• "kalblerinde hastalık vardır" meâlindeki âyet-i kerîmede bildirilen kalp hastalığına yakalanmış olanların hiçbir ibâdeti ve tâ’ati fayda vermez, belki zarar verir.

    "çok kuran okuyanlar vardır ki, kuran bunlara lanet eder" hadis-i şerifi meşhurdur.

    "çok oruç tutanlar vardır ki, onun oruçtan kazancı, yalnız açlık ve susuzluktur" hadisi de sahihdir. kalp hastalıklarının mütehassısları olan tasavvuf büyükleri de, evvela hastalığın giderilmesi için yapılacak uygulamaları önerirler.

    kalbin hastalığı, hak teâlâdan başkasına tutulması, bağlanmasıdır. hatta, insanın kendi nefsi ile bağlantısıdır. zira, insan neyi ister ve neyi severse, kendi nefsi için ister ve onun için sever. şayet çocuğunu severse, kendi nefsi için sever. aynı şekilde dünya malı, baş olma, makam dahi böyledir. gerçekte yöneldiği, taptığı dahi kendi nefsidir.

    insan, bu bağlantılardan ve saplantılardan kurtulmadığı süre onun için kurtuluş ümidi yoktur.bu gibi hastalıkların giderilmesini düşünmek, kalp sahibi ulemaya ve basiret sahibi hükemaya düşer.

    yeter ona bir işaret,
    varsa anlayışı şayet.

    (mektubat-ı rabbani, 105. mektup)
  • hande yener'in son zamanlardaki en iyi şarkısı. melodisi 90'lar türk popunun o sıcak ve kaliteli tınılarına geri dönüşün işareti gibi sanki. sezen aksu'nun bırak beni'sine değil ama; aylin livaneli'nin çakmak çakmak'ına aşırı derecede benziyor gerçekten de.
  • denildiği gibi 90 lar pop şarkılarına gerçektende benzeyen bir hande yener şarkısı.ayrıca şahsi kanaatime göre o 90 lar çağırışımına neden olan en önemli şey şarkının orta ve son kısmında ince bir bir erkek sesi ile yapılan ummmaayy yee daradara uvv vaayy yeee şeklindeki kısımlardır.
  • çok şükür türk pop müziğinde 90'lara dönüş olduğunun sinyalini veren yeni bir hande yener şarkısı. elektronik müzik başlığı adı altında yapılan ruhsuz müziklerden bıkmıştık ki yeniden türk pop müziği dinlemeye başladık bunun gibi birkaç şarkı ile. yalnız nakarat aylin livaneli'nin çakmak çakmak şarkısını andırıyor ama olsun, güzel olmuş.
  • sanki... 90'lı yıllardaki pop şarkılarına olan özlem bilindiğinden özel olarak ortaya çıkarılmış bir şarkı... gibi geldi bana. bir de, baktım şimdi entrylere ve gördüm ki bir tek ben değilmişim bu tadı alan. galiba düşündüğüm şey doğru.
  • hande yener'in eski günlerine falan dönmediği, dinlediğimde kalp krizi geçirmeme ramak kalan sıradan pop şarkısı. onun sevdiği tabirle bakkal.. ah be hande.. humbaya humbayaaaa diyerekten, biri benden bir şey çaldı, geri alıcam az kaldı şeklinde başlarken kafama sıkasım geldi. nakarattaki şark nağmeleri güzel, seviyorum ama savaş sonrası'ndaki gibi bir sound bekliyor insan doğulu nağmelere. bir yandan apayrı, aşk kadın ruhundan anlamıyor, nasıl delirdim varken insanın resmen intihar edesi geliyor bu şarkıları dinleyince. sana bir yanlızın gözünden çaldığım bir kaç damla yaş yolladım'dan, doğru konuş karşında kraliçe var'a... mete özgencil dinlese kalp krizi geçirir yemin ediyorum..
  • on yıla yakındır özel sağlık sektöründeyim. sağlık sektöründe hastanın adı "müşteri"dir. yaklaşım "müşteri"ye yaklaşım, memnuniyet "müşteri menuniyeti"dir. şu an çalışmakta olduğum özel hastanede hastalardan "misafir" diye söz ediliyor. misafir dedikçe gülesim geliyor. insan misafirini hiç... şey eder mi yaw? mağdur! etmez :)
    neyse aslında başka bir boyuttan bahsedecektim; doktora şiddetin yasallaşması gerekmesi diye bir başlık gördüm, içeriğini okumadım bile, gereksiz.
    hastaneye "hasta" adı altında gelen insanlardan bahsetmek istiyorum biraz. ayrıca altını çizeyim "özel hastaneye gelen hasta" taifesi mevzu bahisdir. devlet hastanelerindeki durum hepimizce malum zaten.

    özel hastaneye gelen hasta, para verdiği için, seni... yani ta kapıdan girdiği an karşılaştığı hostesi, valeyi, hasta kayıdı, danışmanı, hemşireyi, doktoru satın aldığını sanıyor. gelen hastaların yüzde seksenindeki yaklaşım bu. net. hatta başhekimi, genel müdürü, ceo yu da satın aldığını kesinkes inanıyor.

    sen ne kadar dostane de yaklaşsan, o sana karşı mesafeli, soğuk, üstten bakan, kibirli bir tavra sahip. içten içe şunu düşünüyor "bakalım beni burada ne kadar düzecekler". ciddiyim. bu tavrın altında bunun yattığına kesin kanaat getirdim.

    ayrıca hastalar; özeldeki doktorların onlardan boşuna fazla tahlil istediğine, onları fazladan yatırdığına, ilaç firmaları ve eczaneler ile, medikal firmalar ile göttaş olup bir sürü şeyi boşa aldırdıklarına inanıyorlar. ha haksızlar mı? bir yere kadar değil, ben hak veriyorum. ama sağlık bakanlığı sıkı çalışıyor, bunları yapan özel hastanelere çok ciddi ağır para cezaları veriyor. yani öyle kolay değil bu işler.

    bazı hasta grubu var mesela, çirkef... bağırdı mı, polemiğe girdi mi indirimi kapmanın, sıranın önüne geçmenin yolunu bulmuş mesela. hasta hakları denilen birimin işleyişi hastanede rezalet çıkmasın, bu bağıran herif/ karıların sesi bir an önce kısılsın diye bu tiplerin götünü yalamak. evet aynen öyle.

    danışmana bağırır, kayıt yetkilisine bağırır, hemşireye atarlanır ama doktorun karşısına geldi mi süt dökmüş kuzu olur. mesela bir keresinde ameliyat kararı verdiğimiz hastadan imza almak istediğimde yakını "bu kadar para almayı biliyorsunuz, hele ki bu hastaya bişey olsun bu hastaneyi başınıza yıkarız" dediğini bizzat duydu bu kulaklar. olay doktora aksettiğinde ise "yaw ablacım sen de hiç şakadan anlamıyorsun" diyen bir zihinsel oluşum düşünün.

    bazı da yalaka hasta ve hasta yakını grubu var ki... yalandan seninle kurduklukları ahbaplığın işlerini kolaylaştıracaklarına inanır.

    para verdi ya; herşeyi eleştirmek hakkıdır. camlar neden kirli, yerlere neden dezenfektan dökülmüyor (oysa ki dökülüyor), kahvaltı neden yavan, yemek neden böyle, bu tahlil neden pahalı vs vs vs

    randevusuz geldiği halde doktor odasına girmeye acele eden mi istersin... ben muayene olmayacağım sadece tetkik göstereceğim diyen mi istersin, soyguncu musunuz diyen...

    bir de... gerçekten sana , samimiyetine inanan, doktoruna güvenen gerçek hastalar var. ama onların sayısı çok çok az. birbirinize karşılıklı verdiğiniz enerji, sonrasında kurduğunuz ahbablık, dostluk, hatırşinaslık, aldığın dua... bu mesleği sürdürmen için yeterli sebeblerin oluyor.
  • hande yener'in eski günlerine geri döndüğünün kanıtı yeni albüm şarkısıdır.
    bkz. http://www.youtube.com/watch?v=b9bxbcw_t9k
  • hikayesi olan bir mehmet akif ersoy şiiri. mehmet akif in ahmet adında bir öğrencisi vardır. bu öğrenci geç konulan teşhis nedeniyle vefat etmiştir ve şiirde de bu anlatılır. hikayeye göre doktor üstünü soymadan dinleyip göğüs nezlesi teşhisi koyar her gidişinde, oysa ahmet veremdir. bu yüzden de doktora sitem ile başlar şiir.

    bence doktor, onu siz bir soyarak dinleyiniz;
    hastalık çünkü değil öyle ehemmiyetsiz.
    sade bir nezle-i sadriyyemi illet? nerde!
    çocuğun hali fenalaştı şu son günlerde.

    şiirinde devamında ise detaylarıyla çocuğun hasta görüntüsü, doktorun onu soyarak muayene etmesi, durumun vehametini anlayıp çocuğu memleketine göndermek için hava değişikliği vermesi, çocuğun buna itirazı ve en sonunda da gidişi anlatılır.
  • obsesyon temasının güzel işlendiği bir şarkı olmuş. hande yener başarılı bu şarkıda.

    edit: bunun klibinde arkadaşımın sevgilisi oynuyö. zorla izlettirdi ordan biliyorum :-)
hesabın var mı? giriş yap