• --- belkim spoiler ---

    kolundaki tam silinememiş damgasından anlaşıldığı kadarıyla nazi kampından yani ölümün ortasından sağ çıkmış hayat dolu yaşlı bir kadın ile henüz hayatını yaşamayı öğrenmeden ölmenin çekiciliğine kapılmış bir gencin öyküsünü anlatan; kült sıfatını son karesine kadar hak eden enfes bir film.

    iki karakter de cenaze törenlerinin müdavimidir. ancak biri her tabutta ölümün hiçliğini görürken diğeri hayatın devamlılığını görmektedir. hem diyaloglarla hem de ilk karşılaştıkları sahnede kilise çıkışı tabutun arabaya götürülmesi ile festivalvari geçit törenin aynı karede görünmesiyle vurgulanır bu. birbirlerini tanıdıkça harold, maude'da o ana kadar reddettiği, yaşayabileceği uzun ve mutlu hayatı, maude ise harold'da o ana kadar görmezden geldiği uzun ve mutlu bir hayat yaşadığı gerçeğini anlar. aralarındaki aşkın anlamı aslında budur. toplumla kişilikleri arasında uçurumlar olan bu iki insan birbirlerinin zıtlıklarını nötrleyerek ruhlarındaki gerilimi sıfıra indirmişlerdir. harold hayat dolu bir genç, maude "artık gitmenin vakti geldi" diye düşünen bir yaşlı olmuştur ilişkilerinin sonunda.

    harold'ın annesinin yanında icra ettiği intihar ilüzyonlarının kusursuzluğu ve annesinin bunlara tepkisizliği filmin kara mizah yanını oldukça güçlendiriyor. general'in sağ kolu olan amcasının gerçekte sağ kolu olmayışı gibi.

    --- belkim spoiler ---
  • --- spoiler ---

    harold'un çalmayı çalıştığı müzik aletinin adı banço

    harold ile maude'in lunaparkta model trenleri izledikleri sahnede ortalarında beliren uzun saçlı sakallı ve kemik gözlüklü amca filmin yönetmeni hal ashby

    filmin müziklerini yapan cat stevens bu filmin çekildiği dönemde henüz ilk kasetini çıkaran yirmili yaşlarında genç bir yusufcuk ve hatta islamcık.

    harold'un mezarlıklara düşkünlüğünün bilimsel adı taphophilia

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    "dünyadaki üzüntülerin çoğu farklı oldukları halde kendilerine sıradanmış gibi davranılmasına izin veren insanlardan kaynaklanıyor

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    - do you pray?
    - i communicate
    - with god?
    - with life.

    --- spoiler ---
  • filmde harold ve maude'ın kaldırımda kurumaya yüz tutmuş bir ağacı sağlığına kavuşması için yerinden alıp ormana dikmeye götürmeleri çok incedir. tabii bunun için kamuya ait bu ağacın yanında birkaç arabayı çalmayı, yüksek sürat yapıp polisi atlatmayi ve motorsikletine el koymayı göze alırlar. ne de olsa yaptıkları ahlaklı bi'şeydir ve yaşayan şeyleri seyretmek insana mutluluk verir.
  • filmin romantik bir sahnesinde maude'nin kolunda silikten, bir saniyeden az bir sure için, bir mühür gördük oluruz sanki, sonra geriye alıp alıp bakarız ve evet mühürü görürürüz. bir numara kazınmıştr maude'nin koluna ve buradan da anlarız ki bu kabınasığabilemez hanımefendi bir holocaust gazisidir. vay anasını olduktan sonra, zengin bebenin evindeki shabbat mumlarından anlarız ki toplumun kabul etmekte zorlandığı bu insanlar musevi olabilirler. e olsunlar hemingwaycim sıkma canını derseniz, ben de derim ki peki neden bu detayı koymuş yönetmen? biz dikkat edip, barbarlığı bir kez hatırlayalım diye...
  • hal ashby'in yonettiği ve başrollerini ruth gordon ve bud cort'un paylaştığı bir kült film..
    insanlık tarihi boyunca alışageldiğimiz ya da yadırgasak bile en azından tanık olduğumuz ilişki kurma biçimlerinin -en marjinallerinin bile- topuna meydan okuyan çılgın bir aşk hikayesidir..
    filmdeki asıl ustalık boyle çılgın bir ilişkiyi kurgulamak değil, bu çılgınlığı son derece doğal bir şekilde sunabilmektir.. toplum tarafından fazlasiyla yadırganan, hatta psikopatça karşılanan bu ilişkinin tarafları histeri krizi geçirmez, depresyona girmez, savunmaya geçmez, insanlardan kaçmaz, ilişkiyi gizlemez vs..vs.. bu doğal sunum karşısında; tasavvur bile edemeyecegimiz böylesi bir ilişkiyi nasıl yani falan demeden tüm doğallığı ile kabulleniyoruz izlerken.. hal boyle olunca da; verili ilişki biçimlerini sorgulayıp " neden olmasın ki, insanın doğasına aykırı mı sanki" diyebiliyoruz (ya da ben dedim en azından)
    son derece ince ve koparan diyalogların yanısıra bazı sahnelerdeki küçük ayrıntılar da gerçekten muhteşem olmuş.. film boyunca cat stevens dinlemek de cabası..
  • 1970'lerden kalma yasli bir kadinla, olum takintili bir ergen in asklarini anlatan siradisi film. ergen cocuk, devamli intihar etmeye kalksir, cenaze arabasiyla dolasir; bu yasli bayani gorunce de ona asik olur. soundtrack'i cat stevens'indir. ayrica 'there's something about mary'deki mary'nin en sevdigi filmdir.
  • "yaşama sevinçli sandviç" ve taze çaylı güneşle doğan yaz sabahı ne kadar güzelse bu film de o kadar güzel. sinema tarihinin en iyilerinden... izleme, yaşa!

    -dua eder misin?
    -hayır, iletişim kurarım.
    -tanrıyla mı?
    -hayatla.
  • --- spoiler ---

    filmin başında yüzü kireç beyazı olan harold'ın maude'la tanıştıktan sonra yüzüne renk gelmesi de güzel bir detaydır.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap