• fm 2008 benim ilk fm oyunumdur. adını duyardım hep, cm'de şöyle yaptım şununla şampiyonlar ligini aldım falan derlerdi, ben pek sevmezdim. o zamanlar fifa falan oynuyorum daha çok. neyse en sonunda fm 2008'i aldım kurdum bilgisayara. önce memleketimin takımı kayserispor'u aldım. oyunu oynamayı çok iyi bilmiyorum ama işte mehmet topuz var, aydın yılmaz'ı, özer hurmacı'yı falan aldım iyi oynuyor bunlarda. asist falan yapıyorlar bildiğin sevdim bu futbolcuları. 2-3 sezon geçti oyunu biraz kavradım yeni bir kariyer açtım. gençlerbirliği'ni aldım bu sefer. aynı oyuncuları transfer ettim oraya da. orda da aynı performansı gösterdiler. hatta başka bir kariyerde yattara'yı almştım o da çılgın atmıştı.

    neyse gel zaman git zaman 3-4 kariyerden sonra artık dedim oyunu öğrendim, büyük bir takımın başına geçme zamanı geldi. man. united'ı aldım. alex ferguson emekli oldu ben onun yerine geçince. carlos queiroz falan yardımcım öyle söyleyim. neyse akıla bak sen. aydın'ı, özer'i, yattara'yı, topuz'u hatta adını hatırlayamadım bi dünya adamı manu'ya toplamıştım. taraftar transferlere poor deyip duruyolar. la dedim koskaca teknik direktörüm o kadar da mı hatrım yok falan. aydın'ı ney oynatamadım. çalışma izni çıkmadı antwerp'e kiralık göndermek zorunda kalmıştık. ocak ayını göremedim. benim yerime yanlış hatırlamıyorsam steve bruce geçti. benim aldığım tüm adamları yolladı. o zaman anladım. manu bana büyük gelmişti.

    şimdi hamzaoğlu'nu dinliyorum. hakikaten galatasaray büyük geliyor hocaya. nantes'a giden adama çok üzüldüm diyor. niasse benim istediğim oyuncu, sabri evladım, bilal jokerim diyor. bir an benim 2008 kariyeri geldi aklıma. sonu benzemez inşallah.
  • futbol oynadığı dönemde ben kendisini çok severdim. sonra başka takımlarla başarılı olduğunda da hep taktir ederdim.

    takımın başına ilk geldiği zaman, kendisi hakkında çok ağır bir yazı kaleme almıştım. yazı hala da durur, silmedim. eleştirilerimin temel noktası sneijder'le ilgili yaptığı eleştiriydi. fatih terim'in yanında yetiştiği için de, takıma gelecek sneijder'i ve melo/muslera gibi kaliteli yabancıları küstürecek, burak'la selçuk'la bir olup başarı sağlamaya çalışacak diye düşünüyordum. eleştirdim, saydım, sövdüm.

    kendisi hakkında fikirlerim çok değişti. şampiyon olduk diye değil ha. sakın böyle anlamayın. şampiyonluğun amına koyim.

    adam geldi. prandelli'nin maymuna çevirdiği takımı şahlandırdı. belki aman aman top oynatmadı ama takıma özgüven aşıladı. hırs ve azim aşıladı. babacan davrandı. sneijder bile her golden sonra ona koştu. hamza bir baba gibi sneijder'e sarıldı. sneijder hamza'yla birlikte özgüven kazandı, daha rahat oynadı. yasin gibi bir adamı takıma monte edip, şampiyonluğu yasin eliyle getirdi.

    maç sonu açıklamalarıyla "beyefendilik nedir" cümle aleme gösterdi. kıçı kırık emre kendisine artistlik yaptı diye ego yapmadı, onu bile vakur duruşuyla yaptığına pişman etti. bir hafta 18'e almayıp cezalandırdı. burak artistlik yaptı. hamza maç sonunda "olur böyle şeyler" deyip oyuncusunu yere çalmadı. hakettiği cezayı elbet verecektir. vermeli de.

    şampiyon olduğumuz akşam sıcağı sıcağına açıklama yapıyordu. şampiyonlukla ilgili konuştuktan sonra, lafı birden babasına getirdi. "onların bizim için yaptıklarının yanında bizim başarılarımız nedir ki" dedi. (muhtemelen babası binbir yoklukta hamza'yı ve ailesini ayakta tutmuş, bugünlere getirmişti) "eminim ki babam benimle gurur duyuyordur" gibisinden bir şeyler söyledi, sesi boğuldu, gözleri doldu. "annemin de ellerinden öpüyorum" dedi. daha fazla konuşamayıp sözlerine son verdi.

    nasıl güzel bir insansın lan sen. nasıl tertemiz bir yüreğin var.

    hamza hamzaoğlu,

    belli ki güzel, mert, onurlu bir babanın oğlusun sen, bu yüzden bu takımın çocuklarına iyi bir baba olabiliyorsun.
  • kendisi "bu sezon bitti" denilen bir sezonda takımı yarışın içinde tuttu. bitime 2 hafta kala en kötü senaryo, en yakın rakibiyle arasında 3 puan olması. bunu nasıl başardı, unutmuş olanlar var, hatırlatalım:

    ligin 10. haftasında trabzon'dan kendi evinde 3 yemiş bir galatasaray vardı. o maçın ardından prandelli'nin görevine son verildi, kendisi geldi. geldiğinde takımın durumu şu şekildeydi:

    - trabzon'a gelene kadar, arsenal ve dortmund'dan 4'er yemiş; anderlecht'le kendi evinde zorla berabere kalıp deplasmanda 2 yiyerek şl'de fb'nin 0 çekme rekorunu teğet geçmiş; başakşehir'den bile 4 yiyecek kadar güvenini kaybetmiş bir galatasaray var bu arada ortada.

    - rakipler g4l4t4s4r4y diye dalga geçiyor. daha ligin 10. haftası... taraftar kendi futbolcularına düşman olmuş. herkes selçuk ve burak'ı ıslıklıyor.

    - eski başkanı paranın bittiğini anlayınca "benim üstüme yıkılmasın" diyerek bir şeyleri bahane edip istifa ediyor ve tam anlamıyla arkasına bakmadan kaçıyor.

    - sezon ortasında yönetim değişmiş, tam bir kaos var yönetimsel anlamda kulüpte. sneijder'in maaşının 2 aydır ödenmediği, bu nedenle isterse serbest kalabileceği ortaya çıkıyor. sneijder neyseki hajroviç gibi yapmıyor da "alırız bi ara, üzerine yatacak değilsiniz ya" diyor, o sorun kendiliğinden erteleniyor.

    - iki rakibi de bitmeyen uzatmalar, elle atılan goller, uydurulan penaltılarla zirvede zorla tutulmuş.

    işte böyle bir ortamda geldi hamza hamzaoğlu galatasaray'ın başına.

    peki ne yapmadı?

    * "bu takım benim takımım değil, bu seneyi boş geçmeye hazırlayın kendinizi" demedi.

    * her yenilginin ardından kendi oyuncularına sallamadı. oyuncuları taraftarın önüne atmadı. atabilirdi oysaki, taraftar zaten başarısız geçen 1 buçuk yılın acısını çıkarmak için günah keçisi arıyordu.

    * adı sanı duyulmamış yıldızlara(!) milyon eurolar döktürtmedi. aslına bakarsanız, hiç transfer yaptırmadı. devre arasında bile...

    * hata yaptığında yalan ya da bahane kullanmadı. özür dilemekten gocunmadı.

    bir de bunların yanına şunu ekleyin: hamza hoca burak, semih ve melo gibi takımın bel kemiğini (iskelet değil bak, bel kemiği) oluşturan futbolculardan sakatlık yüzünden çeyrek sezona yakın aynı anda yararlanamadı.

    şimdi bu adama rağmen şampiyon olunuyorsa, bana galatasaray'ın neyin ya da kimin sayesinde şampiyonluğa koştuğunu da söylemeniz gerekir.

    bu sezon galatasaray şampiyon olacaksa, aslan payı kendisine aittir. kendisine olan inancını yitirmiş takımı kendisine inandırmıştır.

    alex ferguson demişti yanlış hatırlamıyorsam: "istatistikler, mini etek..." yok, o başkaydı... "teknik, taktik, antreman bilgisi gibi şeyler öğrenilir. ama bir teknik direktörün en önemli işi 20-30 yaşlarındaki süper zengin gençlerin egolarını idare edebilmektir. bunu yapamadığınızda bildiklerinizin önemi yok." diye. hamza hoca tam da bunu yapmıştır bu sezon.
  • takımı yönetme şekli şöyle olan teknik direktör.
  • *takımdaki dünya yıldızı sneijder ile hala sözleşme yeniletmeyen, onu ön liberoda kullanabileceğini söyleyen,

    *takımdaki 3 genç oyuncudan birini satabileceklerini söyleyip(telles), birini kiralayıp(bruma), birine de şans vermeyen(sinan)

    *derbilerde psikolojik üstünlük, rakiplerin nefret edilen oyuncularına göre muamele ve ne olursa olsun sahada en iyi oyunculardan biri olma özelliklerine sahip melo'yu göndermemek için çabalamayan

    *özgüven ve enerji kaybetmiş selçuk ve burak'a hiçbir şey yapamayan

    *aynı hareketi yapan emre'yi cezalandırıp burak'a ses çıkaramayan

    *selçuk ve burak'ın mevkilerine elle tutulur transfer yaptırmayan

    *takımda sağ kanat oynayabilecek tek oyuncu yokken amrabat ve bruma'yı elden çıkarıp iç orta sahada aynı anda emre, furkan, selçuk, jem, bilal, hamit, yekta, dzemaili ve umut gündoğan'ı bulunduran

    *yine tüm hepsini top diye oynayacak melo'yu gönderen

    *sabri'nin sözleşmesine avrupa'da vergiyi de düşünce alacağının 3 katını veren

    *sadece orta sahaya jem ve jese gibi iki tane ikinci lig oyuncusu aldırarak en büyük sorun olan kadro şişkinliğini idrak edemediğini gösteren

    *fizik güç isteyen bir mevkiye 32-33 yaşındaki eski öğrencisini transfer eden (bu adam tutsa dahi avrupa tecrübesi yok, adaptasyon süreci var ve kadro zaten şişkin ve yaşlı, aynı zamanda orta sahaya sert oyuncu lazım)

    *oynatacağı sistemi belli olmayan

    *galatasaray'ın süreç kötü yönetilmese şampiyonlar liginde ikinci tura çıkabilecek bir ekipken şimdi 3. olmasının mücizelere bağlı olmasına sebep olan

    *verdiği demeçlerle 4. yıldızın ambiansını yok eden

    *hazırlık kampı boyunca oynattığı takımın iki organize atağının ve takımdaşlığının olmadığı gözüken

    *takımda disiplin eksikliği olduğunu ve yerli yabancı gruplaşmaları olduğunu hissettiren

    bir teknik direktör kendisi.

    tüm galatasaray taraftarına düşen çok sert protestolarla bu olaylara bir dur demektir.
  • kupa kupaoğlu
  • roberto mancini--->cesare prandelli--->hamza hamzaoğlu

    oldu mu? olmadı. isim olarak olmadı lan isim!

    bir sonraki teknik direktörümüzün ismini açıklıyorum;

    (bkz: hattori hanzoğlu)
  • galatasaray taraftarının kendisinin üzerine bu kadar yüklenmesinin tek nedeni fenerbahçe'nin nani ve van persie transferlerine cevap vermemesi veya verememesi değildir.

    ibrahimovic hastası 3-5 ergen dışında taraftarın tepkisi yapmadığı şeyler değil, yaptığı şeylerdir.

    a)13 sene 10 hoca ile çalışmış ancak hiçbirinde verim alınamamış, terim prensi olmasına rağmen takıma terim'in bile "yerine adam lazım" diyip eboue'yi aldığı, 6 ay kadro dışı kaldığı ortamda bir adet dahi talibinin çıkmadığı sabri'ye yıllık 1.5 milyon euro verilmesini istemesi,

    b)takımın belki de en kalabalık yeri olan (melo, selçuk, hamit, dzemaili, umut gündoğan, yekta, furkan özçal) ancak kafasındaki 4-2-3-1 taktiğinde sadece 2 kişinin oynayacağı orta sahaya 1453 yaşındaki, yaş haddinden emekliliği gelen bilale babasının bile yapmayacağı emeklilik hediyesi olan 800 bin euro garanti para vermesi ve yine aynı bölgeye "eski haline getirip rotasyonda kullanacağız" dediği, reading'in sadece maç başı para verdiği jem karacan'ı 600 bin euro yıllık ücret ile transfer etmesi,

    c)taraftar yine oynayacağım dediği 4-2-3-1 taktiğinin 3 kısmına poldi - şıno - yasin yazmışken "yasin ile poldi'yi dönüşümlü oynatacağım" diyerek sağ kanadı tahminen olcan ve kendi prensi emre çolak'a emanet etmesi

    d)lan tamam lanet gitsin tut sabri'yi adam alırız diye düşünürken "sağ bekte sabri olacak, tarık'ın da gelişeceğini umuyoruz" şeklinde varsayımsal bir kadro planlama izlemesi,

    e)forvet transferi konusunda "burak'tan iyi forvet almayacağız" diyerek yaklaşık olarak 1-2 milyon euro'yu daha kulübede oturtacağı adama (elbette ki niasse, bakma sen 7-8 alternatif var dediklerine) vererek çöpe atacak olması ihtimali,

    f)gençleri yetiştireceğiz derken takımda potansiyelli gençlerin olduğu tek bölge olan stoper mevkiine inatla takviye istemesi

    g)aynı şekilde taraftarın "belki oynar" diye gözünün içine baktığı diğer iki gençten bruma sağ kanatta oynama ihtimali olan tek adamken real sociedad'a kiralaması,

    h)kazanacağım diyebileceği diğer bir genç olan, aynı zamanda a2 ligi gol kralı sinan gümüş'ü anlamsızca kiralamaya çalışması,

    i)takım içi dengeler de takım içi dengeler diyerek florya'yı ve galatasaray futbol takımını tamamen keyfi oynayan, hırstan ve gelişimden yoksun 30 yaş civarı türk futbolculara teslim etmiş olmasıdır.

    özetle kendisine kızma sebebimiz, kendi beyanı doğrultusunda galatasaray'ın şampiyon takımının sağ bek ve sağ açığında oynayabilecek toplamda 1, yazı ile bir futbolcu dahi bulunmazken (alayı çöp), takım sezon boyunca sıkışan anları kurtarmak adına bas bas pivot forvet isterken muhtemelen yine burak minvali (poacher) tarzı forvet kovalamak, takımın yaş ortlaması 30 iken "genç yetiştirelim ne olur?" gibi bir açıklamanın hemen akabinde potansiyelli gençlerin olduğu tek yer olan stopere transfer istemek, takımda zaten kanat yokken bruma, sinan gümüş gibi göreceli olarak gelecek gördüğümüz gençleri itelemeye çalışmak gibi yaptığı saçma sapan işlerdir.
  • şu röportajından sonra haftalardır yapılan vizyonsuz geyiğini sapına kadar hakettiğini artık kanıtlamıştır. millet tutturmuş bir "ama çifte kupa aldı, çifte kupa aldı!!!". arkadaş oynadığımız ligin kalitesi zaten ortada. rakiplere baktığında mr.kartal gibi bir antrenörün takımı ve sezon sonuna kadar yere göğe sığdırılamayan ama avrupa'da belçika ligi takımına elenen beşiktaş'dı. biz de bu rakiplerimizden çok daha matah bir futbol oynayarak ligi açık ara şampiyon bitirmedik. zaten biz de bir başka belçika ligi kulübünden iki maçta bir puanı göt zoruyla aldık. ulan sanırsın ki ligde paso 4 yiyen bir takımı alıp takır takır futbol oynatan bir antrenörden bahsediyoruz. yaptığı şeyi küçümsemiyorum ama ortada evet bir başarı var yalnız bunu bir mucizeymiş gibi lanse etmemek gerek. özetle, biz bu sene kötünün iyisi olarak şampiyon olduk.

    gerçek olan şu ki, o kadar sikindirik bir ligimiz var ki şu en yıldız oyuncuların bile bizim sabri kadar maaş almadığı, üstüne takımların yaş ortalaması 24'lerde gezen belçika liginin en formda 3-4 takımı bizim 3 büyükleri şu an donunda salar ki salladı da. bu yüzden bu mevcut kadronun bırakın şampiyonlar liginde gruptan çıkmayı eğer iyi bir kura çekmezse uefa'ya kalma ihtimali bile çok zor ayrıca seneye bjk'de ligi en iyi bilen hocalardan biri olacak ve fb'de bu sene çok değil bir tık fazla performans gösterirse lig şampiyonluğu bile kolay olmayacaktır. peki bütün bunlar kabak gibi ortadayken yerli fetişisti hamza bey yukarıdaki röportajda neler söylemiş bakalım:

    1-) sabri sarıoğlu altyapı dönemi ile birlikte 1999 yılından bu yana galatasaray'a hizmet ediyor. benim için çok değerli bir oyuncu. onun gibi oyunculara sahip çıkmak gerekiyor.

    yorum: arkadaş burası darülaceze mi? milyon dolarlar kazanan bir adama, yüzlerce milyon doların döndüğü bir piyasada niye sahip çıkacakmışız. eğer kulübe katkısı olmayacaksa yollayacaksın. he sabri'yi o kadar seviyorsan maaşını o zaman kendi cebinden öde. daha da komiği şu hizmet kavramı. sanırsın bedavaya hizmet(!) etmiş adam. duyan da benim karım lamborghini'lere biniyor sanır.

    2-) transferde dengeleri asla bozmam.

    yorum: arkadaş kaç haftadır tayyip'ten bile beter oldun. her allahın günü röportaj veriyorsun ama şu denge olayını lütfen bir açıkla. dünya üzerinde "ekonomik sıkıntıdayız" deyipte, kadrodaki en zayıf bölgeninin 32 yaşındaki oyuncusuna %40 zam yapacak başka gerizekalı bir camia var olabilir mi? sabri konusuna daha fazla girmek istemiyorum çünkü zaten tonla şey yazıldı.

    3-) taraftarımız fazla transfer beklemesin. kampta son duruma bakıp belki 2 oyuncu gönderip 2 oyuncu alabiliriz.

    yorum: yaş ortalaması 30'a gelmiş ayrıca en az bir sağ bek, bir sağ açık transferi zaten allahın emri olan, geçen sene avrupa'da sıfır çekmekten son dakika golüyle kurtulmuş bir takıma sadece 2 transfer yeter diyor. ayrıca bu transferlerden birini de burak ile rekabete girebilecek yani kısaca yedek bir oyuncu olarak düşünüyor sanırım. ama transfere gerek yok canım mühim olan sevgi hamzacığım. artık seneye yine arsenal geldiğinde sahada sevgi çemberi oluşturarak yarattığımız sinerji ile yenebiliriz.

    4-) görüşmelere başladık. ama biliyorsunuz; galatasaray bir oyuncuyu istediği zaman fiyatlar katlanıyor. başka takımlar devreye girince de hoşuma gitmiyor. istemiyorum o transferi...

    yorum: işte bunun tamamen röportajı yapan gazetecinin yanlış aktarımı falan olmasını dileyorum. yoksa bu yaşıma kadar bir teknik direktörden daha saçma bir açıklama görmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. ulan "başka takımlar girince istemiyorum" ne demek? bu nasıl bir mantık. zaten bonservisi elinde olan iş yapacak bir adamın yarım düzine talibi olur. bonservisi olupta galatasaray seviyesinde olan bir adamı da ucuza alamazsın doğal olarak. ayrıca akhisar'da 150 bin euro'ya oynyayana adamı 850 bin euro ile transferini onaylayan, sabri'ye zam yapılmasını normal karşılayan bir adam olarak bunu söylerken utanman gerek.

    veeee son bombası geliyor....

    5-) hakan balta-umut bulut: biz de dışarıdan izlerken "hakan'ın artık yaşı geldi" diye düşünürdük. ama buraya geldim ve gördüm ki hakan ile umut bu takımda yürüyene kadar kalmalılar.

    yorum: buna artık yazacak bir şey bulamadım. elim-ayağım titredi okurken.

    ama siktiredin bunları önemli olan sevgidir, sevgi!!! bizim çocuklara sahip çıkalım.
  • saçma beyanlarına yenilerini ekleyen adam.

    - “herkes forvet transferi istiyor ama burak’ın üstüne bir forvet getirirsem onu nerede kullanacağım?"

    fenerbahçe'yle beşiktaş debelenirken bursaspor'un forveti kadar gol atamamış bir adam burak ya. geçen sezonun hayati sayılabilecek son 6-7 haftasında 2 gol atabilmiş bir adam. kullanma abi kullanma. al topla oynayabilen, oyun zekası olan bir forvet; rahat rahat maç izleyelim işte. 5 metreden uzak mesafeden gelen pasları 5 defa dokunmadan kontrol edemiyor senin çok sevgili burak yılmaz'ın ya. yazık bu kulübe ya.

    - "melo gelmezse, yerine birini bulursak alacağız, bulamazsak da elimizde hamit ve selçuk var. hakan balta'yı da oynatabilirim."

    bulursak alacağız çünkü dünyadaki ön liberolara kıran girdi amk yerinde. hamit'le selçuk yerini doldururmuş melo'nun. hakan balta'yı oynatımış. helal be hamza, büyüksün. yürü kim tutar.

    - "fenerbahçe fernandao'yu aldı, van persie de geldi. ikisini de mi oynatacaklar? biri oynasa diğeri kenarda bekleyecek.”

    burak'la umut'taki yeteneği toplasan, çarpsan, bölsen bir van persie çıkmıyor amk. sende de burak oynasa umut, umut oynasa burak bekleyecek. aynı şey mi? çıldırıcam amk.

    - "uefa şampiyonu olan takımda kaç yabancı vardı? yıldızlar kimdi? yıldız demek sadece yabancı demek değildir.”

    kadronda emre belözoğlu, bülent korkmaz, ümit davala, arif erdem, hakan şükür, suat kaya, hakan ünsal ayarında yerliler mi var? hepsi 30'una merdiven dayamış ya da 30'unu geçmiş adamlar bunlar ya. şampiyonlar ligi'nde grup üçüncüsü bile olamayacaksın hamza.

    işte tam bu zihniyet bize ligde şampiyonluğu kaybettirecek, avrupa'daki imajımıza tekrar leke sürecek. tam bu zihniyet.
hesabın var mı? giriş yap