• diyanet isleri baskanligi ya da kendini din otoritesi ilan eden diger kisi, kurum ya da kuruluslarin din adina ahkam kestikleri olgu.

    http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=66945,3
    haberde diyanet islerinin cikardigi bir dergide yenmesi ve yenmemesi gerekenlerden bahsediyor. soyle de bir bolum var.
    "...
    makalede, üzerinde mezheplerin mutabık kalmadığı hayvan etleri konusuna da yer verildi. hem karada hem suda yaşayan kurbağa, kaplumbağa, yengeç, yılan ve timsah gibi hayvanlar malikilere göre helal, hanefi ve şafiilere göre haram. hanbelilere göre timsah, kurbağa ve yılanın yenmesi haram, diğerleri helal. kaplumbağa, suaygırı gibi akıcı kanı olan hayvanların usulüne uygun kesilmesi gerekiyor.
    ..."

    yahu bu nasil bir iskembeden sallamadir, neye dayanarak içtihat yapiliyor ve size bu hakki kim veriyor. derler ki dini ogrenmek icin, kuran, hadis, din bilginlerinin soyledikleri vs vs.. hadislerin orijinalligi zaten supheli, ustelik tek kitap olan kuran da kimseye boyle bir hak vermemis. bu ne bicim bir burokrasi cabasidir. hem de devletin resmi organi boyle diyor. ama sadece laik turkiye'de degil, dinci iran'da suudi arabistan'da da durum ayni.

    halbuki:
    - bakara (173): "allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. şüphesiz, allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

    - maide (3): "ölmüş hayvan, kan, domuz eti, allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. ..."

    - enam (145): de ki: "bana vahyolunan kur'an'da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da allah'tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir." şüphesiz rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir."

    - nahl (115): "allah size ancak leş, kan, domuz eti ve allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa şüphesiz ki allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

    ne kaplumbagasi ne gergedani? nerede yaziyor timsah, yengec, yilan...???? nerede diyor onune gelen sallayabilir diye? yoksa soyle demiyor mu?
    - enbiya (10): "andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?"
    - enfal (22): "şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir."
    - yunus (100): "allah'ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. allah, azabı akıllarını kullanmayanlara verir."
    - sâd (29): "bu kur'an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır."

    kendini din otoritesi ilan edenler eminim su ayetleri de okumuslardir:
    - al'i imran (70): "ey kitap ehli! şahit olduğunuz halde, niçin allah'ın âyetlerini inkar ediyorsunuz?"
    - al'i imran (71): "ey kitap ehli! niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?"

    haram da dini kullanarak insani kisitlamak isteyenlerin kafalarina gore duzenledikleri bir sisteme donusmustur. eger gercekten dini kaygilariniz varsa, size ayetler ve akliniz yetmeli. her sey acik, ister kurbaga yiyin, ister su aygiri, ister musluman mahallesinde salyangoz satin... bunlara karisilmadigi alenen yazilmis.

    ama ayetlerde soylenildigi uzere siz aklinizi kullanirsaniz, o zaman baskalari bu isten nasil gecinecek di mi?
  • adnan binyazar yazıyor ;

    doğu anadolu'ya atanarak bir ilçede ev bakan bir arkadaşa ev sahibi, musluklara ilişkin açıklama yapar : "mutfak musluğu ile banyo musluğu kaçağa bağlı; lavabo musluğu su saatine. "

    arkadaşı şaşkınlıkla sorar : "neden ikisi kaçağa bağlı da, lavabo saate? "

    işte yanıt! "lavaboda aptes alıyorduk; haram karışmasın diye kaçağa bağlamadık! "
  • salih güney, hülya avşar ve fikret hakan'ın rol aldığı 1983 yapımı bir filmdir. yapımcısı da osman seden'dir. zengin ve yaşlı koca, kocanın genç ve yakışılı arkadaşı ve o arkadaşın eski sevgilisi, kocanın yeni karısı olmuş bir adet kadın.. gerisini tahmin edersiniz!

    ihtimal var mıdır bilemem ama 1990 tarihli ve kevin costner - anthony quinn ortaklığındaki (hem filme ortaklar hem de karıya hihi!) revenge isimli 1990 yapımı film, bizim haram'a çok benzer! acaba herifler bizden mi çaldı?!
  • bana yaramayandır.

    aşağıda okuyacağınız entari onca yıllık çalışma hayatımda yediğim ilk haramın ve zimmet girişimimin ibret verici hikayesini anlatmaktadır ve üzerinde dikkat uzun entry yazmaktadır. vakti değerli olanlar itinayla uzak dursunlar.

    şirketin alışverişlerini arabada tek başına gidip gelen ve şehir merkezinde oturan tek kişi olarak ben yapıyorum. çaycı ablalar 15-20 günde bir liste verirler sorumlu kişiye, o onay verir ve benden rica eder, ben de gider alırım, mahalledeki markette çalışanlarla artık iki senedir kanka modunda olduğumuzdan ve bekar yalnız yaşan bir adamın alışveriş listesi genelde belli olduğundan marketteki kasiyerler ilk başlarda aş evi açtığımı sanıyorlardı. 10 kilo çay, 20 kilo şeker 8 litre domestos vs ve bir de almış olduğum bence tüm yüzyılların buluşu olan çekpas da görünce içlerinden "aha manyak kafayı bozdu hortum takıp dikmen caddesini yıkayacak, izleyenlere de çay servisi yapacak" gibilerinden baktılar. tabi ben meraklarını sonlandırmak için hemen "bizim ofisin alışverişi canım yoksa ben ne yapayım 4 tane camsili, armada da oturmuyoruz herhalde" diyerek olaya nasrettin hoca gibi güldürürken düşündüren bir yaklaşımda bulundum.

    neyse bu haramı elde ettiğim alışverişe gelelim,

    şimdi ablalar bir de nescafe yazmışlar, gittim reyona, bir baktım hem gold var hem de normali, gold olanı pahalı biraz, ben nescafeyi çok tüketmem çaycıyım ben, içimden "aman ipneler babalarının evinde de mi gold içiyorlar sanki, hem normali daha ucuz hem de nescafenin kırmızı bardaklarından hediye veriyor yanında, şirketin kaynaklarının doğru yönetilmesi lazım azizim" dedim kendi kendime. tabii ki her türk gibi hediyenin götünün ballı olduğunu bilenlerdenim. hemen attım market arabasına, neyse eşyaları benim bagaja yerleştiriken birden sol omzumda bir şeytan belirdi, omzumdaki şeytan "baggio şirkette kim bilir hangi gereksizin eline düşecek bu bardak, at eve gitsin" dedi. sağ omzumda melek var mı diye baktım, o kadar mantıklı bir teklifte bulunmuştu ki şeytan olacak hınzır melek konuşmadı bile sadece suratında "valla aslında şeytan demese yapılır hacu sen bilirsin" bakışı vardı. ben ise bu iki ilahi iç sesin ve kendimin ortak kararıyla bardağı zimmetime geçirdim.

    eve gittiğimde bir baktım yemek yok, zaten canım da çok istemiyor kendimi çaya sigaraya ve sözlüğe vurdum, hatta bir komşum ilen epeyi muhabbet ettik sanat tarihi üzerine (yalana gel bildiğin geyikti) bu aralar kafam biraz karışık kafam dağılsın diye bulaşık yıkadım, ama ne yıkamak, hafta sonu kadın gelecek eve bu hafta mutfak dolaplarını sildireyim ama kadın da zamandan tasarruf etsin diye dolaplardan birinin içini boşalttım, lan bir bekar evinde onca bardak olur mu valla var, neyse annem gibi temizlik yaptım resmen bir dolabın tüm bardaklarını yıkadım, boş odadaki zemine gazete serdim tepsi ile o odaya bardakları taşıdım. e kardeşiniz biraz fıtığın belde olanından dertli o yüzden doktorlar ve içimdeki tembellik fazla ayakta kalmaması emrediyor, neyse zaten iki gece de de diğer dolapları hallederim nasılsa diyerekten bıraktım işi ve hemen bir nescafe yapayım dedim, kırmızı zimmet bardağıyla havalı havalı içerim hatta belki bunalım pozisyonuna da girerim diye.

    nescafeyi aldım, odaya gidiyordum ki, işte o kadar hava benim gibi sıradan adamda çeper baskısıyla patlama yaptı ve bardak elimden düşüverdi, tam mutfağın çıkışına bardak şıngır mıngır düştü, nescafe yayıldı, ben ağlamaklı ifadeyle yere baktım. hemen yüzyılın buluşu çekpas ve vileda marifetiyle yerdeki birikintiyi sildim, mutfaktaki halının köşesi kahve oldu, yıkamaya üşendim ve boş odanın yanındaki canımdan çok sevdiğim uğruna şiirler yazdığım eniştemin odasına kurumak üzere bıraktım (bir daha yalana bak resmen siniirm bozuldu göz önünde olmasın dedim)

    sonra sinirden vurdum kafayıo yattım, kendi kendime ne kafamı haftalardır meşgul eden şeyi düşündüm ne de başka dertleri, düşündüğüm tek şey "haram sana yaramıyor oğlum baggio, bak allah belanı nasılda veriverdi" dedim. sonra "ulan biz bir bardak zimmetledik başımıza gelene bak bunca haramı yiyenler nasıl yaşıyor ki" diye düşünür oldum, yormayayım dedim kel kafamı.

    bu hikayeden alınacak dersler;

    ders-1: elde bardakla aptalca havalra girmeyeceksin
    ders-2: bünye alışık değilse harama el sürmeyeceksin.
    ders-3: evde çekpas bulundurmanın ne kdar hayat kurtarır olduğunu herkese anlatacaksın
    ders-4: kafa dağıtmak için yürüyüşe çıkılır, kitap okunur, aptalca dizi izlenir, neyine lan senin domestosla silinmiş mutfak dolabı allahın bekarı.

    önemli not: bardak kırılmadı lan, ben de atmaya kıyamadım namussuzu, bakalım bir daha elimden kayacak mı?
  • hülya avşar ve salih güneyin müziğini yana yana arayıp bulamadığım filmi, hülya avşar ve salih güney bi vakitler sevgilidir ama bi şekilde ayrılmıştırlar ve hülya avşar çok zengin olan fikret hakan a kaptırılmıştır, böyle bi filmdir işte...
  • "haramın en zoru başıdır,
    sonra kolaylaşır,
    sonra sıradanlaşır,
    sonra alışılır,
    sonra tatlanır ,
    sonra kalbe yerleşir.

    sonra da kalb
    başka bir haram arar."

    - imam şafii -
  • 1983 yapımı osman fahir seden filmi.

    hülya avşar'ın ilk filmidir. bu filmde 20 yaşındadır. bütün o toyluğuyla sergilediği oyunculuğundan çok güzelliği, kırmızı ruju, masmavi gözleri, birbirinden güzel bikinileri, tırnaklarından hiç çıkartmadığı beyaz saten renk ojeleriyle göz kamaştırır. film boyunca duygusal müzik eşliğinde teknede, kumsalda bikinilerini giyip salındığı sahnelerde izleriz onu. film, çok sevdiği erkek arkadaşı tarafından terk edilen bir kadının acılarını anlatmaya çalışıyor zannederken, yıllar sonra sevdiği adamla tekrar karşılaştığında yelkenleri suya indiren genç bir kadının hikayesini anlatır. en çok canımızı yakanlar, tutkuyla bağlı olduklarımız değil midir?

    filmde o gün için pek önemli olmayan ama benim için önemli hale gelmiş birkaç detayı da paylaşmak isterim. gecekondunun perdeleri... 80'li yıllara damgasını vuran çiçekli perdeler...

    bu filmi izlememin en önemli iki nedeni, fikret hakan ve osman seden'dir. fikret hakan psikopat patron rolünde inanılmaz başarılıdır. yapılan iyiliği unutmayan, kötülüğü asla affetmeyen, affetmenin zayıflık olduğunu düşünen, 20 yaşındaki kıza sevdalanarak andropoz yolcusu bir adamın ruhsal bunalımını son derece iyi yansıtmıştır. genç hülya avşar'ın, korkuyla hüngür hüngür ağlaması gereken bir sahnede, rolünü hakkıyla yapabilmesi için tokadı yapıştırmıştır kadının suratına. neye uğradığına şaşıran hülya, şaşkınlıktan önce kahkahalar atmış, utanmış, sonra da hüngür hüngür gerçekten ağlamış.

    filmden aklımda kalan en güzel replik de final sahnesinden... salih güney hülya avşar'a söyler...

    --- spoiler ---

    - seni severek öleceğim.
    --- spoiler ---

    izlenmiş en iyi gerilim filmleri: (bkz: #101314076)
    izlenmiş en iyi romantik filmler: (bkz: #122389518)

    düzeltme: imlâ
  • hülya avşar'ın "ben türkiye'nin en güzel kadınıyım" iddiasının dayanak noktası olan filmdir.
  • bir uc hurel parcasi;

    bülbüle gülü sevmek,
    o na benimdir demek,
    bana seni istemek
    haramdır haram.

    çirkine güzel sevmek,
    ondan gönül beklemek,
    bana seni istemek
    haramdır haram.

    öksüze ana demek,
    onun yüzünü görmek,
    bana seni istemek
    haramdır haram..
  • harama yaklaşınca korumayı kaldırır, o yüzden "uzak durun" demesi. harama yakın olunmuşsa "esirgeyen" değil artık...
hesabın var mı? giriş yap