• yeryüzünü bir düzlem üzerine ölçekli bir halde çizilmesi problemi, hiç akla gelmeyecek gelişmeleri de tetiklemiştir.

    öncelikle, sözlük kurulalıberi bir tane jeodezi ve fotogrametri mühendisinin bile bahsetmeye gerek görmediği bir konuyu açıklığa kavuşturmak gerek: dünya gibi küreye * yakın bir eğri yüzey, asla tüm bilgileri korunacak şekilde bir düzleme indirgenemez. mesafe, açı ve alan bilgilerinin hepsinin de korunduğu bir düzlem harita çizilemez. (bkz: theorema egregium)

    kürenin düzleme açılamayacağını basit bir deneyle görebiliriz. bir plastik topu, öyle bir düz kesimle kesin ki açtığınızda düzlem hale gelebilsin. göreceksiniz ki, bunu yapmak mümkün değildir. ama küre yerine silindir olsaydı, tek bir düz kesim ile silindiri açarak bir düzlem hale getirebilirdiniz. demek ki, eğri bir yüzeyin düzleme açılabilmesi için bir koşul olmalı. bildiğim kadarıyla, bu koşul da yüzeyin gauss eğriliği değeri. tek bir yönde eğri olup diğer yönde düz olan silindir gibi bir yüzey düzleme deforme olmadan açılabilirken (üzerindeki mesafe, açı ve alan büyüklükleri korunabilirken), küre gibi iki eğrilikli bir yüzey düzleme açılamaz. elbette matematik söylüyor bu gerçekleri; yani teknik yetersizlik problemi gibi algılanmasın, kuramsal olarak durum böyle.

    deformasyonun kaçınılmaz olduğu gerçeği ışığında, belirli niteliklerin diğerlerine göre daha iyi korunduğu haritalar yapılmış. örneğin bazılarında mesafe doğru ölçülürken, bir diğerinde alanlar korunmuş. (bkz: harita projeksiyonu)

    şimdi asıl söylemek istediğim noktaya gelelim. dünyanın şeklinin anlaşılması, insana göre devasa boyutlarda olduğu için bir hayli zor olmuş. uzun bir süre boyunca dünya düz zannedilmiş, sonra eğri olabileceği düşünülmüş, ve eğri şekiller arasından da en muhtemeli olarak "küre" şekli uygun görülmüş. peki, gerçekten de dünyanın şeklinin tam olarak ne olduğu nasıl anlaşılabilir?

    bu noktada konuya çok ilginç bir isim dahil oluyor: johann carl friedrich gauss. bildiğimiz tamsayı toplayıcı gauss. kendisi, 1818 yılında hannover kentinin jeodezi araştımasına bilim danışmanı olmuş ve görevini de büyük bir başarıyla gerçekleştirmiş. başarı bir yana, çok önemli bir teorem de geliştirmiş: "şeklinin nasıl olduğu bilinmeyen bir yüzey üzerinde yapılan belirli ölçümler ve hesaplar sayesinde yüzeyin genel şekli anlaşılabilir. " ve hatırladığım kadarıyla, hanover kentinin ölçümleri üzerinden dünyanın eğrilik değerini de doğru bir şekilde hesaplamış.

    varsın hesaplasın, eratosthenes de hesaplamıştı hem de 2000 yıl önce, ne var bunda, denilebilir. gauss'un getirdiği yenilik, sadece kürenin değil, "herhangi bir eğri yüzeyin" şeklini belirlemektir. yani dünya gıcıklığına armut şeklinde olsaydı, yeter nitelikte ölçüm ve gauss'un teorisi yardımıyla bu durum tespit edilebilecekti.

    öklid dışı geometrilerle de ilgilenmiş olan gauss'un teorisinin önemi çağımızda da çok büyük. bilindiği üzere, evrenin kendisi de düz değil; kütle evreni büküyor. (bkz: genel görelilik teorisi) yani, evren öklidyen geometri ile tarif edilemiyor. bu durumda, doğru ölçümler yapabilmemiz için evrenin şeklini bilmemiz gerekiyor. işte bu noktada devreye yine gauss giriyor. gauss'un teorisine göre evrenin şekli de anlaşılabilir. teorinin getirdiği bu büyük imkan, yani kendisiyle birlikte eğilip büküldüğümüz, şiştiğimiz evrenin kendi şeklini anlamak, dünyanın yuvarlaklığını keşfetmek kadar önemli. ama teknik bir problem var: yeter nitelikte ölçümü nasıl yapacağımız halen çözülmesi zor bir problem.

    arazilerin belirlenmesi gibi basit bir mülkiyet probleminden yola çıkan harita tekniği, önce dünyanın yuvarlaklığını öğreterek bizi şaşırttı, ve şimdi de biricik evrenimizin yapısını anlamak için gerekli altyapıyı sağladı. bu bakımdan, harita'nın insanlığın gelişimi bakımından önemi zannettiğimizden çok daha büyüktür.
  • tam da jules verne'le dünya seyahatleri yaptığım,
    balonla afrikayı bir uçtan bir uca katedip, kongo nehrine düştüğüm sıralardaydı.
    nil'in kaynağını bulurken roman kahramanlarından daha çok heyecanlanıyordum.
    gecelerim pasifik okyanusunda insan eli değmemiş atolleri aramakla geçiyordu.

    belki daha öncelerden beri, henüz karşılaşılmamış bir sevgili gibi,
    veya gül teyze tembel oğlunun bir kenara attığı ciltli büyük atlası
    bana hediye ettiği günden bu yana, ben haritalara aşığım.

    10 yaşımdaydım. atlasımın tüm dünyayı gözlerimin önüne seren
    renkli sayfaları arasında her gün yeniden kayboluyor,
    kendimi yeni öğrenilen bir başkentte, bir dağ sırasında
    veya iki ülke sınırını belirleyen bir nehirde buluyordum.
    nehirle beraber atlas okyanusuna dökülüyor,
    güneye dümen kırıp ümit burnundan doğuya döner dönmez
    pasifik okyanusunun sakin sularına ulaşıyordum.
    şimdi düşünüyorum da bu saplantılı durum iyi ki bir takım arızalar bırakmamış bende.
    ya da bıraktı da farkında değilim. neyse.

    fakat şundan eminim, eğer dünyayı google earth'le fethetmek,
    ben 10 yaşımdayken mümkün olsaydı,
    istediğim yeri zoomlayarak metre metre görüp ölçebilseydim,
    ihtimal ki, küçük bünyem bu imkanı kaldıramaz,
    kelimenin dosdoğru anlamıyla çıldırırdım. (bkz: #57547600)

    edit : imla
  • moralim çok bozuk. üstüne çok üzgün olduğum konular da var ama, onlara üzülmek yerine başka bir şeye üzüleyim ki, kendimi kandırayım istiyorum.
    kafamı kaldırınca duvardaki haritayı gördüm ve farkettim ki ben harita özlemişim. kdksjdjs harita özlenir mi lan? neyse. aklıma ilk harita geldi, mecbur özleyeceğiz.

    hayal meyal bir görüntü. belki çok eski bir anıdır, belki de gerçekten hayaldir. sabahın erken saatlerinde, camları sonuna kadar açık arabanın içinde ege'de bir yerlerde dolaşıyoruz. kafamı sağa doğru çeviriyorum ve o'na bakıyorum. güneş solumdan geçip yüzüne vuruyor. dizlerinin üstünde duran katlanmış karayolları haritasının üzerine bir şeyler karalıyor. sonra güneşten kısılan gözleriyle bana dönüp şöyle diyor;
    "bu köyün adı çok güzelmiş, oraya da gidelim mi?"

    skeyim navigasyonu da, navigasyonla gidilen yerleri de. ben uğranacak yerler yuvarlak içine alınmış karayolları haritasına bakmayı özledim.
  • sadece bir yaklaşım aracı. ne için. gerçekliğe ulaşmak için.

    peki mümkün mü. ne istediğinize bağlı.

    jorge luis borges'in bir hikayesinde ("bilimde kesinlik üstüne") tarihte, meydana getirilmiş öyle haritalardan bahsedilir ki o harita bir şehir haritası ise şehir kadardır, bir eyalet haritası ise, eyalet kadardır (nakleden, necmi zeka, postmodernizm, kıyı yayınları, 1990). umarız işe yaramışlardır. ancak bugün kesinliğin bir sınırı var (!) amacımız doğrultusunda belli ölçekte haritalar kullanıyoruz. derdimiz neyse onu simüle ediyoruz (jean baudrillard). yani haritamız bir model oluyor (sosyal bilimcilerin paradigma dedikleri şey).

    bu işe niçin girdik.

    italo calvino'nun görünmez kentler kitabının daha ilk sayfasında şöyle der: "(...) imparatorların yaşamında bir an vardır: zapt ettiğimiz uçsuz bucaksız toprakların verdiği gurur duygusunu, bu diyarları tanımak ve kavramaktan yakında vazgeçeciğimizi bilmenin hüzün ve rahatlığını izleyen andır. (...)".

    evet, toprakları zapteden imparatorlar neyi zaptettiklerini asla anlayamayacaktırlar. çünkü borges'in dediği gibi bir "haritamız" yoktur. genç kızın kalbini çalan genç de er veya genç bir çuval inciri berbat edecektir. neye sahip olduğunu asla anlamamış olacaktır. çünkü haritası yoktur.

    zaten bütün işlerimizi olsa olsa diye yapıyoruz. friedrich dürrenmatt, hayatını "dünya çapında bir terslik olacak ve mahvolacağız" diye yaşamıştır (en azından bkz: die physiker).

    edit: (bkz: local optimum/#22403839)
  • "insan bazen bir haritaya ihtiyaç duyar. hiç gitmediği ya da hep gittiği bir yerin haritasına değil; bir daha asla gidemeyeceği bir yerin haritasına. geçmişi bir rüya olmaktan çıkartıp oranın hep var olduğuna ve geleceği ümitsizlikten kurtarıp oranın hep öyle kalacağına inandıracak bir haritaya. insan bazen sevgilisinin haritasını çıkarmaya ihtiyaç duyar. terk edilmenin acısını unutturup, acısını çoğaltacak bir haritaya."

    şehrin aynaları - elif şafak
  • belli bir bolgenin reprezantasyonudur. ulkelerin sekillerini ve birbirlerine gore olan konumlarini, sehirlerin ulkeler uzerindeki pozisyonlarini, daglarin yuksekliklerini, nehirleri, golleri ve bu gibi bir cok seyi kus bakisi gorebilecegimiz kadar yukselmemize gerek kalmadan gormemizi saglar.
  • çoğu insanın okumayı bilmediği, sadece coğrafya derslerinde şöyle bir gördüğü, hor görülen kağıt parçacıkları. halbuki çok güzel duvar dekoru olabilmek, kaybolunduğunda hayat kurtarabilmek, can sıkıntısı zamanlarında "haritada yer bulmaca" oynayabilmek mümkündür. her eve ve arabaya lazım olan ekipmanların başında gelirler.
  • gunumuze ulasmis bilinen ilk harita catalhoyuk'te bulunmaktadir.

    (bkz: #13760531)

    http://handtonose.blogspot.com/…t-map-in-world.html
  • ilgi alanım. işim gereği farklı şehirlere gidip saha çalışması yapıyorum. daha önce hiç gitmediğim şehirler de olabiliyor. bunun için gitmeden önce o şehrin google maps'ten haritasını çıkarıp bir tarama planı çıkarıyorum. sonra o plana göre cadde cadde, sokak sokak geziyorum. geçtiğim yerleri harita üzerinde işaretliyorum. bir kaç gün içinde bütün haritayı bitiriyorum. çalışmanın hazırlık aşaması ve kendisi oldukça eğlenceli geçiyor. harita mühendisi olacak adammışım da geç farkettim.
  • kimisi için belirli bir bölgenin belirli ölçekte küçültülmüş hallidir fakat benim için yeri bambaşkadır. benim için harita denizci olan babamın gittiği yerleri annemle birlikte işaretlediğimiz ve döneceği zamanı hesaplamaya çalıştığımız kağıt parçasıdır. küçücüktüm , elimde haritayla gezer anneme " babam nerede" diye sorar dururdum.
hesabın var mı? giriş yap