikersen sevilirsin diyoruz biz.
  • herkes kultur seviyesine gore adam bulur.
    memleket kadinlarinin kultur seviyeleri yerdeyse, isteyecekleri hot hayt huyt, gostermelik guc ve biat edecekleri bir efendi.
    maalesef bu efendi de onlara akla karayi gosterir. akabinde herkes hakettigini alir.
  • kadınlar duyduğuna erkeklerse gördüğüne aşık olur. piç adam senin söyleyemediğini söyler ve kızı alır.
  • edit: mesaj atıp sadece destek olmaya çalışan arkadaşlara teşekkür ediyorum. ama içinizden "piçlik" ile ilgili taktikler verip yönlendirmeye çalışanlar da olmuş, yanlış anlaşılmışım herhalde.

    öncelikle kimse siyah ya da beyaz değil. ben de. üniversite hayatımda dürtülerimin beni yönlendirdiği dönemler olmuştur. o arada belki kalp de kırmışımdır, olabilir. kendimi, yaptığım eylemlerin sonucunu içimde sindirebilmeyi öğrendim yıllar içinde. piçlik tercih edebileceğim, sonuçlarını içimde sindirebileceğim davranışlar içermiyor.

    ayrıca ne çok yakışıklı ne de çok tipsiz sayılırım. +1,90'ım, düzgün bir fiziğm var. tabi yine de beğenmemiş olabilir ama ben o gün buna dair bir işaret almamıştım.

    sevme ve sevilme kurulu 2020 geçiş sınavı sonucum da "herhangi bir gönül programına yerleştirilemediniz" uyarısıyla devam ediyor.

    bu konuda birazcık doluyum. efendi miyim? bilmiyorum, ama piç olmadığım kesin. duygusal biriyim, kolay kolay birini incitecek bir şey yapmam, bu yaşıma kadar da yapmadım.

    twitter'dan uzun zamandır takipleştiğimiz ama bir iki yer yön sorusu dışında konuşmadığımız bir hatun kişisi vardı. bir sabah attığım bir tweet'e mention yazmasıyla sohbete başladık. konuştuk, konuştuk. dünya görüşümüz, güldüğümüz şeyler, sevdiğimiz aktiviteler aynı. bu ortak paydalar muhabbeti daha da harlıyor. hatun kişisinin bir profil fotoğrafı var, yüzü çok da belli değil ama umrumda değil. fikirlerin, sohbetin kısacası frekans uyumunun getirdiği dış görünüşü önemsememe hali çoktan oluştu bende.

    mutfağa ve biraz da hamur işine merakım var. yaptığım şeylerden birini görüp "ben de istiyorum" dedi bir gün. en çok neyli sevdiğini sorup öğrendim. belki öylesine dedi ya da benim ciddiye alacağımı düşünmedi. ben aklıma not ettim ama.

    konuşmamızın üzerinden bir hafta kadar geçti, buluşmak üzere plan yaptık. orta noktada buluşulur genelde, kendi evinin olduğu ilçede buluşmak istedi. sıkıntı çıkarabileceğim bir durum ama önemsemedim kabul ettim.

    buluşma günü sevdiği şekliyle poğaçasını yaptım. bir kaba koydum. bir de en sevdiğim kitabı koydum poşete. ben okurken çok mutlu oluyordum o da olsun istedim. bu arada kitap paylaşmaktan nefret ederim ben. bir kere bir arkadaşıma verip geri alamadım, o günden beri yeminim var. o gün o yemini çiğnedim.

    bu arada telefon numarasını istemedim, fotoğraflaşma olmadı, konusu bile geçmedi. konuşacak şeylerimiz çoktu, sıra gelmedi.

    buluşacağımız yere gittim. geldi. bir kafeye geçip oturduk. fotoğrafta göründüğünden daha güzeldi. ya da benim içimde güzel olduğundan öyle görüyordum, bilmiyorum. o mutlu olsun diye yanımda getirdiğim şeyleri verdim. şaşırdı, sevindi. poğaçamı çok beğendi...

    4 saate yakın sohbet ettik. bolca güldük. vedalaşırken içten sarıldık. o sarılışımızın onu son gördüğüm an olduğunu asla tahmin etmiyordum. birlikte mutlu olacağım birini buldum sandım. aptallık işte :)

    o görüşmeden sonra 3 ay bıkmadan usanmadan hatta yüzsüzce buluşmak istedim. hep bir şey çıktı :) hastalandı, bir ara tatile gitti, bi ara canı sıkkındı, teyzesi rahatsızlandı hep bir şey hep.
    4. aya girerken ben anladım. dedim ya aptallık var azıcık, kitabımın derdine düştüm. aslında kitap bahaneydi, onu son kez de olsa görmek istiyordum. baktım görüşmeyecek, en son kitabımı kargolamasını istedim...

    şimdi size soruyorum; sizden ufacık değer&ilgi görmek için köpek çekmek, sizi üzmek vs. kötü davranışlar içinde bulunmak mı gerekiyor? eğer öyleyse, yalnız yaşlanacağım demektir:)
  • kadınların ve erkeklerin beklentileri farklıdır. kadınlar zaman zaman tersini iddia etse de piç tercih ederken, erkeğin uçta bir kadını neden tercih etmediğini çeşitli istatistikler üstünden anlatmaya çalışayım.

    şu araştırmada bir anket yapılıyor hem erkek hem kadınlara kaç partnerle olursanız güven duymazdınız diye soruluyor. sonuçlar ilginç:

    -sizden önce 2 partneri olan kişiye uzun ilişkide güvenir misiniz? sorusuna yorum yapmaları isteniyor:
    erkekler %80 olumlu bakarken, kadınların %62si olumlu bakmış. yorumlara göre; erkekler bakire istemiyor ama çok ilişkiye sıcak bakmıyorlar. kadınlarsa az ilişki yaşayan erkekleri itici, tecrübesiz buluyor.
    -aynı soru 40 partner fazlası için sorulduğunda;
    erkekler %14 oranıyla güvenmediklerini ve o kadınla uzun ilişki düşünmediklerini belirtmiş, kadınlarda ise bu oran 2,5 kat artmış ve %32i bulmuş. yorum olarak çoğu kadın o erkeklerin çok çekici, istenen, macerasever, yüksek statülü olduğunu belirtmiş. hatta elde edemeyeceklerinden dolayı endişe duyduklarını, o yüzden istemediklerini belirtmiş. özetle bir taraf itici bulduğu için, diğer taraf çekici bulduğu için istememiş.

    yine avrupa'da yapılan bir araştırmada "her 2 taraf için de" 2 kişiyle seks muhafazakar tutumu sergilediği savunulurken, 11-16 arası arası ilişki geçmişi olan kişilere güven duyulmadığı belirtilmiş. medeniyetin beşiği olan avrupa ülkelerinin ortalamasının 6.2 olduğunu görüyoruz.

    bir diğer araştırmada ise ilk seviştiği insanla evlenen çiftler verilmiş. erkeklerde oran maksimum %50'i görürken, kadınlarda %80lere yakın. ilginç şekilde feminizm öncesi 1920-1940 arasında hızla düşmüş, 1960-1980 arasında doğum kontrol ve özgürlükçü hamlelerle erkeklere oranla daha fazla artış göstermiş. yani doğa bir şekilde kendini dengelemiş. bu da yine doğum kontrol yöntemlerine rağmen kadınların daha seçici olduklarını ve cinselliği erkeğe göre daha az rastgele yaşadıklarını görüyoruz. erkeklerinse neredeyse yarısı karısından önce seks yapmış.

    aynı araştırmaya göre geçmişte çok partneri olan kadınların erkeklere göre daha mutsuz oldukları görülmüş. örneğin 6-10 partner geçmişi olan kadınlarda mutluluk oranı %50'lere vururken, erkeklerde %65 düzeyinde ve ilginci erkeklerdeki azalma oldukça yavaş seyrediyor. buradan da kadınların çok ilişki yaşadığında mutsuzlaştığını, erkeklerinse daha az etkilendiğini belirtebiliriz. şuradaki referansta ise amerika'da boşanma oranları verilmiş, boşanma davalarının %66sı kadınlar tarafından açılıyormuş ve meslek gruplarına baktığınızda kadınların genellikle dansçı, bar çalışanı, mesaj terapisti gibi gece yaşamı olan ve cinsellik ihtimalinin yoğun kişilerde karşılaşıldığı görülebilir. ilginçtir aşağılarda doktor, mühendis gibi elit meslekler göze çarpmaktadır ki istatistikler ortalama iqnun üstündeki eşlerin daha az boşandığını belirtilmiş. üstteki verilerle uyumlu olarak 25 yaşından sonra evlenen bireylerin daha uyumlu olduğu, önceden evlenen kişilerin daha çabuk boşandığı belirtilmiş. zeki kadınların daha bağlı ve güvenilir olduklarını eski bir yazımda bahsetmiştim:
    (bkz: sözlükteki zeki kadınların kaşar olması/@karanlikruya)

    bu arada hiç çevirmeden şu istatistiği vereyim, linç edecekseniz istatistiksel çalışmayı yapanları edin:
    --- spoiler ---
    59. your sexual history.
    women who lost their virginity as a teenager are more than twice as likely to get divorced in the first 5 years of marriage than women who waited until age 18 or older.

    60. a 2011 study at the university of iowa found that for both men and women, the loss of virginity before age 18 was correlated with a greater number of occurrences of divorce within the first 10 years of marriage.

    61. when compared to women who began sexual activity in their early 20s, girls who initiated sexual activity at ages 13 or 14 were less than half as likely to be in stable marriages in their 30s. – (in this study a stable marriage was defined as a marriage of over five years).

    referans: https://www.wf-lawyers.com/…e-statistics-and-facts/
    --- spoiler ---

    59. ergen yaşlarda bekaretini kaybeden kadınlar, 18+ sonrası bekaretini kaybeden kadınlara göre 2 kat daha fazla boşanma oranına sahiptir.
    60. iowa üniversitesinde yapılan araştırmaya göre 18 yaşından önce bekaretini kaybeden kadınlarda evliliğin ilk 10 yılındaki boşanma oranları oldukça yüksektir.
    61. 20li yaşlarda cinsel yaşamı başlayanlarla 13-14 civarında cinsellik yaşayan kadınlar kıyaslandığında, 13-14 yaşında başlayanların evliliklerinin stabil sürme ihtimal yarı yarıya azdır.

    bazılarının hoşuna gitmeyebilir ama erkek ve kadın cinselliği farklı kavramlardır. bu erkeğin baskısı yüzünden olmuyor, kadının cinsellik sonucundaki zihin yapılanmasının farklılığı yüzünden gerçekleşiyor. neden böyle oluyor? bazı açıklamalar mevcut, şöyle ki:

    işin biyolojik boyutuna baktığımızda dr. david buss, kitabında kadınların risklerinin yüksek olduğunu anlatır. yani seks sonrası kadının 9 aylık bebek taşıma maliyeti mevcuttur, bunun psikolojik ve fizyolojik faturası oldukça ağırdır. bunu yanısıra kadın erkeğe göre daha fazla güven duymaya, oksitosin salgılamaya ve bağlanmaya ihtiyaç duyar. burada toplumsal ve sosyo-ekonomik yapı da tabiiki etkindir. geoffrey miller'ın ve tabii ki darwin'in araştırmalarına göre bütün doğada dişiler seçen taraftır ve insan hariç bütün dişiler neredeyse kusursuz yapar. [ref: david buss - the evolution of desire] insanlarda ise bu durum karışıktır. ekşi-şeyler yazımda açıklamıştım:
    (bkz: doğada erkeklerin dişilerden çok daha güzel olması/@karanlikruya)

    bu seçimin yanlış kullanılması o dişinin doğasını yanlış kullandığını gösterir. örneğin çok eşli tavus kuşları kendi geleceği için en renkli tüyleri olan erkeği seçer, gidip de zevk için rastgele gördüğüyle birlikte olmaz ve bunun insanlardaki karşılığı pair-bonding'dir. aşktır yani ve bunu en çok salgılatan piç görünen, ilişki geçmişi kalabalık erkektir. kadın bu erkeklere karşı ikilemde kalır. hem çekilir hem de korkar. kumar oynar. ya mutlu olur ya da bağlanma yeteneğini kaybeder. daha detaylı olarak şurada da anlatmıştık:
    (bkz: ilk kez sevişeceklere tavsiyeler/@karanlikruya)

    kadının pair-bonding'i bozacak herhangi bir yapılanmaya girmesi(örneğin devamlı piç erkeklere rast gelmesi veya öylesine seçici olmayan ilişkiler) üstteki istatistiklerde de görüleceği gibi kendini baltalaması demektir. böyle yapması durumunda bağlı olma yetisi yavaş yavaş kaybolur. tabiiki kadın öyle bir yaşamı seçmiştir, ona saygımız sonsuz. alttaki referansta %6'sının bunu seçtiği belirtilmiş, o durumda da kendine benzer insanları bulmaları iyi olur diye eklenmiş referans .

    özetle bakir, efendi erkekle evlenen kadın mutlu değildir, çünkü doğası gereği en iyisini seçtiğine emin olmak ister, bu adamın cinsel geçmişi pırıl pırılsa "bu adam neden seçilmemiş" diye düşünür. o erkeğe çekim duymaz, duyduğu bir çekim varsa da kısa sürede yok olur.
  • efendi adamda kontrol ellerinde olur, ipi ellerinde tutarlar, kolay gelir, bu kolaylık ilişkiyi monoton yapar. piçlerde ise sürekli dikkat etmek zorundadırlar, eyvallahı olmayan, başına buyruk, arsız, suça meyilli piçler hele bir de yakışıklıysa daha çekici gelir. kadınların hakimiyet içgüdüleri çalışır yani heyecan dolu olur. bir şeyler olmasa bile her an her şey olabilir çünkü. ve sonunda olur da. (:

    sonuç olarak ; piç tercih eden, bir gün piç gibi ortada kalır.
  • efendi bir adam olarak (bkz: hiç sikimde değil)
hesabın var mı? giriş yap